Sanal gerçeklik gözlükleri bir süre önce hayatımıza girdi ve özellikle oyun severler için yepyeni bir dünyanın kapılarını araladı. Yeni geliştirilen modellerle hem küçülüp ucuzladılar hem de kablosuz olarak daha özgür hareket edebilmemizi sağladılar. Sırada gerçeklikle sanallık arasındaki bu sınırın iyice incelmesinie yol açacak artırılmış gerçeklik gözlükleri var. Aslında Google Glass’la bu akıllı gözlükler de bir süre önce gündemimize girdi ama bir türlü yaygınlaşamadı. Bu konuda hemen herkes Apple’ın geliştirdiği düşünülen gözlüğü bekliyor ve o gözlükle ilgili geçtiğimiz günlerde bazı detaylar resmi olmayan kanallardan açığa çıktı. Bu videoda hem bu detayları hem de akıllı gözlüklerin hayatımızı, hayata bakışımızı nasıl etkileyeceğini konuşacağız.
Kategori: Teknoloji
Ejderhayı kenetlemeye çalışıyorum.
Bu bir oyun değil. Simülasyon. Önümüzdeki hafta bu saatlerde gerçek astronotlar bu kontrolleri kullanarak Dragon uzay aracını Uluslararası Uzay İstasyonu’na kenetleyecek.
Bu gördüğünüz kişiler de Daft Punk grubunun üyeleri değil. Az önce kullandığım ve sizin de aşağıda adresini vereceğim linkten ulaşabileceğiniz arayüzü çalışarak tarihi bir uzay görevine hazırlık yapıyorlar.
27 Mayıs 2020’de ilk kez özel bir şirket tarafından uzaya iki insan taşınacak. Bugüne kadar 3 ülkeye ait 8 araç insanları uzaya götürdü (ABD’nin Mercury, Gemini, Apollo, Space Shuttle araçları; Rusya’nın Vostok, Voskhod, Soyuz araçları; ve Çin’in Shenzhou uzay aracı). Listeye şimdi de Dragon kapsülü ekleniyor. SpaceX uzaya insan götüren ilk özel şirket olma ünvanını kazanıyor. Bir başka deyişle astronot taksiciliği başlıyor 🙂
Bugünlerde gökyüzünde arka arkaya dizilmiş ışıklar görürseniz korkmayın. Bunlar UFO yani tanımlanamayan uçan nesneler değil. Tanımlanabiliyorlar. Peşpeşe gönderilen Starlink uyduları bunlar. Özellikle ilk fırlatıldığı günlerde ışıkları açık 60 vagonlu bir tren gibi geçtikleri için Starlink uydu treni olarak da adlandırılıyor.
Geçtiğimiz 22 Nisan Çarşamba günü 60 uydu daha gönderildi. Dolayısıyla bugünlerde görme şansımız biraz daha yüksek. Bu videoda sizlere nasıl görebileceğinizi de anlatacağım ama önce bunlar nedir, ne işe yarayacak ondan bahsedelim.
İnternet deyince genelde “bulut”lar akla gelir. Birisine e-posta göndermek için internet tabanlı “bulut bilişim hizmetleri”ni kullanırız. Ya da bir web sitemiz varsa bunu evimizdeki bilgisayarda değil de bu hizmeti veren uzak bir sunucuda barındırırız. İşte o uzaktaki sunucunun yeri bizim bulunduğumuz yer olmadığı için soyut bir kavram olan “bulut”tadır deriz. İşin ironik tarafıysa şu: bir e-posta gönderdiğimizde ya da bir web sitesine girdiğimizde diğerleriyle aramızdaki iletişim yukarılarda değil aşağılarda gerçekleşir. Şu anda izlemekte olduğunuz bu video da dahil olmak üzere 2020 yılı başı itibariyle internetteki tüm uluslararası iletişimin %99’u denizlerin altına döşenmiş 468 tane kablo hattıyla sağlanıyor. Hepsi bu! 468 tane kablo. Tabi bunların bazılarının uzunlukları sadece 131 kilometre, bazılarının uzunluklarıysa 20.000 km. Yine de o kablolardan birini kesseniz koskoca bir kıtanın interneti gidebilir.
Sizlere Omega takımının hikayesini anlatmak istiyorum. Çok da uzak olmayan bir gelecekte yaşanması muhtemel bazı olaylardan bahsedeceğim. Omega takımı yetenekli insanlardan kuruldu. Şirketin karizmatik CEO’su tarafından tek tek görüşülerek seçildi bu insanlar. Kendi alanlarının en iyisi olan araştırmacılardan, mühendislerden, yazılımcılardan oluşan idealist bir grup. Amaçları insanlığa yardım etmekti. Fakat görevleri çok tehlikeliydi. Eğer geliştirecekleri kod yanlış insanların eline geçerse çok kötü sonuçlar doğurabilirdi. Zamanında “Manhattan Projesi” için de dünyanın en zeki beyinleri böyle bir araya getirilmişti. Ama sonuçta ne oldu? Nükleer silahlar ortaya çıktı ve dünya savaşlarında neredeyse insanlık yok oluyordu. Bir kez daha böyle bir sonucun ortaya çıkmaması için bırakın diğer uluslararası şirketleri çok güçlü hükümetlerden bile gizli olarak geliştirmeleri gerekiyordu bu kodu.
Bu videonun başlığını TOGG sedan siparişimi verdim şeklinde koymak istiyordum ama henüz sipariş alınmaya başlanmadığı için sembolik olarak bunu yapmış olalım. Konumuz Türkiye’nin otomobili TOGG. Aslında konumuzun bu olacağını ben bile bilmiyordum. Normalde 2019’da izlediğim en iyi filmler konusunda konuşup ne zamandır ihmal ettiğim sanat başlığında bir içerik üretecektim. Ancak hafta içi muhtemelen çoğunuzun da sosyal medyadan takip ettiği gibi yeni bir otomobilin lansmanı duyuruları yapılmaya başlandı. Ve nihayet Cuma günü yapılan törenle bir değil iki otomobil prototipi birden tanıtıldı. Dolayısıyla ben de elimden geldiği kadar hızlı bir şekilde bu içeriği hazırlamaya çalıştım.