Sevgili sevgililer günü. Bu satırları okuduğunda senin günün çoktan gelmiş, hatta belki de geçmiş olacak. En son ne zaman birinden mektup aldın bilmiyorum. Bak e-posta demiyorum. Mektup. Hani kağıtların üzerine kalemle yazılıp bir zarfa konulan türden gerçek bir mektup. Ben almayalı çok uzun zaman oldu.
Madem artık kimseden mektup alamıyorum, bari ben bir mektup yazayım dedim. Hem de hiç tanımadığım birisine. İşte okuduğun şu satırların yazılma nedeni bu. Senin gerçek olup olmadığını bile bilmiyorum. En son bu duyguyla İtalya seyahatimde karşılaşmıştım. Verona’da. Orada Juliet’in yaşadığı söylenen bir ev vardı. E sen sevgililer günü olduğuna göre Juliet’i kesin tanırsın. Evinin önü o kadar kalabalıktı ki. Dış kapıdan avluya zorlukla ilerlerken evinin duvarlarında binlerce ismin yazılı olduğunu gördüm. Sevgililerin isimleri. Söylenene göre bu duvara sevgilinin ismini yazmak şans getirirmiş. Şans getirdiği söylenen bir şey daha var ama senin yaşını bilmediğim için onu burada yazmayayım. Orada aşkını ölümsüzleştirmek isteyenlerin yaptığı başka bir şey daha var. Juliet’e mektup yazmak. Yani hiç tanımadıkları birine.