Dünyanın en ünlü aslanı: Leo. Yüzlerce filmde oynadı. Kükrediğinde sizin için zaman duruverir. Gerçekliğe ara verirsiniz. Macerayı, güzelliği, sanatı buyur edersiniz.
Görür görmez tanıdınız değil mi? Metro Goldwyn Meyer – MGM film şirketinin maskotu Aslan Leo. Aslında bu logoda farklı dönemlerde bir değil tam yedi farklı aslan görev yapmış.
Neredeyse 100 yıl önce aslan maskotu ilk kez kullanıldığında yapım şirketi henüz sadece Goldwyn’den ibaretti. Üstelik Slats adındaki bu aslan öylesine etrafı seyrediyordu. Kükremiyordu bile. Buna gerek yoktu. Çünkü sessiz sinema dönemiydi. 1917’lerden bahsediyorum. Dünyanın bu tarafında 1. Dünya Savaşı devam ediyor. Henüz Türkiye Cumhuriyeti kurulmamış. Diğer taraftaysa adamlar bir film yapım şirketinin logosunu tasarlayıp, maskotunu aslan yapma fikirleri üretiyor. Biz savaşmayı bitirip, Cumhuriyeti kurduğumuz dönemde, onlar haftada en az bir tane uzun metrajlı film üretebilmek için üç ayrı yapım şirketini birleştirip Metro Goldwyn Meyer haline gelmiş. Metro ve Meyer şirketleri aslan fikrini çok sevmişler. Hatta bu fikri alıp geliştirelim, artık sesli film dönemi başlıyor, bu aslanı kükretelim demişler. Bunun için de kükremesi etkileyici ikinci bir aslan bulmuşlar: Jackie. Sesini o zamanın en gelişmiş kayıt teknolojisi olan gramofonla kaydetmişler. Yani hayatında hiç gerçek bir aslan görmeyen insanlığın %99.9’unun duyduğu ilk aslan sesi Jackie’ye ait. Neden dünyanın en ünlü aslanı dediğimi anladınız mı?
Ama şöhret göründüğü kadar iyi olmayabilir, bazen insanın başını belaya sokabilir. Ya da bizim hikayemizde aslanın başını… Bizim aslanın şöhretini bir pazarlama kampanyasına dönüştürmek isteyen MGM şirketi, aslanı ABD turuna çıkarmak istemiş. Koskoca aslanı nasıl dolaştıracaklar? Özel kafesli bir uçak yapmaya karar vermişler. Adına da “flying lion – uçan aslan” demişler. Uçak San Diego’dan New York’a gitmek üzere havalanmış ve aslanımız gerçekten uçmaya başlamış. Ama sadece kısa bir süre için. Uçak Arizona’nın üzerinden geçerken düşmüş. Neyse ki pilota da aslana da bir şey olmamış. Ben pilotun yerinde olsaydım acaba kafese bir şey olmuş mu diye merak ederdim. Neyse ki kafes de sağlammış. Pilot, kafesteki aslanın sütünü, suyunu, yemeğini verip yardım aramak için yollara düşmüş. Kazadan 4 gün sonra bir telefona ulaşmış ve MGM’i aramış. Telefondakinin sorduğu ilk soru “Aslanımız nasıl, iyi mi?” Bu olaydan sonra “uçan aslan”ın lakabını “şanslı aslan” olarak değiştirmişler. Kaza yapan uçağın enkazı hala aynı yerde duruyor.
Kükreyen aslanın ünü bu olaydan sonra daha da artmış. O kadar popüler olmuş ki onun animasyonlu bir versiyonu da üretilmiş. O sıralar sesli filmlerin yanı sıra renkli film teknolojisi de gelişmeye başlamış. MGM bu teknolojiye uygun olarak logo tasarımını güncellemek için iki farklı aslanı daha işe almış: Telly ve Coffee. Bu denemelerin ardından Tanner ve George adında iki aslan daha renkli filme çekilmiş ve Hollywood’un altın çağındaki pek çok filmin başında kükreyip durmuşlar.
Muhtemelen siz bu saydığım altı aslanı değil de yedincisini, yani aslanların en ünlüsünü, aslanların aslanı Leo’yu gördünüz. Çünkü 1957’den sonraki tüm MGM filmlerinde bu aslan kullanıldı. Gördüğünüz aslan bu olabilir, ama kulaklara kazınan kükremesi 1982 yılından sonra duyulmaya başlandı. İşin ilginci bu kükreme aslan Leo’nun kendi sesi değil, elektronik olarak üretildi. Yani aslanımız playback yapıyor. Holywood bu! Rüya fabrikası. Gördüklerinize de duyduklarınıza da inanmayın.
İnanmayın diyorum çünkü bu aslanla ilgili bazı şehir efsaneleri de var. Mesela kendi terbiyecisini öldürdüğü söyleniyor. Ama bu doğru değil. Kendi terbiyecisini öldürmek bir yana, onu zengin etmiştir. Terbiyecisinden önce ölen Leo, bizzat onun tarafından çiftliğine gömülmüştür. Aslan Avrupalı olduğundan, kendi memleketinin kurallarına uygun bir şekilde mezarının başına bir çam ağacı dikilmiştir. Ağacın kökleri aslanın ruhunu tutsun diye…
Aslan fikrinin nereden akıllarına geldiğini hep merak etmişimdir. Nedense o yıllarda sinemayla sirk arasındaki algı benzerliğinden yola çıkıldığını düşünmüştüm. Ama aslında bir spor kulübünden ilham almışlar. Hayır, aslan deyince aklınıza gelen ilk kulüpten değil 🙂 Columbia Üniversitesi’nin spor takımından… Adı “Aslanlar”mış ve sloganları da “Kükre aslanım kükre!”. Kükreyen aslan fikrini bu şekilde alıp, hiç soyutlamadan aynen uygulamışlar. Sadece sloganı değiştirip Latince yapmışlar: “Ars Gratia Artis” yani “Sanat sanat içindir”.
Maskot olarak seçerken bunu düşündüler mi bilmiyorum ama aslan; gücü, cesareti, otoriteyi sembolize ediyor. Aynı zamanda güneşi ve altını temsil eder. Zaten MGM logosuna yapılan son büyük rötuşta, aslanın çerçevesi altın rengine dönüştürülmüş ve bu haliyle Rocky 4’ün başında arz-ı endam etmiştir.
Film sanatı ve buna paralel olarak logonun tasarımı, teknolojiye ayak uydurmaya devam ediyor. Şu an sinema dünyasının en gözde teknolojisi 3 boyutlu filmler. MGM’in aslanlı logosunun en güncel halinde de Leo’nun gözünden açılarak 3. boyuta doğru genişliyoruz.
Aslan, kraldır. Kükredi mi sesini, mesajını kilometrelerce ötedekilere duyurur. Bir film başlarken kükreyen bir aslan görürseniz mesaj açıktır: “otur oturduğun yere ve izle şu filmi”.