Kategoriler
Sinema

Tüm zamanların en başarılı Hollywood filmi hangisi?

Tüm zamanların en başarılı Hollywood filmi hangisi? Bu mu? Yoksa şu mu? Keşke bu olsa. Düğün sahnesi beni çok etkiliyor da. O zaman belki de tüm zamanların en başarılı Hollywood filmi budur? Fazla spoiler vermeyeyim ama zaten bu sorunun yanıtını bulmak pek de zor olmasa gerek, değil mi? E şıkkı: Hepsi?

İnternet Movie Database tarafından yapılan 200 filmlik bir liste var. Aralık 2023 verilerine göre 2009 yılı yapımı Avatar filmi listenin başında. Neredeyse 3 milyar dolar gelir elde etmiş. 

Aynı verileri böyle bir liste şeklinde değil de dönemlere göre dağıtılmış bir grafik olarak görmek istersek “Information is Beatiful” tarafından yapılan ve ilk 500 filmi kapsayan şu interaktif tabloya bakabiliriz. Milenyumun ilk 10 yılında zirveye çıkan Avatar tüm zamanların en tepesinde durmaya devam ediyor. 2010’larda “Avengers: Endgame” ona yaklaşıyor. Geçen yıl gösterime giren Avatar 2 ise içinde bulunduğumuz 2020’li yıllar döneminde yine zirve yapıyor. Bu kadar yeni olmasına rağmen ne kadar kişi o filmi hatırlar bilemiyorum ama en azından şimdilik 2020’li yılların “en başarılı işi” Avatar 2 diyebiliriz. 10’ar yıllık bu son dört döneme baktığımda benim dikkatimi çeken bir başka şey en çok kazanan dört filmden üçünü aynı kişinin çekmiş olması: James Cameron. Okyanusları pek seven yönetmenimizin bu en başarılı filmleri de bir şekilde sularla ilgili. 

Bakın veriler bunu söylüyor. Veriler değil de kişisel beğeniler söz konusu olsaydı bana göre onun en iyi filmi Terminatör 2. Neden? Çünkü benim hayatımda daha fazla etkisi var. 90’larda izlemiş olmama rağmen hala pek çok sahnesini hatırlıyorum. Yapay zekanın insanlığı tehdit etmesi ya da makinelere karşı insan temasını çok iyi işlediği için bugün hala geçerliliğini koruyan bir film bana göre. Oysa gişe başarısı açısından bu film sadece 500 milyon dolar civarında bir gelir elde etmiş ve bu haliyle ilk 200’e bile giremiyor. Yani “en başarılı” ve “en iyi” gibi kavramlar nereden baktığınıza göre değişir. Bunu kulağınıza küpe yapın, çünkü sadece filmlerde değil, insan hayatında da geçerli. 

Tabi Hollywood filmlerini yapanlar onlara her şeyden önce bir iş olarak bakıyorlar. Dolayısıyla “en başarılı” sıfatının karşılığı ne kadar gelir elde ettiği oluyor. Fakat bu gelirler brüt, yani net gelir değil. Bir başka konu da 70’li yıllarda elde edilen gelirle bugün elde edilen geliri aynı kefeye koyamayız. Enflasyon nedeniyle paranın satın alma gücü azalıyor. Bakın bunu dikkate almakla almamak arasındaki sonuç farkını göstereyim size. 

Az önce incelediğimiz o 500 filmin kazancının ortalamasını bir çizgi olarak gösterirsek giderek artan bir trend fark ediyoruz. Yani film işi giderek büyüyor, gelirler giderek artıyor gibi görünüyor. Ancak bir yandan enflasyon da arttığı için aslında bu gayet normal. Eğer film gelirlerini enflasyona göre ayarlarsak karşımıza yeni bir tablo çıkıyor ve trend tam tersine dönüyor. Yani filmler eskisine göre daha az para kazanmaya başlamış. En başarılı filmlerde de Titanik, Avengers’ı geçip Avatar’la birlikte zirveye yerleşmiş. James Cameron 90’lı yıllardan bugüne en başarılı yönetmen olma ünvanını koruyor. Az önce görmekte zorlandığımız eski filmler de artık daha çok dikkat çekmeye başladı. 70’lerde Star Wars, 80’lerde E.T. 90’larda Jurassic Park gibi filmler. Bu kez de yönetmen koltuğundaki Steven Spielberg ve George Lucas gibi isimler en başarılı yönetmen desenini çizmeye başlıyor. Şimdi bu ikisini sayınca onların ustası Francis Ford Coppola aklıma geliyor ve tabiki onun şaheseri The Godfather filmi. Ancak kritikler tarafından da tüm zamanların en iyi filmi olarak gösteriliyor olsa da onun bu filmi, The Godfather ilk 500 içerisinde bile değil. 

Ticari olarak ondan daha başarılı olan bir başka film daha var ki çok önemli bir film bu: My Big Fat Greek Wedding. Neden önemli olduğuna gelince… Tabiki düğün, değil. Başarı kriterimiz neydi? Gelir. Ama bir de bu filmlere harcanan para var değil mi? Gider ya da yatırım diyelim. Ne kadar koydum, ne kadar kazandım? İşte bu yatırımın geri dönüşünü bir başarı kriteri olarak kabul edersek bambaşka bir tablo çıkıyor karşımıza. 2000’li yıllarda tablonun zirvesinde bu kez My Big Fat Greek Wedding. Kelimesi kelimesine çevirirsek “Benim Büyük Şişman Yunan Düğünüm.” Tabi bizde “Kalbinin sesini dinle” diye çevrilmişti. E ne de olsa romantik komedi. 5 milyon dolara çekilen bu film 369 milyon dolar hasılat yapmış. Yani kendisine yapılan yatırımın 73 katı gelir elde etmiş. 

Bakın böyle bir metrikte bile Avatar filmi başarılı diyebiliriz. Yatırımın 12 katını geri getirmiş. Ancak 2000’li yılların öncesine bakarsanız noktaların çoğu daha yukarılarda. Yani eskiler yatırımı geri döndürme konusunda daha maharetliymiş. Ellerindeki kaynakları daha verimli kullanmayı başarmışlar. E.T. filmi bu konudaki rekorun sahibi. 75 kat kazandırmış. Star Wars, Jaws gibi filmler yaklaşık 10 milyon dolar ve altındaki bütçelerine rağmen bunun onlarca katını geri döndürmüşler. 

My Big Fat Greek Wedding, tüm zamanların en başarılı Hollywood filmi değil. Çünkü ona ulaşmak için kullandığımız ölçüm tekniği yanıltıcı. Bu teknik doğası gereği küçük bütçeli filmleri öne çıkarır. Veri noktalarını bütçeye göre ölçeklendirirsek geniş, belirgin bir model olarak bunu daha iyi görebiliriz. Buna “dairesel kümülatif nedensellik” deniyor. Ekonomik ve sosyal reformlarda kullanılan bu teori toplumdaki farklı faktörlerin birbirini nasıl etkileyebileceğini ve olumlu ya da olumsuz bir değişim döngüsü yaratabileceğini anlamanın bir yolu. 

O yüzden değerlendirme yaparken vizyonu daha geniş tutmamız lazım. Az önceki tabloda bizi yanıltan şeylerden biri de datasetimizin küçük olmasıydı. Sadece ilk 500 filmden ibaretti. Eğer listeyi binlerce filmlik bir datasetini kullanarak genişletirsek bakın ne oluyor? E.T. ya da My Big Fat Greek Wedding filminden bile yatırımını daha çok geriye döndüren filmler varmış. Paranormal Activity, The Devil Inside, The Gallows. Bir şey dikkatinizi çekti mi? O zaman devam edeyim. Paranormal Activity 2. Get Out. Anladınız mı? Insidous. Annabelle. Korku filmleri. Hollywood korku filmlerine takmış durumda. Çünkü ROI yani return of investment metriğine göre en karlı film kategorisi bu. Bütçesinin 20 katı gelir elde eden filmlerin yarısı korku filmi. Ve bu kritere göre tüm zamanların en başarılı Hollywood filmi hayır Blair Cadısı Projesi değil, buraya sığmadığı için gösteremedim, hazır olun, geliyor: Paranormal Activity. Bu filmde yatırımın geri dönüşü %1,293,333. 

İnsanların korkularına hitap ettiğinizde prodüksiyon kalitesinin pek de bir önemi kalmıyor. Korku edebiyatının en önemli isimlerinden biri H. P. Lovecraft boşuna dememiş: 

“İnsanoğlunun en eski ve en güçlü duygusu korkudur, en eski ve en güçlü korku türü ise bilinmeyenden duyulan korkudur.”

Doğaüstü bir korku. Paranormal bir korku. Kozmik bir korku. Evrenin gerçek boyutları karşısında ne kadar küçük ve önemsiz olduğumuzu fark edince hissettiğimiz şey. Karşılaştığımız varlıkların doğasını, kökenini, amacını tam olarak anlayamadığımızda duyduğumuz o korku.

Tüm zamanların en başarılı Hollywood filmlerine hangi metrikle bakarsanız bakın buna benzer korkularla karşılaşacaksınız. Brüt gelir olarak milyarlarca dolar kazanan en başarılı filmlerin okyanusları pek seven bir yönetmenin bir şekilde sularla ilgili olan filmleri olduğunu söyledim. Çünkü denizler de insanların kolektif bilinç altında bilinmezlik ve korkuyla ilişkilendirilen bir yerdir. 

Tüm bunlardan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz? Bu tür veriler tek başına filmlerin kalitesini ya da sanatsal değerini göstermez. Filmin kültürel etkisini, eleştirel başarısını veya izleyici memnuniyetini de yansıtmaz. Sadece finansal başarıyı ortaya koyar. Maalesef başarı kelimesinin karşılığı olarak özellikle günümüzde sadece finansal başarı anlaşılıyor. Ve yine maalesef en az yatırımla en büyük getiriyi sağlamanın en kolay yolu da insanları korkutmaktan geçiyor. Bunu anlamak için artık sinemaya gitmeye bile gerek yok. Düşük prodüksiyonla yüksek etkiyi görebilmek için haber başlıklarına biraz bakmak yeterli… 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir