Kategoriler
Sinema

Game of Thrones’daki Starbucks Bardağı

“Game of Thrones – Taht Oyunları” pek çok kişiye göre 2011 yılından bu yana yapılan en iyi dizi. Bu konudaki fikrimi söyleyemeyeceğim çünkü dizinin ilk 2 sezonunu izledikten sonra uzunca bir ara verdim. Baktım sezonlar arasında yeni bölümleri beklerken eski bölümleri unutuyorum o zaman hepsi bitsin ondan sonra izlerim diye düşündüm. Dolayısıyla bugünkü video diziyi izleyenlerin de izlemeyenlerin de ilgisini çekecektir. İzleyenler için sürpriz bozan ipuçları olmayacak. İzlemeyenler için dizinin son bölümünde sürpriz bir şekilde ortaya çıkan bir bardak yer alacak. Bakın bir bardak bize neleri anlatacak.

Dikkatinizi hemen çekmemiş olabilir. O yüzden şu planda biraz kalalım. Beynimiz bu tür görüntüleri incelerken her saniyeyi, her saniyedeki her kareyi analiz eder. Bu tür sinematografik yapımlarda saniyede 24 fotoğraf görürüz. Gördüğümüz hemen her şeyi veriler şeklinde depolarız. Sonra depoladığımız bu verileri işleriz ve bunlardan anlamlı bilgiler üretmeye çalışırız.

Bu çerçevenin tasarımında hikayeyi bize anlatan kişi dikkatimizi öndeki diyaloğa çekmeye çalışıyor. Sahnenin en başındaki planda da bunu yapmıştı. Beynimiz bu fotoğraftaki tüm verileri aldı ama sadece hikayeyle ilgili kısımları kullanıp gerisini çöp sepetine attı. Evet, beynimizin de bir çöp sepeti var. Bilinçaltı diyoruz buna. Tamamen silinene kadar anlamlandırılamayan o veriler bir süre bilinçaltımızda kalıyor. Bazen rüyalarımızda beliriyor. Bazen davranışlarımızı etkiliyor. Bazen de tıpkı bu karede olduğu gibi bizi rahatsız ediyor. Çünkü böyle bir karede plastik kapaklı karton bir kutu olmaması gerekir. Değil mi?

Neden olmaması gerekir? Her ne kadar Game of Thrones epik fantezi türünde bir dizi olsa yani tarihi bir dizi olmasa da kendi yarattığı bu hayali evrenin tutarlı olmasını bekliyoruz. Aydınlatmanın mumlarla yapıldığı bir dünyanın içinde bizim modern dünyamıza ait en ufak bir iz bile gördüğümüzde affetmiyoruz. Çünkü topladığımız verilerde bir çelişki ortaya çıkıyor. Eğer bu örnekte olduğu gibi zaman dilimi, dönemle ilgili böyle bir çelişki ortaya çıkarsa buna “Anakronizm” deniliyor.

Anakronizm, herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi ile kronolojik açıdan uyumsuz olması anlamına geliyor. Bazen bu uyumsuzluğu anlamak o kadar kolay değil. Mesela şu tabloya bir bakalım. Barok döneme ait bu tabloyu bir müzede görsek “ne kadar güzel” deriz değil mi? Bazılarımız daha da ileri giderek övgüler dizmeye başlar. Tablo estetik açıdan bu övgüleri hak edebilir. Ancak Yunan mitolojisindeki müzisyen Orpheus’a 16. Yüzyılda icat edilen bir kemanı çaldırmanın Game of Thrones sahnesine Starbucks bardağı koymaktan pek de farkı yok.

Bu Starbucks bardağı konusu da çok köpürdü. Dizinin yayınından sonraki ilk 48 saat içerisinde sosyal medyada en az 193000 ve radyo/televizyon gibi geleneksel mecralarda 10627 kez Starbucks’tan bahsedildiği raporlandı. Bunun marka için 2.3 milyar dolarlık bir reklam değeri olduğu ortaya çıktı.

Topladığı her veriyi anlamlandırmaya çalışan beynimiz bu konuyu da değerlendirdi. Belli düşünce biçimlerine eğilimli olan bazı kişiler az önce bahsettiğim analizleri duyunca hemen konuyu gizli reklama bağladı. Onlara göre Starbucks GOT ile anlaşarak bu bardağı oraya kasıtlı olarak yerleştirmişti. Bu bir hata olamazdı. Tipik bir komplo teorisinin doğuşuna tanık olduk. Çünkü bu tür teorilerde gerçeği sorgulamaya çalışmazsın. Önceliği kendi inanmak istediğin şeye verir, sonra da bunu destekleyecek kanıtlar ararsın. Beynimiz bu tür kanıt gibi gözüken şeyleri bulma konusunda da çok beceriklidir. Hemen her şeyi birbirine bağlayabilir. Bir kez bağladı mı artık 40 dereden su getirsen o bağı çözemezsin.

Bu gizli bir Starbucks reklamı değil arkadaşlar. 25. Karede bilinçaltımıza süpüreceğimiz bilgi kırıntıları da bırakmadılar. Çünkü bu bir Starbucks bardağı değil. Yerel bir dükkandan alınmış bitkisel çay bardağı. İşte tam bu noktada ortaya markalama gücü çıkıyor. Starbucks markası o kadar güçlü ve tutarlı bir şekilde tasarlanmış ki bazı ülkelerde neredeyse kahveyle eş anlamlı olarak kullanılıyor. Buna bağlı tüm görseller de beynimizde markayla ilişkilendiriliyor. Plastik kapaklı karton bardaklar da buna dahil.

Ama nasıl olur? 2 yıldır çekimleri ve prodüksiyonu devam eden dünyanın bu en pahalı dizisinde nasıl olur da böyle basit bir hata yapılabilir? Bize bu soruları sordurtan da GOT markasının gücü. Bu arada ne GOT ne de Starbucks markaları bu videonun sponsoru değil, olsalardı söylerdim. 2011’den beri dizi dünyasında öyle bir adından söz ettirdi ki, üstüne toz konduramıyoruz. Bu kadar güçlü bir kadro nasıl böyle bir hata yapar?

Bal gibi de yapar. Jurassic Park filmindeki şu el ne yapıyor?  Dinozoru mu sakinleştirmeye çalışıyor? Karayip Korsanları’nda gemideki bu kovboy şapkalı adam kim? Korsanlar gemiye bir de turist almışlar herhalde. Bunlar bildiğin unutmalar. Klasik film hataları. Aynı filmde anakronik hatalar da vardı. Mesela korsanlar döneminde Singapur diye bir yer yoktu. 1819’da kuruldu. Hurt Locker filmindeki bu çatışma 2004’de geçiyor. Kamerayla çekim yapan kişinin videoyu YouTube’a yükleyebilmesi için önce 2005 yılında YouTube’u icat etmesi gerekecek. Bunların hepsi yüz milyonlarca dolarlık dev prodüksiyonlar. Hadi bunlar küçük hatalar, filmin kalitesini o kadar da etkilemiyor diyelim. Braveheart (CesurYürek) filminde yapılan anakronik hataya ne demeli? Film boyunca askerlerin üzerine giydiği ve neredeyse filmle özdeşleşen bu kıyafetlere Kilt deniyor ve kiltler bu tarihi filmin geçtiği dönemden neredeyse 200 yıl sonra kullanılmaya başlandı.

Ondan sonra bizim tarihi filmlerde neden Malkoçoğlu’nun kolunda saat vardı, surların üstünden uçak geçiyordu diye soruyoruz. O zamanlar After Effects mi vardı da temizleyeceklerdi o sahneleri? Bak GOT’da ne imkanlar var ama yine de gözden kaçırabiliyorlar bu tür ayrıntıları.

Yanlış anlaşılmasın ne bizdeki tarihi filmlere mazeret bulmaya ne de GOT’a çamur atmaya çalışıyorum. Konuyu başından beri beynimizin çalışma şekline ve algılarımıza bağlıyorum. Hiçbir diziyi, filmi, oyuncuyu, kişiyi, hiçbir şeyi gözünüzde büyütmeyin. O büyüttüğünüz şeyler bir noktadan sonra o kadar büyüyor ki bir gezegen, bir yıldız gibi kütleçekimine sahip oluyor. Sizi ve başkalarını yörüngesine oturtup etrafında döndürmeye başlıyor.

Sanat eserleri de aynı şekilde bir noktadan sonra kendi gücünün ötesinde bir çekim gücüne kavuşuyor. GOT dizisini bir sanat eseri olarak kabul etmeyebilirsiniz. Peki bu da mı sanat değil? Son akşam yemeği adlı bu tablo Leonardo DaVinci’nin başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Estetik açıdan hiç kuşku yok. Bir başyapıttır. Ama bu tabloyla GOT’un sahnesi arasında müthiş bir benzerlik var. İkisi de bir akşam yemeğinde sofranın etrafına toplanan insanları bize gösteriyor ve ikisinde de sofranın üstünde anakronik bir hata yapılmış. Evet, bu tablodaki hata portakallar. Portakal Avrupa’ya Hindistan’dan 15. yüzyılda Portekizli tacirler tarafından getirilmişti ve tablonun konusunun geçtiği çağda ve yerde henüz bilinmiyordu. Yani bu tabloya bir portakal koymak en az Starbucks bardağı koymak kadar büyük bir hata.

Koskoca Leonardo. Nefret mi edelim şimdi bu sanatçıdan? Durun. O kadar acele etmeyin. Şu hayattaki en büyük prensiplerimden biridir: kimseye hayran olma, kimseden nefret etme. Bu ikisi arasında maalesef bir ilişki var. Hayranlığı abarttığımızda başka şeylere nefret duymaya başlayabiliyoruz. Etrafında döndüğümüz o yıldız gözümüzü kamaştırıyor. Üstelik başka şeyleri gözünde büyütmek kendini küçültmek, güçsüz, zayıf hissetmek gibi sonuçlar yaratabiliyor. Oysa uzayda senin de bir kütlen var. Ne sen sandığın kadar küçüksün ne de o devler göründükleri kadar sağlam ve güçlüler.

“Game of Thrones’daki Starbucks Bardağı” için 15 yanıt

Barış Bey sizden bir isteğim olacak, Telefonda veya herhangi bir cihazda silinen fotoğraf,video vb dosyaların nereye gittiğine dair bir video hazırlayabilir misiniz ?

Video basliklariniz ingilizce ama altyazi sadece ispanyolca ve turkce var, arkadaslarima onermek istiyorum videonuzu ama ingilizce altyazi var mi yok mu anlayamiyorum. Bir videonuzun altyazisi da ingilizce nbasladi ve turkce devam etti.

Abi videonun sonundaki parçayı yarım saat aradım ama bulamadım, ismini söyleyebilir misin?

Barış Abi benim çevremdeki insanlar, insan ırkının aya gittiğine ve gideceğine inanmıyor? Bunun için bir video yapabilir misin? Kabul etmessen de olsun. Canın sağolsun

Barış Bey Merhaba,
Videonuz’da ( https://youtu.be/cl8JNLBaJvw?t=683 ) belirttiğiniz “Son akşam yemeği” tablosunda döneme ait olmayan ayrıntılara dair bir kaynak var mı? Çok az ayrıntı bulabildim. Bu ayrıtılar nelerdir öğrenmek isterim, yazınızda inceledim fakat bulamadım. Rica etsem bu konu hakkında yardımcı olabilir misiniz?

Ben her şeyi gözümde büyütürüm hocam dünya tek bir elden yönetiliyor adına güçlüler diyelim zenginler diyelim amerika diyelim ya da israil diyelim ki bana göre amerika israil güçlü inancım ya da her neyse ve uzatmıycam örneğin siz Barış ÖZCAN olarak belli bir raddeye kadar zengin olabilir topluluk oluşturabilir insanlara seslenebilirsiniz eğer onlar istemezse çok ciddiyim onlar istemezse tek bir video dahi yayınlayamazsınız ve şunu da ilave ediyim öyle nasaya falanda herkesi sokmaz onlar 😉 saygılarımla.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir