Kategoriler
Teknoloji

Daha iyi hissetmek için düğmeye basın!

İster inanın ister inanmayın, tüm teknolojik araçların tek bir amacı vardır: sizi daha iyi hissettirmek. Bazıları bunu hayatınızı kolaylaştıran gerçek çözümlerle sağlar, bazıları ise sadece sizi kandırarak. Gerçekte hiç bir şey yapmadan. Şimdi bu videoyu izlemeye devam etmek için lütfen şu düğmeye basın. İşe yaramazsa basmaya devam edin.

Her ne kadar merdivenleri çok sevsem ve hatta sadece onlarla ilgili videolar yapsam bile -bkz. dünyanın en ilginç merdiven tasarımları videosu- asansör teknolojisine karşı değilim. Ofisimiz 46. kata taşındıktan sonra daha sık kullanmaya başladığımı da itiraf etmeliyim. Benim derdim asansörün düğmeleriyle.

Kendisine bastıktan sonra tekrar tekrar basınca daha hızlı gelmesini sağlayamayan asansör çağırma düğmesi değil. Asansöre bindikten sonra kapıların kapanmasını sağlayamayan düğmeyle. Basıyorsunuz. Sonra bir daha basıyorsunuz. Bir daha, bir daha derken kapı kapanıyor ama siz bastığınız için mi kapanıyor yoksa zaten kapanacaktı da siz tam zamanında mı bastınız? Adamlar 46. kata 32 saniyede çıkan asansör teknolojisi geliştirmişler, içine koydukları kapı kapama düğmesi bozuk olacak değil herhalde diye düşünürken merak edip bu konuyu biraz araştırdım. Gerçekten de işe yaramıyormuş. Hepsi olmasa bile çoğu asansörde kapının kapanma süresi özel kurallara tabi olduğu için bundan daha kısa sürede kapatabilmek mümkün değil. Ama yine de orada bir düğme var.

İşe yaradığına inandığımız ama gerçekte işe yaramayan bu tür düğmelerden bir başkası da trafik ışıklarında karşımıza çıkıyor: “Karşıya geçmek için düğmeye basın.” Bastık. Peki karşıya geçtik mi? Hayır. Demek ki yanlışlık daha düğmedeki uyarı cümlesinden başlıyor. Hadi onu görmezden geldik ve düğmeye bir kez daha bastık. Yeşil yandı mı? Bir süre sonra evet. Ama siz düğmeye bastığınız için mi yeşil yandı, yoksa zaten yanacaktı da siz tam zamanında mı bastınız? İster inanın ister inanmayın bu düğmelerin de çoğu işe yaramıyor.

Peki o zaman bu düğmeler niye var? Size bir çeşit “kontrol illüzyonu” yaşatmak için. Kontrol sende. Her şeyi yapabilirsin. Düğmeye bastın kapıyı kapattın. Düğmeye bastın karşıya geçtin. Öbür düğmeye bastın…

İşe yaramayan bu düğmelere literatürde “mekanik plasebo” deniyor. Plasebo etkisinden türetilen bir tabir bu. Peki plasebo etkisi nedir? Tıbbi olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. Hastaya “bak bu sana çok iyi gelecek” deyip hap yerine boyalı şeker verirsiniz ve bazı durumlarda gerçekten işe yaradığını görürsünüz. Hasta buna inandığı için iyileşir. İşte bu etki sadece hastalarda değil hepimizde işe yarıyor. Ya da hepimiz hastayız.

Düğmeye basıyoruz ve kapı kapanıyor. Beynimiz bunu basit bir sebep-sonuç ilişkisi olarak algılıyor. Kontrolün kendisinde olduğunu sanarak mutlu oluyor. O mutlu olunca biz de kendimizi daha iyi hissediyoruz. Teknolojinin amacı da buydu zaten. Sizi daha iyi hissettirmek.

Bizim ofiste işe yaradığına inanmak istediğim bir düğme daha var: termostat düğmesi. Ofisin sıcaklığını ayarlamak için dijital bir gösterge bile koymuşlar üstüne. Hemen onu kullanarak NŞA oda sıcaklığını 24 dereceye ayarlıyorum. Ama sıcaklık bildiğini okumaya devam ediyor. Çünkü o düğmelerin de çoğu işe yaramıyor. Ofislerde merkezi sistemler tarafından ısıtma/soğutma sağlandığı için her odanın ayrı ayrı derecelendirilmesi çok zor. O yüzden bu tür yerlerin %72’sine “dummy yani aptal termostatlar” monte ediliyor. Hatta daha da ileri giderek o düğmeleri kullandığınızda küçük bir mekanizmayla fan sesi çıkartılması bile sağlanmış. Düğmeye basınca bir de ses duyulmaya başlıyor ve siz gerçekten içerideki havanın ısınmaya ya da soğumaya başladığını düşünüyorsunuz.

Burada iki bilimsel kavramı gözlemliyoruz. İlki Ivan Pavlov tarafından keşfedilen “klasik şartlanma.” Ofiste çalışan kişi termostatın düğmesine basıp bir ses duyunca, evindeki klimada işe yaradığına şartlanan beyni ofiste de işe yarayacağını düşünüyor. Daha sonra da plasebo etkisi devreye giriyor. Düğmeye bastıktan sonra daha iyi hissedeceğine inandığı için daha iyi hissediyor.  İklimlendirme mühendisi Joe Olivieri’nin bu konuda şöyle bir sözü var: “Isı konforunun %90’ı mental yani aklınızla ilgili, %10’u fizikseldir.”

Sebepleri sonuçlarla ilişkilendiren beynimiz buna bağlı olarak belli davranış kalıpları geliştirmeye başlıyor. Beklemeye tahammül edemediğimizde düğmeye basıyoruz. Strese girince düğmeye basıyoruz. Dünyayı kurtarmak istediğimizde 4, 8, 15, 16, 23, 42 deyip düğmeye basıyoruz. Gerçekten işe yarayıp yaramadığından bağımsız olarak bu hareket bile bizi rahatlatmaya yetiyor.

Eskilerde düğme yerine halat teknolojisi de kullanılırmış. Selimiye Camii’nin minarelerine bakıp da birinin eğik olduğunu söyleyen çocuğa Mimar Sinan’ın nasıl bir tepki verdiğini  hatırlıyoruz değil mi? Minareye halat bağlatıp işçilere çektirmeye başlamış ve çocuk “tamam düzeldi” diyene kadar da devam etmiş. İşte bu mekanik plasebo etkisine en güzel örneklerden biri.

Bütün hayatımız boyunca düğmelere basıyoruz ve bunun sonucunda bir şeyler olduğunu zannediyoruz. Kontrolün bizde olduğunu… Ama değil. Yine de bu düğmeler bir şekilde işe yarıyor. Kontrol edebileceğimiz belki de yegane şey olan kendimizi daha iyi hissettiriyor. Şimdi… Bu videoyu bitirmek için şu düğmeye basın.

“Daha iyi hissetmek için düğmeye basın!” için 2 yanıt

Sevgili Barış Özcan;
Diğer tüm videolarınız gibi “Daha İyi Hissetmek İçin Düğmeye Basın” ı da mutluluk ve merakla izledim. Tüm çalışmalarınız için yürekten tebrikler.
Bu videonun asansör bölümü için eklemek istediğim bir şey var:
-Dünyada ki tüm asansörlerde geçerli midir bilmiyorum ama kapatma düğmesinin asansörün kapısını anında kapatmamasının, bizim kadar hızlı hareket edemeyen (tekerlekli sandalye, koltuk degneği ya da walker kullanan engelliler) için bir önlem olduğunu duymuştum.
Sevgiler
Ebru

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir