Kategoriler
Eğitim

21.Yüzyıl için gereken 4 Yetenekle bir Seyir Defteri

“1492 yılının 3 Ağustos Cuma günü saat 8:00’de Saltes limanından yola çıktık. Gün batımına kadar güneye doğru güçlü değişken rüzgarlarla 60 Roma mili kadar ilerledik; daha sonra Kanaryalar’a giden rota olan güneybatıya yöneldik.”

Bu kelimeleri Kristof Kolomb, o meşhur yolculuğuna çıktığı ilk gün yazmış. Atlantik Okyanusu boyunca yaptığı yolculukta başına gelenleri böyle gün gün not etmiş. Cuma günü yola çıkmışlardı, bakın 3 gün sonra 6 Ağustos Pazartesi başlarına ne gelmiş:

“Pinta’nın dümeni bozuldu. Geminin sahibi tarafından yapılan bir numara olduğunu sanıyoruz. Çünkü kendisi bu yolculuğa çıkılmasından pek hoşnut değildi.”

Daha 3. günde drama başlıyor. Aradan 500 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen biz de çekirdeklerimizi alıp okumaya devam edebiliyoruz… bu kaptanın seyir defterini…

  • 500 yıl sonra görüşürüz Picard.
  • Seninle de birkaç dakika sonra görüşürüz.

Hikayesi 24. Yüzyılda geçen Star Trek’te uzayda yolculuk yapan Atılgan gemisinin kaptanı Picard’ın da bir seyir defteri var. 

  • Kaptan’ın Seyir Defteri, yıldız tarihi: 46271.5. Atılgan, Deinonychus 7’nin yörüngesine girdi; ancak ikmal gemisi Biko ile olan randevumuz 48 saat ertelendi. 

Anlayacağınız bu “Kaptan’ın Seyir Defteri” konsepti, 15. Yüzyılda da vardı, 24. Yüzyılda da olacak… Peki 21. Yüzyılda neden olmasın? Bugün kendi seyir defterimizi yazmaya başlamak için çok güzel bir gün!

Neden böyle bir defter tutmalıyız biliyor musun? Çünkü Atlas Okyanusu’nu geçmeye çalışan Kolomb’un bunu öğrenebilmek için gidebileceği bir okul yoktu. Yaparken yazdı, yazarken anladı. Aktif olarak öğrendi. Kendisi o zamanlar farkında bile değildi ama buna günümüzde “proje bazlı öğrenme” adı veriliyor. 

  • Bu zaman içinde mürettebat üyeleri gecikmeyi, kendi projelerini sürdürme avantajı olarak kullanıyor. Ben de dahil.

Proje bazlı öğrenme yönteminde bilgiyle yola çıkılmıyor. Soruyla, problemle, senaryoyla hareket ediliyor. Bunların cevabını, kendi yolunuzu buldukça not ediyorsunuz. 

Atlas Okyanusu’nu geçmeye çalışıyorsanız yıldızlara bakıyorsunuz, not ediyorsunuz; rüzgarları dinliyorsunuz, not ediyorsunuz ve seyir defterinizde buna göre bir bilgi birikimi oluşuyor. Bakın Kolomb, 30 Eylül 1492 Pazar günü şunu eklemiş seyir defterine… Kutup yıldızının herhangi bir tarihteki konumuna göre saatin kaç olduğunu hesaplamayı öğrenmişler. 

Bizim artık böyle bir yıldız saati yapmayı; pusula ya da dümen kullanmayı öğrenmemize gerek yok. Peki modern dünyada en çok öğrenilmesi gereken beceriler ne olabilir? Bu konuda pek çok araştırma yapılmış ve hepsi de bakın bu makalede toplanmış. Türkçesi yok ama biz şimdi yapacağız merak etmeyin. Diyor ki burada 21. Yüzyılda başarılı olmak için gereken beceriler şunlar şunlardır. Uzun uzun sıralıyor ama en çok akılda kalan kısmı 4C kuralı. Hepsi de C harfiyle başlayan İngilizce 4 yetenek sıralanmış: Create, Circulate, Connect, Collaborate. Ben bunları, hepsi de Y harfiyle başlayan 4 Türkçe kavrama çevirdim. Create yerine, “yaratmak” ya da “yazmak” diyebiliriz. Geliştirmek istediğimiz yetenek her ne olursa olsun önce onu yazmayı öğrenmemiz gerekiyor. Resim, müzik gibi en yaratıcı işler bile önce yazarak başlıyor. Sonra onu “circulate” etmeliyiz yani yaymalıyız, dolaşıma sokmalıyız. Yayınlamalıyız. Üçüncü C’yi yani “Connect” kelimesini çevirmek kolay olmadı çünkü bağlantı demek, Y harfiyle başlamıyor. Ama ilk yeteneğimiz olan yaratıcılığımızı kullanırsak ona da “Yeniden bağlamak” diyebiliriz. İki farklı kavramı yeniden buluşturmak. Yeni bir bağlantı oluşturmak. Tıpkı beynimizde olduğu gibi. Dördüncü yeteneğimizi de “iş birliği” yerine “yardımlaşmak” olarak Türkçeleştirdim. Böylece akılda kalması çok daha kolay oldu. 21. Yüzyılda başarılı olmak için Y ile başlayan bu 4 yeteneği geliştirmemiz gerekiyor. 

Bunun için bir “yaz projesi” yapmaya ne dersiniz? (Artık “Y” ile başlayan bir şey söylemeyeceğim 🙂Yeter! Ya… Yani?)

Burada diyor ki gençlerin üçte biri içerikleri internette paylaşıyor. Bunu dağınık olarak yapmak yerine de düzenli bir dolaşıma sokmak için podcast ya da blog tutmak gibi yöntemleri tavsiye ediyor.  

Biz de bunu yapacağız. Hem de Türkçe’de en sevdiğim iki kelimeyi kullanarak: Burada ve şimdi! Mekanı ve zamanı da kilitlediğimize göre hemen işe koyulalım.

Aslında pek çok şey yaptık bile. Videonun başından beri kendi okuduklarımı ve izlediklerimi birbirlerine yeniden bağlayıp duruyorum zaten. Bir yandan da bunları yazıyordum. O halde şimdi yayınlamaya başlayabilirim. Yazılarım ve notlarım için uzun süredir kullandığım Notion’a yeni bir özellik geldi. Artık herhangi bir sayfayı ya da sayfaları bir web sitesi olarak yayınlayabiliyorum. 

Sağ üst köşedeki “Share” yani “paylaş” butonuyla herhangi bir sayfayı payalaşabilmek zaten mümkündü. Ama “Notion Sites” ile gelen yeni özelliklerle siteyi kişiselleştirmek, arama motorları tarafından bulunabilir hale getirmek ya da kendi web adresinize bağlamak gibi bir takım özellikler geldi. Ben şimdilik sadece Notion’un atadığı genel bir adresten yayınlıyorum. 

Zaten not almak için kullandığım bir araçla aynı zamanda web sitemi güncelleyebiliyorum. Bunun önemli adımlarını göstermeye devam edeceğim ama videonun sonunda zaten hazırladığım bu web sitesinin şablonunu da sizinle paylaşacağım, onun üzerinden değişiklik yaparak ilerleyebilirsiniz, dolayısıyla rahat olun, şimdilik sadece arkanıza yaslanıp izleyin. 

Bu projede önce kendimi tanıtmak istiyorum. Bu benim için bir “landing page” olacak, bir çeşit kartvizit gibi. O yüzden resmimi eklemek istiyorum. / işaretiyle açılan menüden istediğim bir şeyi seçebilirim. Örneğin resim eklemek için “image” kelimesini yazmaya başladığım an daha “i” yazar yazmaz ilgili seçenek geldi ve ben de resmimi yükledim. Yan tarafına da kendi hakkımda bilgilerimi yazıyorum. 

Notion sadece Word gibi bir kelime işlemci programı değil. Aynı zamanda Excel gibi veritabanları da oluşturabiliyorsunuz. O yüzden sayfanın ortalarına bir de dinamik bir blog yapısı yerleştiriyorum. Kanalımı takip edenler hatırlayacaktır, t-shirtlerimin bile böyle bir veri tabanı var. Ama burasını bir seyir defteri gibi hayal ettim. Okuduklarımı, izlediklerimi buraya not edeceğim. 

Böyle bir projenin başarılı olabilmesinin sırrı, çok basit olması. Çok daha karmaşık sistemler de kullanılabilir bir web sitesi için ama bir süre sonra onu güncellemek insana zor gelmeye başlıyor. Bakın mesela blog için bu videoda bahsettiğim kitap hakkında bazı bilgiler girdim. Bir de kitaptan fotoğraf çekip ekleyelim. Bunu yaptığımız anda ana sayfamızdaki küçük thumbnail kendiliğinden oluştu. Bir detay sayfasının içine fotoğraflar eklediğinizde bunu otomatik olarak yapıyor. 

Eğer yeni yazdığınız bir yazı ya da not daha önceki kategorilere uymuyorsa hemen yeni bir kategori oluşturup ona atayabilirsiniz. Bu şekilde bir seyahat güncesi yapabilirsiniz. Beğendiğiniz yemek tariflerini paylaşabilirsiniz. Tasarımlarınızdan bir portfolyo oluşturabilirsiniz. Örneğin benim oğlum kütüphanede gönüllü olarak çalışıyor; işte haftada bir saat kitapları raflara yerleştiriyor, küçük çocuklara kitap okuyor. Bir yaz projesi olarak o hafta okuduğu kitaplardan biri hakkında inceleme yazısı yazma görevi verdik. Bu şekilde yazıp internetten yayınlıyor. “Proje bazlı öğrenme” dediğimiz şey bu. 

Projenin bir tanımı var: Kitap inceleme yazısı.
Bir süresi var: 2 ay, Temmuz ve Ağustos ayları.
Bir frekansı var: Haftada bir yazı.
En önemlisi bunu yayımlıyor. Yani herkese duyurduğu bir vaadi var.
Peki ödülü ne? Tüm bunları yaparken 21. YY’da gerekli olan o dört yeteneği kazanmak. 

Herkesin bu kadar vakti olmayabilir belki ama özellikle öğrenci arkadaşlarım yaz tatillerini boş geçirmesin. Öğrenme işine uzun aralıklar vermenin pek de faydalı olmadığını belirtiyor uzmanlar. Malcolm Gladwell’in “Çizginin Dışındakiler” kitabında bunu ayrıntılı olarak bulabilirsiniz.

Ama ben bazen bir yerde çok güzel bir söz buluyorum, altı çizilesi ifadeler okuyorum. Onlar için böyle ayrıntılı sayfalar yapmak yerine web sitemde şöyle bir bölüm yapabilirim. 

Belki yapacağım iş başvurusunda bu siteyi adres olaark göstereceğim. O yüzden CV tarzında bir bölüm de olsun. Yaşadığım önemli anları, böyle bir hayat rotasının içine yerleştireyim. 

Sayfanın en altına iletişim bilgilerimizi de yerleştirirsek kaba taslak sitemiz tamam demektir. Yanlış. Web sitelerinin en büyük problemi bir kez hazırlandıktan sonra güncellenmemesi. Çünkü öyle karmaşık araçlar var ki insan nasıl kullanıldığını unutuyor. Oysa bu benim not defterimin bir parçası. Dolayısıyla dilediğim zaman, dilediğim yerden güncelleyebilirim. 

Dediğim gibi bu web sitesini bir şablon olarak yayınladım. Açıklamalar bölümündeki linkten hemen şimdi ücretsiz olarak kullanmaya başlayabilirsiniz. Bu videonun sponsoru Notion’un linkini kullanarak da dileyenler ücretsiz planı yükselterek çok daha gelişmiş diğer araçları deneyimleyebilir.

21.YY’da gerekli olan yetenek setini geliştirmek isteyenler eğer bu yaz projesine katılmak isterse diye işi biraz daha ciddiye bindirelim isterseniz. Bir deadline verelim. Bu video 14 Temmuz 2024’te yayına girdi. Size 2 hafta süre. Bu süre boyunca kendi seyir defterinizi oluşturmak için düşünün, taşının, notlar alın. Yazın, çizin, silin, değiştirin. Benim şablonu alın, değiştirin, kendinize uygun hale getirin. Bir konsept yaratın. Deadline’ımız yani yayın tarihimiz en geç 3 Ağustos olsun! Kristof Kolomb’un sonunda Amerika’yı keşfettiği yolculuğunun yıl dönümü. Siz de dijital denizlerde dolaşırken karşınıza çıkan yıldızlara bakın, not edin. Rüzgarları (yani trendleri) dinleyin, not edin. Tüm notlarınızı yeniden bağladığınızda, yeni bir şeyler yaratmış olacaksınız. Onları yayın ve sizinle yolculuk yapan dostlarınızla yardımlaşın. 21. Yüzyılda keşif yapmanın en doğru rotası bu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir