Doğada kamp yapmak, sadece bir kaçış değil, aynı zamanda bir dönüş yolculuğudur. Bisiklete binmek, kuşları dinlemek, çadırda yatmak, hayalle gerçeği karıştırmak… Bu videoda modern yaşamın telaşından kurtulmaya çalışırken, onun araçlarından kaçamayanları göreceksiniz. Akıntıya karşı kürek çekmek gibi bir şey bu. Özüne dönmek için meditasyon ya da doğa belgeselciliği yapmak nafile. Doğaya dönmek, aslında insanın kendine dönmesidir. Yürüyüş yaparken, fark etmediğin ayrıntıların fotoğrafını çekip, çevreyi keşfetmek istersin. Kamp ateşinin etrafında toplanmak, hikayeler paylaşmak, bağlanmak. Bunları kitaplardan okumak da mümkün elbette ama havadan sudan bahsederken öğrenmenin keyfi başka. Hele bir de yanında kahvaltı varsa… Hissetmiş olabileceğiniz gibi epeyce farklı bir video olacak bu. Pek çok YouTube janrını birbirine karıştıracak. Teknoloji, vlog, seyahat, inceleme, fotoğraf ve hatta ASMR. Ama her şey bir çadırla başladı…
Şu anda teknoloji dünyasında en popüler konu AI. Yapay Zeka. Şimdilik sadece yazılar, resimler ve biraz da görüntüler şeklinde bizi etkileyen yapay zeka artık bir vücuda bürünmeye başlayacak. Robotları zaten konuşuyorduk ama artık “İnsan görünümlü Fiziksel Yapay Zeka”dan söz etmeye başlayacağız. Bu videoda sizlere 2024 yılı itibariyle Dünya’daki en iddialı robotları tanıtacağım.
9) Norveç, 1X – Neo
Dokuzuncu sırada, Norveç’ten 1X Robotics’in Neo platformu var. Neo, hem ev işlerini yapmak hem de daha karmaşık manuel görevleri gerçekleştirmek üzere tasarlanmış.
Bugün dondurmanın sırlarını konuşacağız, ama bu dondurmanın değil. İnsan vücudunu dondurmak ve yüzyıllar sonra çözdürüp kullanmak mümkün mü? Buna geçmeden önce… Hani sakın yapma dedikleri şeyler vardır ya. Şimdi onlardan birini yapacağım ve bu ağzına kadar su dolu cam şişeyi buzluğa koyup donduracağım 🙂 Su öyle sıcak falan değil bu arada, elimle tutabildiğim bir sıcaklıkta. Vücut sıcaklığımda yani… Buzluk batmasın diye de şöyle kilitli poşete koyuyorum. Yanına bir tane çilek yerleştireceğim. Aradan biraz zaman geçsin geri gelip bakarız.
Hani bazı bilim-kurgu filmlerinde olur ya… Bir grup araştırmacı ilginç bir şeyler keşfeder. Şimdi buna benzer bir şeyi anlatacağım ama bu kez kaynak bir film değil, gerçek bir olay.
Cambridge’de ötegezegenleri araştıran bir grup astrofizikçi, her gün olduğu gibi o gün de topladıkları verileri inceliyordu. Son zamanlarda pek çok araştırmacının gözdesi olan K2-18b gezegeninin verilerine baktılar. Ve hiç beklemedikleri bir şeyle karşılaştılar. Orada olmaması gereken, sıradışı bir şeyler var gibi duruyordu. Bu gerçekten de mümkün olabilir miydi? Yoksa… Uzaylı yaşamın izlerini mi keşfetmişlerdi?
“1492 yılının 3 Ağustos Cuma günü saat 8:00’de Saltes limanından yola çıktık. Gün batımına kadar güneye doğru güçlü değişken rüzgarlarla 60 Roma mili kadar ilerledik; daha sonra Kanaryalar’a giden rota olan güneybatıya yöneldik.”
Bu kelimeleri Kristof Kolomb, o meşhur yolculuğuna çıktığı ilk gün yazmış. Atlantik Okyanusu boyunca yaptığı yolculukta başına gelenleri böyle gün gün not etmiş. Cuma günü yola çıkmışlardı, bakın 3 gün sonra 6 Ağustos Pazartesi başlarına ne gelmiş:
Hızlı ve Yavaş Düşünme
Birazdan size bir video linki vereceğim. Telif hakları nedeniyle buradan gösteremiyorum. Daha önce görmüş olsanız bile dikkatle izlemenizi istiyorum. Videoda iki takım var. Beyaz giyenler ve siyah giyenler. Beyaz giyen takımın kaç pas attığını saymanızı istiyorum. Ama çok dikkat edin tam olarak kaç pas attığını doğru bir şekilde saymalısınız. Gözünüzden hiçbir şey kaçmamalı. Anlaştık mı? O halde ekrandaki QR kodunu kullanarak videoyu izleyin bakalım. Sonra burada buluşup üzerinde konuşacağız.