Bugünkü videoya biraz daha farklı başlamaya ne dersiniz? Önce başka bir video izleyin. Eğer 8 dakikanız varsa hemen şimdi bu videoyu durdurun ve önce şu linkteki diğer videoyu bir izleyin. Sonra kaldığımız yerden devam ederiz.
Hala burada mısınız? Neden? Diğer videoyu izlemek için vaktiniz mi yoktu yoksa kumanda bende mi diyorsunuz? Neyi istersem onu izlerim. Elbette benim söylediklerimi yapmak zorunda değilsiniz. Ama yine de size göstermek istediğim bir şeyler var. İzleyin…
İzlediğiniz görüntüler “Kanıt” adında 8 dakikalık deneysel bir kısa filmdendi. Bundan 21 yıl önce Mart 1995’te çekildiği sırada sizin bir kısmınız belki de bu dünyada yoktu, bir kısmınız da filmdeki çocukların yaşındaydı.
Peki bu çocuklar ne yapıyorlar? Televizyon seyrediyorlar. Televizyonda bir Walt Disney çizgi filmi olan “Dumbo”yu seyrediyorlar. Biz de onları seyrediyoruz. Büyülenmiş gibi bakıyorlar karşılarındaki ekrandan sızan ışığa.
Araştırmalara göre çocukların, gençlerin okulda geçirdikleri süreyle ekran karşısında geçirdiği süre hemen hemen aynı. Bu ekranlar karşısında ne oluyor peki? Söz konusu ekran bir TV ekranı olduğunda bizim açıp-kapamak ya da kanal değiştirmek dışında hiç bir kontrolümüz olmadan saniyede 25 tane fotoğraf görüyoruz. Dakikada 1500. Günde yaklaşık 4 saat TV izliyorsanız ayda 10 milyondan fazla tam olarak kontrol edemediğiniz görüntüyü ve o görüntülerdeki bilgiyi beyninize yüklüyorsunuz demektir.
Bana göre kritik soru ya da belki de sorun tam da bu noktada başlıyor. Bu kadar bilgiyle ne yapıyoruz? Kendi kendime cevaplamaya çalışayım. Ben o kadar saat TV izlemeseydim de gözümün baktığı, gördüğü her şeyden bilgi alacaktım. Yani mesele çok fazla görüntü görmek ya da aşırı bilgi değil gibi geliyor bana. Bir şekilde uyanık olduğumuz her an beynimize görüntü ve bilgi yüklemesi yapıyoruz. Mesele kumandanın kimde olduğu, sende mi televizyonda mı?
Şimdi size TV seyretmek çok kötü bir şeydir, aptal kutusudur, izleyenleri de aptallaştırır gibi şeyler söylememi bekliyorsunuz belki de. Ama hayır tam olarak bunu söylemeyeceğim. Çünkü tüm teknolojik icatlar gibi o da sadece bir araç. Onun içini aptallıklarla doldurursanız tabiki aptal kutusu olur. Üstelik artık sadece TV de değil, beni izlemekte olduğunuz YouTube vb. video kanalları, bilgisayar oyunları, cebinizdeki telefon… Bunların hepsi de potansiyel birer aptal kutusu. Teknolojik araçların her zaman “büyüleyici”, “oyalayıcı” bir tarafı olmuştur ve olmaya devam edecek. Önemli olan onun sadece bir araç olduğunu unutmamak. Küçük bir aracın, hayatımızın amacı haline gelmesini engellemek!
Ben iyimser bakmaya çalışıyorum. Sunduğu seçenekler anlamında teknolojinin lehimize geliştiğini düşünüyorum. TV’nin ilk yıllarında alternatif yoktu. Onun yayın yaptığı saatlerde artık ne çıkarsa bahtımıza. Her gece bayrak törenini izlemeden yatmazdık. Tek kontrolümüz açıp-kapama düğmesiydi. Kanal sayısı artınca seçeneklerimiz çoğaldı. Artık bir kanalda beğenmediğimiz bir yayın olunca diğer kanala geçebilir hale geldik. İnternetle birlikte kanal sayısı sayamayacağımız kadar çoğaldı.
Ama asıl gelişme seçeneklerin artmasından çok bizim de işin içine girebilmemiz. Evet artık sadece izleyici olmak zorunda değiliz. Sadece başkalarının hazırladığı görüntüleri tüketen biri olmaktan çıkabiliriz. Beğenmeyince “kapat” ya da “değiştir” demenin çok ötesinde bir kontrole sahibiz. En azından sevip sevmediğimizi anında kaynağa iletebiliriz. Yorum yapabiliriz, görüntüyü hazırlayanları yönlendirebiliriz. Paylaşımla görüntüyü çoğaltabiliriz. İstersek kaynağın kendisine bile dönüşebilir ve biz bir görüntü üreticisi haline gelebiliriz.
Evet, gözler sürekli bir şeylere bakıyor, sürekli gördüklerinin fotoğrafını çekiyor ve böylece beynin bilgiyle yükleniyor. İstesen de istemesen de. Teknolojik araçlar bu süreci hızlandırabilir, kolaylaştırabilir. Ama maalesef bugün 18 yaşına gelen birisi hayatında 200.000’den fazla şiddet sahnesine maruz kalıyor, 16.000 cinayet görüyor. Bunları izlemek, uzaktan kumanda edilmek zorunda değiliz.
Hayatında bir değişiklik mi yapmak istiyorsun? Hemen şimdi başla. Kumandayı eline al. Televizyonun kumandasından bahsetmiyorum, hayatının kumandasını eline al. Sen kontrol etmezsen başkaları seni bir koltuğa oturtur ve neyi istiyorsa onu gösterir.
“Kumanda kimde?” için bir yanıt
Merhaba baris hocam bir konu hakkinda sizinle özel konusmak istiyorum. Geri donus yaparsaniz sevinirim.