Dünyanın en ünlü tablosu: Mona Lisa. Yaklaşık 500 yaşında. Pek çok yönden gizemini koruyor. Benim için en gizemli tarafıysa ona bakınca ne gördüğümüz…
Mona Lisa. Kim bu kadın? Neden gülümsüyor? Bu gülümseme neden bu kadar etkili? Soruların sayısını rahatlıkla arttırabilir hatta spekülasyonlar yapıp, komplo teorileri bile üretebiliriz. Ama bunlara hiç gerek yok. Benim asıl merak ettiğim neden her yıl 6 milyon insan bu tabloyu görmeye gidiyor? Bir tasarım nasıl olur da bu kadar çok gözü kendi üstünde toplar ve beğeni uyandırır. Hem de 500 yıl boyunca…
Bunun için önce kadim tasarımlara bakmak lazım. Mesela 5000 yıldır insanların gözünü alan piramitlere. Bir piramide baktığımızda üçgen şeklinde yüzeyler görürüz. Görsel sanatlarda üçgen formu bir kompozisyonda bize dengelilik, durağanlık, dinginlik gibi hisler verir. Baktığımızda bizde güven duygusu uyandırır. Sanırım tabloyu yapan Leonardo Da Vinci’nin de aradığı duygular bunlardı. Resmine çok sağlam bir geometrik temel attı ve bunun için dünyanın en sağlam yapılarından, piramitlerden ilham aldı. Mona Lisa’nın elleri bu piramidin tabanında. Yukarıya doğru uzanan çizgiler ister istemez bakışlarımızı onun yüzüne yönlendiriyor. Yüzündeki gizemli gülümsemeye… Yoksa mutluluğun resmi böyle bir şey mi? Ona bakınca bunu mu görmeliyiz?
Resmi köşelerinden ikiye bölüp iki üçgen elde ettiğimizde bunların içindeki kompozisyonlar dengeli kalmaya devam ediyor. Diğer köşeden de bölüp dört üçgen elde ettiğimizde sonuç değişmiyor. Resmin içindeki üçgenleri ne kadar arttırırsak arttıralım, hep anlamlı kompozisyonlar elde ediyoruz.
İlginçtir tabloyu görmek için Louvre müzesine gidenler, bu şekilleri çok iyi hatırlayacaktır. Çünkü müzenin girişinde önce üçgen camlardan yapılmış bir piramidi görürler.
Mısırlılar piramitleri yaparken altın oranı çokça kullanmışlardı. DaVinci de estetiğin, güzelliğin bu oranını resmine taşıdı. Az önce üçgenlerle yaptığımızı bu kez altın oranlı dikdörtgenlerle tekrarlayalım. Hayatı boyunca kadavraları inceleyen ve onlardan insan anatomisini ve ondaki bu altın oranı öğrenen DaVinci, Mona Lisa’nın her ayrıntısında bunu kullandı. Her şey diğer şeylerle bağlantılı. Doğada deniz kabuklarından galaksilere kadar gördüğümüz altın spiral, bu dikdörtgenlerin, dolayısıyla tablonun içinde de saklı. Hem de her yerinde… Doğadaki güzellik, dünyadaki ahenk. Ona bakınca bunu mu görmeliyiz?
Piramitler, üçgenler, altın oranlı dikdörtgenler, spiraller…
Bu hanımın bize söyleyebileceği başka neler olabilir? Söylediklerini daha iyi anlayabilmek için bu kez ağzına konsantre olalım. Dudaklarını merkez alarak bir çember çizelim. Sonra daha büyük bir tane ve bir tane daha… Bu çemberlerin çeneyle, gözlerle, kafa ve kıyafetlerle olan uyumunu görebiliyor musunuz? Çemberleri klonlayarak çoğalttığımızda resmin parçalarının nasıl da uyumlu bir şekilde yerlerine oturduğunu fark ediyoruz. Çember, daire neyi sembolize eder? Bütünlük, süreklilik? Ona bakınca bunu mu görmeliyiz?
İç içe geçmiş geometrik şekiller tam da DaVinci’nin tarzı. Günlük notlarının arasında yaptığı şu çizim belki de dünyanın en ünlü infografiğidir: Vitruvius adamı.
İnsanın oranları. Oranların kanunu.
Çünkü Leonardo “insan vücudunun evrenin işleyişinin bir analojisi olduğunu” düşünüyordu. Maddesel varlığı kare, ruhsal varlığı ise daire ile sembolize ediyordu. İnsanın iki yönünü tek bir çizimde bu şekilde birleştirdi.
O halde Mona Lisa’ya baktıkça arka planında tüm bunları görmemiz hiç de abartılı olmaz. Arka plan demişken… Bu tablonun arka planına baktıkça nedense Bob Ross’u düşünmeden edemiyorum. Acaba DaVinci çalışırken eline çalılık fırçasını alıp “şuraya mutlu bir ağaç çizelim ama bunun canı sıkılır, yanına eğlenerek akan bir dere, üstüne de insanların geçebileceği bir köprü yapalım” diyor muydu? Bunu hiç bir zaman bilemeyeceğiz. Ama Bob Ross’un şu dediklerine hak vereceğine eminim.
“Resim yaparak etrafınızdaki nesneler ve şekillerle bütünleşebilirsiniz.”
Sürekli olarak etrafımıza bakmamıza rağmen pek çok şeyi gözden kaçırırız. Resim yapmak, ya da en azından Mona Lisa gibi sanat eserlerine bakmak, belki de bunları daha iyi görmemizi sağlayabilir.
Resmin sergilendiği Louvre müzesinin küratörü Jean-Pierre Cuzin’in de dediği gibi:
“Problem şu: Mona Lisa o kadar popüler ki artık gerçekte onu görmüyoruz.”
Dünyanın en ünlü tablosuna bakarken, kimilerimiz sadece bakıyor, kimilerimiz görüyor. Farklı şeyleri, farklı derinliklerde…
Mona Lisa’ya bakarken siz ne görüyorsunuz?
“Dünyanın en ünlü tablosu” için 4 yanıt
Jean-Pierre fazla güzel ve doğru konuşmuş. Sizin de uğraş vererek bunları satırlara dökmeniz çok hoş, emeğinize sağlık.
Merhabalar, videolarınızı severek izliyorum. Emeğiniz için teşekkürler. Ve sizden bir isteğim olacak, tomurcuk derdinde olan ağaçların hikayelerini de sayfanıza yer vermenizdir. Ülkenin yozlaşmış ortamına tomurcuk derdinde olan bu kişilerin hayatları belki anlam katar.
Saygılarımla
Bu tabloyu çok araştırıyorum. Bana farklı bir açıdan bakmamı sağladığınız için size minnetarım.
Merhabalar Barış Bey; videoda kullandığınız Bach Allemande’ı icra eden yorumcu kimdir? Çok ilginç bir Bach yorumu. Merak ettim, birkaç kayıda baktım ancak bulamadım. Aydınlatabilirseniz sevinirim. Çok teşekkürler.