Kategoriler
Teknoloji Uzay

Astronot yerine Evrenot diyelim!

Az önce Türkiye Uzay Ajansı’nın 10 yıllık 10 hedefiyle ilgili düzenlenen bir toplantıyı izledim. Aslında canlı olarak yayınlayıp yorumlamak da isterdim. Ancak böyle bir etkinliğin yapılacağından bile haberim yoktu, o sırada Birleşik Arap Emirlikleri’nin geçtiğimiz Temmuz ayında gönderdiği “Hope – Umut” isimli uzay aracının Mars yörüngesine girmesini canlı olarak takip ediyordum. Girdi bu arada, BAE Mars’a uzay aracı gönderen 5. Ülke ünvanını resmen kazanmış oldu. O sırada bir izleyicimin attığı mesajla Türkiye’nin de aynı saatlerde uzay parogramıyla ilgili hedeflerini açıkladığını duydum. Bir yandan Mars’a giden araçla ilgili gelişmeleri takip ederken bir yandan da bizim uzay ajansımızın koyduğu hedefleri dinlemeye çalıştım. Tabi evde televizyon yayınlarını alamadığım için YouTube’dan takip etmek durumunda kaldım. Konuyu araştırınca “Gelecek Bilimde” kanalının canlı yayın yaptığını fark ettim. Orada Ayhan Tarakçı, Zafer Emecan ve Burak Çankaya çok güzel bir şekilde konuyu hem açıkladılar hem de yorumladılar. Ben bu kaydı yaparken onların yayını hala devam ediyordu. Konuyu sıcağı sıcağına yaşamak isteyenler onların ayrıntılı yorumlarına da bir göz atabilirler. 

Her şeyden önce gerçekten bizler için çok heyecan verici bir gelişme bu. Nihayet birkaç yıl önce kurulmuş olan uzay ajansı kendine hedefler belirlemiş ve bu hedeflerin bazıları gerçekleştirilirse oldukça önemli adımlar atılmış olacak. Ben yayın sırasında aldığım notları yorumlamak istiyorum. Çok çarpıcı iki başlık vardı. İlki Ay’a bir uzay aracı göndermek ve ona sert iniş yaptırmak. Bunun için konulan hedef yanlış duymadıysam 2023 yılının sonları olarak söylendi. Ayrıca toplantıda cumhurbaşkanı birkaç kez bunun için uluslararası işbirlikleri yapılacağı vurgusunda bulundu. Eğer bu tür işbirlikleri yapılır ve gereken bütçe de ayrılırsa ben bunun gerçekleştirilebilecek bir hedef olduğunu düşünüyorum. Tahminen 150 milyon dolar civarında bir bütçe ayrılabilirse Ay’a insansız bir uzay aracı gönderilebilir ve ona sert iniş yaptırılabilir. 2023’e yetişir mi bilemiyorum, çok da önemsemiyorum. Önemli olan bir hedef koymak, uzayla ilgili projeler her zaman aksar, gecikir, bütçeler aşılır, bunlar normaldir. Daha da önemli olan bir şeyi söyleyeyim. Ülkelerin uzay politikaları partiler üstü, siyaset üstü bir şekilde tasarlanmalıdır. NASA’nın projelerinde her zaman yapılan en büyük vurgu hep bu oluyor. Uzayla ilgili çalışmalarda dünyanın en ileri ülkesi olan ABD’de ülke içindeki tarafların bazı taraftarları bunu başka yerlere çekmeye çalışıyorlar. Ama 1958’te kurulan NASA aradan geçen yarım asırdan uzun bir süre boyunca gerek muhafazakar ve gerekse demokrat kesimler tarafından desteklenmeye devam ediyor. Meşhur bir başkanın çok meşhur bir konuşması vardır: “Biz Ay’a gitmeyi seçiyoruz” İşte bunu söyleyen ve uzay programında adımları hızlandıran kişi JFK bir demokrattı. Fakat hedef konulduktan 10 yıl sonra astronotlar Ay’a inerken televizyonlardan bu haberi duyuran Richard Nixon bir cumhuriyetçiydi. Uzay programları yapısı gereği uzun vadeli değil, çok uzun vadeli olmak zorundadır. Bunun için çok detaylı bir program hazırlanmalıdır ve bu program hangi statüde olursa olsun tüm taraflarca desteklenmelidir. 

Gelelim bu ilk hedefin gerçekçiliğine… Bugüne kadar Ay’a 6 ülke toplamda 16 kez sert iniş yaptı. Bir de İsrail göndermeyi denedi ama hatırladığım kadarıyla onun amacı sert değil yumuşak iniş yapmaktı. Sert inişe “hard impact” deniliyor. Yani aslında insansız uzay aracını gönderiyorsunuz ve bilerek çarptırıyorsunuz. İlk kez 1959’da Rusların Luna 2 aracı bu şekilde gönderildi ve Ay yüzeyine çarptırıldı. Bu tür bir görev nispeten daha kolay ve gerçekçi. Dediğim gibi 150 milyon dolarlık bir bütçe ve uluslararası bir işbirliğiyle gerçekleştirilebileceğine inanıyorum.

Bu önemli hedeften sonra benim dikkatimi çeken en önemli açıklamayı en son yorumlayacağım. Diğer hedefler de çok güzel, hatta benim bir kısmını anlayamadığım kadar da kulağa hoş geliyor. Gözlemevi ve teleskop projeleri çok heyecan verici. Uzay limanı kelimesi geçti. Önce nasıl yani filan diye bir düşündüm. Uzay istasyonu mu kastediliyor yoksa fırlatma rampası mı arasında gidip geldim. Gerçekçi olanı bir ya da bir kaç fırlatma rampası kurmak olabilir. Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü’ne benzer şekilde. Buna “uzay limanı” demek de mantıklı. Uçakların havalandığı yere havalimanı diyorsak roketlerin havalandığı yere de uzay limanı diyebiliriz düşüncesiyle bu isim verilmiş diye tahmin ediyorum. 

Aklımda kalan en önemli hedeflerden biri 9. Hedef. İnsan kaynağı sağlamak. Hatta cumhurbaşkanı bu konuda “ne geriyorsa yapacağız” dedi. YÖK ve MEB kaynaklarını seferber edeceklerini söyledi. Bence bu vesileyle üniversitelerin problemleri de ele alınır ve özellikle altyapı, yönetim, akademisyen kadroların ve tabiki öğrencilerin istekleri, ihtiyaçları tekrar gözden geçirilirse harika olur. Çünkü kurulan gözlemevleri, gönderilen roketler, uzay araçları bol bol veri üretecek. Bu verilerin her şeyden önce herkese hatta sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya hızla açıklanması ve üniversitelerin de bunları kullanarak özgürce bilim yapılması gerekiyor. 

Bu açıklama ve iletişim konusunda bazı eleştirilerim de olacak. Başta da dediğim gibi ben böyle bir etkinlikten son dakikada haberdar oldum. Önce nasıl oldu da böylesi bir haberi kaçırdım diye kendime sordum, çünkü tüm dünyadaki uzay ve teknoloji gündemini takip etmeye çalışıyorum. Eğer dünyaya bunu duyurmak istiyorsak daha iyi bir tarih seçilebilirdi. Çünkü tüm dünya şu anda Birleşik Arap Emirlikleri’nin Mars yörüngesine girişini konuşuyor ve bu bir son dakika gelişmesi değil. Temmuz’da gönderildi ve bugün ulaşacağı biliniyordu. Öte yandan Türkiye Uzay Ajansı’nı İngilizce olarak arattığımda bu etkinlik hakkında hiçbir habere rastlayamadım. Hadi benim sıradan bir insan olarak böyle bir haberi kaçırmam çok normal de uluslararası haber ajanslarına da önceden bilgi verilmedi mi acaba? Neyse konuyu bir şekilde duyduktan sonra hemen resmi kaynaklara bakıp bilgi almak istedim. Türkiye Uzay Ajansı’nın web sitesine ne etkinlik öncesinde ve ne de sonrasında giremedim. Sayın cumhurbaşkanı bu konularda herkesin sahiplenmesini bekliyorum şeklinde bir dileğini iletti konuşmasının sonunda. Bunun yapılabilemsi için hedeften ibaret bilgiler bile olsa bunların iletişiminin çok daha iyi planlanması ve duyurulması gerektiğini düşünüyorum. 

Yıllardır NASA, ESA, JAXA gibi pek çok uzay ajansının ve SpaceX gibi özel şirketlerin bilgilerine bu şekilde ulaşarak yayınlar yapıyorum. Oralarda çalışan kişilerle yıllar içinde dostluklarım bile oluştu. Daha dün SpaceX’te çalışan bir Türk’le 1,5 – 2 saate yakın sohbet ettim. Uzayla ilgili hemn her konudan konuştuk ve ikimiz de bu etkinlikten haberdar değildik. Bunu da yapıcı bir eleştiri olarak bırakmak istiyorum. Uzay ajansımızın eğer insan kaynakları konusunda bir hedefi varsa, bunun bir kısmı da gençlerle olan iletişimden geçiyor. Ben kendi kanalımı geçtim, yayını izlediğim Gelecek Bilimde vb. başka kanallardaki arkadaşların canlı yayınlarına bir bakın. Yarım milyon aboneli TRT Haber kanalını 3-4 bin kişi canlı olarak izlerken, aynı yayını aktaran 36 bin aboneli Gelecek Bilimde kanalında onun üçte biri kadar kişi vardı. İşte o kişiler insan kaynağı. Onları heveslendirmemiz, yüreklendirmemiz gerekiyor.

Gelelim beni en çok heyecanlandıran hedefe. Bir Türk vatandaşını uzaya göndermek! Hem de bunu bir uzay turisti olarak değil, bir bilim misyonu çerçevesinde göndermek. Çok önemli ve güzel bir adım. Ay’a insansız uzay aracı göndermek de güzel elbette. Ama bu bence en önemlisi. Çünkü ben bir hikaye anlatıcısıyım ve tüm bu hedefler içinde hikayeleştirilebilecek en önemli konunun bu olduğunu düşünüyorum. Biz insanlar kendi türümüzün hikayelerine aşığız. Uzaya gidecek ilk Türk bu anlamda bizim hikayemizin kahramanı olacak. Bir sembole dönüşecek. Benim aklıma gelen bir isim önerisi yok. Tabiki kendim de gitmeyi çok isterdim ama bunu imkansıza yakın olarak görüyorum. Belki bir gün turist olarak gidebilirsem o bile yeter bana. Madem gidebilme ihtimalim çok düşük bari ben de astronot ismine bir alternatif üretme noktasında bir çaba sarf etmek istedim. Böyle bir çağrı da yapıldı çünkü toplantıda. ABD’liler uzaya giden kişilere “astronot” diyor. Ruslar “kozmonot” adını veriyor. Çinliler “taikonot” Fransızlar “spationaut” şeklinde devam ediyor. Bu kelimelerin sonundaki “naut” denizci demek. Ve tüm dillerde bu yapı korunmuş. O yüzden o kısmını biz de aynen bırakmalıyız diye düşünüyorum. Kelimelerin ön eklerinin anlamları da şöyle: “Astro” yıldız demek. Bunlar hep Yunanca’dan geliyor bu arada. Ruslar “kozmos” ön ekini seçmişler. Kozmonot demişler. Çinlilerin “taiko” kelimesi uzay demek. Dolayısıyla biz de yıldıznot, uzaynot gibi devam edebiliriz ama evrenot dersek hem evren kelimesinin son harfini nota çok güzel bağlamış oluruz hem de aklıda kalması kolay olur diye düşünüyorum. Biliyorum “ot” kısmı ilk bakışta biraz garip geliyor ama bu tür kelimlere zaman içerisinde anlam bakımından oturuyor ve özellikle okula yeni başlayan çocuklara da bu şekilde öğretilirse dile yerleşebiliyor. Benim Türk uzay yolcularına isim önerim “evrenot”tur. 

Umarım bir gün kafamızı gökyüzüne kaldırdığımızda oralarda bir yerlerde bizimle aynı dili konuşan yüreklerin attığını görürüz.

“Astronot yerine Evrenot diyelim!” için 10 yanıt

Bence evrenot olmaz. Sitemde bu haberlerden çok daha evvelden astronotun Türkçesi ile alakalı yaptığım bir çalışmam, bir makalem var. Hatta güncel konulardan dolayı yazının yorumlar kısmında sizin de kulaklarınızı çınlattık.

İçimde aşırı bir umut var, umarım ileride uzaya baktığımızda bizimle aynı dili konuşan, yüreğinin bir yerinde anavatanı olan bir kişiyi uzaya göndermenin hedefini koymak bile heyecan verici 🚀

bence Türkonot olsun. çok gurur duyuyorum ve heyecanlıyım. Evrenot’da güzel bir isim ama Türklerin astronotu olduğu belli olsun diye dedim..
bu arada çok güzel olmuş eline emeğine sağlık Barış Abi =)

Merhaba Barış abi. İçindeki tüm içerikler yapay zeka GPT-3 tarafından yazılan bir blog sitesi kurdum. Ve artık tarihi kişiliklerle, ünlü yazar, filozof, alimlerle gpt-3 kullanarak karşılıklı röpotraj hazırlamaya karar verdim. Elon Musk’la yapay röportajım:
http://gptblog.media5x.com/meeting-at-the-time-machine/meeting-at-the-time-machine-2-elon-musk/
İncelersen ve daha çok kişiye ulaşması için destek olursan sevinirim 🙂

2005 yılında TDK gökmen sözcüğünü ortaya atmış.
TDK Gökbilim Terimleri Sözlüğü ile Uygulayım Terimleri Sözlüğünde ise uzaycı sözcüğü astronot karşılığında yer almış.
Pamukkale Üniversitesi’nin sözlüğünde TUA başkanı tarafından gündeme düşürülmeden önce de fezagir sözcüğü bulunuyordu. Aynı sözlükte uçurcu şeklinde bir karşılık daha yer almaktadır.

Yani sözlüklerde bulunan çeşitli karşılıklar zaten var. Ancak bunlar gazetelerde, dergilerde, kitaplarda, televizyonlarda, vs. kullanılmaktan sonra dile yerleşemiyor.

Türkonot bence çok güzel bir isim. Bayıldım bu isme. Biran önce şu isim belli olsa da üniversite de Türkonotluk bölümünü okuyabilsem…🛰🪐

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir