Kategoriler
Bilim Teknoloji Uzay

10 Kentilyon Dolarlık Asteroite gidiyoruz!

Mars’la Jüpiter arasında 10 kentilyon dolar değerinde bir asteroit var. Tamamen kendine has bir gök cismi bu. Şu ana kadar keşfedilen tek metalik çekirdek benzeri cisim. Ve hazır olun, çok yakında ilk kez böyle bir gök cismine bir uzay aracı gönderilecek. Peki neden önemli bu cisim? Niye metalden oluşuyor? Ve neden bu metaller 10 kentilyon dolar değerinde? En önemlisi kentilyon da ne? 

İnsanlık, daha ender bulunduğunu anladığından beri onun peşinde. Ne kadar ender, o kadar kıymetli! Herkes ona sahip olmak için uğraşıyor. Altın! Altından bahsediyorum! Sizce dünyada ne kadar altın vardır? Şöyle bir düşünün bakalım. İnsanlık tarihi boyunca keşfedilmiş tüm altınları bir araya getirip, bir küp yapsak… Ne kadar yer kaplardı?

Şaşıracaksınız ama sadece 23 metre! Evet! Yaklaşık 7 katlı bir bina boyutunda. İnanmıyorsanız bugüne kadar keşfedilen toplam altın 250 bin ton kadar. Fakat Dünya’daki tüm altın bundan ibaret değil. Hımm… Şimdi işler değişti. E nerede bu altın o zaman? 

Bizimki gibi kayaç gezegenlerin çekirdek kısımlarına doğru gittikçe, daha ağır elementler görüyoruz. Aslında yıldızlarda da aynı durum var. Merkezde daha ağır elementler bulunuyor. Yoğun olanlar dibe çöküyor yani. Ama ufak bir problemimiz var. Dünya’nın merkezine doğru kazamıyoruz 🙂 Bir noktadan sonra yüksek sıcaklıklar ekipmanı eritiyor, ya da yüksek basınç altında sıkışıp kırılıyorlar. 

Burası Antarktika’da yer alan IceCube Nötrino Gözlemevi. Yerin 2 kilometre altına kadar buzu kazarak, aşağıya ipe dizili bir şekilde kamera dizisi gönderiyorlar. Orada bile kısa sürede boşluklar yeni buzlar tarafından doldurup donuyor. Sadece 2 kilometre diyorum bakın. Dünya’nın yarıçapı 6378 kilometre! 

Kazdık kazdık, her yerden her türlü madeni çıkardık. Gözümüzü hep daha fazlasına, daha derinine diktik. Ama bitiyor. Daha derine de gidemiyoruz. Bize başka bir çözüm lazım…

İşte size o çözüm. Bu aslında bir gökyüzü görüntüsü, renkler tersine çevrilmiş. Yani siyah noktalar parlak yıldızlar. Fakat ortada gezinen bir şey var. Ufacııık bir şey. Ufacık derken, yani yaklaşık 220 kilometre kadar ufacık! Neredeyse İstanbul İzmir arası mesafe. Bu bir asteroit: 16 Psyche. 

Güneş sisteminde bilinen en büyük asteroidlerden biri. İlk 10’a giremese de aşağı yukarı o boyutlarda. En büyükleri de 940 kilometre ile Ceres, ikinci 525 kilometre ile Vesta. Liste böyle gidiyor. Buralarda da 16 Psyche var. Ama bu listede kıymeti pek anlaşılmıyor. Çünkü büyüklüğünden ziyade, değeri önemli. Bu asteroidi farklı kılan şey, neyden oluştuğu. Çoğu asteroid, bizim Dünya’nın yüzeyi, dağlar gibi kayaç yapılardan oluşuyor. Ama bu öyle değil. Bu, metal yoğunluklu bir asteroit. Muhtemelen yarısı metalden oluşuyor. Böyle tuhaf bir yüzeyi var. Demir ve Nikel her tarafı kaplamış. Tabii hikaye bu iki metalden ibaret değil. Muhtemelen bolca altın da barındırıyor… 

Hatırlayın. Tüm Dünya’da çıkardığımız altını 23 metreküplük bir alana sığdırabiliyorduk. Bu asteroidin büyüklüğü 220 metre de değil, 220 kilometre. Ufak bir yüzdesi bile altın olsa… Yapılan hesaplamalara göre 16 Psyche’nin değeri, tüm global ekonomimizden daha büyük.

Altını bir kenara bırakın. Sadece o asteroitteki nikelin değeri 10 ketrilyon dolar civarında. Tabi tüm o metalleri satmak için birisinin hepsini Dünya’ya getirmesi gerekir ki bu neredeyse imkansız bir şey. Hadi bu kadar çok metali gerçekten Dünya’ya getirilebilseydik, o zaman da herkesin ihtiyaç duyduğundan çok daha fazlası olurdu ve değeri düşerdi. Ekonomi böyle bir şey. Yine de geleceğin belki de en önemli mesleklerinden biri olabilme potansiyelini taşıyan asteroit madenciliğine dikkat çekmek için biraz hesap yapalım.

10 kentilyon doları şöyle yazabiliriz: $10,000,000,000,000,000,000. 10 milyon milyon milyon dolar demek bu. Bir yerde şöyle bir benzetme yapmışlar. Diyelim ki çok güzel yeni bir arabanın maliyeti 100.000 dolar. Cüzdanınızda asteroit madenciliğinden elde ettiğiniz 10 kentilyon dolarla, dünyadaki her insan için bu arabalardan birini satın alabilirsiniz. Bitmedi. Sonra onu her saat başı daha da yeni bir araba ile değiştirebilirsiniz. Paranız yine de bitmez. Ne zaman biter biliyor musunuz? Önümüzdeki bir buçuk yıl boyunca bunu Dünyadaki her kişi için saat başı yapmaya devam ederseniz biter. 

Tabii bu ufak detaylar birilerinin dikkatinden kaçmıyor. Gözümüzü yere diktik, kazdık kazdık bitirdik, yetmedi. Bir de gözümüzü yukarıya diktik. Onu da kazacağız! Asteroit madenciliği devri, artık yavaş yavaş başlıyor. Uzaya gidip gelmek her geçen gün daha kolay, daha az masraflı hale geldikçe… Kazıp da erişemediğimiz yerlere gitmek yerine, buralara gidip geleceğiz. 

Zaten 16 Pscyhe’nin de aslında çok uzak geçmişte, oluşmak üzereyken dağılan bir gezegenin kalıntısı olduğu düşünülüyor. Bu gezegen tam oluşacakken bir çarpışma geçiriyor ve normalde bizimki gibi etrafını sarması gereken kayaç yapı uçup gidiyor. E geriye de işte o kazarak ulaşmaya çalıştığımız metal yoğunluklu çekirdek kalıyor. 

Bunun daha değerli bir anlamı var. Yani para olmayan değerinden bahsediyorum. Dünya’nın çekirdeğine dair yaptığımız ölçümler, oraya doğrudan ulaşamadığımız için hep indirekt olarak yaptığımız gözlemler. Fakat eğer Psyche gerçekten de oluşmakta olan bir gezegenin çekirdek kalıntılarıysa, Dünya’nın ve diğer gezegenlerin çekirdek yapısını anlamamıza da yardım edebilir. Yani aslında gözümüzü yukarıya dikerken, aslında yine aşağıda olanı anlamaya çalışıyoruz.

NASA işte bu yüzden Pscyhe’ye çok yakında bir uydu gönderiyor. Fırlatma şu an için 5 Ekim 2023’e ayarlanmış durumda ama her zaman olduğu gibi biraz ertelenebilir. Ben canlı yayınlamaya çalışacağım, o yüzden abone olup olmadığınızı ve hatırlatıcıları açıp açmadığınızı kontrol edin.

16 Psyche asteroitine gönderilecek olan uydunun adı da yine Psyche. Son teknoloji ölçüm ekipmanlarıyla donatılmış durumda. Psyche’nin fotoğrafını çekmek için yerleştirilmiş kameralar, yüzeyindeki kimyasal kompozisyonu analiz etmesi için gama ışını ve nötron spektrometresi ve tabii ki böylesi metal bir yapıdaki olası manyetik alanı ölçebilmek için konumlandırılmış manyetometreler. Ayrıca kütle çekime dair ölçümler yapabilmek, iç yapısını analiz edebilmek için yerleştirilmiş antenleri de var. 

Psyche aynı zamanda Hall iticileri ile çalışacak. Bilim kurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz şöyle mavi ışıkla itki sağlayan sistemlerden bu. Tabii o kadar da değil 🙂 Ama klasik yakıt sistemlerimize göre 5 kat daha verimli. Aslında arabaların ışıklarında ve plazma TV’lerde yer alan Xenon soygazını kullanıyor. Güneş panelleriyle elde ettiği elektrik enerjisi sayesinde, Xenon gazını, Xenon iyonlarına çevirerek itki elde ediyor. Bu mavi renk de işte o açığa çıkan Xenon plazması. Böylelikle Psyche sayesinde bu iticileri ilk defa Ay’ın ötesinde de test etmiş olacağız. 

Tabii Psyche’nin yolculuğu epey bir sürecek. Mars ve Jüpiter arasına doğru, asteroit kuşağına, sapan etkisini de kullanarak uzun bir yolculuk yapacak. Asteroit 16 Psyche’ye Ağustos 2029 gibi varması hedefleniyor. Biliyorum biliyorum. Çok uzun bir süre bu diyeceksiniz. Ama biz sürmüyoruz, kendi kendine gidiyor 🙂 Bu sırada gerçekleşen bir sürü bilimsel keşiften bahsederken bir de bakmışız Psyche varmış da onun videosunu çekiyoruz bile!  

İnsanlık olarak çok yol kat ettik, şimdi bir de uzayda kat ediyoruz. Ateş yakmaktan, bakırla alet yapmaya uzun bir yolculuğumuz oldu. Alüminyum altından değerliydi, çünkü nasıl işleyeceğimizi bile bilmiyorduk. Şimdi çöpe atıyoruz. Meraktan öğrendik, ilerledik ama… Sanki biraz da açgözlülüğümüz var işin içerisinde, öyle değil mi? Projeyi yazan bilim insanları, bunun gerçekleşeceğini bile bilmiyordu. Kimisi sadece öğrenmek istiyor. Belki kariyerinde ilerlemek. Kimisi de gözünü daha derinlere dikmiş… 

Bugüne kadar güneş sisteminin bu en ilginç ve kendine has gök cisimlerinden biri olan Psyche’nin yanından hiç geçmedik. İlk kez bir uzay aracı onun yörüngesinde dönecek ve radyo dalgaları, gama ışını, nötron spektrometresi ve bir multispektral görüntüleyici yardımıyla onu inceleyecek. Oradaki madenleri buraya getirmek şimdilik pek mümkün olmasa da toplanacak olan veriler son derece kıymetli. Çünkü başka hiçbir yerden o veriler toplanamaz. Yani çok ender. Öyle olduğu için de geleceğin en değerli varlığı altın değil bilgi olacak. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir