Kategoriler
Teknoloji

Uzaylılar için Elektronik Spor Dünyası Rehberi – Efsaneler Asla Ölmez

Burası Pekin Ulusal Stadyumu. 2008 Yaz Olimpiyatları için yapılmış. Ama bu görüntüler 2017 Kasım ayından. Onbinlerce insanın buraya toplanma sebebi olimpiyatlar değil. Futbol müsabakası değil. Dikkatle tasarlanmış büyük bir gösteri ya da bir konser de değil. Bir stadyum dolusu insan ve bir de ejderha, buraya bir bilgisayar oyununu oynayan çocukları izlemeye geldi.

“Ne? Saçmalık bu!” diye tepki veriyorsanız, “üst koridor, orta koridor, ormancı, nişancı” kelimeleri sizin için hiç bir şey ifade etmiyorsa videoyu izlemeye devam edin. “Gob B”nin “Holyphoenix”in kim olduğunu biliyorsanız siz Twitch’e dönebilirsiniz. Zaten bildiğiniz şeyleri bir de benden duymanıza gerek yok. Çünkü “Elektronik Spor” dünyasından bahsedeceğim.

Burada dünya kelimesini bilinçli olarak seçtim. Çünkü bu dünyanın dışındaysanız kendinizi uzaylı gibi hissetmeniz çok normal. Az önce izlediğimiz açılış töreni “League of Legends” adlı bir bilgisayar oyununun dünya şampiyonasındandı. Ama Dota 2, Counter Strike, Fifa, Heartstone ve benim favorim StarCraft 2 gibi oyunlar için de turnuvalar var. Buralardaki oyuncuları yolda görseniz turist zannedersiniz ama onlar bu dünyanın en meşhur yüzleri. Sporcuları.

Koçları eşliğinde günde 18 saat bilgisayar oyunu oynayarak hazırlık yapıyorlar. Evlerinin karanlık odalarında başlayan yolculukları stadyumlarda devam ediyor.

Her ne kadar bilinen ilk video oyunu müsabakası 1972’de Stanford Üniversitesi’nde yapılmış olsa da ve hatta 1982’de Tron filminde fütüristik bir espor müsabakası izlemiş olsak da bence elektronik sporların anavatanı Güney Kore’dir. 1997’deki Asya Finans Krizinin ardından yaptıkları en iyi şey ülkeyi broadband internet ağlarıyla sarmak olmuş. Kriz sonrası işsiz kalan gençler de vermişler kendilerini bilgisayar oyunlarına. Konuyu o kadar ciddiye almışlar ki “Kültür, Spor ve Turizm Bakanlığı”na bağlı bir elektronik spor organizasyonu bile kurmuşlar 2000 yılında. O zamanlar yılda 10 tane yapılan turnuva sayısı 10 yıl içinde 260’a çıktı. Bugün bu turnuvalarda oynanan oyunlardan biri olan League of Legends’ı dünyada oynayan kişi sayısı ayda 67 milyon. Fransa’da yaşayan insan sayısından (66.9 milyon) fazla.

Konuya Fransız kalmamak için bu alt kültürü tanımak gerekiyor. “Cosplay”den başlayalım. Kostüm ve oyun kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Oyunlardaki karakterlerin dünyamızda vücut bulmuş hali diyebiliriz. Bazıları için bir hobi ama Güney Kore’de tam zamanlı çalışabileceğiniz bir meslek aynı zamanda. Video oyunları dışında anime, manga, film, oyun ve kitap karakterleri de canlandırılabiliyor. Yani Cosplay aslında bir performans sanatı. Ve bu sanatın en çok performe edildiği yerlerden biri de espor turnuvaları.

Elektronik spor için kullanılan oyunlar sadece oyun oynamak isteyenler için değil bunu profesyonel olarak yapmak isteyenler için de tasarlanmış. Oyuncular tıpkı fiziksel sporlarda olduğu gibi takımlar halinde mücadele verebiliyor. Normalde bu takımların sadece internet ortamında bir araya gelmesi yeterli. Ancak turnuvalarda fiziksel olarak da yan yana ve karşı karşıya geliyorlar. Böylece bütünüyle bir etkinlik deneyimi ortaya çıkıyor. Bu deneyimi, daha doğrusu heyecanı en üst seviyeye çıkarmak için epik açılış gösterileri, cosplayli taraftarların yanı sıra turnuvayı anlatan sunucular da var.

Bu duyduğunuz sunucu bir futbol maçını anlatmıyor. Na na na na na na… Ben buna anlatım değil müzik diyorum. Futbol makamı. Tıpkı haber sunucularının haber makamında sunuş yapmaları gibi spor müsabakasını aktarmanın da bir raconu, bir sanatı var. O kadar izleyiciyi bir kıvama getirmek. İzlediği şeyin ne olduğunu tam anlayamasa da onları heyecanlandırmak kolay değil. Bu kültürde sunucuya “shoutcaster” deniliyor. Tabi fark etmişsinizdir, izlediğimiz oyun Türkiye liginden. 10 yılı aşkın süredir Türkiye’de de bu spor yapılıyor ama internet altyapısına bağlı olarak özellikle son yıllarda gelişmeye başladı. 2017 Türkiye Büyük Finali’nde 1907 Fenerbahçe ile Bausupermassive takımları karşı karşıya geldi.

Şimdi şöyle bir yorum geliyor insanın (daha doğrusu bu dünyanın dışında kalmış biz uzaylıların) aklına: “Oh ne güzel hem oyun oynuyorlar, hem ünlü oluyorlar, hem de para kazanıyorlar!” Aslında düşününce bu şablonun popçularda da topçularda da aynı olduğunu görüyoruz. Görmediğimiz şeyse işin perde arkası. En sevdiğiniz şeyi haftada 7 gün günde 18 saat yapın bakalım “oh ne güzel” diyebiliyor musunuz? Bu oyuncular da tıpkı diğer sporcular gibi önce bireysel sonra da takım olarak kendilerini geliştiriyorlar. Tıpkı profesyonel sporcular gibi disiplinli bir şekilde arenalardaki bu müsabakalara kendilerini hazırlıyorlar. El göz koordinasyonu, uzun süreli konsantrasyon, refleks, mental disiplin gibi konularda kendilerini yetiştiriyorlar.

Aranızda oyun oynamayı sevenlerin ve profesyonel bir esporcu olmaya çalışanların ağzı kulaklarına vardı değil mi? Hemen “anne koş gel bu videoyu bir izle, bak ben neden oyun oynuyorum bir gör” dediniz bile belki de. Durun bıçağın keskin tarafından da bahsedeceğim. Bu sporun anavatanı Güney Kore demiştim ya. Bilin bakalım dünyanın ilk oyun bağımlılığı tedavi merkezi nerede kuruldu? Gangnam Hastanesine hoş geldiniz. Burada komik dansçılardan çok Güney Kore’de kendisine oyun bağımlısı teşhisi konulmuş gençlerin tedavisi yapılıyor. Tedaviye muhtaç 2 milyondan fazla genç olduğu tahmin ediliyor. Bu bağımlılığın alkol ya da uyuşturucu madde bağımlılığından pek de farkı yok. Yani geleceğin mesleklerinden birine hazırlanıyorsanız geleceğin hastalıklarından birine yakalanmamak için gerekli tedbirleri de alsanız iyi olur.

Nitekim Güney Kore’de bir yandan devlet tarafından eSpor desteklenirken bir yandan koruyucu düzenlemeler de yapılıyor. Mesela 2011’de meclisten “Cinderella Yasası”nı geçirdiler. Saat 12:00 olunca büyüsü bozulacağı için gösterişli baloyu terk edip evine dönmek zorunda olan Cinderalla’nın hikayesinde olduğu gibi Güney Kore’de 16 yaşından küçük gençler 12:00’den sonra online oyun oynayamıyor. Yasak! Bu oyunları oynamak için vatandaşlık numaranızı girdiğinizden sistem 16 yaşından küçüklere otomatik olarak kapanıyor. Tabi bu konu özgürlüklere dair bir kısıtlama olarak da algılanabileceği için başka bir milletvekili tarafından cosplay’li olarak protesto edilmiş. Ben bizim vekillerimize bu kıyafetle meclise gitmelerini pek tavsiye etmem.

Organize sporlar, turnuvalar, ligler deyince akla gelen diğer olumsuzluklar maalesef hızla espor dünyasına da bulaşmış. Konu ne olursa olsun bir iş profesyonelleşince, işin içine büyük paralar girince haliyle hileler hurdalar da başlıyor. Dopingli oyuncular, şikeli maçlar mesela. eSpor tarihinin en büyük skandallarından biri Promise adlı bu oyuncunun neredeyse canına mal oluyordu. Aslında çok başarılı bir oyuncu olan Promise bir maçta bilerek yenilmek zorunda kalmış. Çünkü eSpor takımının yöneticisi borçlarını ödeyebilmek için şike yapmış. Ama Promise bu yaşananların verdiği utanç duygusuna katlanamadığı için online bir intihar notu bırakıp kendini 12 katlı bu binanın tepesinden aşağıya bırakmış. Henüz 21 yaşındayken. Neyse ki mucizevi bir şekilde 11 saatlik bir ameliyatın ardından hayata geri dönmüş. Ve ironik bir şekilde en büyük zararı oyun oynadığı sağ eli görmüş.

Futbolda sakatlıklar oluyor, espor dünyasında da tedaviye muhtaç bağımlılıklar, intihara teşebbüse varan depresyon gibi yan etkiler oluşabiliyor. Hatta oyun oynayarak ölenler bile var. Aralıksız 50 saat StarCraft oynadıktan sonra ölen kişinin haberini muhtemelen duymuşsunuzdur. O yüzden ister profesyonel, ister amatör olun oyun oynarken ya da herhangi başka bir şeyi yaparken dozu kaçırmamaya çalışın. eSporun yan etkilerinden bahsettiğim kamu spotu bölümünü de bu şekilde bitirdiğimize göre artık annenizi tekrar ekran başına davet edebilirsiniz. Sonuca yaklaşıyoruz 🙂

Elektronik spor bir spor mudur sorusunun cevabını sizden bekliyorum. Açıcası ben buna dijital spor ya da sanal spor demeyi tercih ederdim. Dikkat ederseniz spor kısmıyla ilgili bir derdim yok. Hem neden olsun ki? Bu kadar çok kişinin dikkatini çeken, izlemesini sağlayan bir etkinliğin profesyonel bir şekle bürünmesinden daha doğal nasıl bir sonuç beklenebilir?

Romalılar devrinde insanlar, vahşi hayvanlar tarafından ölmeyi göze alan gladyatörleri izliyorlardı. Günümüzde bir topun peşinden koşturan ve onu bir ağa sokmak için sakatlanmayı göze alan insanları izliyoruz. Gelecekte tüm bunları kimseye zarar vermeden yapmayı başarırlarsa bilgisayar oyunu oynayan gençleri izlemek beni bozmaz.

Bana göre tıpkı Cinderella gibi bu da büyülü bir hikaye. Kendi kahramanlarını doğuruyor. Siz buraya toplanan bunca insanın sadece daha 8 yıl önce çıkmış bir oyunu oynamak ya da oynayanları izlemek için mi toplandığını sanıyorsunuz? Onlar büyülü bir hikayenin parçası olmaya çalışıyorlar.

Ve hikayeler bir şekilde efsaneleri yaratır. Efsaneler kendini yeniler ve yaşamaya devam eder.

Efsaneler asla ölmez.

Legends never die!

Bu video hikaye cep herkülümüz Naim Süleymanoğlu’na ithaf edilmiştir. Sen artık bir efsanesin. 23 Ocak 1967 – 18 Kasım 2017

“Uzaylılar için Elektronik Spor Dünyası Rehberi – Efsaneler Asla Ölmez” için 2 yanıt

Paylaşım için teşekkürler..Merhum Naim abimizin mekanı ve mekanlarımız cennet olsun inşallah…(Amin.)
Bugün-Yarın
Evet yakın gelecekte yani yarın elektronik ağ 5 duyumuzun hepsini kendine bağlayacak… Elektronik olup çıkacağız.Bundan dolayı elektronik spor denilmiş olabilir..
Eskiden Trt’de yayın aksayınca sanat müziği eşliğinde sürekli resim gösterilirdi. Biz de dizinin veya çizgi filmin yarım kalan bölümünü kaçırmamak için dakikalarca tv karşısında beklerdik. Büyüklerimize sorduğumuzda “tel koptu” derlerdi.. Bugün internet gitti diyoruz.. Yarın elimizi ayağımızı her şeyimizi kendine bağlayan elektronik ağın bağlantısı kesilince artık ne deriz bilemiyorum..
Bugün internet ağının gerisinde kaldık ama inşallah yarının sanal gerçeklik ağının bari gerisinde kalmayız… Elektronik alanda gelişmiş ülke insanının konuya dahillik yaşı kaçtır ve ülke nüfusuna oranı bilmiyorum ama büyük ihtimalle bizden iyidirler..Yaşadığım (yaşamak zorunda olduğum) çevrede ne zaman sanal gerçeklik konusuna değinsem gerçekten uzaylı gibi bakıyorlar ama haklılar..
Bugünün facebook’u yarının sanalgerçekliği olacak.Belki şimdiden facebook google vs hepsi yarının elektronik insanları için yazılımlar ve cihazlar geliştirmeye başlamışlardır… Bu yazıyı yazarken 5 duyumun hepsi internete bağlı/bağımlı olmadığı için mahallede çalışan işmakinasının takırdısını ve kulağı ağır işiten alt komşumun merhum Süleymanoğlu’ndan ötürü “efsane oldu o” deyişini duyabiliyorum..

Aynı musabakaların, devletler arası gerginlikler ve ölümlü gerçek savaşlar yerine yapılması çok faydalı olurdu. Ama politikacılar, iklim değişikliklerini bile umursamadan bizim yerimize kararlar almaya devam ediyorlar!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir