Geleceği hepimiz merak ederiz. Başımıza neler geleceğini, Dünya’nın nasıl bir yer olacağını… Bilinmeyeni bilmek isteriz.
- Gelecekteki bazı şeyleri bilebilme şansımız olsaydı ne olurdu? (Spielberg)
Bilim-kurgu filmleri çoğu zaman bunu tahmin etmeyi dener. Geleceği göstermeyi sever. Bazen kötümser -distopik-, bazen de iyimser -ütopik- bir dünya resmi çizer. Kameranın icadından çok kısa bir süre sonra ta 1902’de yapılmış filmlerde Ay’a yolculuk kehanetinde bulunuldu. Ve bu kehanet kendini gerçekleştirdi.
Bundan ötürü mü Ay’a gidildi yoksa zaten gidilebileceği için mi bu fikir önce insanların aklına düştü ve bununla ilgili romanlar yazdılar, filmler çektiler? Tavuk mu yumurtadan çıkar, yoksa yumurta mı tavuktan? Benzeri bir paradoks gibi gelmiştir bana bu durum.
Geçenlerde acaba en çok hangi filmde geleceğe dair tahminde bulunuldu diye bir soru geldi aklıma. Biraz araştırdım, fakat net bir sonuca ulaşamadım. Kimisi 2001 Uzay Macerası’nı kimisi BladeRunner filmini söylüyor. Benimse aklımda hep başka bir film vardı. O filmi haftalık TIMECODE canlı yayınımda gündeme getirdim. Oradaki arkadaşlarla beraber teknolojik yenilikleri saymaya başladık. 3 saatlik canlı yayında bunları konuşmak yetmeyince ikinci bir yayın daha yaptık ve nihayet oldukça ayrıntılı bir liste ortaya çıktı.
Muhtemelen bugüne kadar yapılan filmler içinde en çok teknolojik kehanetin yapıldığı film: Minority Report – Azınlık Raporu. Geleceği bilmekle ilgili az önce konuşan yönetmen Spielberg’ün beyaz perdeye aktardığı bu film, Philip K. Dick’in bir kısa romanından uyarlanmış. 20 yıl önce gerçekleştirilen bu prodüksiyonda 52 yıl sonrası hayal edilmiş. Hikaye 2054 yılının Nisan – Mayıs aylarında geçiyor. Günümüzden 32 yıl sonrasında. Bir bakıma onun öngördüğü geleceğin yarısına yaklaştık. Daha şimdiden filmin yaptığı pek çok tahmin gerçekleşti. Bir kısmı içinde yaşadığımız yıllarda hala gerçekleşmeye devam ediyor. Peki bu işin sırrı ne? Nasıl oluyor da bir film, kendisine kaynaklık eden kitapta bile yazmayan geleceğin teknolojilerini bu derece ayrıntılı olarak gösterebiliyor?
Gelin önce hızlıca bu ayrıntılara bir göz atalım.
- 3 Boyutlu Baskı: Her ne kadar filmin senaryosunun geliştirildiği 90’lı yılların sonunda ilkel de olsa 3 boyutlu baskı fikri var olsa da filmde saniyeler içinde 3 boyutlu baskıların hazırlanabildiğini görüyoruz. İlk yıllarında 300.000 dolara satılan 3 boyutlu yazıcılar, 20 yılda 1000 kat ucuzladı ve yaygınlaştı.
- Şeffaf bölmeler (Kübikıl yerine Görbikıl): Şu anda size hiç garip gelmeyebilir ama bu ofis tasarımı da bir çeşit kehanet. Normalde çalışanları birbirinden ayıran küçük bölme anlamına gelen “cubicle” yerine bakın senaryoda nasıl tarif edilmiş bu ortam: “…leading us past a series of glassed-in offices and viewbicles…” Gelecekte her şeyin şeffaflaşacağı öngörüsü bu. Otoritenin her şeyi göreceğini söyleyen 1984 romanındaki kehanetin 2054’lerde çoktan gerçekleşmiş olacağını iddia ediyor bu film.
- Giyilebilir teknoloji: Kadının burnundaki ışıkları gördünüz mü? Ya da hemen yanından geçen adamın gözündekini? Buna benzer ilk giyilebilir cihaz Google Glass adıyla 11 yıl sonra prototip olarak piyasaya çıktı. Bu trend henüz ana akıma dönüşmedi ama gelişmeler devam ediyor.
- Şeffaf ekranlar: 2054’de hala cam fincandan kahve içmek moda olamamış, (sadece çay içilebiliyor galiba) ama bilgisayar ekranları şeffaflaşmış. Filmden 10 yıl sonra ilk transparan televizyonlar görücüye çıkmaya başladı. Çok yakında şeffaf cep telefonları bile hayatlarımıza girebilir.
- Görüntülü İletişim: Filmin bu kısmını o kadar normal buldum ki, neredeyse demode olmuş bir görüntü. Artık ilkokul öğrencileri bile görüntülü olarak derslere katılıyorlar. Ama 2000’lerin başında en gelişmiş telefonun şöyle bir şey olduğunu hatırlatmak isterim size.
Filmin en ikonik görüntülerinden biri başlıyor burada. Ancak bu kehaneti şimdilik atlayacağım, çünkü filmin nasıl oluyor da bu kadar isabetli tahminler yapabiliyor oluşuna dair bir geçiş noktası olacak bu sahne bizim için. Şimdi ürkütücü bir tahmine gelelim.
- Retina tarayıcılar: Filmin bir sahnesinde kahramanımız yürürken etraftaki minik kameralar onun gözünü tarayarak kim olduğunu ve nerede olduğunu belirliyorlar. Bunun gerçekleşmiş olduğunu söylememe gerek var mı? Sadece gözümüz değil, yüzümüz, sesimiz, parmak izimize kadar biyometrik bilgilerimiz toplanıyor ve büyük veri tabanlarına yükleniyor. Peki sonra bu bilgiler ne yapılıyor dersiniz?
- Kişiselleştirilmiş reklamcılık: Karakterimiz yürürken etrafındaki reklamlar ona adıyla hitap etmeye başlıyor. Sadece onu tanımakla kalmıyor, aynı zamanda içinde bulunduğu psikolojik durumu da anlayıp ona uygun bir içerik sunuyor. 2010’da Japon NEC firması bu outdoor tabelalarını gerçekten yapmış. Ama ben buna pek de şaşırmıyorum. Çünkü bundan çok daha gelişmiş olanını artık cebimizde taşıyoruz.
Dünyada kaç tane cep telefonu var biliyor musunuz? Mayıs 2022 verilerine göre 7 milyardan fazla! Yakında dünyadaki herkes cebinde en az bir telefon taşıyacak ve internete bağlanacak. Bunları kullanarak günde defalarca kez dokunuyoruz, kaydırıyoruz; binlerce etkileşim yapıyoruz. Yaptığımız her şey bir iz bırakıyor. Birileri de o izleri takip ediyor.
Cep telefonları ya da internete bağlanan cihazların sayamayacağımız kadar çok faydası var ve yapılan araştırmalar bunları kullanan kişilerin yarısından fazlasının asla vazgeçemeyeceğini gösteriyor. O halde bilinçli bir kullanıcı olmak, güvenlik ve mahremiyet gibi konularda tedbir almak gerek. Bunun için VPN kullanabilirsiniz. Videonun sponsoru NordVPN çevrimiçi güvenliğinizi ve gizliliğinizi artırmakla kalmıyor, “Tehdit Koruması” özelliğiyle internette kötü amaçlı yazılım yüklü dosyaları belirlemenize yardımcı oluyor, izleyicileri ve müdahaleci reklamları anında engelliyor. Girdiğimiz web siteleri, internette yaptıklarımız hakkında bilgi toplayan izleyicilerle dolu. Bu bilgiler, dijital profilimizi oluşturmak ve daha önceki satın alımlarımıza dayalı olarak bize çeşitli reklamları sunmak için kullanılıyor. NordVPN’in 60 ülkedeki 5200’den fazla sunucusundan herhangi birini seçerek tek bir tıklamayla Dünya’nın başka bir yerinden internete erişebilirsiniz. Nette iz bırakmadan sörf yapabilmek için bu kanalın izleyicilerine özel olarak hemen şimdi https://nordvpn.com/barisozcan adresinden 30 günlük ücretsiz deneme yapabileceğiniz gibi 2 yıllık planı seçerseniz hem ekstra 1 ay hem de büyük indirim fırsatı yakalayabilirsiniz.
Teknoloji bir yandan istenmeyen yan etkilere yol açıyor, bir yandan da ona çareler üretiyor. Azınlık Raporu filminin sunduğu gelecek bu ikisi arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Kişiselleştirilmiş reklamların yanı sıra mesela kişiselleştirilmiş ve anında güncellenen gazeteler olacağını öngörmüş.
- Katlanabilir ekranlar: diyelim bu kehanete. Gerçekten de katlanabilen ekran teknolojisi gelişmeye devam ediyor. Şu anda cep telefonu ya da tablet cihazlardan haberleri anlık olarak alabiliyoruz. Belki de yakın bir gelecekte bu ekranlar kağıttan ayırt edilemeyecek derecede esnek ve ince hale gelecekler.
- Nanoteknoloji: Gazetedeki haber başlıklarında tıp alanında moleküler nano teknoloji konusunda yaşanan gelişmeler gösterilmiş. Damarlarımızda minik robot doktorların dolaşacağı günler çok da uzak değil.
- Hastalandırma sopası: Polsilerin kullandığı bu sopalara senaryoda “sick stick” demişler. Karşısındaki kişiyi anında hasta eden ve kusmasına yol açan bir etkiye sahip.
- Jetpack’ler: Sırtınıza takacağınız jetpack’lerle havada serbestçe dolaşabilme fikri 15-20 yıl önce çok çarpıcıydı. Ama yeni değildi. Bu görüntüler 1967 yılına ait. O dönemde geleceğin dünyası deyince akla gelen şeylerden biri de bu jet pack’lerdi. Günümüzde hala kısıtlamaları olsa da acil yardım ve müdehale ya da askeri alanlarda kullanılmaya başlandı. Uçan insanlar olur da uçan araçlar olmaz mı?
- Uçan araçlar: Olur tabi. Bu filmde bildiğimiz anlamdaki uçak ya da helikopterlerin dışında uçmanın pek çok farklı biçimi gösteriliyor.
- Maglev teknolojisi: Mesela manyetik kaldırma gücüyle yerden birkaç santimetre havalanarak hareket edebilen araçlar. Henüz kişisel otomobillerimiz böyle çalışmıyor ama dünyanın bazı ülkelerinde Maglev trenlerle yolculuk yapabilir hale geldik.
- Otonom araçlar: Filmde gösterilen araçların otonom olduklarını görüyoruz. Muhtemelen 5. Seviyeye ulaşmış durumdalar. Şu anda en fazla 3. ve 4. seviyede otonom araçlar var yollarda. Ama filmdekine çok benzer bir sahneyle karşılaşıldu geçtiğimiz günlerde. Polisin durdurduğu bir aracın sürücüsüz olduğu ortaya çıktı.
- Dikey yollar: Geleceğin kentleri sadece binalarıyla değil yollarıyla da yükselecek şekilde hayal edilmiş bu filmde. Bu sayede bir gökdelende yaşıyor olsanız bile asansöre gerek kalmadan aracınızla evinizin kapısına kadar gelebiliyorsunuz.
- Akıllı evler: Bu sahneyi ilk izlediğimde günün birinde gerçekten de böyle bir şeyin yaygınlaşabileceği hiç aklıma gelmezdi. IoT araçları sayesinde konuşarak, sesli komutlarla ışıkları, perdeleri, televizyonu, müziği açıp kapayabiliyoruz.
- Robot yapan robotlar: Böyle bir sahneyi çekmek aslında Alfred Hitchcock’un hayaliymiş ama gerçekleştirememiş. Günümüzde buna benzer fabrikalar var elbette ama bu derece hızlı çalışmıyorlar. Bir de burada robot yapan robotlar gördüğümüzü söyleyebiliriz. Zira 5. Seviyede otonom bir aracın sizi taşıyan bir robottan farkı yoktur.
- Genetiği değiştirilmiş bitkiler: Genetiği değiştirilmiş gıdalar çoktan hayatımızın bir parçası haline geldi. Ama gelecekte bu yolla hareketli bitkiler tasarlanabilir mi? Bu filmin böyle bir öngörüsü var.
- Halo Hapishane: Gelecekte mahkumların fiziksel kısıtlamalarla değil, bir insan-bilgisayar beyin cihazı tarafından onlara dayatılan zihinsel kısıtlamalarla hareketsiz hale getirildiği “halo” hapishaneler olabilir. Bu distopik fikrin belki de en uç örneğini “Black Mirror” dizisinin bir bölümünde izlemiştik.
- Halo kelepçe: Bir önceki temanın uzantısı olarak filmde kelepçelerin de teknolojik hale geldiğini görüyoruz.
- Böcek robotlar: Filmde örümceklere benzer böcek robotları, Amerika Birleşik Devletleri Ordusu tarafından geliştiriliyor. Bu robotlar askerler için uygun olmayan tehlikeli alanlarda keşif misyonları yapabilecek. Zaten filmde de aynı amaca hizmet ediyorlar.
- Holografik ekranlar: Filmde holografik görüntüler de var elbette. Fakat bunlar Star Wars’taki gibi tamamen 3 boyutlu değil, 2,5 boyutlu diyebiliriz. Bu da gerçekçiliğini arttırıyor. Zamanında normal kameralarla kaydedilmiş görüntülerin ileride anında 3 boyutluymuş gibi oluşturulabileceğine dair bir kehanet bu. Kısmen gerçekleşmeye başladığını söyleyebiliriz. Özellikle 2020’li yıllardan itibaren hologram görüntü üreten cihazlar ortaya çıkmaya başladı. 2 boyutlu Zoom toplantılarından sıkılanlar yakında 3 boyutlu toplantılarda sıkılmaya başlayabilirler.
- 3 boyutlu kameralar: Filmde geleneksel kameralarla kaydedilmiş görüntüleri 3 boyutlu gösterebilen cihazların yanı sıra görüntüyü 3 boyutlu olarak, hacimsel olarak yakalayan cihazlar da öngörülmüş.
- Multi-touch – çoklu dokunmatik arayüzler: Yine artık bize basit gelen bu konsept filmin gösterime girmesinden 4-5 yıl sonra hayata geçebildi. 2007’deki şu haber Microsoft’un çıkardığı bir cihaz için bu filme gönderme yapıyor. Dolayısıyla hayat, sanatı taklit etmiş mi oluyor? Şimdi o ikonik sahneye gelip ondan sonra yorumumuzu yapalım.
- Mimik tanıma teknolojisi: Yönetmen Spielberg burada Tom Cruise’un adeta bir orkestra şefi gibi karşısındaki yazılımı yönetmesini istemiş. Takılan eldivenlerin de yardımıyla vücut hareketlerini algılayan bilgisayar görüntüleri ileri-geri hareket ettiriyor. Cep telefonu ekranlarında yaptığımız bu “pinch” ya da “scroll” hareketleri var ya… İşte onun ilk örneği bu sahnedir.
- Müziğin geleceği: O sırada çalan parçayı özellikle mi seçtiler bilmiyorum ama Schubert’in 8. Senfonisinin bir adı da “Tamamlanmamış Senfoni.” 1822 yılında sadece ilk 2 parçası yapılmış ve tamamlanmadan önce bestecisi hayatını kaybetmiş. İşte bu parçanın başı kullanılıyor 2002 yapımı filmde. 2019’da bu senfoni yapay zeka tarafından tamamlandı. Müziğin geleceği de diğer sanat dallarında olduğu gibi makinelerle yapılacak iş birliğine bağlı kehanetinde bulunabiliriz bu durumda.
Peki nasıl oluyor da böylesine isabetli tahminler yapılabiliyor?
İşin sırrı filmin arkasındaki beyin takımında. Teknolojik danışman kullanmak yeni bir fikir değil ama bu filmde zirveye ulaşmış. 3 yıllık geliştirim sürecinin bir bölümünde kendi alanlarında dünyanın en iyileri kabul edilen teknoloji uzmanlarından bir ekip kurulmuş ve 3 günlük bir “fikir zirvesi” düzenlenmiş. Bir çeşit “think thank” şeklinde çalışmışlar. Katılımcıları arasında sanal gerçekliğin kurucusu kabul edilen isimlerden, dünyaca ünlü mimar ve şehir plancılarına kadar pek çok uzman var. Zirvenin sonucunda 2054 yılını tüm bu gösterdiğimiz ayrıntılarla tarif eden 80 sayfalık bir kitapçık ortaya çıkmış.
Az önce sizlere gösterdiğim “mimik tanıma teknolojisi”ni görünce eminim bazılarınızın aklına hareket algılama kamerası Kinect gelmiştir. Ben size 2010 yılındaki bir konferansa götüreyim şimdi. Burada konuşan kişi işte “Azınlık Raporu” filmi için bir araya gelen o uzmanlardan biri. Kendi Ar-Ge laboratuvarlarında pişirmeye başladıkları fikirleri önce filmde görselleştirmişler, sonra da prototiplerini üretmeye başlamışlar. Yani hayat sanatı taklit etmeden hemen önce sanat hayattan ilham almış. Tavuk ve yumurta ilişkisinde olduğu gibi bu ikisini birbirinden ayırabilmek pek de kolay değil.
Gelelim filmin en çarpıcı öngörüsüne, belki de gerçeklikten en uzak olduğunu düşünebileceğimiz bir şey bu. Gelecekte kehanette bulunabilen mutant insanların olacağı kehaneti.
- Kehanette bulunabilen mutant insanlar: Filmdeki 3 precog, suçlar işlenmeden önce onları tahmin edebiliyorlar. Gelecekte böyle bir şeyin gerçekleşme olasılığı nedir acaba? Tam olarak aynı yöntemle değil ama şu anda bile bazı yerlerde polis buna benzer bir teknolojiyi kullanmaya başladı. Araştırmacılar, otoparklardaki insanların yürüyüş yollarını kaydederseniz, olası hırsızları basitçe tespit edebileceğinizi zaten fark etmişti. Doğrudan bir arabaya yürümeyip, bunun yerine görünürde bir hedef olmadan ortalıkta dolanan kişiler varsa, bunların suç işleme ihtimali daha yüksektir. İşte gelişmiş görüntü yakalama teknolojisi, sensörler ve yapay zeka yardımıyla artık suçlar henüz oluşmadan tahminlerde bulunulabiliyor. Pilot uygulamalarda sabah hava raporu, trafik durumu gibi bilgileri alan polisler kentin hangi bölgesinde ne tip suçların işlenebileceğine dair bir suç raporu da alıyor bilgisayarlarından. Bu raporun ne kadar isabetli olacağı elbette toplanan bilgilerin çeşitliliğine bağlı. Bir başka deyişle mahremiyetimizin kaybına.
Herhalde bu filmin üzerinde en çok durduğu konulardan biri de bu. Yönetmen Spielberg “filmde kullandığım tüm teknolojik oyuncakların bir gün gerçekleşmesini istedim.” diyor. “Atmosfere toksin salmayan bir ulaşım sistemi olmasını istiyorum. Ve kendini güncelleyen gazete… İnternet bizi izliyor artık. Eğer isterlerse, hangi siteleri ziyaret ettiğinizi görebiliyorlar. Gelecekte televizyon bizi izleyecek ve bizim hakkımızda bildiklerine göre kendini özelleştirecek.”
Bir zamanlar herkes 15 dakikalığına da olsa televizyona çıkıp meşhur olacağı hayallerini kuruyordu. Sanırım gelecekte hiçbir kamera tarafından görüntülenmemek, hiçbir sensör tarafından takip edilmemek en çok istenen şey olacak.
15 dakikalığına da olsa…
“Geleceği en çok tahmin eden film hangisi?” için 3 yanıt
yine güzel bir video olmuş ellerine sağlık. ama kehanetleri numara sırasıyla tek tek ekranda gördüğümüz geçişler çok feciydi. gözlerim yoruldu. çok rahatsız etti. okuyamadım her birinde durdurup okuyup tekrar devam etmem gerekti.
kolaylıklar,
Abi iyi varsın ya… Paylaştığın faydalı içerikler için sana minnettarız. Allah razı olsun.
Merhaba Barış Bey,
Filmin danışmanlarının bir araya geldiği toplantı sonucu ortaya çıkan bu 80 sayfalık kitapçığa nereden ulaşabiliriz? Araştırdım ama bulamadım.