Geçtiğimiz günlerde medya ve teknoloji alanında gerçekleşen en önemli gelişmelerden biri Instagram’ın yepyeni uygulaması IGTV oldu. Instagram TV. Bu gelişme neden önemli? Çünkü Instagram’a eklenen özellikler genellikle başarılı oluyor. Instagram daha önce Snapchat’ın buluşu olan 15 saniyelik kısa video hikayelerini (ç)alıp kendi uygulamasının içerisine gayet güzel oturtmayı başarmıştı. Görünen o ki bu özellik şu anda Snapchat’ten daha çok kullanılıyor. Dolayısıyla Instagram, Snapchat’in tahtını salladı diyebilir miyiz? Sallamak ne kelime, yıktı yıktı… Şimdi getirdiği yeni özelliği kime bakarak yaptı peki? Bir düşünelim. IGTV ile uzun videolar yapıp izleyebiliyoruz. Şu anda YouTube’da yaptığımız gibi. Bu durumda daha önce Snapchat’in yerine geçmeyi başaran Instagram yakında YouTube’u da yerinden eder mi?
Kısa cevap, “çok zor.” Uzun cevap, “imkansız diye bir şey yoktur.”
Instagram TV açıldıktan bir kaç saat sonra ben de deneyimlemek için kanalımı açıp ilk videomu yükledim. Başlangıçta beni en çok rahatsız eden şey videoların dikey çekilmek zorunda olması oldu. Gerçekte böyle bir zorunluluk yok, klasik geniş formatta video çekip onu da yükleyebilirsiniz. İzleyenler de öyle bir videoyla karşılaştıklarında bir zahmet telefonlarını yana çevirerek izleyebilirler. Ancak uygulamanın arabirim tasarımı sizi dikey video çekmeye ve izlemeye zorluyor. Kafa karıştırıcı bir başka nokta da Instagram’dan bağımsız bir IGTV uygulaması var. Onu indirip telefonunuza kurabiliyorsunuz. Ama aynı zamanda Instagram’ın içinden de geçiş yapabiliyorsunuz. Her halukarda karşınıza bol bol dikey videolar çıkıyor. Peki neden dikey video beni bu kadar rahatsız ediyor? Çünkü her ne kadar uygulamanın arabirimi buna göre tasarlanmış olsa da insanın algı tasarımı dikey değil. İki gözümüz var ve fark ettiyseniz bunlar üst üste değil yan yana duruyor. Dolayısıyla biz dünyayı yatay olarak algılama eğilimindeyiz. Zaten o yüzden altın oran diye bir şey var ve sinema perdesinden TV ekranlarına kadar pek çok yerde bu orana göre tasarlanmış bir pencereden içerikleri izliyoruz. IGTV bu dikdörtgeni alıyor ve yan çeviriyor. Altın oran bozulmuyor ama alışık olduğumuz estetik algılar biraz sarsılıyor.
Daha önce Instagram logosunu değiştirince de biraz sarsılmıştık hatırlarsanız. Şimdi ne oldu? Eski logo ne kadar da demode geliyor değil mi?
Dediğim gibi dikey video formatı başlangıçta beni rahatsız etti. Ama teknoloji, tasarım ve bilhassa sanat dünyasından öğrendiğim en önemli şeylerden biri bazı yeniliklerin insanı rahatsız edebileceğidir. Yaratıcılık da bu değil mi zaten? Deneysellik, risk almak, kuralları yıkmak, bunlarla uğraşırken bazen hatalar da yapmak ve tüm bu deneyimlerden bir şeyler öğrenmek. Yani bu rahatsız edici duyguyu kendi lehimize kullanabiliriz. Carl Jung’un dediği gibi: “Başkalarında bizi rahatsız eden her şey, kendimizi tanımamızı sağlar.”
İşte bu yüzden dikey videolar konusundaki tüm ön yargılarımı bir kenara bırakıp bir deneme daha yaptım. YouTube kanalımda daha önce yayınlamış olduğum bir videoyu kısaltıp dikey formata uyarladım ve IGTV kanalımdan yayınladım. Sonra da sizlerden gelen yorumları okumaya başladım. Bu ilk aşama çok önemli çünkü teknoloji sayesinde hep beraber yeni içerik formatlarını deneyebiliyoruz. Mesela bu videoya yapılan yorumlardan birinde Mücahit demiş ki “Bence çok güzel duruyor ama sanki burada yayınlanması gerekenler bunlar değil.” Bir başka takipçim Selinay da bu görüşü tamamlıyor: “İçerik gayet güzel diğerleri gibi. Bunu YouTube’da izlesem sonuna kadar izlerdim. Fakat burada 3 dakikanın üzerinde böyle içerikte bir video izlemek biraz yorucu geliyor.” Neden acaba? Bunlardan başka 1000’in üzerinde yorum geldi bu videoya. Ve ortaya genel bir görüş çıkmaya başladı. Bu tür şeyleri çok önemsiyorum. Buna “wisdom of crowds” deniyor: “kalabalıkların bilgeliği.” 2004’te yazılmış bir kitapta ortaya atılan bir görüş bu. Eğer girişimci olmak ve özellikle teknoloji alanında yenilikler imza atmak istiyorsanız “widom of crowds” ya da “crowdsourcing” gibi kavramlar üzerinde biraz kafa yormakta fayda var. Kitlelerin gücünü bir kaldıraç olarak kullanabilirsiniz. Bir ara bu konuyla da ilgili bir video yapmam lazım ama şimdi konumuza dönelim.
Sonuç olarak bu yorumlardan ve kendi deneyimlerimden yola çıkarak Instagram TV’nin YouTube’un yerine geçemeyeceğini ama onun boş bıraktığı bazı alanları doldurabileceğini söyleyebilirim. Hem nasıl geçsin ki? Youtube sadece bir video platformu değil, dünyanın en çok kullanılan ikinci arama motoru. Öte yandan Instagram açısından baktığımızda arama gibi rakibinin iddialı olduğu bir alanda onunla rekabet etmek yerine başak bir konuda farklılaşmayı ercih etmek çok akıllıca bir hareket. Yani kullanıcıları yatay değil de dikey videoya zorlamak çok stratejik. Bu sayede her şeyden önce benim de yaptığım gibi başka bir platform için önceden hazırlanmış videoların buraya yüklenmesinin önüne psikolojik bir engel koyuyor. Satır arasından diyor ki benim için özel videolar çekmelisin. Şunu unutmayın! Her platform kendine özgü ve özgün içerikler üretilmesini teşvik eder. Eğer girişimcilik niyetiniz varsa insanların ihtiyacını farklı bir şekilde karşılamaya çalışın.
Öte yandan Instagram ilk kurulduğu günden bu yana sizi mobil kullanıma zorlayan bir platform. Hatta teknoloji dünyasına “mobile first – önce mobil” kavramını soktu. İlk ortaya çıktığında sadece bir cep telefonu uygulamasıydı. İçerikler yani fotoğraflar sadece cep telefonuyla çekilip yine cep telefonundan görülebiliyordu. Onun web sitesi versiyonu çok sonraları açıldı ve hala bu web sitesinde pek çok özelliği rahat rahat kullanamıyorsunuz. Fotoğraf bile yükleyemiyorsunuz. Yani yine satır arasında diyor ki beni cep telefonundan kullan.
İşte TV özelliğinde de yapılmaya çalışılan bu stratejinin “mobile first” stratejisinin devamı. Sizi cep telefonunuzu kullanarak videolu içerik üretmeye ve bu şekilde seyretmeye zorluyor. Aslında bu kez zorlama ifadesi biraz zorlama oldu. Çünkü kullanıcı alışkanlıkları zaten bu yönde oluşmuş durumda. Daha önce bir kaç videomda sizden bana video çekip göndermenizi istemiştim. İlk istediğim zamanlarda telefonunuzu yana çevirerek çekin dememe rağmen pek çoğunuz dikey video çekip gönderdiniz. Geçen hafta yayınladığım son videoda da benzer bir çalışma yaptık. Bu kez gelen videoların %85’i dikeydi. Böylesi bir alışkanlık kazanıldıysa, böylesi bir akıntı oluştuysa buna karşı kürek çekmenin bir anlamı yok. Tam tersine akıntının gücünü kullanıp nasıl daha iyi içerikler üretilebilir sorusuna cevap aramak gerekiyor.
Gelin bu sorunun cevabını birlikte arayalım. Eğer hala takip etmediyseniz Instagram hesabımı takip edin. Böylece Instagram TV’de yapacağım yeni denemelere yorumlarınızla siz de katkıda bulunun. Bu yorumları elbette bu videonun altına da bırakabilirsiniz. Ya da bazen benim geçen hafta yaptığıma benzer “crowdsourcing” videolarıma içerik göndermek isteyebilirsiniz, bunları genellikle Instagram Story’den sadece 24 saatlik bir videoyla duyuruyorum. Ama sizden tek isteğim sadece beni takip etmeniz değil. Sizlerin de artık içerik üretmeye başlaması. Belki YouTube kanalı açmak için gerekli donanıma sahip olamayabilirsiniz ama IGTV için bu eşik çok daha düşük. Telefonunuz ve bir Instagram hesabınız -tabi bir de parlak fikirleriniz- varsa hemen bir kanal da siz oluşturabilirsiniz. Sonra da bu yeni ve dikey dünyada kaliteli, eğlenceli ve anlamlı videolar üretme konusunda hep beraber denemeler yapabiliriz. Başlangıçta bizi rahatsız bile etse bazı şeylerin zamanla değişebileceğini birlikte gözlemleyebiliriz. En azından başkalarında bizi rahatsız eden şeyleri görüp kendimizi tanımaya başlayabiliriz.
“Instagram TV yeni YouTube olabilir mi?” için 2 yanıt
Telefon üreticileri, 90 derece dönmüş bir şekilde, bir öne bir de arkaya 2 camera daha eklese,
ve aynı anda hem yatay hem dikey video çekse tüm sorun çözülür aslında 😉
Maliyetli olacaksa, mevcutları döndürseler de olur.
Barış Bey, 11.05 te başlayan parçanın ismi nedir acaba? Slmlr