Gördüğünüz şeyler bir oyundan alınmadı. Bir videodan da alınmadı. Gördüğünüz şeyler yapay zeka tarafından gerçek zamanlı oluşturulan evrenler.
Bu hafta yapay zeka dünyasında yine tam anlamıyla çılgın gelişmeler yaşandı. GPT-5 çıktı dün, ondan önceki gün gpt-oss çıkardı OpenAI, bunlar yeni nesil dil modelleri, Grok Imagine çıktı, Elon Musk herkese ücretsiz deneme verdi, güvenlik kısıtlarını epeyce bir esnetti, Claude Opus 4.1 çıktı, ElevenLabs yapay zekayla müzik besteciliğinde telif haklarına saygılı bir deneme yaptı. Ama tüm bu gelişmeler arasında beni en çok heyecanlandıran Google DeepMind’ın Genie 3’ü oldu.
Çünkü bu teknoloji diğerlerinden epeyce bir farklı. Diğerleri gibi sadece metin, görsel, video üretmiyor. Tümüyle içinde gezilebilir, interaktif dünyalar yaratıyor. Sadece birkaç cümle yazıyorsunuz ve sistem sizin için saniyede 24 kare hızında, 720p çözünürlükte, dakikalarca tutarlılığını koruyabilen dinamik ortamlar üretiyor.
Yani şu anda izlediğiniz görüntüler önceden 3 boyutlu modelleme programlarıyla hazırlanmadı. Unreal Engine gibi bir oyun motoru da kullanılmadı. Yazarak oluşturuldu ve siz içinde hareket ederken oluşturulmaya devam ediyor. Ekranın sol alt köşesindeki şu okları görüyor musunuz? Aynı oyunlarda olduğu gibi o dünyanın içinde ileri geri sağa sola hareket edebiliyorsunuz. Siz hareket ettikçe yeni yerler oluşturulmaya devam ediyor. O dünyayla etkileşime girince, mesela duvarı boyamaya başlayınca o kısım sizin etkileşiminize göre yeniden üretiliyor, yani bu örnekte duvar boyanmış gibi oluyor.
Adından da anlaşılabileceği gibi bu sistem şu anda 3. sürümüne ulaştı yani geçmişte daha primitif modelleri vardı. Aslına bakarsanız Google DeepMind’ın on yılı aşkın süredir sürdürdüğü simülasyon ortamları araştırmalarının bir sonucu olarak doğdu bu sistem ve ben bu araştırmalardan henüz yapay zekanın bu kadar yaygınlaşmadığı 6 yıl kadar önce “Ayna Dünyalar” videosunda kısmen bahsetmiştim, abone olanlar hatırlayacaktır. İşte o zamanlar “agent” adı verilen yapay zeka ajanlarını gerçek zamanlı strateji oyunlarında eğitiyorlardı, şimdiyse tamamen yeni dünyalar yaratabilme noktasına gelmiş.
Fiziksel Dünyanın Gerçekçi Simülasyonu
Yeni dünyalar diyorum çünkü Genie’nin 3. sürümünün en etkileyici özelliklerinden biri, fiziksel dünyanın karmaşık dinamiklerini ne kadar gerçekçi simüle edebildiği. Mesela burada gördüğünüz örnekte…
Volkanik bir arazide tekerlekli bir robotun perspektifinden zorlu arazi koşullarında nasıl ilerlediğini görüyoruz. Hani neredeyse sesini de duyacağız diyeceğim ama Google’ın diğer görüntü üretme modeli Veo’dan farklı olarak Genie henüz ses üretemiyor. Sadece görsel olarak o dünyanın içinde dolaşabiliyorsunuz. Aracınızın tekerlekleri oluşturulan bu dünyanın kara kayaları üzerinde gezinirken uzakta volkan dumanları, lav akıntıları gibi ayrıntıları görebiliyorsunuz. Her şey o kadar detaylı ki gerçek bir video izliyor ya da bir bilgisayar oyunu oynuyor gibi hissediyorsunuz.
Ya da şu örnekte, bir festivalde su jeti kullanırken suyun dinamiklerini, ışığın yansımalarını görüyoruz. Kullandığınız aracın farı karşıda oluşturulan nesnenin üstüne düşebiliyor ve o nesneye çarpabiliyorsunuz. Yani fiziksel dünyanın dinamikleri de oluşturuluyor. Tekrar hatırlatayım herhangi bir modelleme ya da kodlama yapılmadan.
Bu örnekte ise Florida’da yaklaşan bir kasırga sırasında deniz kenarında yürüyüş simüle ediliyor. Rüzgarın şiddetini, dalgaların yola taşmasını görebiliyoruz. Ama bu sahnede küçük bir detay atlanmış durumda. Palmiye ağaçları rüzgardan o kadar da etkilenmiş gibi gözükmüyor. Yani bu sistemin de hala bazı eksikleri var, ve onların ne olduğuna birazdan değineceğim.
Şimdi o denizin içine girip biraz gezinelim. Mesela bir denizanasını takip edelim. Bu sahneler için kullanılan metinleri de ekrana veriyorum. Tabi bu metinlerin İngilizcesiyle prompt hazırlanmış ama yapay zeka dil öğrenme konusunda da çok maharetli olduğundan yakında Türkçe’yi de destekleyeceğini tahmin edebilmek zor değil.
Bir başka örnekte helikopterle kıyı kenarında manevra yapma özelliklerini görüyoruz. Neredeyse gerçek dünyadakine benzer bir ortam oluşturulmuş ve bunun içinde bir uçuş simülatöründeymişçesine hareket edebiliyoruz.
Doğal Dünyanın Zengin Ekosistemleri
Gördüğünüz gibi Genie 3’ün en güçlü yanlarından biri doğal ekosistemleri simüle etme kabiliyeti.
Burada bir buzul gölü kıyısındayız. Gayet güzel ama burada da bir detaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Ağaç gölgesinden dışarıya güneşli ortama çıkınca sanki kameranın pozlama değeri değişiyor gibi. Oysa bu kamerayla çekilmiş bir görüntü değil. Belli ki yapay zeka bu tür ortamlarda çokça kullanılan action cam özelliklerini ve hatta kusurlarını da öğrenmiş ve bu ortama yansıtmış.
Az önceki okyanus örneğini zenginleştirelim şimdi de okyanusun derinliklerinde yüzlerce denizanası arasında yüzmek de mümkün. Biyolüminesan ışıklar, derin deniz kanyonları… Her şey o kadar gerçekçi ki.
Bu Japon zen bahçesi örneği de müthiş detaylı. Verdiğimiz prompt metnindeki gibi sabah ışığı kullanmış, kumda çizilen desenler, nilüferli gölet, yosun kaplı kayalar, bambu çit… Fotogerçekçi dokular her şeye gerçek zamanlı oalrak uygulanıyor.
Şu yeşillik detayına bir bakın. Bu kez kendimizi bir böcek ölçeğinde hissediyoruz değil mi? Onların perspektifinden nasıl görürdük? İşte tam da bunu simüle ediyor ve örnekler çoğaldıkça bizim de aklımıza bu tür bir teknolojinin nerelerde kullanılabileceğine dair pek çok olasılık getiriyor.
Hayal Gücünün Sınırlarını Zorlayan Animasyonlar
Elbette ilk akla gelen olasılık oyun dünyası. Çünkü Genie 3 sadece gerçek dünyayı simüle etmiyor, tümüyle farklı bir mantıkla hayal ettiğiniz dünyaları da oluşturabiliyor.
Gökkuşağı köprüsü üzerinde koşan bu sevimli yaratık örneğinde olduğu gibi. Bu kez 3D animasyon tarzında capcanlı renkler görüyoruz.
Origami tarzında kertenkele deneyimi de çok yaratıcı. Kağıttan katlanmış bir dünyada ilerleyen bir arcade oyunu tasarlanabilir herhalde. Üstelik teorik olarak sonsuz level üretmek mümkün. Aynı şekilde sonsuz karakter de üretilebilir.
Büyük bir ateş böceği olarak sihirli bir ormanda uçmak… Ağaçlarda ışıklı ev kulübeleri, büyülü bir atmosfer… Masallardan çıkmış gibi. Hakikaten buna bir de hikayecilik boyutu eklenirse oyunla içiçe geçmiş bir kitap deneyimi yaşatılabilir.
Burada artık iyice alışık olduğumuz oyun tipine benzer bir karakter ortam ilişkisi yaratılmış. Alışık olmadığımız türde fantastik bir doğada dilediğimiz gibi dolaşabiliyoruz.
Tarihi ve Coğrafi Keşifler
Benim aklıma gelen en ilginç olasılıklardan birini söyleyim. Bunu teknolojiyi geliştiren Google’ın bir de Earth uygulaması var ve neredeyse dünyanın tüm kentleri, önemli doğal bölgeleri orada gerçek ölçeğiyle işlenmiş durumda. Bunu yapay zekayla birleştirdiğinizi bir düşünsenize. Genie 3 şu anda bunu yapamıyor. Ama benzerlerini üretebiliyor.
Mesela bu ortam Alplerden etkilenerek oluşturulmuş ama Dünyamızda birebir karşılığı yok. Yine de kayalık yamaçlar, dar geçitler, yeşil bitki örtüsü tam olarak o bölgenin özellikleri.
Ya da bu örnekte Venedik’ten etkilenerek bir ortam oluşturulmuş. Kanalın etrafındaki eski binaların dokusu, gondollar filan Venedik’te olduğunuzu hissettiriyor. Ama tam oalrak böyle bir yer Venedik’te yok.
Bu da Girit adasındaki Knossos sarayı. Şu anda gerçek dünyada onun kalıntıları arasında dolaşabiliyoruz ama burada onu altın çağındaki haliyle keşfedebiliyoruz. Yani tarihe yolculuk yapabilmek de mümkün. Bunlar da eğitim konusunda bize sunabileceği avantajlar.
Az önce de söylediğim gibi bunu haritalarla birleştirip fonksiyonel bir uygulamaya dönüştürmek de mümkün,
Hayatta asla gidemeyeceğiniz ya da gitmeye çekineceğiniz yerleri deneyimleme fırsatına dönüştürmek de mümkün. Şimdi hemen akla sanal gerçeklik gözlükleri geliyor ama 720p çözünürlük henüz bunun için yeterli değil. Yine de ileride çözünürlüğü arttırıp bir de stereoskopik görüntü üretimi özelliği eklenirse, konuşma ya da düşünme hızında dilediğiniz bir ortamda dilediğiniz şeyi yapabilirsiniz.
Teknik Atılımlar ve Tutarlılık
Şimd bu noktada yapay zekanın problemleri üzerinde durudp düşünelim. Çünkü bu akıcı görüntüler bir süre sonra bunların yapay zeka tarafından gerçek zamanlı oalrak üretildiğini unutturuyor. Şöyle düşünün yapay zekada bilgi tokenlarla ölçülüyor ve bunun bir sınırı, kapasitesi var.
Bu modelde de aynı şey geçerli. Her kareyi otomatik olarak üretirken, daha önce oluşturulmuş tüm sahneyi hafızasında tutmak zorunda. Bir dakika sonra aynı yere döndüğünüzde, bir dakika önceki durumu hatırlaması gerekiyor.
Bu ev boyama örneğinde bu tutarlılığı görebiliyorsunuz. Boya rulolarıyla ev boyarken, başka yönlere baktıktan sonra o boyaların kaybolmaması gerekiyor. Model şimdilik 1 dakikadan kısa süreli olarak bu tür bilgileri hatırlayabiliyor.
Bu örnekte birbirine tümüyle zır iki ortam kullanılarak hafıza testi yapılmış ve tutarlı kalıp kalmadığı denenmiş. Victoria tarzı evlerin olduğu bir mahallede sihirli bir portal var. Portala girince çöle ışınlanıyorsunuz ve her iki ortam da tutarlı şekilde simüle ediliyor.
Sınıf ortamında bu hafıza testini çok daha net görebiliyoruz. Tahtaya yazılı “GENIE-3 MEMORY TEST” ve fincan ve elma çizimleri. Biz pencereden dışarıya bıkp da geri döndüğümüzde orada kalmaya devam ediyor. Eğer tahtaya 1 dakikadan uzun süre bakmazsak model orada yazılı olan şeyleri unutmaya başlıyor. Yani bir anlamda rüya görmek gibi bir şey.
Modeli geliştirenler Genie 3’ün tutarlılığının kendiliğinden gelişen bir özellik olduğunu belirtmişler. “Emergent Capability” diyorlar. Alternatif yöntemler de mesela NeRF’ler ve Gaussian Splatting gibi diğer yöntemler de tutarlı ve gezinilebilir 3D ortamlar oluşturabiliyor, ama bunlar önceden hazırlanmış açık bir 3D modelleme yapılmasına ihtiyaç duyuyor. Genie 3’ün yarattığı dünyalar ise çok daha dinamik ve zengin çünkü her kare, kullanıcının verdiği prompta göre ve yine onun eylemlerine dayanarak sıfırdan oluşturuluyor.
Antik Atina’da yürüyüş yaparken Yunan mimarisini görüyorsunuz ve oraya has bitki örtüsü, ağaçlar da serpiştiriliyor. 20. Saniyede gördüğümüz ağaç 40. Saniyede oraya dönüp baktığımızda orada kalmaya devam ediyor.
Dinamik Dünya Olayları
Beni en çok etkileyen özelliklerinden biri şu oldu. Verdiğiniz metin komutlarıyla dünyayı anlık değiştirebilme kabiliyetine sahip. Yani sadece navigasyon kontrollerini kullanmıyorsunuz, mesela o ortamın hava koşullarını değiştirebiliyorsunuz, yeni objeler ve karakterler ekleyebiliyorsunuz. Bu özellik neden beni çok etkiledi. Çünkü hikaye anlatıcılığında kullanılan “What if yani ya şöyle olsaydı?” türü dallanmalara imkan veriyor.
Londra’da gezerken ya bir jetski yanımdan geçseydi? Ne olurdu, ıslanırdım. Ama bu çok gerçekçi bir senaryo. Biraz daha abartalım.
Ya tavuk kıyafetli bir koşucu yanımdan geçseydi?
Ya bir ejderha gelseydi?
Bu tür “peki ya şöyle olsaydı, böyle olsaydı” türü alternatif senaryolar sadece hayal gücümüz açısından değerli değil. Başka yapay zeka modellerini eğitmek için de kullanılabilir. Özellikle yapay zeka ajanlarının eğitimi için “ya… olsaydı?” senaryoları yaratmada çok kullanışlı bir özellik..
Yapay Zeka Ajanları için Test Ortamı
Nitekim Google DeepMind, Genie 3’ü SIMA ajanlarıyla test etmiş. SIMA, 3D sanal ortamlarda çalışabilen genel amaçlı bir ajan. Her dünyada ajana farklı hedefler veriliyor ve ajan bu hedeflere ulaşmak için Genie 3’e navigasyon komutları gönderiyor.
Bu örneklerde ajanın farklı görevleri yerine getirdiğini görebiliyorsunuz. Tutarlılık sayesinde artık daha uzun görev dizileri ve karmaşık hedefler oluşturabilmek mümkün.
Mevcut Sınırlamalar
Tabii ki Genie 3’ün bazı sınırlamaları da var. Az önce de söylediğim gibi şu an birkaç dakikalık sürekli etkileşim destekleniyor, saatlerce değil. Gerçek dünya lokasyonları coğrafi olarak tam doğru simüle edilemiyor. Bizi ilgilendiren en önemli kısıtlamaysa bu teknolojinin henüz herkese açık olmaması.
Google DeepMind bu teknolojinin güvenlik ve sorumluluk açısından getirdiği zorlukları gözönünde bulundurarak şu anda sınırlı bir araştırma önizlemesi olarak duyurdular. Sadece küçük bir akademisyen ve yaratıcı grubuna erken erişim sağlıyorlar. Önemli geri bildirimler toplayıp, riskleri anladıktan sonra herkesin erişimine açacaklarını belirtiyorlar ama kesin bir tarih vermiyorlar.
Sonuç
Genie 3’ün ilk akla gelen kullanımı oyunlar gibi gözüküyor olabilir ama ben eğitim ve öğretimde de yeni fırsatlar yaratabileceğini düşünüyorum. Öğrencilerin öğrenmesi, uzmanların deneyim kazanması için ideal bir şey simülasyonlar. Aynı nzamanda robot ve otonom sistemler için de devasa bir eğitim alanı sağlıyor.
Sizin aklınıza gelen başka kullanım örnekleri var mı? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşmayı ve bu konulara ilgili olanlarla paylaşmayı unutmayın!
Bakın düşüncelerinizi diyorum ve düşünmek kavramını bir kez daha vurguluyorum. Düşünmek, hayal etmek, gelecekte bizim en çok yapacağımız şeyler olacak gibi görünüyor. Artık hayal ettiğimiz herhangi bir dünyayı sadece birkaç kelimeyle gerçeğe dönüştürebilmek mümkün olacak. En azından ekranlardaki gerçeğe. Tabi belki de gelecekte “gerçek” ve “sanal” arasındaki çizgi tamamen kaybolacak ve hayal gücümüzün sınırlarını genişletebildiğimiz ölçüde zenginleşeceğiz.