Kategoriler
Tasarım

IKEA etkisiyle hazır kek yapmak

(Bu video yemek tarifi ya da reklam içermez)

Hazır kek karışımlarıyla ilgili hikayeyi bilir misiniz? Bu karışımlar ilk kez 1940’lı yıllarda ortaya çıkmış. Bir kekin tüm malzemelerini toz haline getirip bir pakete koymuşlar. Karışımı satın alanların tek yapması gereken ona su katıp, karıştırıp, pişirmekmiş. Ama o zamanlar bu konsept hiç tutmamış. Kimse bu karışımları almak istemiyormuş. 10 yıl boyunca markalar bu ürünlerin neden tutmadığı üzerine kafa yormuşlar. Nasıl olur da hayatı bu kadar kolaylaştıran bir ürün başarılı olamıyor diye. Halbuki armut piş ağzıma düş diye bir deyim var bizde, biz kolay sonuca ulaşmanın her zaman en doğru yol olmayacağını biliyoruz, en azından teorik olarak, ama onların haberi yok. Nihayet bu karışımı satan markalardan biri Ernest Dichter adında bir psikoloğa danışmış. Kendisi motivasyonel araştırmanın babası olarak kabul edildiği için konuyu araştırmış ve fark etmiş ki insanlar bu karışımı kullandıklarında yeterince emek sarf etmiyor. Yani yapması fazla kolay. Kendilerinden bir şey katamıyor. Katamayınca ne oluyor? Eve misafir gelince ya da günlerde, çay saatlerinde aaa Elizabeth hanım kekiniz çok güzel olmuş dediklerinde, Elizabeth hanım onu kendi yapmış gibi hissetmediği için başını önüne eğip buruk bir gülümsemeyle geçiştiriyor. Örnek olarak Elizabet Hanım’ı özellikle seçtim çünkü 1940’lı yıllarda Ayşe Hanım hala kendi elleriyle börek açmaya devam ediyordu yani bu tür problemleri yoktu. Neyse biz araştırma sonucumuza geri dönelim. Freudyen psikoanalitik konseptleri iş dünyasına taşımayı başaran az önce bahsettiğim psikolog Ernest Dichter’in tavsiyesiyle bu marka, kek karışımından yumurtayı ve sütü çıkartıyor. Yani artık Elizabeth hanım bu karışımı kullanarak kek yapmak istediğinde yumurtayı kırıp, sütü ölçüp ondan sonra yapabilecek ve günlerde kendisine kekiniz çok güzel olmuş dediklerinde evet yumurtaları kırarken çok zorlandım ama buna deydi diyebilecek. Hala kadın isimleriyle örnek vermeye devam ediyorum çünkü o yıllarda erkekler kendilerinin de yemek yapabileceklerini henüz bilmiyordu. Neyse bu taktik markanın işine yaramış mı? Kesinlikle. Satışları rakiplerinin tümünü geçmiş. Peki işin sırrı ne? İşin sırrı yumurtalarda… değil IKEA etkisinde.

IKEA. Hani büyük şehirlerimizde bulunan büyük mobilyacı. İsveç’li olan. Tam bu noktada belirteyim, bu videoya IKEA ya da az sonra sözünü edeceğim LEGO ya da herhangi bir hazır kek karışımı satan marka sponsor olmadı, yani şimdi reklam mı yapıyor diye düşünüp durmayın, yaptığım zaman bunu açık açık söylüyorum. IKEA etkisi bilimsel literatüre geçmiş ve hakkında kitaplar yazılmış bir konu.

Bu markanın sattığı ürünlerin önemli bir özelliği var. Demonte olması. Şirket her ne kadar bunu maliyetleri düşürmek için kullandıkları bir strateji olarak açıklasa da işin bir de psikolojik boyutu var. Mesela bir BILLY alacaksınız -BILLY bir kitaplık bu arada- onu eve götürdükten sonra monte etmeniz gerekiyor. Hem de şöyle bir talimat kitapçığına bakarak. Herkesin harcı değil. Böyle bir şeyi yapmak için kan, ter ve gözyaşı akıtmanız gerekiyor. Hatta zamanında dünyayı kurtaran süper kahramanlar bile bazen böyle bir şeyleri monte etmek konusunda çaresiz kalabiliyor. Ama siz başardınız diyelim. Bu kitaplığı yaptınız ve evinizin baş köşesine yerleştirdiniz. Ne kadar sıradan görünümlü bir eşya bile olsa artık o sizin için çok değerli. Çünkü onu siz yaptınız. En azından uğraştınız, didindiniz, matematik problemi çözer gibi yapım kitapçığını çalıştınız, Sherlock hassasiyetiyle parçalarını bir araya getirdiniz. Artık o sıradan bir kitaplık değil. O sizin hayat hikayenizin bir parçası. O BILLY!

İşte bu tatmin duygusuna, kafamızda oluşturduğumuz bu illüzyona Harvard, Yale ve Duke Üniversitesi’nden üç araştırmacı IKEA etkisi adını vermiş. IKEA etkisi bir bilişsel eğilim. Beynimizin sahip olduğu pek çok bilişsel önyargıdan biri. Anlamı şu. Bir tüketici olarak, tükettiğin ürünün yapımına yardımcı olursan, katkı sağlarsan o ürünü daha çok seversin. İşte genel olarak tasarım dünyasında ve özelde de ürün tasarımlarında insanoğlunun bu özelliği göz önünde bulunduruluyor. MAKER ve DIY gibi akımların yaygınlaşmasında da bu psikolojik faktörün bir etkisi var. Hatta sadece insanlarda değil hayvanlarda, mesela farelerde bile bu etki gözlemlenmiş. Fareler kolayca erişebileceği bir şeyi yemek yerine zor yiyeceği almaya meyilliymiş.

Hatta şimdi biraz daha ileri gidip bir iddiada bulunacağım. Siz bu yüzden şu anda buradasınız, bu YouTube kanalını seyrediyorsunuz. Evet videolarım diğer kanallardakine göre biraz daha karmaşık. Çünkü ben size sadece çeşitli yönler gösteriyorum. Dolayısıyla anlamı yada mesajı sadece ben oluşturmuyorum. İzleyici olarak siz de buna kafa yoruyorsunuz. Anlam çıkartmaya çalışıyorsunuz. Aktif bir izleyici gibi davranıyorsunuz. O zaman da konular hayatımızın bir parçası haline geliyor.

Hemen bir örnek.

Bizim en sevdiğimiz insan tipi ne? Çocuklarımız. Peki çocukların en sevdiği oyuncak tipi ne? LEGO Yani parçaları birleştirerek kendi yaptıkları oyuncaklar. Çünkü iki apayrı parçayı birleştirip yepyeni bir şeyi dünyaya getiriyorlar. Bizim neden çocuklarımızı bu kadar çok sevdiğimizi şimdi anlayabildiniz mi? Hala anlamayanlar, anlayanlara daha sonra açıklar veya ileride anlar.

Peki IKEA etkisini bilmek bizim ne işimize yarar? Önce bu etkinin tehlikesini söyleyelim. Kendi ürettiğin şeye ya da kendi fikrine aşık olmak. Sonuçta yaptığın altı üstü bir kitaplık. Tamam güzel de yani… Onu sen yaptığın için benim onu gördüğümden daha güzel görüyorsun. Çünkü aşkın gözü kördür.

Bir de işin pozitif tarafı var. Basit bir kitaplığı hazır olarak almak yerine, onun parçalarını alıp birleştirmek bizim onu daha çok sevmemize yol açıyorsa içimizde bir yerlerde bir zanaatkar hatta bazılarımızda bir sanatkar var demektir. Bu da bize bir farkındalık kazandırır. Sanat ya da zanaat gibi uğraşların aslında bir çeşit anlam arayışı olduğunu görürüz. Sadece tüketmek değil üretmenin verdiği hazzı yaşarız.

Dolayısıyla o yaptığımız kitaplıktan bir kitap alıp okuduğumuzda artık sadece bir okuyucu olarak kalmak istemeyiz. Çünkü bizim için onların içindeki bilgiler artık hazır kek karışımı gibidir. Onun satırlarının arasına dalıp beğendiklerimizin altını çizmeye başlarız. Notlar çıkartırız. Bu notları düzenleyip, kendi fikirlerimizle birleştiririz yani kendi fikir yumurtalarımızı kırıp içine ekleriz. İşte o zaman kendi bilgi kekimizi yapmış oluruz. Ve inanın en lezzetli kek kendi yaptığınız kektir.

“IKEA etkisiyle hazır kek yapmak” için 8 yanıt

Barış Özcan: Gerçekten çok dolu bir insan.Özellikle farklı konularda bilgilenmesi önceden çalıştım imajı vermesi üstüne size bir şey katması onu çok farklı yapıyor.
Çevremdeki insanlar ve ben severek izliyoruz, öğreniyoruz.
Başarılar..

Abi tebrik ederim , başarılarının ve çalışmalarının devamını dilerim .Bide bu vidyolarda siyah çerceveli gözlük kullanmasan daha iyi olur. arka plan beyaz , gözlükte ki siyahlık , negatiflik yansıtıyor. iyi çalışmalar.

Bu etkiyi yaşayan biri olarak tespitin harika diyorum Barış Hocam. Bu video ile Barış Özcan’ın halk içre bir mizah ve ifade diline de sahip olduğunu anlıyoruz millet. 😉 (Bkz, çocuklarla ilgili benzetme)

Sondaki şarkının adını arıyorum, kaynak kısmında da youtube yorumlarında da bulamadım. Sözleri de çıkaramadım malesef. Şarkının adını öğrensem çok sevinirim 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir