Kategoriler
Bilim

Bu Adam Kendini 200 Kez Yılanlara Isırttı

Bugün size bir adamın hikâyesini anlatacağım.

Bu öyle biri ki, kendini dünyanın en ölümcül yılanlarına ısırttı. Gönüllü olarak. Yüzlerce kez. Bir anlamda kendi bedenini bilimin laboratuvarına dönüştürdü. Birazdan anlatacaklarımı ilk duyduğunuzda belki onun akıl sağlığından şüphe edeceksiniz. Ama sonrasında, kendisinin bizi “insanlığın bir kısmını kurtarabilecek bir bilimsel devrim”in eşiğine getirdiğini fark edeceksiniz.

Bu tuhaf adamın adı Tim Friede.

Tam 200 kez yılanların ölümcül zehri vücuduna girdi. Kobralar, mambalar, çıngıraklı yılanlar, taipanlar… Dünyanın dört bir yanında insanların sadece adını duyduğunda bile titrediği canlılardan bahsediyorum.

Tim’in bu sıradışı deneylerinin ardındaki asıl amacıysa şaşırtıcı: Milyonlarca insanın hayatını kurtarabilecek evrensel bir panzehir üretmek.

Peki bu mümkün mü? Bir insanın vücudu gerçekten dünyanın en güçlü zehirlerine karşı bağışıklık kazanabilir mi?

Gelin, bilimin sınırlarını zorlayan ve kahramanlıkla delilik arasında gidip gelen bu hikâyeye daha yakından bakalım.

Yılanlar her yıl milyonlarca insanı ısırıyor. Yılda 140 bin kişi yılan ısırığından hayatını kaybediyor. 400 binden fazla insan kalıcı engellerle yaşamak zorunda kalıyor.

Yılan zehirlerine karşı tek çaremiz antivenomlar. Ama bu panzehirlerin üretim yöntemi, tam 120 yıldır neredeyse hiç değişmedi.

Bu yöntem basit ve fazlasıyla ilkel: Yılanların zehri sağılıyor. Evet, doğru duydunuz. İnek sağar gibi yılan zehrini sağan insanlar var. O yüzden yaptıkları iş dünyanın en tehlikeli mesleklerinden biri olarak kabul ediliyor.  Çünkü en ufak bir hata ineklerdeki gibi basit bir kuyruk darbesiyle değil, ölümle sonuçlanabilir. Yılanlardan elde edilen zehir daha sonra atlara küçük dozlar halinde enjekte ediliyor. Atların bağışıklık sistemleri bu zehre karşı antikorlar üretiyor ve daha sonra bu antikorlar atların kanından alınıyor. Evet, 21. Yüzyılda modern tıbbın geldiği bu noktada bile bir yılan panzehiri için at kanı kullanıyoruz.

Üstelik bu yöntem hem riskli hem de son derece yavaş işliyor. Elde edilen panzehirler bazen ciddi alerjik reaksiyonlara yol açıyor. Çünkü insan vücudu atlardan alınan antikorlara direnç gösterebiliyor.

İşte bizim çılgın adamımız tam bu noktada devreye giriyor. Ona çılgın diyorum, çünkü o dünyadaki tüm panzehir üretim yöntemlerini kökten değiştirebilecek çılgın bir şey yaptı. Az önceki yöntemde önce yılan sağılıyor, sonra da sağılan zehir atlara enjekte ediliyor demiştim ya. İşte bu aradaki iki adımı da yani sağılmayı da atları da denklemden çıkardı ve kendini bir laboratuvar hayvanı gibi kullandı. Yılanların kendisini doğrudan ısırmasını sağlayarak dünyanın en güçlü zehirlerine karşı vücudunu adeta bir antikor üretim merkezi hâline getirdi.

Ancak bu çılgın yolculuk, hiç de kolay olmadı.

Tim’in hikâyesi, ta çocukluğunda başlamış. ABD’nin Wisconsin eyaletinin kırsal kesiminde büyümüş. Küçük yaşlardan itibaren yılanlara pek meraklıymış. Başlangıçta zararsız su yılanlarıyla ilgilenirken, bu merakı onu kısa sürede dünyanın en ölümcül yılanlarına yönlendirmiş.

Ve onları toplamaya başlamış. Baya koleksiyon yapar gibi.

Evinin garajında, odalarında, çekmecelerinde kobralar, mambalar ve taipanlar beslemeye başlamış. Bu tehlikeli hobisiyle ilgilenirken bir yandan da kendini onlardan korumak için aklına doğal oalrak şu soru gelmiş: “Bu yılanların zehrine karşı kendimi bağışık hale getirmek için ne yapabilirim?”

İşte bu soru onun hayatının en dramatik dönüm noktası. Çünkü cevap sorunun içinde saklı. Tıpkı hayatımızdaki çoğu sorun gibi. 

Bazen bizi korkutan şeylerin çözümü, onlardan kaçmakta değil, doğrudan üstüne gitmekte saklıdır ya, işte onun gibi.

Kendi vücudunu bir araştırma laboratuvarına çevirmeye karar vermiş. Zehri önce küçük dozlar halinde şırıngayla vücuduna enjekte etmiş. Sonra, daha büyük dozlarla bu işleme devam etmiş. Ve sonunda, yılanları doğrudan kendini ısırmaları için kullanmaya başlamış.

Ama yaptığı her deney başarıyla sonuçlanmamış.

2001 yılında bir gün, Tim neredeyse hayatını kaybediyormuş. Evinde zehir sağdığı bir Mısır kobrası, beklenmedik bir hareketle elini ısırmış. Vücudu, bu ısırığın etkisini tolere edecek kadar güçlenmiş ama daha bu ısırığın şokunu atlatamadan, sadece bir saat sonra, ikinci bir kobra, bu kez kolunu ısırmış. 

“Peş peşe iki kobra ısırığı aldım. Kalbim durdu, resmen öldüm. Büyük hata yapmıştım.” diye anlatıyor başına gelenleri.

Dört gün boyunca komada kalmış. Doktorlar onun hayatta kalmasını bir mucize olarak değerlendiriyor. Ve işte yaşadığı bu korkunç deneyim, onu hayatının en zor kararına zorlamış.

“Ya bu işe son verecektim, ya da mükemmelleştirecektim. Ben ikincisini seçtim.”

Bu kararından sonra, tam 18 yıl boyunca yüzlerce kez kendini ölümle burun buruna getirmeye devam etmiş. 

Bazı insanlar bir kez dibe vurunca geri dönmeyi seçer. Bazılarıysa o dibi bir sıçrama tahtasına çevirir.

2017 yılına gelindiğinde, immunoloji uzmanı Jacob Glanville, gazetelerde işte bu garip adamın haberini görmüş: “Kendini zehirleyen adam.” İlk başta bu haber ona abartılı, biraz da sansasyonel gelmiş. Ama daha derinlemesine araştırınca, gerçek olduğunu anlamış. Ve hatta bilim için eşsiz bir fırsat olabileceğini fark etmiş.

Çünkü Tim’in kanı, artık dünyada eşi benzeri görülmemiş özelliklere sahip. Vücudu, onlarca farklı yılan türünün zehrine karşı çok güçlü antikorlar üretmiş durumda. 

İşte bu durumu fark eden Glanville, bir cesaret telefon edip de Tim’e ulaştığında, bu çılgın adamın ilginç cevabıyla karşılaşmış.

“Sonunda aradınız. Uzun zamandır böyle bir telefon bekliyordum.”

Ve işte böylece kırsalda merakla başlayan bu amatör çaba, kentteki bilimsel bir laboratuvara taşınmış. Tim, Glanville’in ekibine kanını bağışlamış. Ve hemen analizlere girişmişler. Kanından çıkarılan antikorlar, 19 farklı yılan türünün zehrine karşı test edilmiş. Sonuçlar inanılmaz.

Konuya ilişkin geçtiğimiz günlerde Cell dergisinde yayımlanan bilimsel makale, Tim’in kanından elde edilen antikorlarla geliştirilen yeni nesil panzehirin etkisini çok daha net ortaya koydu. Araştırma ekibi, bağışıklık sistemi tarafından üretilen antikorların, 19 farklı elapid türüne ait yılan zehrine karşı etkili olduğunu gösterdi. Bu türler arasında kara mamba, kral kobra ve deniz yılanları gibi dünyanın en ölümcül canlıları yer alıyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, iki antikor ve bir küçük molekül inhibitöründen oluşan bu üçlü kombinasyonun, 13 türde %100, diğer 6 türde ise kısmi koruma sağladığı belirlendi.

Bu bilim dünyası açısından çok önemli bir gelişme. 

Çünkü yüzyılı aşkın süredir kullanılan ilkel yöntemlerin yerini alacak, insan vücuduna daha uygun, daha güçlü ve yan etkisi daha az olan bir panzehir keşfedilmiş durumda. Tim’in kendi bedenini riske atarak başlattığı bu çılgın deney, şimdi belki de milyonlarca insanın hayatını kurtarma potansiyeline sahip.

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl 5.4 milyon insan yılanlar tarafından ısırılıyor. Bunların yaklaşık 2.7 milyonu zehirleniyor ve içlerinden 140 bin kişi hayatını kaybediyor.

Dikkatinizi çekerim, her yıl iki stadyumu dolduracak kadar insan sessizce yok oluyor. Bu, günde yaklaşık 383 ölüm anlamına geliyor. Bir başka deyişle siz bu videoyu izlerken 3 kişi daha yılan ısırığından hayatını kaybetti. Üstelik bunların büyük çoğunluğu, Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika’nın yoksul tarım bölgelerindeki insanlar. Ayakkabısı bile olmayan tarım işçileri, okula yalınayak yürüyerek gitmek zorunda olan çocuklar.

Bunları pek bilmiyoruz, duymuyoruz, çünkü ölen insanların hikâyeleri çok nadiren haber oluyor. Bu, adeta dünyanın sessiz krizlerinden biri.

Basit bir panzehir tüm bu ölümleri önleyebilir. Ancak, mevcut panzehirler pahalı, erişilmesi zor ve üretimi çok sınırlı. Çünkü ilaç şirketleri için pek karlı bir alan değil. Ayrıca bu ilaçların saklanması için soğutucu sistemlere ihtiyaç var ve yılanların en yoğun yaşadığı kırsal bölgelerde böyle bir altyapı bulunmuyor.

Tim Friede ve Jacob Glanville’in hedefi işte tam da bu problemi çözmek. Ürettikleri yeni nesil panzehir, uzun süre oda sıcaklığında saklanabiliyor. Üstelik etki alanı çok geniş. Yani tek bir panzehir, onlarca farklı yılanın zehrini nötralize edebiliyor.

Böyle bir panzehir, uzak bölgelerdeki küçük kliniklerde, hatta köylerde bile saklanabilir ve yılan tarafından ısırılan kişilere anında uygulanabilir.

Bu hikâyede beni en çok etkileyen şey ne biliyor musunuz? Kendi yarattığımız felaketlerle uğraştığımız bir dünyada, her gün savaşlarda, işgallerde, birbirimizin hayatını bile isteye, göstere göstere mahvettiğimiz bir dünyada, hâlâ başkalarını kurtarmak için sessizce kendini feda edenlerin var olması. Üstelik varlığından bile haberdar olmadığımız gizli tehditler için. Belki kahraman olmak böyle bir şeydir; kimsenin bakmadığı yere bakmak, kimsenin umursamadığı hayatları önemsemek ve bunun için hiç düşünmeden kendini ortaya koymak. Bana kalırsa, asıl büyük devrimler işte böyle sessizce gerçekleşiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir