Türkiye’nin Batı kıyılarında Sisam adasının güneyinden Bodrum’un açıklarına kadar uzanan bölgeye Ikaria Denizi adı veriliyor. Efsaneye göre Ikarus bu denize düşüp ölmüş. Kendi kibrinin kurbanı olmuş. Hikayesi şöyle…
Babası Daidalus’un elinden hemen her iş gelirmiş. Çok yetenekli bir mimar ve mucitmiş. Yaptığı bazı şeyler o zamanki kral Minos’un işine gelmediği için bir kuleye hapsedilmiş. Sadece kendisi değil, oğlu Ikarus’la birlikte. Dedim ya Daidalus çok zeki ve yetenekli bir adammış diye. O zamanın MacGyver’ı gibiymiş. Bilmeyenler için MacGyver silah yerine zekasını kullanarak düştüğü her türlü müşkül durumdan bilimsel yöntemler yardımıyla kendisini kurtarmayı başaran bir dizi karakteridir. İşte Daidalus hapsedildiği bu kuleden kendini ve oğlunu kurtarmak için nefis bir plan yapmış. Planın adı operasyon hazerfan! Kuleye gelen kuşların tüylerini yolmuş, bunları balmumuyla yapıştırıp bir çift kanat yapmış. Sonra da oğluna demiş ki:
Ey oğul! Bu kanatları tak ve uçmaya başla. Ama dikkat et. Çok yüksekten uçma! Güneşe çok yaklaşma. Sonrasını hepimiz biliyoruz. Uçmanın coşkusuyla havalara giren Ikarus bu sözü tutmamış, yüksekten uçmuş ve güneşin sıcaklığıyla balmumundan kanatları erimiş. O da az önce size bahsettiğim Ege Denizi’ndeki o bölgeye düşmüş.
Bu hikayede bize verilmeye çalışılan ders ne? Şu hayatta bir çift kanat bulup uçmaya başladım diye kendini bir şey sanma, hemen kibre kapılma. Ne kadar güzel bir nasihat değil mi? Doğru. Ama hikayenin alt metinlerini, yan metinlerini düşününce işin rengi biraz kaçmaya başlıyor.
Mesela şu sonuçları da çıkarabiliriz bu hikayeden… Krala itaatsizlik etme, yoksa kendini zindanda bulursun. Babanın sözünü dinle, yoksa düşer kaybolursun. Her şeyden önemlisi çok yükseklerden uçma. Kendini olduğundan daha yetenekli görme. Bunu hayal bile etme. Bak bak bak… Nasıl işliyorlar ama bizi…
Bir de bu hikayenin daha az anlatılan, unutulmaya yüz tutan bir bölümü var. Daidalus oğluna kanatları verirken ona sadece çok yüksekten uçma demiyor. Çok alçaktan da uçma diyor. Yoksa kanatların denize değer. Nasıl yükseklerdeki güneş zarar verebilirse, alçaklardaki deniz de onları yok edebilir. Aslına bakarsanız alçaktan uçmak çok daha tehlikelidir. Çünkü size güvende olduğunuzu hissettirir. Büyük hayaller kurma. Yapabileceğinden daha azına razı ol. Kapasitenle zaten başarabileceğin küçük hedefleri önüne koy ki rahat rahat ulaşabilesin o hedeflere. Bak bak bak…
Severek takip ettiğim bir yazar var: Seth Godin. Bir de onun bu hikayeden yola çıkarak yazdığı bir kitap var: The Icarus Deception. Ikarus Aldatması. Geçenlerde bu kitabı okurken aklıma şu soru geldi. Fazla yüksekten uçmak da alçaktan uçmak da tehlikeliyse, kendimizi hapsettiğimiz, içine sıkıştığımız zindandan kurtulmak için ne yapmak gerek? Bu soruyu Yunan mitolojisindeki hikayelerin çoğunu yazıya geçiren Homer’a artık soramayacağıma göre bunlardan birini yorumlayan bu kitabın yazarına sormak gerek diye düşündüm ve atlayıp yanına gittim. İnsanlar için ideal uçuş yüksekliğinin ne olduğunu sordum.
Yüksekten uçmak ne demek? Fazla havadan gitmek, haddini bilmemek, kibirli olmak. Bize böyle söylerler, özellikle de kadınlara. Elini kaldırma, sesini yükseltme.
Elinin hamuruyla erkeğin işine karışma… Bu kısmı ben ekledim.
Kitapta bahsettiğim şeyse bizim fazla alçaktan uçtuğumuz. Fazla tepkisel davrandığımız. Çok güvenlikli hareket ettiğimiz. Sanki bir ölüm kalım meselesi gibi. Hayır, ölüm-kalım meselesi değil. Düşmenin vereceği zarar çok azdır.
Bu keyifli sohbetin tamamını önümüzdeki günlerde arkadaşım Hakan Akben’in YouTube kanalından takip edebilirsiniz. Hakan’la Adobe’de bir dönem birlikte çalışmıştık. Kendisi şu aralar giderek dijitalleşen bir dünyada hayatta kalma stratejileri ve iş dünyasında pazarlama iletişimi gibi konularda güzel içerikler hazırlamakla meşgul. Bu arada küçük bir anekdot daha aktarayım. Seth Godin’le yaptığımız sohbetin ilerleyen dakikalarında konu benim YouTube kanalıma gelince -sanırım kendisi beni takip ediyor- bununla ilgili de bir örnek verdi.
Paylaştığın videoların yarısı ortalamanın altındadır. Ama hangi yarısının ortalamanın altında olacağını onları yüklemeden bilemezsin.
Sanırım beni takip etmiyor.
Mükemmel olmayı bekleseydin, hala bekliyor olurdun.
İşte bu! Anlamak ve anlatmak istediğim şey. Mükemmel olmayı bekleseydin, hala bekliyor olurdun. Zinciri bu yüzden kırmamak lazım arkadaşlar. Sürekli yaptığımız şey neyse, biz oyuz. Aristo’nun dediği gibi mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlık.
Öyleyse iyi bir şeyler yapmak için daha ne kadar bekleyeceksin?
Biraz daha büyümeyi mi? Bir okuldan mezun olmayı mı? Beğenmediğin o işten ayrılıp başka bir işe girmeyi mi?
Okulundan mezun olunca ne yapacaklar biliyor musun? Ya da çalıştığın işinden ayrılınca? Sana daha iyi bir özgeçmiş – CV hazırlamanı söyleyecekler. Daha iyi bir işe girmen için! O iyi işe gireceksin ve sana yapman gereken diğer işleri verecekler. Takip etmen gereken yönergeleri!
Gururunu bir kenara bırakmanı isteyecekler. Hayallerinin peşinden gitmemeni öğütleyecekler. Yüksekten uçmamanı. Sana güzel bir maaş, çok çalışırsan bir araba, uzun uzun çalışırsan bir ev ve daha bir sürü ıvır zıvır vaat edecekler. Sistemin bir parçası olman karşılığında.
Sana borç satacaklar. İhtiyacından fazla aldığın eşyalar için belki bir de depo verecekler. Tüm bunları umursamayıp, fazla düşünmemen için de kocaman bir televizyon.
İstediğin hayat bu mu?
Bir şeyleri gerçekten başarmak istiyorsan daha fazla erteleme! Yapabileceğin en iyi işleri, paylaşabileceğin en güzel şeyleri, gerçekleştirebileceğin o potansiyelini -kendini- bizden saklama! Bir koluna bilim-teknoloji, diğerine de sanat kanadını tak ve istediğin hayatı tasarlamak için uçmaya başla!
“Seth Godin’e sordum: Ikarus bizi neden aldattı?” için 4 yanıt
Merhaba.Bana tamda bu konu gerekli idi.Çünki karar almam gerekli teşekkürler Barış Özcan yardımci olduğunuz için…
Teşekkürler!
Bu güzel Mayıs ayı nın ilk sabahında büyük bir enerji verip bana mentor luk yaptığın için.
Yola devam !
Barış Hocam teşekkürler, bugün yorgun ve biraz da güçsüz hissettiğim bir gündü. Her ne kadar bahsettiğiniz yolda ilerleyen birisi olduğumu düşünsem de arasıra sistem sizi içine çekmek için zorlamıyor değil. Bir de evinde televizyon olmayan ve asla da almayı düşünmeyen birisi olarak doğru yolda ilerlediğimi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Mefkûreniz ve mütehayyilenizin capcanlı olması dileğiyle.
Sorgulama paylaşımları için teşekkürler..
‘Sınırları belli hayat’ hapishaneye,ideolojiler değer yargıları meslekler, sektörler işler güçler vs insanın canı sıkılmaması için atılan-attırılan voltlalara benzer..