Büyük bir şehirde mi yaşıyorsunuz? O zaman derdiniz de büyük. Siz de her trafik keşmekeşinde, yağmur yağıp seller aktığında, otobüste dolmuşta sıkışıp kaldığınızda bildiğiniz tüm… fikirleri yanınızdakiyle paylaşıyor musunuz? “Böyle iş mi olur, ben olsam şöyle yapardım, şuradan bir hat geçireceksin, falan filan…” Vatanı, memleketi kurtarmayı çok seviyoruz değil mi? Ama lafla. Lafla peynir gemilerini yürütmeye çalışıyoruz. Bildiğim kadarıyla atalarımız o gemileri karadan sadece lafla yürütmediler. Çağın gerektirdiği teknolojiler her neyse alıp kullandılar. Şimdi sıra bizde. “Yıl olmuş 2017, biz hala…” diye başlayan cümleleri kurmak kolay. Önemli olan fikir geliştirebilmek, çözüm önerisinde bulunmak. Belki bir şeyleri değiştirmek için teknoloji bize bu konuda yardımcı olabilir.
“Akıllıyım ben” diyorsanız içinde yaşadığınız şehri de “akıllı” hale getirebilirsiniz. Dünyada giderek yükselen bir trend bu. “Akıllı şehirler” trendi. Daha yaşanabilir, sürdürülebilir, verimli şehirler için insan odaklı yaklaşımlar geliştiriliyor. Bu yaklaşımlarda kullanılan en önemli araç da teknoloji.
Bilgi iletişim teknolojileri, nesnelerin interneti gibi konseptler şehirlerde bizim gözümüz kulağımız haline geliyor. Akıllı bir insanın dış dünyadan duyu organları yoluyla bilgi toplamasına benzer bir şekilde akıllı şehirler de sensörler yardımıyla bilgi topluyor. Bu bilgiler işlenerek daha anlamlı hale getiriliyor ve şehrin problemlerine çözüm olarak geri dönüyor.
Fiziksel nesnelerin birbirleriyle veya daha büyük sistemlerle bağlantılı olduğu iletişim ağına “nesnelerin interneti” deniyor. Bir nevi insanın sinir sistemine benzer bir yapı şehirlerde “nesnelerin interneti”yle oluşturulabilir.
Bütün bunlar iyi güzel de biz ne yapabiliriz? Akbil kullanmak dışında akıllı bir şehir konusunda aklımıza hiç bir şey gelmiyor demeyin. Bakın biraz düşününce neler neler akla geliyor.
- Arabası olanların trafik dışındaki en büyük derdi otoparktır herhalde. Benzin fiyatları zaten almış başını gitmiş. Bir de park yeri bulabilmek için dolaş dur. Araştırmalara göre her sürücü park yeri bulabilmek için günde ortalama 500m fazladan yol kat ediyormuş. Ayda 15 km eder. Harcanan yakıtı, o yakıtın çevreye verdiği zararı, oluşan zaman ve emek kaybını bir düşünsenize. Güney Koreliler düşünmüşler. Konuşmuşlar. Sonra da yapmışlar. Onlardan çok ileri teknoloji ürünü bir çözüm bekliyorsunuz değil mi? Tam tersine yüz yıllardır bilinen ve kullanılan uçan balonlardan faydalanmışlar. Arabanızı park edince aşağıya iniyor. Çıkınca yükselerek “burası boş” diye işaret ediyor. Sistem bu kadar basit ve görünce insanın “yemin ederim ben bunu düşünmüştüm” diyesi geliyor. Tabi akıllı bir şehirde artık bundan çok daha fazlası yapılabilir. Mesela bir şehirdeki tüm otoparklara sensörler yerleştirilerek mobil bir uygulama yardımıyla navigasyon sistemlerine entegre olunur ve sürücüler boş park yerlerine yönlendirilebilir. Alın size enerji verimliliği.
- Bu konuları sadece Korelilerle, Japonlarla ilişkilendirmemek lazım. Teknolojinin, iyi fikirlerin ırkı olmaz. Söz konusu şey yenilenebilir enerjiyse Türkler de gayet güzel işler yapabilir. Hatta hem yenilenebilir hem de yenilebilir enerji kaynağı üretebilir. Mesela Cengiz ve Mihri Özkan çifti mantardan pil yapma üzerine çalışıyorlar. Başarırlarsa hem pil kapasitesini arttıran hem de karbon ayak izini azaltan bir teknoloji üretilmiş olacak.
- Mantar demişken hemen akla şehirlerde mantar gibi biten yüksek binalar ve bunun sonucunda giderek azalan yeşil alanlar problemi geliyor. Nereden nereye değil mi? Londra’da bu problemi çözmek için bazıları yer altı çiftlikleri açmaya başlamış. İkinci Dünya Savaşı’nda sığınak olarak kullanılan yerlerde şimdilerde sebze yetiştiriyorlar. Sadece sığınaklarda değil, eski madenlerde, tünellerde hatta metro istasyonlarında bile ürün yetiştirebilmenin mümkün olduğunu söylüyorlar.
- Bazı şehirler de yerin altını değil, denizin üstünü değerlendirmeye çalışıyor. Mesela İtalya’da güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretebilen yüzer adalar geliştiriyor.
- Amerikan Samoa’sındaki bir ada tümüyle güneş panelleriyle enerjisini üretiyor, üstelik 3 gün boyunca güneş olmasa bile elektriksiz kalmayacak kadar çok enerji.
- Gördüğünüz gibi şehrin problemlerini çözmeye sadece gelişmiş ülkeler çaba sarfetmiyor. Afrika’nın bazı şehirlerinde güneş enerjisiyle çalışan otobüsler kullanılmaya başlandı.
- Ghana’da bambudan bisiklet yapıyorlar. Dolayısıyla bisikletin gövdesi tamamen yenilenebilir.
- Hindistan’da bir taksici yeşil alan konusunda dahiyane bir “Zihni Sinir Projesi” üretmiş ve arabasının üstünü bir bahçeye çevirmiş.
- Nikaragua artık dışarıdan fosil yakıt almayacakmış. Kendisinde de böyle bir kaynak yok. Ama güneşi var, rüzgarı var… 19 tane yanardağı var. E orada yaşayan insanların da aklı var, fikri var. Yakın gelecekte ülkenin %80’ini yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beslemeyi planlıyorlar. Daha sonra da komşularına elektrik satmaya başlayacaklar.
- Yaşadığımız şehir bizim evimiz. Nasıl evimizi temiz tutmak için elimizden geleni yapıyoruz, şehrimizi temiz tutmak için de fikirler üretebiliriz. Avustralya’nın Perth kenti sakinlerinden iki kişi denizlerdeki kirlilik konusundan rahatsız olmuşlar ve neden bir çöp kutusu yapmıyoruz ki diye düşünmüşler. 7 gün 24 saat denizdeki çöpleri toplayan basit bir düzenek geliştirmeye başlamışlar.
- Atıklar konusunda pompayla geliştirilen böyle basit bir çözüm bile yaşam kalitemizi arttırabilecekken buna bir de bilgi işlem teknolojilerini entegre edersek gerçekten akıllı şehirlerde yaşamaya başlayabiliriz. Mesela sensörlerle donatılmış çöp kutuları içindeki çöpün miktarını otomatik olarak algılayıp sıkıştırabilir, normalden 8 kat fazla çöpü depolayabilir ve dolunca internetten belediyeye haber verebilir. Her gün çöp toplama için en uygun rotalar trafiğin ve çöp kutularının durumuna göre optimize edilebilir.
- Üç tarafı denizlerle çevrili olmasa da kanallarıyla meşhur Amsterdam bu konuda akıllıca fikirler üretmeye başlamış. Kendi kendine giden “roboat”lar yapıyorlar. Hem insanları hem de eşyaları taşıyabilen bu akıllı tekneler gerektiğinde bir araya gelerek rıhtıma ya da köprüye de dönüşebiliyor. Yani gemileri karadan yürütmek yerine, karaları gemi haline getirmeyi düşünmüşler.
Buna benzer fikirleri biz neden üretmeyelim ki? Bunun için yaşadığımız şehri öncelikle evimiz gibi hissetmemiz gerekiyor. Sonra da dünyadaki akıllı şehirleri yapmaya başlayan akıllı insanlar gibi davranmamız. Bu insanlar internette bir araya gelerek fikirler üretiyor ve bunları paylaşıyor. Kendi evinde nasıl söz sahibiyse, şehrinin yönetiminde de söz sahibi olmak için insiyatif üstleniyor.
Türkiye’de bu konuda bir şeyler yapabilmek için ilk kez bir online platform kuruldu: sehirsizin.com Bu “Akıllı Şehirler” için kurulmuş bir online platform. Herkesin erişimine açık ve ücretsiz. Kendi yaşadığınız şehri seçiyorsunuz ve orası için üretilen içerikleri, fikirleri inceleyip anketlere katılabiliyorsunuz. Fikirleri beğenip beğenmemek, yorum yapmak, fikir yazmak serbest. Vatandaşların şehirlerini iyileştirmeye yönelik fikir ve görüşlerini paylaştığı bir websitesi bu.
İşin güzel tarafı şehrin sakinleri tarafından üretilen bu çözüm önerileri, fikirler inceleniyor, uzmanlarla paylaşılıyor, ardından da ilgili kurumlara iletiliyor. Hatta başarılı fikir sahipleri ödüllendiriliyor.
Akıllı bir şehir yaratabilmek için parlak fikirler işin en önemli kısmı. Ama bunun yanı sıra teknolojiden de faydalanmak gerekiyor. Vodafone bir teknoloji sağlayıcısı olarak sehirsizin.com platformundaki önerilere teknolojik çözümler sağlıyor.
Akıllı şehirler inşa etmek kendimiz için daha konforlu bir hayat sağlayabilir. Ama bundan da önemlisi yarınımızı şekillendirebilir. Çocuklarımızın daha temiz, sağlıklı, yaşanabilir bir dünyaya kavuşmasını sağlayabilir. Bisiklet sürenler için dünyanın en iyi şehri mi olmak istiyorsunuz? Ya da dünyanın en temiz havalı şehri? Neden olmasın? Az önce sizlere dünyanın dört bir tarafından 12 tane örnek gösterdim. Bunların pek çoğunu, hatta daha da iyisini düşünebiliriz. O zaman akıllı bir şehir için akıllıca fikirler üretmeye vakit kaybetmeden başlamak lazım. Çünkü 13. Proje sizin aklınıza gelen bir fikirden çıkabilir.