1632 yılında, Lodoslu bir havada Üsküdar Doğancılar’ın çimenlerinde piknik yapan bir aile, havadan kanatlarıyla süzülerek gelen bir kişiyi görür. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine göre Ahmet Çelebi adlı bu kişi Galata Kulesi’nden havalanarak 3358 metre uçmuştur. Kişisel uçan araçlar kavramının ilk örneklerinden biri olan bu hikayeden 250 yıl kadar sonra uçaklar ve arabalar yaklaşık aynı dönemde hayatımıza girdi ve girdiğinden beri bu ikisinin karışımı bir araç hayal edilmeye başlandı: uçan araba! Otomobillerin toplu üretimini kolaylaştıran teknikleri uygulayan Henry Ford daha 1940 yılında şöyle bir kehanette bulundu: “Bu sözümü unutmayın. Araba ve uçak kombinasyonu yeni bir araç geliyor. Şimdi gülebilirsiniz ama mutlaka gelecek!” Hala gelmedi be Henry Ford. Ayrıca ilk uçan arabanın bu sözün söylenmesinden 6 yıl önce 1934’de yapıldığını düşünecek olursak çok da ileriyi görmeye gerek yok böyle bir kehanette bulunabilmek için. Ama bir türlü olmadı işte.
Olmayan şey arabanın kendisi değil, biz sıradan kullanıcıların hayatına girmesi. Mesela şöyle bir arabamızla pikniğe gidip sonrasında da havada bir tur atamadık. Ya da Jetgiller gibi uçan arabamızla çocuğumuzu okula, eşimizi AVM’ye bırakamadık. Zaten bu tür stereotiplerden ve kabullenilmiş toplumsal rollerden de kendimizi kurtaramadık ama o başka bir hikaye.
1960’lı yılların hayal gücünde içinde yaşadığımız 2000’li yıllar böyle olmalıydı. Ama olmadı. Pikniğe giderken uçurduğumuz arabalar yerine piknikte uçurup video çektiğimiz küçük “drone”larımız var elimizde bugün. Bunu bir hayal kırıklığı içinde söylüyormuş gibi gözükebilirim ama bilimsel ve teknolojik gelişmelerin tarihine baktığımızda görüyoruz ki bazen hiç beklenmeyen buluşlar yine hiç beklenmeyen sonuçlara yol açabiliyor. Belki de eksik parça bu “drone”lardı. Az sonra size son yıllarda gördüğüm en çarpıcı uçan aracı göstereceğim ama önce halihazırda geliştirilmiş diğer prototiplere bir göz atalım isterseniz.
İlki Hollanda’lı PAL-V şirketi tarafından geliştirilen bir araç. Bu motosiklet ve helikopter karışımı araç tam bir hibrit görünümünde. Yerde iki kişilik spor bir otomobil gibi performans gösterirken çok kısa sürede bir helikoptere dönüşebiliyor.
Arabayla helikopteri birleştirebiliyorsak neden arabayla bir uçağı birleştirmeyelim ki? İkinci uçan aracımız Terrafugia tam da böyle bir melez. Kanatları katlanabilen bir uçak görünümünde. Zaten pilotlar tarafından geliştirilmiş. Muhtemelen uzun uçuşlardan sonra keşke bu uçağı evdeki garajıma park edebilsem de şu trafiğe hiç girmesem diye düşünen pilotlar tarafından. İcatların çoğu bu tür tembel düşüncelerden ve kestirme yolları bulma çabalarından ortaya çıkar biliyor musunuz?
Bahsettiğim her iki aracın da kendine göre problemleri var. En önemli problem bu tür araçları uçurmak için pilot lisansına ve dolayısıyla eğitimine ihtiyaç duymanız. Dolayısıyla, üretilse bile yaygınlaşmaları çok zor. İkinci problem teknik olarak karmaşık parçalara sahip olmaları. Bu da fiyatlarını yükseltiyor. Bir icadın yaygınlaşabilmesi için kullanımının kolay ve ucuz olması da gerekli.
Bu da bizi üçüncü örneğimize getiriyor. Arabayla helikopteri ve arabayla uçağı birleştirdik. Peki ya arabayla paraşütü birleştirirsek ne olur? Maverick ortaya çıkar. Çok saçma ve biraz da komik gibi gözüken bir konsept ama şaşırtıcı bir şekilde işe yaramış. Tek bir motor hem tekerlekleri hem de arkadaki pervaneyi döndürmek için kullanılıyor. Dolayısıyla havada da gaza basıp direksiyonu çevirmeye devam ediyorsunuz. Bu aracı kullanmak için pilot lisansına da ihtiyacınız yok. Herhangi bir yere iniş yapıp sonra da bir off-road aracı olarak kullanmaya devam edebilirsiniz. 94.000 USD’a satılan bu araç için yollara ihtiyacınız yok.
Uçan araçlarla ilgili daha başka örnekler de var. Slovak’ların tasarladığı Aeromobil, Fransızlar’ın geliştirdiği Xplorair, Ruslar’ın hava taksisi olarak düşündüğü Bartini.
Bu alandaki en son moda arabalarla droneları birleştirmek. Drone’lara düşkünlüğüyle bilinen YouTuber Casey Neistat, geçtiğimiz aylarda böyle bir aracı uçurdu. Flyer adlı bu aracın 8 pervanesi var ve yerden 3 metre yükselebiliyor. En güzeli sadece elektrik enerjisiyle çalışması. Tıpkı dronelar gibi. Aracı geliştiren şirketin baş tasarımcısı Alman asıllı bir girişimci. Yatırımcısıysa Google’ın da kurucularından biri olan Larry Page. Peki bu ne anlama geliyor? Yani dünyanın en önemli şirketlerinden birinin kurucusunun bu yatırımı yapması? Yakın geleceğin en önemli inovasyon alanlarından biri bu olabilir: uçan arabalar. Modernize edilmiş ifadesiyle: kişisel uçan araçlar.
Elon Musk, biyografisinde zaman zaman Larry Page’in evinde kalıp bu konulardan konuştuklarını anlatır. Gecenin bir yarısı mutfakta ayaküstü geyik muhabbeti yapan kişileri hayal edin. Birisi kendi kendini kullanabilen elektrikli arabalar yapacağını söylüyor, diğeri ona “çok modası geçmiş fikirler bunlar” diyor. “Ben uçan arabalar yapacağım.”
Şimdi o geyik muhabbetlerinin gerçeğe dönüşmeye başladığı günlerdeyiz. Önümüzdeki yıllarda, yollarda daha gelişmiş arabalar görmeyi beklerken birdenbire havada uçan araçlar kullanmaya başlayabiliriz. Ama bana bu hissi veren araç, az önce bahsettiklerimin hiçbiri değil. Hatta Larry Page’in Flyer’ı beni biraz ürküttü bile diyebilirim. Zaten onu uçurabilmek için en az 2-3 saatlik bir eğitim almak gerekiyor ve her nedense sadece su üzerinde uçurulmasına izin veriliyor. Beni de o konu biraz ürküttü zaten. Hani düşerse yumuşak iniş olsun diye düşündüler herhalde…
Beni heyecanlandıran uçan araç BlackFly. Bu aracın tasarımı da drone ve uçak hibriti. Ayırt edici özelliğiyse çok güçlü motorlarının olması. Üstelik bu motorlar güneş enerjisiyle bile şarj edilebilen pillerle çalışıyor. Aracın kullanımı bilgisayar yazılımları sayesinde son derece kolay ve hatta keyifli hale getirilmiş. En önemlisi üretim ve bakım maliyetini düşük tutmak için son derece minimalist bir tasarım yapılmış olması. Büyük bir gizlilikle 7 yıldır geliştirilen bu araç daha iki ay önce 2018 Temmuz’unda duyuruldu ve hazır olun: 2019’da satışa çıkacak. Üstelik fiyatının bir SUV otomobil seviyesinde olması bekleniyor.
Blackfly, Kanada’nın küçük bir kasabasında daha 2011 yılında geliştirilmeye başlanmış. Son dönemde Silikon Vadisi’ne taşınmış ve yine Larry Page tarafından desteklendiği dedikoduları dolaşıyor ortalıkta. Ve ilk fikir aşamasının üstünden 8 yıl geçtikten sonra satışa çıkacak. Bunları neden söylüyorum? Ve bilhassa neden bu araçların hangi ülkelerde geliştirildiğini, tasarlandığını vurguluyorum? Rusya’dan, Slovakya’ya, Almanya’dan, Kanada’ya dünya o kadar hızlı değişiyor ve bu değişimlere sebep olan teknolojik icatlar ve tasarımlar o kadar farklı coğrafyalardan çıkıyor ki insan ister istemez bizim coğrafyamızdan neden çıkmasın ki diye düşünmeden edemiyor. Evliya Çelebi’nin 10 ciltlik Seyahatname’sinin sadece 3 satırında anlatılan Hezarfen Ahmet Çelebi’nin hikayesi doğru mu onu bile bilmiyoruz. Ama kendi havacılık tarihimizin dönüm noktası olarak kabul ediyoruz. Evet Elon Musk ve Larry Page de bugünkü noktaya gelmek için bir zamanlar kendi aralarında yaptıkları geyik muhabbetleriyle yola çıktılar. Hayalgücünü serbest bırakıp fikirleri uçurmak başlangıç için iyidir. Devamında insanları gerçekten uçurmak gerekir. Biz yıllardır geyik muhabbetlerimizde sadece fikirlerimizi değil Hezarfen Ahmet Çelebi gibi kişileri de uçurduk. Artık onun kendisinden değil de kanatlarından ve daha da önemlisi cesaretinden ilham alıp uçma hayallerimizi gerçekleştirmenin vakti gelmedi mi?
“Ne zaman uçan arabalarımız olacak?” için 8 yanıt
Ilk önce metni okumak filmi yapılmış kitabı okumak gibi. Teşekkürler Barış teşekkürler Özcan. Herşeyin parayla ölçüldüğü dönemde bu hizmeti bana bilabedel sunduğun için. Yarın bir gün gold üyelik yaparsın diye korkuyorum. Saygı ve sevgilerimle.
Merhaba, çok başarılı bir video , acaba videonun sonundaki kapanış şarkısını paylaşabilir misin ?
Bende aynı şeyi istiyorum keşke açıklama da link olarak veya isim olarak paylaşsa tüm videolarda
aradım ama hiç bir yerde bulamıyorum
Barış abi videolarında kullandığın şarkilarin linkini veya ismini açıklamada paylaşabilir misin bizlerle
Abi benim aklıma bir proje geldi ve şu saate kadar uyumayıp tüm özellikleriyle resimlerini çizmeye çalıştım ve seninle iletişime geçmeye çalışıyorum sadece fikrini alıp belki yardım edebileceğin konular eksik bulduğun yerler vardır diye beyin fırtınası yapmak istiyorum acaba bu yeni ve çığır açacağına inandığım insan taşıtım ilgini çeker mi ?
Şarkı, M83 – Hurry Up, We’re Dreaming – Outro extended sanırım:)
Üstad,
Malum aliniz, Hazarfen’den Black Fly’e giden yolda bazı somut adımlar gerekiyor.
Örneğin hadi Hazar-Air yapalım desek; Aracın havada durabilmesi için saniyede çok defa jiroskop verilerini alıp, yükselmesi gereken taraftaki motorun hızını arttırması lazım.
Bunun algoritması o kadar da zor olmayabilir.
IF ( J1< J2 ) { Motor1.dönüşhızı = mevcutHız + 10 }
Peki ama bu basitlikte cihazları kontrol edebilir miyiz?
EVET.
Raspery Pi gibi hatta çok daha ucuzu ve basit kullanımı olan Arduino ile böyle şeyleri yapmak ve yukarıdaki kadar kolay programlamak mümkün.
Ukalalık sayılmazsa şu cümleyi sarf etmek isterim:
Yeterli sermaye ile icat edilmesi mümkün olan her şeyin, ezici bir çoğu bu şekilde icat edilebilir.
Bu bağlamda youtube'daki
İlge İpek (Robotistan), Emre Konca (Arduino Haber), Ömer Faruk Uçar (Lezzetli Robot Tarifleri), Mert Kılıç (Mert Arduino)
gibi isimlerle ortak yayın yapabilirseniz SÜPER olur.
En azından gençler sevdikleri bir isimden bu isimleri/kanalları duysa bile güzel şeyler olabilir 😉
Yeniden, yeni Hazarfen'lerimizin çıkması ümidiyle.. Esenlikler..