Bugünlerde astronomların heyecanla beklediği bir olay var: Gökyüzünde yeni bir yıldızın belirişi. Şu anda kafanızı kaldırıp gökyüzünde şu bölgeye bakacak olursanız, pek bir şey görmeyeceksiniz. Fakat, çok yakında, tam burada aniden bir yıldız belirecek. Onu çıplak gözle bile görebileceğiz. Hatta neredeyse kutup yıldızı kadar parlak olacak! Ama tek bir farkla, bu aslında bir yıldız değil. Bunun adı T CrB ve yüzyıllardır astronomların kafasını karıştırmaya devam ediyor.
Antik dönemlerde astronomlar yıldızları isimlendirirken farklı farklı yöntemler izlemişler. Bunlardan biri de, yıldızın dahil olduğu takımyıldızı referans almak. Örneğin bir yıldız için Alpha Orionis diyorsak, onun Orion takımyıldızında yer alan bir yıldız olduğunu ifade ediyoruz. Bu sayede takımyıldızın nerede olduğunu biliyorsanız, yıldızın da kabaca nerede olduğunu anlıyorsunuz. İkinci detay ise başta gelen kelime: Alpha. Yunan alfabesinin ilk harfi olarak, o takımyıldızındaki en parlak yıldız olduğunu ifade ediyor. Yani Alpha Orionis dediğimizde, Orion takımyıldızındaki en parlak yıldızdan bahsediyoruz. Bu arada kendisi gökyüzünün de en parlak yıldızlarından Betelgeuse olur. Beta Orionis diyorsak da en parlak ikinci… Yani Rigel.
Tabii yıllar içerisinde bu isimlendirmede bazı sorunlar olmuş. Gözle ölçüm yaparken anca bu kadar oluyor 🙂 Mesela Gemini, yani İkizler takımyıldızının en parlak yıldızı Alpha Gemini değil de Beta Gemini. Ayrıca takımyıldızlarda bir sürü yıldız var ama Yunan alfabesinde sadece 24 harf var. Sonra a, b, c, d… falan diye eklenmiş ama ortalık biraz karışmış. Bunu neden anlattım? Çünkü bu karışıklığın bir nedeni, yıldızların bazılarının parlaklığının aslında sürekli sabit olmaması. Öyle milyarlarca yıllardan bahsetmiyorum. İnsan ömründe, hatta bazen günler içerisinde bile parlaklığı çok değişen yıldızlar var. Yani her şey değiştiği gibi, gökyüzü de değişiyor. İşte T CrB de bunlardan biri. Corona Borealis yani Kuzey Tacı takım yıldızındaki T sıralı yıldız.
Taaa 1217 yılında, bundan 800 yıl kadar önce bir başrahip gökyüzüne bakıyor ve enteresan bir şey görüyor. Hemen şöyle kayıt altına alıyor: “Başlarda çok sönük bir yıldızdı fakat sonra birden muhteşem bir ışıkla parladı ve ardından da eski sönüklüğüne geri döndü”. Bilenlerin aklına hemen süpernovalar gelmiş olabilir, çünkü onlar da aynen böyle birden gerçekleşen çok parlak olaylar. Örneğin 1054 yılında Çinli astronomların bir süpernova patlamasını kayıt altına aldıklarını biliyoruz. Gökyüzünü günlerce Ay gibi aydınlatmış ve 600 günden uzun bir süre gökyüzünde kalmış. Bugün gökyüzünde aynı yere baktığımızda, bu Yengeç Bulutsusunu görüyoruz. Ortasında da bir nötron yıldızı. Yengeç bulutsusu 1054’ten yana bu boyuta geldi ve her geçen sene genişlemeye devam ediyor. Hatta bazı astrofotoğrafçılar bu değişimi fotoğraflamayı başardılar.
Fakat başrahibin kaydettiği şeye dikkat edin: “…muhteşem bir ışıkla parladı ve ardından da eski sönüklüğüne geri döndü…”. Bu çok daha enteresan. Çünkü bu yıldız sadece parlamamış, aynı zamanda bir süre sonra da eski parlaklığına geri dönmüş! Yani yıldız öyle süpernova patlaması falan geçirip yok olmuş olamaz. Bu parlaklık artışının ve azalışının başka bir açıklaması olmalı. Tabii başrahip bunu kaydettiğinde, bunun tekrar gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair hiçbir fikri yoktu. Ve kendisi de bir daha bunu göremedi. Ama olay tekrar gerçekleşti. Aynı yıldız 1787’de, 1866’da ve 1946’da parlarken tekrar kaydedildi. Parl aklığı bir anda muhteşem bir şekilde artıyordu ve sonra eski haline geri dönüyordu. Tıpkı rahibin söylediği gibi… Aynı olay tekrar ediyor gibiydi.
Aralıklara dikkat edin. 1217’den bu yana epey bir boşluk var. Ama 1787, 1866 ve 1946 arasında tam olmasa da neredeyse hep 80 yıl var. Hatta 1217’den sayacak olursak, yine yaklaşık 80’in bir katı çıkıyor. Demek ki yaklaşık her 80 yılda bir bu olay tekrarlıyor. Sadece kayıtlara girilmemiş. Gerçi bazı ihtimaller var ama kesin değil. Ama şuna dikkat edin. 1946’ya bir 80 daha eklersek… 2026. Fakat artı eksi bir hata payı var. Aslında 2024-2026 arasında bir yerlerde olması gerek. Ama astronomlar birazdan anlatacağım nedenlerden ötürü 2024 Eylül ayına kadar gerçekleşmesini bekliyor. Şimdi bu videoyu neden yaptığımı anlamışsınızdır 🙂
T CrB’nin Eylül ayına kadar yine gökyüzünde parlaması bekleniyor. Parlaklığı kutup yıldızının parlaklığına kadar erişecek. Onu çıplak gözle birkaç gün orada göreceğiz, parlaklığı giderek azalacak ve tekrar gözden kaybolacak. Ta ki bir 80 yıl sonra, tekrar görünene kadar. Yani bu hayatımız boyunca yalnızca bir kere görebileceğimiz türden bir doğa olayı. Üstelik böylesine parlak başka bir alternatifi de yok, sadece T CrB var.
T CrB aslında bir çift yıldız sistemi. Biz baktığımızda onu tek bir yıldız, bir nokta gibi görüyoruz. Yani nerdeyse bütün yıldızları öyle görüyoruz 🙂 Fakat evrende yıldızlar, tekli halde bulunduklarından çok, çiftli halde bulunuyorlar. Bu da enteresan bir bilgi çünkü Güneş’imiz tekli olduğu için sanki çoğu öyle olmalıymış gibi düşünüyoruz 🙂 Fakat bu çiftli sistemler oluşurken genelde biri diğerinden daha kütleli oluyor. Yıldızların evrimi belirleyen şey de en temelde kütleleridir. Ne kadar çok kütleli olursa, o kadar hızlı evrimleşir ve yok olur. Örneğin T CrB çifti, bir beyaz cüce ve kırmızı devden oluşuyor. Beyaz cüce, aslında bir yıldız kalıntısı. Güneş gibi yıldızlar ömürlerinin sonuna geldiğinde gezegenimsi bulutsu oluşturarak geriye bir beyaz cüce bırakıyorlar. İşte bu göze benzeyen bulutsular, gezegenimsi bulutsular. Dikkatle bakacak olursanız, merkezdeki sönük beyaz cüce de fark edilebiliyor. Beyaz cüce oluşmuş ama bu sırada diğer yıldız henüz ömrünü doldurmamış. Şişip büyümüş, epeyce soğuk bir kırmızı dev. Beyaz cüce oldukça sıkışık bir cisimken, kırmızı dev bir araya gelmiş her an dağılacak bir gaz öbeği gibi. O yüzden bu şişmenin ve birbirine yakın olmanın bir bedeli var.
Böyle çiftler birbirlerinin kaderlerini de etkiliyorlar. Bu ikisi birbirine yakın olduğundan, beyaz cücenin kütle çekimi, kırmızı devi dağıtarak yutmaya başlıyor. Madde kırmızı devden beyaz cüceye doğru yavaş yavaş akıyor. Fakat beyaz cüceler öyle sınırsız madde alabilecek durumda değiller. Onları dengede tutan fizik, yalnızca belirli bir miktarda kütleyi kaldırabiliyor.
Bu senaryonun iki önemli sonucu var. İşte o meşhur, evrenin en aydınlık olaylarından süpernova patlamaları bunlardan biri. Daha doğrusu, süpernova patlamalarının bir tipi, bu şekilde oluşuyor. Beyaz cüce yaklaşık 1.4 Güneş kütlesine ulaşınca bir anda aşırı basınca dayanamayıp patlıyor. Bunlar Tip 1a süpernovalar ve evreni anlamamızda çok kritik bir öneme sahipler. Çünkü Tip 1a süpernovalar, hep aynı kütledeki beyaz cücelerin, aynı şekilde patlamasıyla oluşuyor. Bu yüzden de çok standart bir parlaklık yayıyorlar. Evrenin neresinde olursa olsun, benzer parlaklık vermeleri, onların uzaklığını hassas bir şekilde ölçebilmemizi sağlıyor. Çünkü eğer ben bu fenerin 1 metre ötedeki parlaklığını biliyorsam, 10 metre ötede, 100 metre ötede ne kadar parlak olacağını da bilebilirim. Herhangi bir yerde bu feneri görürsem, parlaklığını ölçerek de ona olan uzaklığı hesaplayabilirim. İşte bu yüzden Tip 1a süpernovalar, evrenin standart mumları olarak da biliniyorlar. Onlar sayesinde evrenin nasıl genişlediğini anlayabiliyoruz. Onlar sayesinde karanlık enerjiyi keşfettik. Fakat bir problem var.
Daha önce de sık sık anlattığım, evrenin ilk dönemlerinden kalan bir ışıma vardı. Belki izleyenleriniz hatırlayacaktır. Kozmik mikrodalga arkaplan ışıması, yani CMBR. Buna Big Bang’den arta kalan ışıma da diyebiliriz. Bu da çok önemli çünkü bu ışımayı gözleyerek, evrenin özelliklerini anlayabiliyoruz. Yaşını, ne kadar karanlık maddeye sahip olması gerektiğini, karanlık enerji miktarını, geometrisini… Akla gelecek her şey. Fakat problem şu ki, CMBR ölçümleri ile Tip 1a süpernova ölçümleri örtüşmüyor. Aradaki fark giderek açıldı ve biz hangisinin doğru olduğunu, kimin nerede nasıl bir hata yaptığını bilmiyoruz. Buna bir isim bile verildi: Kozmoloji krizi.
T CrB aslında Tip 1a süpernova değil. O sadece bir ‘nova’ patlaması. Bu sayede sürekli tekrarlıyor çünkü patlama merkezdeki beyaz cüceyi yok etmiyor. Ama o da bir o kadar önemli. Çünkü T CrB tuhaf bir nova. Onun gibi tekrarlayan on tane daha nova var. İçlerinde bize göre en parlak görüneni bu ama sıradışılığı buradan gelmiyor. Çoğu nova öylece sönük kalıp birden parlıyor. Fakat T CrB patlamadan yaklaşık 10 sene önce ve patladıktan 10 sene kadar sonra, yüksek hal adı verilen bir duruma geçiyor. Bu evrede sıcak, mavi ve şiddetli ışık yayıyor. T CrB’nin neden böyle bir yüksek hale geçtiği hakkında astrofizikçilerin en ufak bir fikri yok.
İkinci neden, aslında nasıl olup da önceden bundan haberdar olabildiğimizi de açıklıyor. T CrB’nin tam patlama öncesi, parlaklığında önemli bir düşüş oluyor. Bu düşüş patlamadan yaklaşık bir sene önce başlıyor. Ve tahmin ettiğiniz gibi bu düşüş geçen sene yaşandı. Yani çok yakında patlayacağını buradan biliyoruz. Ama ne oluyor da parlaklık düşüyor, bilmiyoruz. Belki de önceden bir miktar gazı etrafına saçıyor ve bu gaz da ışığını kestiği için parlaklığında bir düşüşe neden oluyor. Fakat kimse emin değil.
Üçüncü neden ise daha da enteresan. Bu nova tek bir patlama gerçekleştirmiyor. Büyük ana bir patlamanın ardından birkaç ay sonra, ikinci ama daha sönük bir patlama daha oluyor. Bu da tamamen ayrı bir gizem, çünkü normalde böyle bir şey olmaması gerek. Bu yüzden bazı çalışmalar bunun aslında optik bir illüzyon olabileceğini söylüyor.
Özetle T CrB birçok gizemi barındırıyor. Kendisinin en son 1946’da gözlendiğini düşünecek olursak, bu seferki gözlem ayrı önemli olacak. Çünkü artık gözlem araçlarımız çok gelişti. Bu patlama olduğu anda teleskoplar oraya dönecek ve her türlü ölçümü yapacağız. Muhtemelen bu gizemlere de açıklama getirilecek. Belki de oradan öğrendiklerimiz, bize beyaz cüceler, novalar hakkında hiç ummadığımız bilgiler verecek. Belki de, uzun süredir sürmekte olan kozmoloji krizine dair, hiç ummadığımız bir yerden bir çözüm fikri üretebileceğiz… Hepsi, etrafımızda böyle şanslı bir nova yapan yıldız çifti olması sayesinde.
Ha bu arada, en başta Alpha Orionis’ten yani Betelgeuse’dan bahsetmiştim. Hatırladınız mı? Kendisi bir kırmızı süperdev. Parlaklığı sürekli tuhaf değişimler gösteriyor, hatta ara ara da gündeme geliyor. Ben 4 yıl önce ayrıntılı bir video yapmıştım ve ne zaman patlayacak sorusunun cevabını ayrıntılı olarak vermiştim. Çünkü o da ömrünün sonunda ve her an patlaması bekleniyor. Üstelik bu bir süpernova olacak. Ama T CrB novasında olduğu gibi gibi Eylül’e kadar gerçekleşecek diyemiyoruz. Bugün de patlayabilir, 10 sene sonra da… 100 sene sonra da… 1000 sene sonra da… 🙂 Ama patlarsa, gökyüzünde Ay gibi parlak olacak.
O yüzden T CrB novası için gökyüzüne bakın. Şimdi orası karanlık olabilir. Ama yarın aydınlık olacak. Çünkü bu sadece bir yıldız, bir nova patlaması değil. Aynı zamanda evrene açılan kapı… Aralandığında, aradan bolca ışık sızdıran bir kapı!