Dünyanın en çok izlenen filmlerinden biri Avatar’da cennet gibi bir gezegen Pandora’da adı “Hell’s Gate” yani Cehennem Kapısı olan bir maden işletmesi açan RDA isimli bir mega şirket vardır. Mega olduğu kadar da acımasızdır bu şirket. Gezegenin ekolojisini mahvetmez sadece, yerli Navi’ler de şirket politikaları yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Peki neden?
“Çünkü bu küçük gri taşın kilosunun değeri 20 milyon dolar ediyor!”
Her şey Portekizli denizcilerin Batı Afrika’nın daha uzak limanlarından fil dişi ve tropik meyveler gibi egzotik ürünleri getirmek istemesiyle başladı. Her seferinde daha uzak limanlara gitmek istiyorlardı ki, daha önce kimsenin bilmediği bu limanlardan ucuz, farklı zenginliklerle dönüp Avrupa’da satabilsinler. Ama Atlas Okyanusu, okyanus bu, Akdeniz gibi değil. Dev dalgalar, ölümcül tropik fırtınalar bilindik yöntemlerle yapılmış teknelerin daha uzak limanlara gidip de sağ salim gelmesine izin vermiyordu. Ama bu denizcilerin vazgeçmeye de niyeti yoktu. Sonuçta ekmek aslanın ağzında, denizciler arasındaki rekabet kızıştıkça kızışıyor. Bu sebeple her geçen gün okyanusa ve daha uzun deniz yolculuklarına dayanabilen gemiler inşa edildi. Böyle böyle sonunda, Afrika’nın güneydeki en uç noktasını aşan bu denizciler, Hint Okyanusu yollarıyla ta Hindistan’a hatta Filipinler’e kadar ulaştılar. İspanyol denizci Ruy Lopez de Villalobos İspanya Kralı II.Filip ve Asturias Prensini onurlandırmak için bu adalara Las Islas Filipinas adını verdi. Düşünün; “Portekiz neresi Filipinler neresi.” Okyanus aşabilen teknelerin yapılması, o güne kadar gözlerden uzak kalabilmiş dev kara parçalarının, dev gibi iki kıtanın daha keşfedilmesine sebep oldu. İşte o zamanlar, bütün bunlar olurken, dünya tıpkı bugünlerde olduğu gibi büyük bir değişimin eşiğindeydi.