Kategoriler
Gelecek Tasarım Teknoloji

Geleceğin otomobili nasıl olmalı?

Neal Stephenson’ın bu ay çıkan yeni kitabı “Termination Shock.” Biliyorsunuz bu yazar 30 yıl önce bugünün dünyasını öngörüp “metaverse”ün tanımını yapmıştı. Yani geleceği bazılarımızdan daha iyi görüyor. Yeni kitabında da, iklim değişikliğinin insan toplumunu önemli ölçüde değiştirdiği yakın bir gelecekten söz ediyor. Okumaya yeni başladım o yüzden sonunu ben de bilmiyorum, ama iklim konusunda takip ettiğim ve kurgusal olmayan bir başka organizasyon var.

Geçtiğimiz günlerde Glasgow’da çok önemli bir toplantı yapıldı bu konuda. Dünyanın neredeyse tüm ülkelerinden gelen 200 kadar lider, yine dünyanın geleceğini konuştu. “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı” kısaca “COP26” adı verilen bu organizasyonda “çok güzel kararlar alındı” diyebilirdim eğer bu kararlar 15 yıl önce alınsaydı… Yine de geleceğimizi ilgilendiren ve maalesef çoğumuzun pek dikkate almadığı konuların artık yüksek sesle konuşulmaya başlanması bile önemli. İşte o toplantıda konuşulan bu önemli konulardan biri de “sürdürülebilir ulaşım” idi.
Elektrikli otomobilleri çokça konuşuyoruz ama tek başına bu yeterli değil. Yaptığımız her şeyin sürdürülebilir olması gerekiyor. Kullandığımız her kaynağı yeniden değerlendirebilmemiz… Geleceğin otomobilini hayal ederken sadece teknoloji yetmez. Buna sürdürülebilir tasarımı da eklemek gerekiyor. Az şeyle çok şey yapabilme sanatını…

İşte bir grup tasarımcı tüm bu kavramları düşünerek 2040 yılının otomobilini geliştirmiş. Hem de oldukça yenilikçi bir ortamda…
Bu bir konsept otomobil. Hemen her parçasında ikincil alüminyum ya da ikincil çelik gibi yenilenebilir malzemeler kullanılmış. Ne demek ikincil? Normal yaşam döngüsünü tamamladıktan sonra yeniden hayata getirilen demek. Bunlar atık malzemelerin geri dönüştürülmesiyle elde ediliyor ve ömrünü tamamladıktan sonra yeniden kullanılabiliyor. İşte bu otomobil %100 geri dönüştürülebilir biyo-bazlı hammaddelerle üretilmiş. Elektrikli motoruna güç veren pili dahil.

Tüm bu süreci görselleştirmek üzere özel bir logo tasarımı da yapılmış. Dairesel bir logo. Tıpkı otomobil gibi bu özel logo da sadece estetikle ilgili değil aynı zamanda sürdürülebilirlikle ilgili dört önemli kavrama vurgu yapıyor: Yeniden düşün, yeniden azalt, yeniden kullan ve yeniden dönüştür. Sadece otomobili değil onun tüm yaşam döngüsünü dairesel olarak tasarla. Şimdi bu kavramları biraz açalım.

YENİDEN: DÜŞÜN. Dairesel ürün tasarımı, farklı şeyler düşünmekle başlar. Geleceği tasarlarken tüm süreçleri ve üretim teknolojilerini incelemek ve farklı düşünmek gerekir. Tasarımcılar bir otomobili oluşturan her bileşen parçasını ve onun şimdiye kadar gerçekleştirdiği her işlevi incelemiş, ve bunun ardından parçalar ya çıkarılmış ya da akıllıca değiştirilmiş.

YENİDEN: AZALT. Az çoktan fazladır deyip duruyoruz ya. Bir de “daha azıyla daha fazlasını yaparım” demek lazım. Geleceğin otomobilini tasarlayanlar dış cephe boyasını, deriyi ve kromu tamamen ortadan kaldırmışlar. Deri ve krom tamam da boyayı kaldırınca dış yüzeyinin bu rengini nasıl vermişler dersiniz? Aluminyumu anotlayarak ve arka çamurluktaki çeliği yüksek sıcaklığa tabi tutarak bronz renginden maviye doğru doğal bir geçiş elde etmişler. Seçkin ve havalı bir deneyimi hiç boya kullanmadan elde etmeyi başarmışlar. Tekerleklerde doğal kauçuk içine renk partikülleri yerleştirmişler. Jantlarda aracın genel estetiğine uygun bir tasarımı sadece bir mono materyalle -ikincil aluminyumla- elde etmişler.

YENİDEN: KULLAN. Sürdürülebilir bir ürünün en başta uzun bir ömre sahip olması gerekir. Bunun için de onu kullanmayı istememiz ve içimizdeki bu isteğin sürekli taze kalması lazım. O yüzden sadece şekli değil deneyimi de tasarlamak gerekiyor. Zengin ve keyifli bir ürün deneyimi sunarsanız, insanlar onu daha uzun süre kullanırlar. Peki bir otomobilde bunu nasıl yaparsınız? Dijital teknolojileri kullanarak. Bilgisayar ya da telefonlarımızın ekranlarındaki duvar kağıdını/temasını değiştirmek bile bir yenilik hissi veriyor öyle değil mi? Fiziksel olarak aynı yüzeye dokunuyoruz, ancak dokunduğumuz şeyin içindeki şekiller, renkler değişiyor. Ben buna “fijital deneyim” diyorum. “Fijital” kelimesini fizikselle dijitalin birleşiminden oluşturdum. İşte buna benzer bir deneyimi yaşatmak için geleceğin otomobilinde görüntüleme yüzeyleri hemen her yere yayılmış. V şeklindeki ön panelin ortasındaki bu kristal gövde 3B baskı teknikleriyle üretilmiş. İçinde oluşturulan renk efektleriyle otomobilin düşünmesi görselleştirilmiş. Gösterge panelleri yerine tüm bilgiler ön cama yansıtılıyor. Yine 3B olarak ölmüş ağaç parçalarından bastırılan direksiyon simidinde parmak hareketleriyle kontrol edilen yüzeyler var. İşte her yerde uygulanan bu “fijital deneyim” sayesinde donanımı değiştirmeden sadece yazılımı güncelleyerek tazelik ve yenilik duyguları sağlayabiliyorsunuz. Otomobili uzun süre değiştirmeseniz de bu görüntü seçenekleriyle kullanıcılara sürekli yeni özellikler getirebiliyorsunuz. Tamamen kablosuz olarak ve bulut üzerinden sağlanan yeniliklerle otomobil sürekli güncelleniyor. Böylece yaşam döngüsü uzuyor.

YENİDEN: DÖNÜŞTÜR. Parça bütün ilişkisini bir düşünün. Kullanıcıların bütünü oluşturan parçaları değiştirmelerini kolaylaştırmak gerekiyor. Böylece o parçaların oluşturduğu bütünü daha uzun süre kullanabilirsiniz. Ayrıca bu değiştirilen parçalar yeniden döngüye sokulabilir. Bu otomobilde tasarımcılar yapıştırılmış bağlantılardan veya kompozit malzemelerden kaçınmışlar. Bunun yerine kablolar, çıtçıtlar ve hızlı açılan bağlantı elemanları kullanmışlar. Mesela şu koltuğa bir bakın. Arkasındaki logo düğmeyi kullanarak tek bir hareketle onu oluşturan tüm parçalar birbirinden ayrılıyor. Bugüne kadar kullandığınız otomobilleri bir düşünün. İçinde en çok neresi eskir? Oturduğunuz koltuklar, öyle değil mi? Şimdiki tüketim alışkanlıklarımızla yıpranmaya başlayınca hemen yenisiyle değiştirmeye çalışıyoruz. Oysa sadece yıpranan kısmını kolayca değiştirebilsek yeni gibi görünmeye başlar. İşte bu geleceğin otomobilinde hemen her yerde şu ilginç şekilli logo düğmeyi görüyoruz. Bu düğme parçalar için bir çeşit anahtar görevi görüyor. O bölgedeki malzemelerin tek bir aletle sökülmesine imkan veriyor. Bu aynı zamanda güvenliği de arttırıyor, çünkü labirent şeklinde tasarlanan bu logo düğmeyi ancak ona uygun özel bir aletle sökebiliyorsunuz. Ve aslına bakarsanız o logo sadece bir labirent değil. Aynı zamanda “Circular – dairesel” kelimesinin harflerinden oluşturulmuş. Yani bu döngüsel düşünce biçimi tasarımın kalbine yerleştirilmiş.

Peki bu otomobilin farları nerede? Ön tarafa dikkatle baktığınızda iki büyük panel olduğunu fark ediyorsunuz. Ön tarafın tamamını kaplıyor ve aslında iki büyük LED ışık paneli oldukları için üzerinde her türlü deseni oluşturabiliyor. Kenarlarda yoğunlaşan çizgiler far fonksiyonu görürken ortadaki ışıklı çizgiler hem klasik ızgara çubuklarını andırıyor hem de üzerindeki animasyonlarla kullanıcısıyla ve çevresiyle etkileşime girebiliyor. Dış yüzeydeki bu görsel tema pencerelerde, çatıda ve arkasında da devam ediyor.

Işıklı ön paneline biraz daha dikkatli bakarsanız bunların aslında BMW’nin ikonik böbrek tasarımı olduğunu fark ediyorsunuz. Çünkü bu otomobil BMW Grubu’nun mobilite alanında “dünyanın en sürdürülebilir üreticisi olma” hedefiyle tasarlanmış. 2040 yılına kadar tamamen yenilenebilir otomobiller üretmek için şu anda ürettiği otomobillerde de bu prensipleri uygulamaya başlamış. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de sunulan Yeni BMW iX böyle bir vizyondan doğmuş. Elektrikli mobilite için tasarlanmış. Verimli BMW eDrive teknolojisi ve tamamen elektrikli dört çeker sistemi ile bu Yeni BMW iX’in iç tasarımında önemli oranda geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılmış ve bazı malzemeler yenilenebilir doğal ürünlerden elde edilmiş. İç mekanda kullanılan kumaş, doğal yün liflerinden yapılırken; deri döşeme geleneksel tabaklama maddeleri yerine zeytin yaprağı özü ile işlenmiş. Bunlar da, Avrupa zeytinliklerindeki ağaçların yıllık budamasını takiben toplanan yapraklardan elde ediliyor. Halı ve paspaslar, özel olarak geliştirilmiş bir işlemle geri dönüştürülmüş naylon atık malzemelerden üretilmiş. Bunun için de denizden geri kazanılan balık ağları ile birlikte aşınmış zemin kaplamaları ve plastik üretiminden kalan atıklar kullanılmış. Geri dönüştürülmüş plastiğin üretim süreci, petrol bazlı naylonun geleneksel üretimine göre yaklaşık yüzde 80 daha az CO2 yayıyor. Beşinci nesil BMW eDrive teknolojisindeki elektrik motorlarında, nadir toprak malzemelerine olan ihtiyacı ortadan kaldırıp bu hammaddelerin gerekli olduğu alışılmış mıknatıslar yerine, motorun hem anlık hem de hassas olarak çalıştırılmasını sağlamak için elektromanyetik alanlar kullanılmış. Otomobildeki ikincil alüminyum oranı da artırılarak %50’ye kadar çıkarılmış. Yeni bir tasarım anlayışıyla ortaya çıkarılan BMW iX’in bu iddialı elektrikli modeli xDrive40 hakkındaki diğer özelliklere ve daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak için açıklamalar bölümündeki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

Videonun başında dünya liderlerinin “COP26” konferansında buluşup iklimin geleceğini konuştuklarını söylemiş ve “keşke bu konuşmaları 15-20 yıl önce yapsalardı” demiştim. Eğer dünyanın kaynaklarını “sürdürülebilir” bir şekilde kullanmayı istiyorsak bu işi sadece dünya liderlerine bırakamayız. Bireylerden başlayarak, ailelerin, şirketlerin, kurumların her seviyede organizasyonların inisiyatif üstlenmesi gerekiyor. Bu konferansta hedeflenen “iklim nötrlüğü”ne doğru ilerlerken en önemli amaç, herhangi bir aracın tüm yaşam döngüsü boyunca CO2 emisyonlarını azaltmak. O yüzden geleceğin otomobillerinin elektrikli olmasının yanı sıra, üretiminin de yenilenebilir enerji kaynaklarıyla yapılması gerekiyor. Bunun için de kullanılan tüm malzemelerin döngüselliğine dikkat edilmeli.

Günümüzün dünyasını adını koyarak, metaverse diyerek tahmin eden bilim kurgu yazarları geceğin dünyasını iklim üzerinden görmeye başladılar. Bir zamanlar bilimle kurguyu birleştirip science fiction -sci-fi- diyenler, şimdilerde iklimle kurguyu birleştirip climate fiction -cli-fi- diye yeni bir edebiyat türü türetmek durumunda kaldılar. Bizler de hani “circle of life – yaşam döngüsü” deyip, bunun adına şiirler yazıp şarkılar besteliyoruz ya… Doğadaki bu döngüyü üretim pratiklerine de yansıtmazsak eğer işin kurgusal tarafı pek kalmayacak. O yüzden attığımız her adımda farklı düşünmek, kullandığımız her araçta ayrıntılara dikkat etmek zorundayız. Daha iyi bir gelecek için 2040’lı yılların tasarımlarını 2020’li yıllarda düşünmeye başlamalıyız.

“Geleceğin otomobili nasıl olmalı?” için bir yanıt

Merhabalar Barış bey, konuyla alakasız ama OKU serisine devam edecek misiniz? Ben çok seviyordum o seriyi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir