Mükemmel olmak için kahverengi şeker yemeyin! Aslında hiç şeker yemeyin. Neyse “şekersiz hayat” konusunu başka bir gün konuşuruz. Bugün mükemmellik yolundaki pürüzlere bakacağız. Ve o yolda gördüğümüz tüm kahverengi şekerlerin aslında işe yaradığını göreceğiz. Ama siz yine de yemeyin.
Ünlü şarkıcıların konser organizatörlerinden istedikleri garip şeyleri duymuşsunuzdur: az bulunan egzotik yiyecek-içecekler isteyenleri mi ararsınız (Katy Perry), sahne arkasında çıplak ayakla üzerinde dolaşmak için özel halılar sipariş ettirenleri mi (Rihanna), yoksa berber koltuğunu (Kanye West) ülke ülke dolaştıranları mı? Hepsini de bir dereceye kadar anlayabilirim. Sonuçta insanların belli standartları olabilir ve bunları korumak isteyebilir, hemen “şımarıklık” mı diyelim şimdi bu isteklere? Ama öyle bir müzik grubu var ki kendilerine “isteklerimizde sınır yoktur” adını verseler yakışır. “İsteklerimizde sınır yoktur’un yeni albümü çıktı, tüm müzik marketlerde” şeklinde bu adı cümle içinde kullanınca çok garip durduğu için onun yerine kendilerine “Van Halen” demişler. Bu grubun iki önemli özelliği var, 80’lere damgasını vuran Rock albümleri ve konser organizatörlerine gönderdikleri sözleşmeleri.
Grubun assolisti David Lee Roth, bu sözleşmenin Çin telefon rehberi kadar kalın olduğunu söylüyor. Her türlü teknik ayrıntıyı yazıya dökmüşler. Mesela “sahnede, her 6 metrede bir 20 amperlik en az 15 priz olmak zorunda” gibi bir madde var. Gayet mantıklı bir istek. Sonuçta bir Rock konserinden bahsediyoruz. Rock demek enerji demek, enerji demek elektrik demek.
Peki ya şu maddeye ne demeli? “Kuliste, M&M’s şekerlemesi olmak zorunda… ama kahverengi M&M’s şekerleri ayıklanmış olmalı.” Tek, tek! Ayıkla M&M’sin taşını. Eğer, Van Halen, kuliste bulunan M&M’s şekerlemeleri içinde kahverengi bir şeker bulursa, konseri iptal etme hakkına sahip. Hatta, grup bir keresinde Amerika’nın Colorado eyaletinin küçük bir şehrinde, sırf bu nedenle konser bile iptal etmiş.
Bu istek zamanında o kadar dikkat çekti ki Van Halen kısa sürede “en şımarık rock grubu istekleri listesi”nde bir numaraya yerleşti. Halbuki bu isteğin arkasında yatan çok önemli bir neden var. Çok zekice planlanmış bir neden: Friksiyon.
Friksiyon mu? O da ne? Başka bir müzik grubu adı mı? Hayır. Pürüzlü Mükemmellik kitabında friksiyon konusu çok güzel açıklanmış. Hani Fizik derslerinde gördüğümüz bir kavram vardır, hareketin gücüne direnen bir kuvvetten söz edilir. Bizim hareket etmemizi zorlaştıran, engelleyen, erteleyen kuvvet de diyebiliriz. İşte friksiyon böyle bir şey.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, her şey hızla ölçülüyor. Teknoloji adeta sizi daha hızlı hale getirmek için gelişiyor. Tasarımcılar yolunuzdaki her türlü engeli temizleme yarışında. Herkes en kolayın, en hızlının, en sürtünmesizin, en pürüzsüzün peşinde.
Tamam. Hızlı olmak kötü bir şey değil ama beraberinde bizden alıp götürdüklerini de hesaba katmak lazım. Arada bir işlerin yavaşlaması, bazı isteklerimizin ertelenmesi, engellerle karşılaşmamız çok normal. Hayatta hep bizi gülümsetecek, hep mutlu edecek şeyler olmayacak. Zorluk yaşayacağız. Acı çekeceğiz. Sevsek de sevmesek de engellerle karşılaşacağız. Bunlar bize pürüz gibi gözükse de aslında bizim daha iyi olmamızı, mükemmele daha çok yaklaşmamızı sağlayacak. Severek dinlediğimiz bir başka müzik grubu Imagine Dragons ne demiş? “Bana güçlü olmaktan bahsetme, çünkü friksiyonla savaşamazsın.”
İşte “Pürüzlü Mükemmellik” kitabında Mehmet Doğan, Van Halen’ın kahverengileri ayıklanmış M&M’s isteğini “friksiyon” konusuna bağlıyor. Bu istek onların kasıtlı olarak koydukları bir pürüz. Çünkü grup zamanında o kadar popülermiş ki, Amerika’nın her bir köşesinden konser talebi geliyormuş. Bu konserler için, 9 tıra yüklenmiş birkaç tonluk ekipman ile yola çıkıyormuş. Yani basit gibi görünen bir konser, onlarca kişinin saatlerce emeği ve binlerce küçük detay sonucunda ortaya çıkıyor. Her ne kadar konserlerin çoğu büyük şehirlerde gerçekleşse de bazen, küçük kasabalara da gidliyormuş. Bu küçük kasabalar, tarihlerinde ilk kez, Van Halen gibi büyük bir prodüksiyonu ağırlıyorlarmış. Özellikle bu tarz küçük şehirlerdeki organizatörler, gönderilen teknik ve güvenlik kurallarını pek önemsemiyormuş. Hatta bazıları sözleşmeleri okumuyormuş bile. Demek ki “şark kurnazlığı” bazen garpte de ortaya çıkabiliyor. İşleri kolay ve hızlıca halletme içgüdüsü.
Aman ne olacak canım. O kadar kusur, kadı kızında da olur diye düşünmeyin. Bazen göz ardı edilen küçücük bir detay, ölüm-kalım meselsi olabilir. Tonlarca ağırlığa sahip ışıklandırmanın yer aldığı raylar, bu ekipmanın ağırlığını kaldıracak kadar güçlü olmazsa tepenize düşebilir. Elektrik voltajı müzik aletleriyle uyumlu olmazsa yangın çıkabilir.
İşte bu nedenle, sırf organizatörleri yavaşlatmak ve ellerinde bulunan sözleşmeye tüm ilgilerini vermelerini sağlamak için, grup, kahverengi M&M’s friksiyonunu oluşturmuş. Bu bir çeşit ikaz. Eğer, kuliste bu kahverengi şekerler varsa, organizatör sözleşmeyi pek okumamış, hızlıca gözden geçirmiş ve ayrıntılara dikkat etmemiş demektir. Yani mesele sadece şeker meselesi değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?
Neyi hedeflerseniz hedefleyin. O yolda engeller olacak bunu bilin. Gerekirse kendiniz bu pürüzleri oluşturun. Karşılaştığınız engelleri, zorlukları işin doğası olarak kabul edin. Çünkü o zaman elde edeceğiniz başarı daha tatmin edici olur. Unutmayın “Zor kazanılan, kolay kaybedilmez.” Yoldaki hız tümsekleri iyidir, hayat kurtarır. Mükemmel olmak için siz de Van Halen gibi yapın. Kahverengi şeker yemeyin!
“Mükemmel olmak için kahverengi şeker yemeyin!” için bir yanıt
Videoda kısaca değinmişsiniz ama şekersiz hayat konulu videonuzu bekliyoruz.Barış bey