Apple yapay zekayı nasıl kullanacak? Kendi ekosistemine nasıl entegre edecek? Telefonda, tablette, bilgisayarda yapay zekanın yeri ne olacak? Merakla beklenen bu soruların cevabı nihayet açıklığa kavuştu. Bu hafta başlayan yazılım geliştiricileri konferansının açılışında dünyanın en büyük donanım ve yazılım üreticilerinden birinin daha yapay zekaya ilişkin stratejisini öğrendik.
Yazılım geliştiricileri konferansı ya da kısa ve stilize adıyla WWDC’de pek çok yenilik duyuruldu. Mesela artık telefon ekranındaki ikonların ve widgetların yerini özgürce düzenleyebiliyorsunuz. Ya da kilit ekranındaki kamera ve el fenerini değiştirebiliyorsunuz. iOS kullanıcıları artık özgürsünüz. Androidçiler size hoş geldin 2024 diyor 🙂
Neyse ciddiyete davet ediyorum. Her yaz düzenlenen konferansa ben bu kez sanal alemde katılmayı tercih ettim. 4 ay önce çıkan arttırılmış gerçeklik gözlüğü Apple Vision Pro’nun içinde bu etkinliğe özel bir ortam tasarımı yapmışlar. Kendi mekanınızla onların hazırladığı bu geleceği çağrıştıran tasarım buluşuyor ve orada bir yandan kendi güneşinizin sıcaklığını hissederken bir yandan da yenilikleri takip edebiliyorsunuz. Tabi yaklaşık 2 saat süren etkinliğin sonunda ensenizde güneş yanıkları, alnınızda da sanal gerçeklik izleri kalıyor.
Etkinlikte ilk duyurdukları şey de yine bu cihazla ilgili oldu. Şu ana kadar sadece ABD’de satılan Apple Vision Pro yakında Çin, Japonya, Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya ve İngilitere’de de satılmaya başlanacak. Türkiye satışları hakkında henüz bir takvim açıklanmadı. Daha dört aylık olmasına rağmen işletim sisteminin ikinci sürümü yani Vision OS 2 de duyurulmuş oldu. Ben belki ayrıca ilk 4 aylık kullanımıma ilişkin izlenimlerimi de videolaştırabilirim. Çünkü bazı konularda biraz yavaş gelişse de bir kaç güzel örnek var. Marvel’ın What IF’i gibi. Bu enteresan uygulamalar henüz yaygınlık kazanmamış olsa da ben onları hem yaşattıkları deneyim ve hem de hikaye anlatıcılığının geleceği açısından yorumlamak istiyorum.
Etkinlikte bununla birlikte toplam 6 farklı platforma ilişkin yeni özellikler tanıtıldı. Ama damgasını vuran şey elbette Apple’ın yapay zekaya getirdiği yaklaşım oldu. Her şeye kendi isimlerini takma adetleri olduğı için Artificial Intelligence kısaltmasındaki A harfini Apple olarak değiştirip Apple Intelligence adını vermişler. Yapay zeka tabirini de kişisel zeka olarak yorumlamışlar. Dikkatimi çeken şey seçtikleri slogan oldu. Daha ilk duyurudan itibaren “AI for the rest of us” yani geri kalanımız için yapay zeka sloganını kullandılar.
Ne demek bu? Açıklayayım.
Bu kanalın izleyicisi olduğunuza göre bilim, teknoloji ve gelecekle epeyce içli dışlı birisiniz ve yapay zekayı zaten duydunuz, denemeye ve hatta gündelik hayatınıza entegre etmeye çoktan başladınız muhtemelen. Ama herkes sizin gibi değil. Ve sandığınızın aksine herkes yapay zekayı kullanmıyor. Evet, biz kendi balonumuzun içinde belki öyle algılıyoruz ama sıradan insanların arasında o kadar da yaygın değil.
Haziran 2024 verilerine göre ABD’deki yetişkinlerin sadece %23’ü ChatGPT’yi denemiş ve onların da büyük bir kısmı bir daha kullanmamış. Yani dört kişiden sadece biri. Peki ya geri kalanı? “AI for the rest of us” yani “Geri kalanımız için yapay zeka” sloganı burada anlam kazanıyor çünkü ABD’deki dört kişiden üçü iPhone kullanıyor. Dolayısıyla en azından ABD için halkın çoğunluğu yapay zekayı bu güncellemelerden sonra aktif olarak kullanmaya başlayacak. O yüzden önemli bir etkinlikti bu.
Apple’ın yapay zeka stratejisinin iki önemli bacağı var. Kişisellik ve güvenlik. Etkinlikte döne dolaşa bu iki kavramın üzerinde durdular.
“Kişisellik” onların değer önermesi. Çünkü düşündüğünüzde en kişisel bilgilerimizi telefonlarımızda saklıyoruz. En kişisel elektronik cihaz türü telefon. Bunu yapay zekayla buluşturduğunuzda sıradan insanın hayatına en büyük katkıyı sağlamış oluyorsunuz. “Apple Intelligence” uygulamaların içinde eyleme geçebilmenizi sağlayacak. Örneğin bildirimlerinizi yönetebilecek, önemli olan mesajları öne çıkaracak. Ya da sizin için otomatik olarak bir şeyler yazabilecek. Üstelik işletim sisteminin herhangi bir yerinde bu özelliği kullanabileceksiniz. Mesela yazılan bir e-postayı daha profesyonel bir dille yeniden yazmasını isteyebileceksiniz veya posta ve diğer uygulamalardaki metinleri size özetleyebilecek.
Tüm bunlar LLM’lerin zaten yapabildiği şeylerdi, ama şimdi işletim sistemi seviyesinde, yani daha çekirdekten yerleşmiş özellikler haline geleceği için “geri kalanımız” da bunlardan faydalanabilecek.
Etkinlikte verilen çarpıcı örneklerden biri şöyleydi. Diyelim eşiniz size bir podcast tavsiyesinde bulundu. Ama adını unuttunuz. Hatta nereden yazdığını bile unuttunuz. Mesaj mı göndermişti, mail mi atmıştı hatırlamıyorsunuz. İşte artık yapay zekaya sahip Siri’ye şöyle diyorsunuz: “Ya eşim geçenlerde bir podcast tavsiye etmişti, onu bulup bi oynatsana bana…” Bu kadar! Hangi iletişim aracıyla geldiğine bakmaksızın eşinizin gönderdiği tüm mesajları tarıyor, tavsiye ettiği podcast’i buluyor ve oynatmaya başlıyor, yani eyleme geçiyor.
Eşinizin tüm mesajlarını okuyan bir yapay zeka fikri biraz irkiltici tabi 🙂”Nasıl yani en kişisel yazışmalarımızı bile takip mi ediyor?” diye bir soru geliyor insanın aklına. Zaten öyle olduğu için de yapay zeka stratejisi konusunda üzerinde en çok durdukları ikinci şey de bu oldu: güvenlik.
Apple’ın marka hikayesinin en önemli aktörlerinden biri “privacy” yani mahremiyet. Şirketin söylediğine göre yapay zekaya ilişkin etkileşimlerde üç katmanlı bir yapı uygulanacak. Önce cihazın üzerinde çözülüp çözülemeyeceğine bakılacak. Örneğin az önceki podcast sorusunun cevabını telefondan hiç çıkmadan verebiliyor mu yoksa veremiyor mu? Verebiliyorsa kendi içinde çözüm üretecek. Tabi bu özellik için cihazın A17 Pro ya da M serisi yeni nesil bir çipe sahip olması gerek. Eğer cevabı verebilmek için cihazın dışına çıkıp bazı bilgileri internete göndermesi gerekiyorsa -ki pek çok yapay zeka sistemi bu şekilde işliyor biliyorsunuz- o zaman da “Private Cloud” yani size özel ve gizli bir bulut sistemi inşa edeceklerini söylüyorlar. Sorunun türüne göre bulutun ilgili kısmına ulaşıp oradan bilgileri çekecek. Oraya gönderilen bilgiler depolanmayacakmış, Apple oraya erişemiyecekmiş ve bağımsız uzmanlarca denetlenecekmiş.
E bunun normal bulut tabanlı LLM’lerden ne farkı var diyeceksiniz? Bilmiyorum. Buna güvenip güvenmemek size kalmış. Ben kişisel olarak internete giden bir bilginin tümüyle silineceğine inanmakta zorlanıyorum. Karşı tarafın kötü niyetli olmasından dolayı değil. Her zaman bir hata payının da olabileceğini düşündüğümden biraz şüpheciyim. Nitekim geçenlerde Apple’ın fotoğraf uygulamasına yıllar önce yüklenip silinmiş bazı görsellerin tekrar kullanıcıların uygulamalarında belirmeye başladığı rapor edildi ve Apple bir güncellemeyle bunu düzeltmek zorunda kaldı. Yani ne kadar güvenli olursa olsun internet etkileşimlerinizde her zaman dikkatli ve sorumlu davranmakta fayda var.
Ne dedik? Bir soru sorduğunuzda önce cihazın içinde çözmeye çalışıyor, sonra da gerekirse “Private Cloud”a gidiyor. Üçüncü bir katman olarak üçüncü parti yapay zeka sistemleriyle de entegre edeceklerini duyurdular. İlk olarak ChatGPT’yle başlayacaklar. Bir soru sorduğunuzda istenen şeye bağlı olarak size “bunu ChatGPT ile yapmamı ister misin?” diye soruyor ve siz kabul ederseniz gidip ChatGPT ile çözüyor.
Burada GPT-4o’yu kullanacaklarını açıkladılar. Ama GPT-4o’nun demosundaki kadar etkileyici şeyler göstermediler. Hani öyle insan gibi konuşan bir ses filan duymadık. Ama insan gibi yani doğal ve hatalı konuşmalarınızı daha rahat algılayacağını gösterdiler. Dil işleme becerileri de yine LLM sayesinde gelen bir özellik. Böylece OpenAI ile bir iş birliği yapmış oldukları resmen onaylandı. Bu da bir yandan “güvenlik ve mahremiyet” diyen bir şirketin bu konuda ne kadar tutarlı olabileceği konusunda bir tartışmayı başlattı. Örneğin Elon Musk şöyle bir tepki gösterdi: “Apple, OpenAI’yi işletim sistemi düzeyinde entegre ederse, Apple cihazları şirketlerimde yasaklanacak. Bu kabul edilemez bir güvenlik ihlalidir.”
Apple ise bunun isteğe bağlı bir entegrasyon olduğunu belirtti ve sadece bu şirkete yani OpenAI’a bağlı kalamayacak gibiler. Google’ın Gemini modeli ve Anthropic’in Claude modeli gibi iş birliklerine dair söylentiler dolaşıyor endüstride. Ben özellikle Claude entegrasyonunu heyecanla bekliyorum. Çünkü Türkçe dil becerileri açısından diğerlerinden daha başarılı buluyorum. Yeri gelmişken şunu da söyleyim, etkinlikte sadece İngilizce diline dair destek resmen açıklandı. Ancak LLM’ler genel olarak Türkçe de dahil olmak üzere pek çok dili destekliyor. Güvenlik nedeniyle bunu kısıtlamazlarsa Türkçe de kullanılabilir diye tahmin ediyorum.
Yapay zekanın en başarılı olduğu konulardan biri görsel üretebilmesi. Apple bunu da entegre edip adına “Genmoji” demiş. Emoji gibi bir takım reaksiyonları anında üretebiliyor. Bunun yanında “Image Playground – Görsel oyun bahçesi” diye bir özellik tanıttılar. Bu da biraz Midjourney ya da Dall-e gibi duruyor.
Mesela bir arkadaşınızın doğum gününü kutlayacaksınız. Arkadaşınızın iletişim bilgileri ve fotoğrafı zaten telefonunuzda var. İşte ona mesaj atarken yapay zeka fotoğrafına bakıp onun bir görselini üretebiliyor. Balonlarla, pastalarla filan paketleyip mesajınızı gönderiyorsunuz. Gerçek doğum günü kutlamasına gerek kalmıyor, sanal sanal hallediyorsunuz 🙂 Buradaki görsel üretme motoru üç farklı stili destekliyor: skeç, illüstrasyon ve animasyon. Bu özellik sadece mesajlaşırken değil pages, note ve keynote gibi başka uygulamalarda da kullanılabiliyor.
Bunun yanı sıra el yazınızı düzeltebiliyor. Böyle bir şeyi ilk kez gördüm. El yazınızın karakteristik özelliklerini tanıyıp onu daha okunaklı ve düzgün hale getirebileceğini gösterdiler. Hatta bir yerlerden kopyaladığınız bir metni sizin el yazınızla yapıştırabilme özelliğini getirmişler.
iPad’e gelen en önemli özellik yıllardır beklenen hesap makinesi uygulaması oldu. Gülüyorum çünkü bu konu teknoloji dünyasında uzun süredir bir espri konusu. Nihayet iPad’in bir hesap makinesi olacak. Üstelik bilimsel hesapların da yapılabildiği bir uygulama olacak bu. Ama beni daha çok heyecanlandıran yine el yazısıyla matematik işlemlerini yapabilmek oldu.
Diyelim ki bir çarpma işlemi yapıyorsunuz. Eşittir yazdığınız anda size çarpma işleminin sonucunu el yazısıyla yazıyor. Eğer eşitliğin bir tarafını değiştirirseniz sonucunu değiştiriyor. Alt alta bir şeyler yazdınız, yanına da sayılar eklediniz diyelim. Bir çizgi çekince size onların toplamını veriyor.
Bu arada değişkenleri de destekliyor. Pinpon topunun yüksekliğini hesaplayan bir formül kullandığınızda bunun hesaplamasını yapıyor. Tabi değişken kullandığınız için onun değerini silip başka bir değer yazınca ona göre sonucu da güncelliyor. Ya da grafiğini oluşturabiliyor. Açıyı değiştirdiğinizde çizdiği grafik gerçek zamanlı olarak değişiyor. Eğitimde kullanılabilecek çok güzel bir özellik bu.
Bir başka entagrasyon taslak çizimlerinizi görselleştirirken kullanılıyor.
Yapay zeka o anda ekranınızda olan şeylerin de farkında olacak. Örneğin “New York’ta giydiğim pembe ceketli fotoğraflarımı bul” dediğinizde bunları bulup getirecek. Aslında buna benzer bir özelliği ben yıllardır Google Photos uygulamasında aktif olarak kullanıyordum. Burada artık çok daha hızlı çalışacağını umuyorum. Bir de sadece arayıp bulmaktan ibaret olmayacak. Fotoğrafı düzelt deyince daha iyi hale getirecek. Dahası işletim sistemi seviyesinde çalışmanın avantajıyla bunu alıp not uygulamasındaki biyografinin içine yerleştir dediğinizde bunu yapabilecek.
Ekrandakilerin farkında olma özelliği de yine güvenlik konusunda bazı endişleri akla getiriyor. Nitekim geçenlerde Microsoft’un Windows işletim sistemi için duyurduğu “Recall” özelliği epeyce bir tartışma yarattı ve o yüzden Microsoft geri adım atıp bu özelliği zorunlu olmaktan çıkarıp isteğe bağlı hale getirmek zorunda kaldı. Apple’ın “ekran farkındalığı” olarak tanıttığı şeyle ilgili de bu tür bir tepki oluşacak mı onu hep birlikte göreceğiz. Tümüyle aynı şeyler olmasa da içinde kişiselleştirilmiş kelimesi geçen her türlü deneyim için sizin bazı bilgilerinizi vermeniz ve kullandırmanız gerekiyor. Bunun hangi seviyede ve ne kadar güvenli olacağı tercih ettiğiniz platformlara göre değişecek.
ChatGPT daha 18 ay önce tanıtıldı ama neredeyse tüm teknoloji şirketlerini değişime zorladı. Apple her zaman olduğu gibi bu değişimi hemen gerçekleştirmek yerine, “smart follower”lık yaptı ve biraz daha olgunlaştıktan sonra entegre etti. Aslına bakarsanız şimdilik sadece stratejisini duyurdu. Bu yenilikler sonbahardan itibaren uyumlu cihazlara güncelleme şeklinde gelmeye başlayacak. Uyumlu cihazlar derken de telefon olarak sadece iPhone 15 Pro ve Pro Max ile M serisi işlemcili iPad ve MacBook’lar. Yani bu yıl aldığınız telefon bile Pro değilse zeka açısından biraz… Anladınız. Sonuçta bu Apple Intelligence: Apple’ın zekası.