Kategoriler
Bilim

En sevdiğiniz renk neden mavi?

“En sevdiğiniz renk nedir?” diye bir anket yapsam, listenin en tepesinde mavi renk yer alır. Muhtemelen. Peki neden?

1993’te bir pastel boya üreticisi tam da bu konuda bir anket yaptı: çocuklara en sevdikleri pastel boya rengini söylemelerini istedi. Bilimsel bir araştırma değil, sadece bir anket. Çocukların çoğu, mavi rengi seçti. Ancak sadece standart maviyi değil. Listedeki ilk 10’da mavi rengin dört farklı tonu vardı.  

Yedi yıl sonra firma bu deneyini tekrarladı. Yine klasik mavi en üst sırada yer aldı. Listede mor, yeşil ve pembe gibi renkler de vardı, ancak mavinin standart dışı üç değil bu kez altı tonu ilk 10’da yerini aldı: “kar fırtınası mavisi” de buna dahil. Bu isimleri de nereden bulurlar, nasıl uydururlar bilmiyorum 🙂

Geçenlerde “en sevdiğiniz renk neden -muhtemelen- mavi?” başlıklı bir makalede gördüm bu anketi. Kışkırtıcı bir başlık değil mi? Benim ilk tepkim “iyi de en sevdiğim renk mavi değil ki” oldu! Gerçi görüyorsunuz, genellikle arka planda mavi tonlar ve ışıklandırma kullanıyorum ama bunun başka bir sebebi var, videonun en sonunda açıklayacağım.

Peki benim en sevdiğim renk ne? Aslında bunu çok sık düşünmüyorum. Tüm renkleri içeren beyaz deyip geçiyorum. Bir zamanlar maviyi ben de severdim, onu hatırlıyorum. Küçük yaşlardan itibaren kendimize böyle favori bir renk seçeriz değil mi? Ancak garip bir şekilde büyüdükçe tercihimiz sıklıkla değişir ve bu büyük ölçüde kontrolümüz dışındaki etkilerden kaynaklanır. Yine de istatistiksel olarak neredeyse her dönem “mavi renk” daha çok insan tarafından sevilir.

Rengin pazarlamadaki etkisini inceleyen pek çok araştırmacı var. Bunlardan biri de Rhode Island Üniversitesi’nde doçent olan Lauren Labrecque. Bu tür listelerde mavinin baskınlığı onu hiç de şaşırtmıyor. Hatta derslerinde kullandığı bir sunumu var. İlk slaytlarında %60 maviyi seçtiniz, %70 maviyi seçtiniz, %80 maviyi seçtiniz gibi alternatifli tasarımlar hazırlamış. Derste öğrencilerine favori renk anketini yapınca, çıkan sonuca göre bu slaytlardan birini gösterip, bir sihirbaz edasıyla “biliyordum” diyor. O kadar emin sonucun mavi çıkacağından… Belki oransal olarak tahmin edebilmek zor ama bir toplulukta ortalama sonuç genelde mavi renk oluyor. 

“Çünkü bir kez yetişkin olduğumuzda, hepimiz maviyi severiz.” diyor bu araştırmacı: “Bu kültürler arası bir olgu. İnsanlar maviyi sever.”

Gerçekten bu böyle mi diye ben de bir araştırma yaptım. Farklı tarihlerde, farklı coğrafyaları kapsayan renk çalışmalarını inceledim. Mesela YouGov tarafından 10 ülkede gerçekleştirilmiş bir anket. Avrupa ülkelerinde de örneğin İngiltere ve Almanya’da da seviliyor mavi, Amerika’da da. Avustralya kıtasının tercihi de mavi olmuş, Asya kıtasındaki ülkelerin de. Bu listede en çok Çin şaşırttı beni. Çünkü onlar için kırmızı uğurlu bir renk. Buna rağmen en çok maviyi tercih etmişler.

Sonra kendim bir online ankete katıldım. Tercihlerimi yazdım ve sonuçlara baktım. Yüzlerce ülkeden 9000’e yakın kişi katılmış. Türkiye’den de 25 kişi tercihini yapmış. Sonuç ortada. 2000’den fazla kişinin yani her 4 kişiden birinin en sevdiği renk mavi. 

Favori rengimiz, çocuklukta ortaya çıkma eğiliminde olan bir şey. Sizden etrafınızdaki çocuklara bunu sormanızı ve verdikleri yanıtı yazmanızı rica edeceğim. Araştırmalara göre, bebeklerin renkler konusunda çok geniş ve oldukça tutarsız tercihleri ​​var. Yine de daha çok açık tonları tercih ediyorlar. Ancak çocuklar dünyada ne kadar çok zaman geçirirlerse, maruz kaldıkları renklere ve onları bağladıkları çağrışımlara bağlı olarak belirli renklere o kadar çok yakınlık geliştirmeye başlıyorlar. Başlangıçta turuncu, sarı, mor veya pembe gibi parlak renkleri olumsuz duygulardan ziyade olumluya bağlama olasılıkları daha yüksek.

4-11 yaşları arasındaki 330 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma, onların “güzel” bir karakter çizerken en sevdikleri renkleri kullandıklarını ve “kötü” bir karakter çizerken siyahı kullanma eğiliminde olduklarını buldu. Kızların kıyafetlerinin ve oyuncaklarının pembe olma eğilimi gibi sosyal baskılar da çocuklar büyüdükçe renk seçimi üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. Erkeklere de genellikle mavi giydirilir değil mi? Ama az önce sizden istediğim soruyu ben kendi oğluma yöneltince bana pembeyi sevdiğini söyledi. Oysa daha önceleri maviyi de severdi, yeşili de… Bu dönem böyle. Dedim ya tercihler zaman içinde değişiyor.

Çocuklar gençlik yıllarına girerken, renk seçimlerinin daha koyu, daha kasvetli bir ton aldığına inanılır, ancak bunu destekleyecek çok fazla akademik araştırma yok. Örneğin, İngiltere’de ergenlik çağındaki kızların mor ve kırmızılardan hoşlandığı, erkeklerin ise yeşiller ve sarı-yeşilleri sevdiği bulundu.

Bu renk paletleri, insanlar yetişkinliğe adım atarken birleşiyor gibi görünüyor. Maviye doğru kaymaya başlıyor. Ve yine şaşırtıcı bir şekilde, muhtemelen aynı renkten de hoşlanmamaya başlıyoruz. Tahmininiz var mı? Dünyanın en sevilmeyen rengi konusunda? Söyleyeyim. Kahverengi. Hem de böyle koyu sarımsı kahverengi. En az popüler renk.

Peki neden böyle popüler ve az popüler renk tercihlerimiz var? Daha da önemlisi, bu tercihleri ​​ne yönlendiriyor?

Favori renklerimiz var; çünkü favori şeylerimiz var.

En azından “ekolojik değerlik teorisi”nin özü bu. ABD’deki Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde psikoloji yardımcı doçenti olan Karen Schloss ve meslektaşları tarafından öne sürülen bir fikir bu. Onların yaptığı deneyler, renklerin nötr olmaktan uzak olduğunu bize gösterdi. Yani renkler konusunda yanlıyız. Yargılarımızı oluşturuyoruz. Kendi öznel geçmişlerimizden aldığımız anlamlar üzerine katmanlar katıyoruz ve bu nedenle renklerle ilgili itici veya çekici bir şeyler bulmak için kişisel nedenlerimizi yaratıyoruz.

“Renk tercihlerini, o renkle ilgili deneyimlerinizin bir özeti olarak düşünün” diyor Karen Schloss: “Dünyadaki olağan günlük deneyimleriniz bu yargıyı etkiler.”

Schloss, bu teoriyi çeşitli deneylerle geliştirdi. O ve iş arkadaşları, gönüllülere ekranda renkli kareler gösterirken, onlardan ne kadar hoşlandıklarını derecelendirmelerini istedi. Ardından araştırmacılar, sanki yeni bir deneyin başladığını ima ediyormuş gibi geri adım attılar.

Sonra aynı gönüllülere renkli görüntüleri tekrar göstermek için geri döndüler, ancak bu sefer düz kareler yerine nesneleri gösterdiler. Her görüntüye dört tondan biri hakimdi. Kontrol olarak sarı ve mavi ağırlıklı görüntüler kullanıldı: bunlar zımba veya tornavida gibi nötr nesneleri içeriyordu. Ancak kırmızı ve yeşil fotoğraflar kasıtlı olarak çarpıtıldı. Katılımcıların yarısı, Sevgililer Günü’nde sulu çilekler veya güller gibi olumlu anıları uyandırması gereken kırmızı görüntüler gördü. Yeşil görüntülerde ise balçık veya gölet pisliği gibi onları tiksindirmek için tasarlanmış imajlar seçildi. Deneklerin diğer yarısı bu ilişkileri tersine çeviren bir set gördü: yeşil doğa manzaraları, inişli çıkışlı tepeler veya lezzetli yeşil meyveler  bir tarafta, kırmızı kanlı yaralar, bereler bir tarafta.

Bu görüntülerin ardından renk tercihi testini tekrar yapan Schloss ve ekibi, tercihlerde bir değişiklik saptadı. Negatif ilişkilendirmede çok az bir azalma olurken, gönüllülerin seçimleri olumlu vurgulanan renge doğru kaymıştı. Ertesi gün onları tekrar çağırdılar ve bu tercihin bir gecede devam edip etmediğini görmek için testleri tekrar yaptılar – öyle olmadı. Schloss’a göre, deneyin neden olduğu bu kayma, katılımcıların gerçek dünyada deneyimledikleri renkler tarafından geçersiz kılınmış gibi görünüyor.

Schloss, “Bize dünyayla ilgili deneyimlerimizin onu görme ve yorumlama şeklimizi sürekli olarak etkilediğini söylüyor” diyor. 

Renklerle ilgili ilk düzenli çalışmaları yapan Isaac Newton’dan bu yana sadece bilim insanları değil; edebiyatçılar, şairler, yazarlar da bu konuda pek çok şey söyledi. İsviçreli meşhur psikiyatrist Carl Jung’un renk psikolojisi üzerine yaptığı çalışmaları zaten biliyoruz ama Almanların meşhur edebiyatçısı Goethe’nin bile renk teorisi üzerine yazdığı bir kitabı var. 

O kitapta mavi renk hakkında ne yazmış diye bir baktım ve onun şu cümlesi aklımda bir şimşek çaktırdı: “Yukarıdaki gökyüzü ve uzaktaki dağlar mavi göründüğü için, mavi bir yüzey bizden uzaklaşıyor gibi görünüyor.” diye yazmış ta 1840’ta…

Peki 2000’lerde ortaya atılan “ekolojik değerlik teorisi” ne diyordu bize? Renklerle kişisel deneyimlerimiz arasında bir ilişki var. 

Bu ilişkiyi anlama için önce en az popüler olan renkten başlayalım. Kahverengi. Bunun çocukluğumuzdan itibaren gördüğümüz ve olumsuz bazı şeylerle ilişkilendirdiğimiz ne gibi bir anlamı olabilir? Çürüyen gıdalar, bozulan meyveler ve sebzeler olabilir mi? Muzu düşünün. Bozulmaya başlayınca ne renk olur? Kahverengi. Tam olarak sarımsı kahverengi. Peki tüm bunları yedikten sonra içimizde geçir1diği bir takım işlemlerin ardından hangi renge dönüşüyorlar? En az popüler olan renge…

Goethe’ye dönelim şimdi. Onun yazdıklarından yola çıkarak en popüler rengin mavi olması konusunda kendi teorimi geliştirdim. 

Her nerede ve hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın insanların her zaman gördüğü bir şey var: yukarıdaki gökyüzü. Gün doğumunda ve batımında farklı renklere bürünse de açık havada gökyüzünün rengi mavi ve tonlarıdır. “Gökyüzü neden mavidir?” konusunun bilimsel açıklamasını başka bir videoya bırakırız ama kısaca çoğunlukla nitrojen ve oksijenden oluşan hava moleküllerine çarpan beyaz ışığın içinde mavi dalga boyunun diğerlerinden 10 kat daha fazla saçılması nedeniyle deyip geçelim şimdi. 

Her nerede ve hangi zaman diliminde yaşarsa yaşasın insanların büyük çoğunluğu sulara yakın yerlerde yaşıyor. Deniz ya da okyanus kenarlarında. “Okyanuslar neden mavidir?” konusunun bilimsel açıklamasını da o diğer videoya bırakırız ama sebebi aklınıza ilk gelen şey yani gökyüzünün yansıması değil. Bazı dalga boylarının absorbe olması, yani su tarafından yutulması ve sadece mavi dalga boyunun geriye yansıması deyip geçelim şimdi. 

Öyle ya da böyle insanlar yukarıya bakıp mavi gökyüzünü görüyor. Uzaklara bakıp dağların mavi silüetini görüyor. Aşağıya bakıp mavi okyanusları görüyor. En favori renklerinin mavi olmasına şaşmamalı. Sadece dünyadaki insanların değil, dünyanın kendisinin de favori rengi mavi. Ona içeriden de dışarıdan da baktığımızda hep aynı rengi görüyoruz. O yüzden adına mavi gezegen diyoruz. 

“En sevdiğiniz renk neden mavi?” için bir yanıt

açık renkler neden mutluluk ifadesi hissedilirken
kapalı renkler karamsarlık veya mutsuzluk hissettiriyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir