Kategoriler
Sanat

Yeniden kreatif olmak için ne yapmak gerek? Noktaları birleştirin!

Türk Dil Kurumu’na göre “kreatif” kelimesi İngilizce’den dilimize geçmiştir ve “yaratıcı” demektir. 1. Yaratma yeteneği olan. 2. Zekâ, düşünce ve hayal gücünden yararlanarak görülmeyen yeni bir şey ortaya koyan, yapan.

Özellikle bu ikinci tanımı çok seviyorum. Biraz daha ileri giderek diyorum ki yaratıcılık dediğimiz şey eski fikirler üzerinde yeni bağlantılar yapmaktır. Önceden var olan iki fikri, önceden var olmayan bir şekilde biraraya getirmek. Yani kreatif olmak, yaratıcı düşünmek, bir fikri ilk kez bulmak anlamına gelmiyor. Fikir noktalarını birleştirip yeni bir anlam ortaya koymak anlamına geliyor. DEVAMI ▷

Kategoriler
Tasarım

Dünyanın en popüler emojisi

Arkadaşlar size bir sorum var. Şu işaretin ne olduğunu biliyor musunuz? ~
Peki ya bunun 🙂

Her iki sembolü de özellikle seçtim. İlkini en sona bırakıp ikincisinden başlayayım. Bilmeyen yoktur herhalde… Bu bir emoji. Gülmekten gözünden yaş gelmek anlamına geliyor. Emoji sözcüğü uydurulmuş olmakla birlikte 2013 yılında Oxford Sözlüğü’ne girdi. Girmekle kalmadı 2015’de yılın kelimesi olarak bir kelime değil de bir emoji seçildi: az önce size gösterdiğim “gülmekten gözünden yaş gelmek” emojisi. DEVAMI ▷

Kategoriler
Eğitim

Daha iyi öğrenmek için SODTİ tekniği

İstesek de istemesek de sürekli bir şeyler öğreniyoruz. Beynimiz hiç durmuyor. Ayrıca durmak da istemiyor. Geçenlerde sevdiğim YouTuber’lardan biri olan Vsauce bir deney yapmak için kendisini üç gün boyunca bir odaya kapattı. Dış dünyayla ilgisini kesti. Bunun için kullandığı oda tamamen beyazdı. Bembeyaz.

Amacı bu odada beynine gelen tüm sinyalleri, uyarıları engellemekti. Bir çeşit beynini durdurma çabası. Sonucunu kendiniz izlersiniz. Bizim konumuzla olan ilgisi şu: böyle bir şeyi sakın evde denemeyin. Çünkü beyni durdurabilmek mümkün değil. Sürekli öğrenmek zorunda. “Beynim almıyor” diye onu suçlayamayız. DEVAMI ▷

Kategoriler
Teknoloji

Kara Aynadan Yansıyan Korku – Black Mirror S03E05

Zenofobi. Kişinin yabancılardan ya da bir şekilde kendisinden farklı olan insanlardan korkmasına ve nefret etmesine verilen isim. Değişik olanın tehlikeli olduğu düşüncesiyle oluşan bir korku bu. Bir topluluğun içinde olan ama o topluluğun bir parçası sayılmayan bir gruba karşı duyulan korku. Irkçılıktan tutun ta bilimkurguda dünya-dışı varlıklardan korkmaya kadar gider bu.

O yüzden bugün sizlerle çok sevdiğim bir dizinin 3. Sezonunun 5. Bölümü hakkında konuşmak istiyorum. Black Mirror – Kara Ayna dizisinin. Bir dizi incelemesi ya da eleştirisi yapmayacağım. Konuşacağım şey genel olarak dizinin ve özel olarak bu bölümün ahlaki duruşu. Teknolojiye ve hayatımıza bakış açısı. Yine de “Spoiler” hassasiyeti olanlar burada bizden ayrılıp, bölümü izledikten sonra geri gelebilirler. Çünkü çok sıkı detaylara girmeyi düşünüyorum. Bu kaygıyı taşımayanlar için şimdi her şeyi en baştan anlatayım. DEVAMI ▷

Kategoriler
Teknoloji

Gelecekte hangi mesleği seçmeliyim?

En korktuğum sorulardan bir tanesi ne biliyor musunuz? Bir berbere gittiğinizde ya da bir taksiye bindiğinizde ortamı ısıtmak için sorulan ilk soru: “Abi ne işle iştigal ediyoruz?” Bu soruyla karşılaşınca içimden “abesle iştigal ediyoruz” demek geçiyor ama öyle demiyorum. Şimdilerde “YouTuber”ım demek istiyorum ama anlaşılır mı bilemiyorum. O yüzden 3 yıl önce uğraştığım işi söyleyesim geliyor: “multidisipliner dijital bir medya ajansının kurucusu ve kreatif direktörüyüm” de diyemiyorum. 5 yıl önce uğraştığım iş zaten hiç bir şey ifade etmeyecek: “kreatif profesyonellere yönelik tasarım yazılımları üreten bir şirkette teknoloji evangelisti.” O yüzden 10 yıl önce kullandığım stratejiye dönesim geliyor. O zamanlar uğraştığım işlerin hepsinin de ortak paydası bilgisayar olduğu için “bilgisayarcıyım” diye kestirip atıyordum. Tabi bu sefer de ikinci soruya hazırlıklı olmanız gerekiyor: “abi bizim yeğen geçen bir CD taktı bilgisayara virüs mü ne bulaşmış, şimdi açınca bir sürü pencereler doluyor ekrana rezil oluyoruz konu komşuya, nasıl yaparız?” Tabi yeğen bulaştırmıştır kesin! Neyse ben o bildiğin bilgisayarcılardan değilim demek için uğraş dur bu sefer. Ben tüm bu “mesleğimi tanımlama” çabaları içerisinde boğulmamak için çırpınırken karşımdaki kişi bana bir can simidi olur belki düşüncesiyle “abi sen nereden mezunsun onu söyle hele” diye sorunca dananın kuyruğu orada kopuyor ve beni belirsizlikler okyanusunun ortasına bırakıyor: “Hukuk Fakültesi’nden mezunum.” Karşımdakinin donuk bakışlarına dayanamayıp ekliyorum: “20 sene önce YouTube Fakültesi yoktu.” DEVAMI ▷

Kategoriler
Felsefe

Dünyanın en eski kehanetler kitabı nasıl okunur?

Bugün yeni bir başlangıç için çok ideal bir gün. Değişmek için. Önümüzde yepyeni, bomboş, bembeyaz bir sayfa var. Gelin dünyanın en eski kehanetler kitabını okuyarak bu beyaz sayfayı değiştirelim.

Önce bir noktayla başlayalım. Sonra bu noktayı uzatıp bir çizgiye dönüştürelim. Güzel oldu. Ama her ne kadar hayat böyle uzun ince bir yola benzese de kusursuz değil. Her şey yolunda gibi giderken birdenbire boşluklar oluşabilir. Yokluklar. Gördüğünüz gibi bir noktadan yola çıkıp kesikli ve kesiksiz iki çizgi ürettik.

Bir çeşit alfabe. Çok benzese de mors alfabesi değil. Dünyanın en eski kehanetler kitabının alfabesi. Sadece bu iki çizgiyi kullanarak yazılmış bu kitap. Pek çoğunuz adını önceden duymamış olabilir: I Ching. Ama bu çizgilerin okunuşunu eminim biliyorsunuz. DEVAMI ▷