Kategoriler
Teknoloji Uzay

İnsanlık Ay’a dönüyor. Bu kez kalıcı olarak!

Artemis 1 Canlı Yayın Linki: https://youtu.be/zPoG0THRUW0

Ay’a ilk ayak basan kişinin kim olduğunu bilmeyen yoktur herhalde… Peki Ay’daki son kişinin kim olduğunu biliyor musunuz?

Eugene Cernan. Apollo 17 göreviyle 1972’de Ay’a gönderilen 3 astronottan biri. 6 ayrı insanlı Ay’a iniş görevinde orada yürüyen toplam 12 insandan sonuncusu. Ay’daki son adam. 

Oradan ayrılmadan hemen önce rover’ı kullanarak az sonra Ay’dan yörüngedeki uzay aracına fırlatılacak kapsülün 190 metre uzağına park etti. Yüzeyden yapılacak son TV yayınının hazırlıkları için anteni ve kamerayı ayarlarken şunları söyledi:

“Ay’ın yüzeyinden insanlığın son adımını atıp, bir süreliğine eve dönerken ki bu sürenin çok uzun olmayacağına inanıyorum tarihin kaydedeceğini düşündüğüm şu sözleri söylemek istiyorum. Amerika’nın bugünkü mücadelesi, insanlığın yarınının kaderini şekillendirdi. Ve Ay’ı Taurus-Littrow bölgesinden terk ederken, geldiğimiz gibi ayrılıyoruz ve Tanrı’nın izniyle geri döneceğiz: tüm insanlık için barış ve umutla…”

Son 2 kişi işte bu şekilde Ay’dan ayrılıp önce yörüngedeki uzay aracında onları bekleyen arkadaşıyla buluştu, sonra da Dünya’ya döndü. 

Aradan tam 50 yıl geçti. 2022’de insanlık bir kez daha Ay’a ayak basmak üzere hazır. Üstelik bu kez orada kalıcı üsler kurmak üzere! Üstelik ARTEMIS adı verilen bu yeni uzay programının ilk önemli adımı yarın -29 Ağustos 2022- Pazartesi günü atılacak. ARTEMIS 1 göreviyle dünyanın şu anda aktif olan en güçlü roketleri ateşlenecek ve insansız bir kapsül Ay’a gönderilip geri getirilecek. 

Bu çok önemli tarihi fırlatmayı ben de canlı olarak yayınlayacağım ve orada çok daha teknik ayrıntılara da gireceğim o yüzden merak edenler aşağıda verdiğim canlı yayın bağlantısını kullanarak o yayını da takip edebilirler. Bu videoda hem bu fırlatmanın önemini ve hem de ARTEMIS programının özelliklerini anlatmak istiyorum. 

Tıpkı APOLLO programı gibi ARTEMIS programının da amacı Ay’a insanlı iniş yapmak. Yunan mitolojisinde Artemis, Apollo’nun kız kardeşi. Zaten bu uzay görevinde NASA Ay’a ayak basacak ilk kadın astronotu göndermeyi planlıyor. Normalde bunun için 2024 yılını hedefliyorlardı, ancak programda meydana gelen aksaklıklar nedeniyle yeni hedef 2025. Artemis 3 göreviyle hem Ay’a ilk kez bir kadının hem de beyaz olmayan bir insanın gönderilmesi planlanıyor. 

Bunun için de iki öncül provaya ihtiyaç var: Artemis 1 ve 2 görevleri tam da bu yüzden tasarlandı. Yarın fırlatılacak Artemis 1 insansız olacak ama tüm özellikleriyle sanki insan taşıyormuş gibi bir tatbikat yapılacak. 

Artemis ekipleri, görevleri sırasında, dört kişilik bir ekibi uzayda 21 güne kadar canlı ve sağlıklı tutmak için tasarlanmış bir kapsül olan Orion’da yaşayacak. Her bir Orion kapsülü, Avrupa Uzay Ajansı tarafından sağlanan ve güneş panelleri, yaşam destek sistemleri, yakıt tankları ve Ay yörüngesine girmek için gereken ana motoru taşıyacak olan bir Avrupa Hizmet Modülü ile uçacak.

Gördüğünüz gibi Apollo görevlerinden en önemli farkı NASA’nın sadece ABD’li üreticilerle değil uluslararası bir iş birliği yaparak farklı uluslardan uzay ajanslarıyla da çalışması. Özellikle Uluslararası Uzay İstasyonu’nda kazanılan “birlikte çalışma yetenekleri” bu görevi ilk Ay görevinden farklılaştırıyor.  

Astronotları taşıyacak olan Orion’un Ay’a yolculuğuna başlayabilmesi için çok güçlü bir rokete ihtiyaç var. Bunun için SLS yani Uzay Fırlatma Sistemi  geliştirildi. Bu roket sıvı hidrojen ve sıvı oksijen karışımı yakan üç aşamalı bir sistem olarak hazırlanmış. İlk aşaması aslında uzay mekiği programı için geliştirilmiş olan dört tane RS-25 roket motoru kullanıyor. 

Her SLS roketi ayrıca, bu ilk ana kademenin her iki tarafına bağlı iki büyük katı yakıtlı booster (güçlendirici) kullanıyor. Tüm bunlar birlikte, fırlatma sırasında 8,8 milyon poundluk bir itiş gücü üretecek. Bu da Apollo programının Saturn V’inden %15 daha fazla demek. 

Yaklaşık 100 metre yükseklikteki bu roket yarın başarıyla fırlatılabilirse şu ana kadar “yeryüzünden ayrılan en güçlü roket” olma ünvanına kavuşacak. Ancak bu ünvanı muhtemelen çok kısa bir süre koruyabilecek. Çünkü SpaceX’in geliştirdiği ve test aşamalarını benim de yıllardır canlı yayınlarla aktardığım Starship bu yılın sonlarına doğru ilk yörünge fırlatmasını gerçekleştirince bundan 20 metre daha yüksek ve neredeyse iki katı gücünde bir itişe sahip olacağından dünyanın en büyük ve en gelişmiş roketi haline gelecek. 

Yani bu yıl çok büyük ve çok güçlü roket fırlatmalarına tanık olacağız. 

Tekrar yarın başlayacak olan Artemis 1 görevine dönelim. SLS ile yörüngeye taşındıktan sonra Orion, Ay yolculuğuna başlayacak. Ancak oraya iniş yapma kapasitesine sahip değil. Bir yörünge destek aracı olarak tasarlanmış. Artemis 3 görevinde Ay yörüngesine oturduktan sonra astronotlar oraya önceden gönderilmiş olan SpaceX’in Starship uzay aracına geçecekler. Ay’a iniş ve kalkışları bu Starship uzay aracıyla sağlanacak.

Dolayısıyla bu programın uluslararası olmasının dışında yarı yarıya sivil olması da yine Apollo görevinden önemli bir farklılık. NASA sadece başka ulusların uzay ajanslarıyla değil, ticari şirketlerle de iş birliği yapıyor bu projede. 

Eminim benim gibi sizin de aklınıza şöyle bir soru gelmiştir. Bu astronotları SpaceX’in uzay aracı Starship Ay’ın yörüngesinden yüzeyine indirecekse neden oraya kadar başka bir araçla gidiyorlar? Starship, astronotları buradan doğrudan alıp götürse daha mantıklı değil mi? Tabiki daha mantıklı. Ama işler biraz karmaşık. Sadece mühendislik bakımından değil politik açıdan da… Onu belki başka bir videoda anlatırım. 

Artemis 1, 42 günlük bir görev. 29 Ağustos’taki fırlatmadan 2 saat sonra Orion kendisini taşıyan ICPS aracından ayrılacak. ICPS daha sonra Ay ve uzay çalışmalarında kullanılacak olan 10 küçük CubeSat uydusunu uzaya bırakacak. Ondan ayrılan Orion ise Ay’a doğru giderken mühendisler uzay aracının sistemlerini test edecekler. Yaklaşık 1 hafta sonra Ay’a vardığında onun yüzeyinin 97 kilometre üzerinden uçacak. Daha sonra Orion’u bir retrograd yörüngeye itmek için Ay’ın yerçekimi kuvveti kullanılacak ve onun 64.000 kilometre ötesine kadar gidecek. O sırada Dünyadan 450.000 km uzaklığa erişmiş olacak. On yıllardır bundan çok daha uzaklara gönderilen uzay araçları oldu ama ilk kez içinde insanları taşıyacak şekilde tasarlanmış bir uzay aracı Dünya’dan bu kadar uzak bir noktaya gitmiş olacak. 

Dünya’ya dönüş yolculuğu için Orion, ikinci bir yakın uçuş yaparken Ay’dan bir yerçekimi yardımı daha alacak. Tam olarak doğru bir zamanda motorlarını ateşleyecek ve kendisini yeniden yörüngeye oturtacak. 

Görev, Orion’un güvenli bir şekilde Dünya’ya dönme yeteneğinin test edilmesiyle sona erecek. Belki de en kritik konu bu. 

10 Ekim’de Dünya atmosferine saatte 40.000 km hızla yaklaşacak. Uluslararası Uzay İstasyonu bile 27.000 km hızla dönüyor. Dünya’nın atmosferi, aracın kalkanında 2,800 santigrat derecelik bir sıcaklık üretecek ve bu şekilde ısı kalkanının performansını test edecekler.

Uzay aracı, uçuşun bu aşırı ısınma evresini geçtikten sonra, paraşütlerini koruyan ön bölme kapağı fırlatılacak. Ve paraşütler yardımıyla San Diego kıyılarındaki kurtarma gemisinin yakınlarında iniş yapacak.

Plan bu. Ancak her zaman olduğu gibi tarihler ve sürelerde son dakika gelişmeleri olabilir. 29 Ağustos’ta yapılamazsa 2 veya 5 Eylül tarihleri yedek olarak belirlenmiş durumda. Eğer bir değişiklik olursa ben de sosyal medya hesaplarımdan bunları duyuracağım. 

İnsanlı ama sadece Ay yörüngeli ikinci Artemis görevi Mayıs 2024’te planlanıyor. Bu arada ben bu planları incelediğimde bir yandan Apollo göreviyle olan farklılıkları bir yandan da benzerlikleri görüyorum. Örneğin Artemis 2, Apollo 8 görevine benziyor. Tabi o zamanlar bu ikinci aşamaya geçebilmek için çok daha büyük bütçelerle 7 yıl boyunca çalışmışlar ve 8 deneme yapmışlardı. Şimdi bu süre 1,5 yıla inecek ve ikinci denemede insanları indirmeden yörüngeye gönderecekler. Hemen 1 yıl sonrasında da 2025’te Ay’ın güney kutbuna şu anda adını kesin olarak bilmediğimiz bir kadın astronot ilk adımını atacak. Yanındaki diğer astronotla birlikte Ay yüzeyinde tam 6,5 gün kalacaklar. 

Neden 6,5? Açıklayayım.

Ay’ın ekvatorunun yakınına inen Apollo misyonlarının aksine, Artemis III, Ay’ın güney kutbunun yakınına inecek. NASA, geçenlerde 13 olası iniş bölgesini de açıkladı. Her biri kabaca 15 km genişliğinde bir kare ve bu karelerin her biri de en az 10 olası iniş alanı içeriyor.

NASA, daha önce keşfedilmemiş çeşitli jeolojik özellikler içerdiği için bu yerleri düşünüyor. Her bölge güvenli bir iniş için düz bir araziye sahip ve daha da önemlisi öyle bir konumda ki her seferinde 6,5 gün kesintisiz güneş ışığı alıyor bu bölgeler. Dolayısıyla havanın güneşli olduğu o günler boyunca astronotların görev yapması planlanıyor.

Hedef iniş bölgelerinin yakınlarında da sürekli olarak gölgede kalan alanlar var. İşte oralarda bulunan regolitler yani ay kayası ve tozu, suyun kimyasal parmak izlerini taşıyor. Ay regolitinden su buzu toplayabilirlerse, orada Antarktika’daki araştırma istasyonlarına benzer bir üs kurulabilir. 

Ancak bu tozun içindeki suyun ne kadar olduğu, çıkarılmasının kolay olup olmadığı henüz bilinmiyor. O bölgedeki suyun kullanılabilir olup olmadığını öğrenmek için NASA, buz birikintileri hakkında daha fazla veri toplamak üzere 2024’e kadar Ay’ın güney kutbunu keşfedecek VIPER adlı robotik bir gezici -bir rover- göndermeyi planlıyor. İşte Artemis III astronotlarının en önemli görevlerinden biri de indikten sonra bu robotun başlattığı incelemeyi devam ettirmek olacak.

Neredeyse çeyrek asırdır kesintisiz olarak uzayda birileri görev yapıyor. Hatta bazı dönemlerde 13 kişi aynı anda uzayda bulundu. Şimdi sırada Ay var. İlk hedef orada kalıcı üsler kurmak. Üsler diyorum çünkü bu hedef sadece ABD’nin değil aynı zamanda Çin’in de hedefi. Ancak çok pahalı hedefler bunlar.

NASA’nın Denetleme Ofisi’nin verilerine göre, Artemis ile ilgili programların 2025’e kadar olan maliyeti tahmini olarak 93 milyar dolara yaklaşacak ve bu videoda sözünü ettiğim ilk üç Artemis fırlatmasının her biri 4,1 milyar dolara mal olacak. Karşılaştırma için SpaceX2in Falcon fırlatmaları yaklaşık 50 milyon dolar. Bunun 80 katından daha fazlaya mal olacak Ay fırlatmaları. NASA’nın yıllık bütçesinin yarısından biraz daha azı insanlı uzay uçuşlarına ayrılmış durumda. NASA’nın toplam bütçesinin şu anda federal düzeydeki opsiyonel harcamaların yüzde 0,4’üne tekabül ettiğine de hatırlatayım.

Çok büyük bütçeler olmasına ve doğal olarak ABD kamuoyunda çok tartışma yaratmasına rağmen bu açıdan da Apollo programıyla kıyaslandığında maliyetlerin 5 – 6 kat düşürüldüğünü söyleyebiliriz. Apollo programı 2020 enflasyonuna uyarlandığında 482 milyar dolarmış. Bugünün parasıyla yarım trilyon dolardan fazla olduğunu söyleyebiliriz.

5 – 6 kat daha ucuza mal edilmesine rağmen NASA yetkilileri yine de diğer ülkeleri de bu çabaya katılmaya davet etti. Kanada ve Japonya, “Gateway” olarak bilinen bir uzay istasyonunun yapımına katkı sağlayacaklarını açıkladılar. Tıpkı ISS gibi bir uzay istasyonu olacak Gateway’in prototipini NASA’ya yaptığım ziyarette ben de görmüş ve videomda sizinle paylaşmıştım. Dünya’nın değil Ay’ın yörüngesinde kalıcı olarak inşa edilecek bu istasyon. NASA ayrıca 21 ülke ile uzayda barışçıl iş birliği ilkelerini belirleyen “Artemis Accords” adında bir dizi bağlayıcı olmayan anlaşma da yapmış. Buna imza atan ülkelere baktığımda gözüm Türkiye’yi de aradı ancak aralarında Suudi Arabistan, BAE, Romanya ve Bahreyn gibi ülkelerin bile bulunduğu bu prensip anlaşmasında maalesef biz yokuz. Geçen yüzyılda Antarktika ve Uluslararası Uzay İstasyonu gibi stratejik ve bilimsel projeleri kaçırmış bir ülke olarak bu yüzyılda artık bir uzay ajansı da kurmuş olan Türkiye’nin en azından bu tür anlaşmalarla uzayla ilgili know-how ve tecrübe kazanabileceği her fırsatı yakından takip ederek değerlendirmesinin ulusal menfaatlerimiz açısından çok önemli olduğuna inanıyorum. Örneğin NASA daha şimdiden Kanada’nın bu programa yaptığı katkılar karşılığında Kanadalı bir astronotun Artemis II’de uçacağını duyurdu.

Peki neden 50 yıl aradan sonra insanları tekrar Ay’a gönderiyoruz?

Öncelikle uzay programlarının on yıllar süren hazırlık aşamaları ve neredeyse bazı ülkelerin toplam geliri kadar bütçeleri olduğu düşünüldüğünde aslında bu ara uzay tarihi açısında küçücük bir nefeslenme olarak görünecek ileride. 

Gerek ABD ve gerekse diğer ülkelerin uzay ajansları, gezegensel keşifler için bilimsel olarak zengin ve nispeten yakın bir hedef olarak görüyorlar Ay’ı. Apollo misyonlarından dönen örneklerin ortaya koyduğu bir şey var: oradaki topraklar ve çarpma kraterleri, güneş sisteminin 4,5 milyar yıllık tarihini anlatan adeta bir kütüphane görevi görüyor. Bilimsel gerekçe bu.

Yenilenmiş Ay hedefleri arasında dünyanın bu doğal uydusunu, güneş sisteminin diğer bölümlerine yapılacak görevler için bir eğitim alanı olarak konumlandırmak da var. Ay ve Mars birçok yönden farklı olsa da, Ay’da öğrenilecek dersler mesela barınaklar inşa etmek, derin uzayda insanlı yolculuk yapmak ve buz birikintilerinden su çıkarmak gibi tecrübeler Mars’ın insanlı keşfi için çok önemli ara çalışmalar. Yani bir başka gerekçe de eğitim ve tecrübe.

İnsanlı uzay uçuşunun savunucuları ayrıca Artemis ve Uluslararası Uzay İstasyonu gibi büyük teknolojik çabaların, ülkelerin barışçıl yollarla birlikte çalışması için bir fırsat sunduğuna inanıyorlar. Ben kısmen katılıyorum bu görüşe. Çünkü geçen yüzyılda Ruslarla girdiği uzay yarışını kaybetmemek için her türlü harcamayı göze alan ABD bu sayede Ay’a insanlı inişi gerçekleştirdi. Daha sonra Rusya ile yarışmak yerine iş birliği yapıp Uluslararası Uzay İstasyonu’nda onlarla birlikte çalıştı. Çok güzel bir döngü, öyle değil mi? Ancak maalesef bu yıl başlayan Ukrayna krizinin bir sonucu olarak bu iş birliği devam etmeyecek gibi görünüyor. Yani bir döngü daha oluştu.

Ben 50 yıl aradan sonra tekrar Ay’a gidilmesinin asıl itici gücünün yeni ve farklı bir ticari savaştan kaynaklandığına inanıyorum. ISS’e kabul edilmeyen Çin, uzay yarışına en geç giren ülkelerden biri olmasına rağmen çok kısa bir sürede kendi uzay istasyonunu yaptı ve şimdi o da Ay’da kalıcı bir üs kurmayı planlıyor. Öte yandan SpaceX vb. özel uzay şirketleri Ay’a ve hatta Mars’a insanlı uçuş gerçekleştirebilecek derecede gelişmiş uzay araçlarını test etmeye başladılar bile. 

Kısaca geçen yüzyılda kendini kanıtlamak için adeta PoC şeklinde yapılan Ay görevleri artık hem bilimsel hem de ticari amaçlara yönelecek. 

Öte yandan konunun bir de Dünya’yla ilgili bir tarafı var. Artemis projesi için çok miktarda donanım ve yazılımın oluşturulması gerekiyor. Bu ihtiyaç büyük ve yüksek vasıflı bir işgücüne iş imkanı sağlayacak. Bazı akademisyenlere göre, Artemis’in bir başarı olarak kabul edilip edilemeyeceği, sağladığı teknolojik faydalara bağlı. Apollo programı için harcanan yarım trilyon dolar, sadece 12 kişinin Ay’da dolaşmasını sağlamadı.  Yüzbinlerce kişinin Dünya’da araştırma ve geliştirme yapmasına yol açtı. Kimilerine göre bugün teknoloji deyince aklımıza gelen ilk yer olan Silikon Vadisi’nin temelleri bu şekilde atıldı ve Apollo görevinde yetişen insanlar teknolojinin başka alanlarında çok büyük inovasyonlar yaptı. 

O zamanlar bu insanlara “Apollo nesli” diyorlarmış. Belki de o yüzden NASA yöneticisi Bill Nelson 3 Ağustos’ta yaptığı bir açıklamada, “zorluklar ve başarılar yoluyla öğreniyoruz” dedi. Daha da önemlisi sözlerini şöyle tamamladı: “Bu artık Artemis nesli.”

Yani mesele oraya gönderilecek 3 – 5 astronot meselesi değil. Onların orada bu kez sürekli olarak kalabilmesi için burada çalışacak koca bir nesil. Bu neslin önüne konulan hedefler, onların yeni icatlar yapmasına yola açacak. O icatlar ulusların büyük atılımlar yapmasını sağlayacak. 

Yoksa geçen yüzyıl Ay’a inilebileceği bir değil 6 kez kanıtlandı. O zamanın imkanlarıyla Ay’da yapılabilecek hemen her şey yapıldı. Hatta yapacak başka bir şey kalmayınca bu videonun başında birini gösterdiğim o son Apollo görevi 17’deki astronotlar orada koşuşturup türküler söylemeye başladı 🙂

Apollo nesli böyleymiş 🙂 Şimdi onun kız kardeşi Artemis’ten herkesin beklentisi çok büyük. Kaynağını Yunan mitolojisinden alan bu iki insanlı uzay programı iki ayrı nesle ilham verecek. Döngüler halinde devam eden tarihi gelişmelerin bu yüzyıldaki devamına tanık olacağız. Üstelik ikinci perde yarın açılıyor. 

Artemis 1 Canlı Yayın Linki: https://youtu.be/zPoG0THRUW0

“İnsanlık Ay’a dönüyor. Bu kez kalıcı olarak!” için 5 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir