Kategoriler
Genel Tasarım

Ayakkabı bağcığı neden kendiliğinden çözülür?

Ayakkabı bağcığı neden kendiliğinden çözülür? Bir Pazar sabahı uyandığınızda aklınıza gelebilecek en son sorulardan biri budur herhalde. Basit bir konudur çünkü. Üzerinde düşünmeye değmez. Kafamız bundan çok daha önemli şeylerle meşguldür. Peki ben neden bu kadar basit bir şeyi umursuyorum ve sadece bu konu hakkında bir video hazırlıyorum? Gelin size hem bir hikaye anlatayım hem de sorunun cevabını vereyim.

Çok basit ve sessiz bir hikaye. Pazar sabahı bir otobüs durağında başlıyor. Yerde yatan bir adam var. Muhtemelen ayakkabı bağcığı kendiliğinden çözülmüş, üstüne basmış ve yere kapaklanmış. 

Belki bu adamın başına gelen kadar abartılı olmasa da hepimizin ayakkabı bağcığı en az bir kez kendiliğinden çözülmüştür. Özellikle küçük kardeşi ya da çocuğu olanlar bu çözülen bağcıkları bağlama konusunda adeta ihtisas yaparlar. İhtisas derken hiç abartmıyorum. Bazıları kelimenin tam anlamıyla bunu yapıyor. Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’ndeki mühendisler bu konuda bilimsel bir çalışma yapmışlar. Yürüme esnasında ayaklara ve bağcıklara etki eden kuvvetlerin karmaşık bir etkileşimi sonucunda saniyeler içerisinde bu olayın gerçekleştiğini gözlemlemişler. İleri atılan adım sırasında bir kırbacın şaklaması gibi öne doğru savrulan bağcığın üzerindeki kuvvet adeta görünmez bir el gibi davranıyor ve önce düğümü gevşetip sonra da bir anda bağcığı çözüyor.  

Burada anahtar kelime düğüm. Ayakkabı bağı dediğimiz şey bir çeşit düğüm. Tavşan kulağı filan gibi isimler de veriliyor buna ama teknik olarak adı ABOK #1212. ABOK kısaltması “The Ashley Book of Knots” kitabından geliyor. 1944 yılında basılan bu kitapta 3854 çeşit düğüm 7000’den fazla illüstrasyonla tarif edilmiş ve buradaki numaralandırma düğümler konusunda uluslararası bir standarda dönüşmüş. 638 sayfalık bu kitabın tamamına internetten göz atabilirsiniz.

İzcilerin, denizcilerin farklı düğümleri olduğunu duymuştuk ama bu kadar çok çeşit düğümün olması gerçekten şaşırtıcı. Bir yönüyle de çok mantıklı, çünkü düğüm aslında antik bir teknoloji. Baltadan, tekerlekten ve hatta ateşten bile önce düğüm icat edilmişti. 

“The Ashley Book of Knots” kitabındaki binlerce düğümün ilki denizcilerin sıkça kullandığı “sancak bağı.” İki ipi birleştirmek için binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılıyor. 

Düşündüğünüzde sadece ayakkabılarımızda değil, üzerimize giydiğimiz kıyafetlerde de düğüm kullanılmıyor mu? Kumaş dediğimiz şey ipliklerin düğüm düğüm örülerek bir araya getirilmesi değil mi aslında? 

5000 yıl önce Mısırlılar ayakkabılarını değil de kemerlerini bağlamak için özel bir düğüm kullanıyorlardı: Camadan düğümü. Bugün uzay çağına girdik, Mars’a robot araçlar gönderiyoruz ve hala aynı düğümü kullanmaya devam ediyoruz. 8 yıldır Mars’ta olan Curiosity roverı geçtiğimiz Mayıs ayında kendi fotoğrafını çekip bize gönderdi. Fotoğrafta dikkatinizi çeken bir şey var mı? Tepenin arkasındaki uzaylıları görmediniz mi 🙂 Hayır çok daha primitif bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Rover’ın üstündeki kablolara bakın. Camadan düğümü. 5000 yıl önce Mısırlıların kemer bağlamak için icat ettiği aynı teknoloji şu anda Mars’taki uzay aracının kablolarını düzenlemek için de kullanılıyor. 

Şimdi ayakkabı bağcığının neden kendiliğinden çözüldüğü sorusu daha bir anlamlı gelmeye başladı değil mi? Bilim insanları bir Pazar sabahı can sıkıntısından akıllarına gelen soruları bile bu yüzden umursayıp araştırmaya başlıyor işte. 

Aynı Pazar sabahı bir otobüs durağında bekleyen insanların hikayesine dönelim mi şimdi? Kafalarında, kucaklarında, kulaklarında belli ki çok daha önemli sorular olan bu insanların arasına yeni bir kişi daha katılır… Ortada bir düğüm var ve onu çözmeye çalışıyor.

Gordion düğümü gibi. Duymuş muydunuz bu tabiri? Gordion Ankara’ya 94 km uzaklıkta Sakarya Nehri’yle Porsuk Çayı’nın birleştiği noktada kurulmuş antik bir kent. Frigya’nın başkenti. Efsaneye göre bir kahin, Friglere şehre öküz arabası ile giren ilk adamı kral ilan etmelerini söyler. O sırada yoksul bir köylü kağnısıyla kente girer. Gelen kişi Midas’ın babası Gordios’tur. Hemen kral ilan edilir. O da beraber geldiği öküz arabasını Frig tanrısına adar ve onu kızılcık dallarından bir düğümle tapınağa bağlar. Gordion düğümü. Öyle böyle bir düğüm değil. Kimse çözememiş. O yüzden de çözülemeyen bir düğüm olarak nam salmış. Kulaktan kulağa bir söylentiye dönüşmüş: Düğümü çözebilen kişi Asya’nın hakimi olacak! Bu söylenti Büyük İskender’in kulağına kadar gitmiş ve M.Ö. 334 yılında kente gelince o da düğümü çözmeye çalışmış. Pers İmparatorluğu’nu fethetmiş ve Asya’nın hakimi olma yolunda hızla ilerleyen koskoca Büyük İskender çözebilmiş mi peki o düğümü? Çok çalışmış ama başaramamış. Bir noktadan sonra sabrı tükenince de öfkeyle kılıcını çekip düğümü kesmiş. Sonra da Asya’nın hakimi olamadan 33 yaşında ölmüş. O zamanın bilgeleri İskender’in bu genç yaştaki ölümünü Gordion düğümünü çözmek yerine sabırsızca davranmasının cezası olarak yorumlamış. 

Aynısı bana da oluyor. Çekmecemi ne zaman açsam Gordion düğümü gibi birbirine dolanmış kabloları görüyorum. Oysa onları daha yeni düzenlemiştim. Nasıl oluyor da birbirine girip düğümleniyor? Kendiliğinden çözülen ayakkabı bağcığı probleminin tam tersi bu: kendiliğinden düğümlenen kulaklık kabloları. Bilim insanları bu konuyu da araştırmış. Hareketli nesnelerin içerisinde yer alan farklı uzunluklardaki kablo benzeri sicimlerin 120 farklı çeşit düğüm oluşturabildiklerini bulmuşlar. Bunları bir bilgisayar algoritmasıyla sınıflandırarak 14 düğüm kategorisine ayırmışlar ve matematiksel bir model ortaya koymuşlar. Büyük İskender bunları görseydi belki de Gordion düğümünü kesmek yerine çözüp çoktan Asya’nın fatihi olmuştu. Gerçi onun hocası da Aristo’ydu ve Aristo da nesneleri sınıflandırmakla meşhurdu ama neyse. Uzun lafın kısası, bizim araştırmayı yapan bilim insanları düğüm olmasını istemiyorsanız kablolarınızı kısa tutun diyorlar. Matematiksel modellerine göre 46 santimetreden daha kısa kabloların düğüm olma ihtimali %50’den az. 

Sanırım bazı medeniyetler bunu zaten biliyordu. Mesela İnka uygarlığı. Çünkü onlar kayıtlarını yazıyla değil düğümlerle tutuyorlardı. Bunlara khipu deniliyor. Ya da konuşan düğüm. Antik Çin’de, Hawaii’de ve hatta sokağınızın köşesindeki aksesuar dükkanında da buna benzer şeyler görebilirsiniz ama onların hepsi süsleme amaçlı. And dağlarında yaşayan İnka insanları bunları bilgi toplamak için kullanıyordu. İstatistiksel bilgiler, toplumsal organizasyon, takvimsel hesaplamalar, tarihi olaylar bu şekilde kayıt altına alınıyordu. Hemen bir parantez açalım. Canlıların genetik kodları da benzer şekilde DNA’da kayıtlı. Düğümler üzerinde yapılan araştırmalarla düğüm mekaniklerini çözmek, DNA benzeri mikro yapıları anlamak için de önemli. Gelgelelim toplam 14 renk ve 95 farklı düğüm deseni kullanarak oluşturdukları İnkaların yazı dili hala tam olarak çözülemedi. Ta ki bir üniversite öğrencisinin bahar tatilinde bu işe kafayı takmasına kadar. Üniversitedeki hocasının oluşturduğu Khipu veritabanındaki kayıtlarla İspanyol koloni dönemindeki belgeleri karşılaştıran bu öğrenci incelediği khipuların o dönemde yaşamış insanların sosyal statüleriyle ilgili olduğunu keşfetti. İplerdeki renkler de insanların isimleriyle ilişkiliydi. Eğer bize bulmaca gibi gelen bu yazı dilinin sırrı tam olarak çözülürse İnka tarihini bir de onların dilinden okumamız mümkün olacak. Genellikle kazananlar tarafından yazılan tarihi bir de kaybedenlerin gözünden görmek için çok iyi bir fırsat doğacak.

Gelin biz de anlatmaya başladığımız hikayenin sırrını çözmeye çalışalım. Otobüs durağına yeni gelen adamımız ayakkabı bağı kendiliğinden çözüldüğü için düşüp yere yığılan kişiyle ilgili ne yapılması gerektiği konusunda hala kararsız. İroniye bak, onun da ayakkabı bağı kendiliğinden çözülmüş. 

Sahi videonun konusu bu değil miydi? Başta bilim insanlarının yaptığı bir araştırmayı aktardım ama hala pratik bir sonuç çıkartamadık. Ayakkabı bağcığı neden kendiliğinden çözülüyormuş biliyor musunuz? Onları yanlış bağladığımız için. ABOK #1212 numaralı bu düğümün bir sağlam şekli bir de zayıf şekli varmış. 

Bu düğümün bir sağlam şekli, bir de zayıf şekli var ve bize zayıf olanı öğretilmiş. Eğer ipleri düğümün tabanından çekerseniz, düğümün kendini ayakkabıya paralel olarak aşağıya yönlendirecek. Bu düğümün zayıf biçimi. Yeniden başlarsak ve düğümün basitçe diğer yönünden gidersek bunu elde ediyoruz, güçlü bir düğüm. 

Kolayca çözülmeyen güçlü bir düğüm. Hem daha iyi gözüken hem de sizi yarı yolda bırakmayacak bir düğüm. Üzerine basıp da tökezleyip yere düşmeyesiniz diye. Sonra bir gün takılıp düşerseniz kimse sizi umursamayabilir. Bu videonun konusu ayakkabı bağcıklarının çözülmesi filan değil. Bizi birbirine bağlaması gereken görünmez sosyal bağların çözülmesi. Kimsenin birbirini umursamaması. Gördüklerinin karşısında sus pus kesilmesi. Bu bilim insanlarının değil biz insanların çözmesi gereken öyle bir problem ki, eğer çözülmezse bir gün bizim de başımıza geldiğinde, bizim de ayakkabımız çözüldüğünde insanlık onurunu nerelere kadar düşürebileceğimizi hayal bile edemeyiz. 

“Ayakkabı bağcığı neden kendiliğinden çözülür?” için 4 yanıt

Bu kadar detaylı bir açıklaması olabileceğini hayatımın hiçbir döneminde düşünemezdim sanırım. Muhteşem bir anlatım olmuş Barış bey emeğinize, yüreğinize sağlık. Ayrıca hayvanlar ekibi olarak sizleri severek takip ediyor, başarılarınızın devamını diliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir