Kategoriler
Kitap

Yeni video serisi: OKU

Yeni bir video serisi başlatıyorum: OKU
Kitapların sevdiğiniz bölümlerinin fotoğrafını çekip #okurmusun @barisozcan yazarak Instagram’da paylaşın, birlikte okuyalım. İlk bölümde kendi yazdığım bir öyküyü okuyorum. Bakalım beğenecek misiniz?

Dünyanın en ünlü ve en şanslı uçan aslanı

Benim adım Leo.
Dünyanın en ünlü ve en şanslı uçan aslanıyım.

Aslanlar hiç uçar mı diye soran gözlerle bakmayın bana öyle. İnsanların uçması artık sizi nasıl şaşırtmıyorsa, bizim uçmamızı da kabullenmelisiniz. Afrika düzlüklerinde ava çıkan ormanlar kralı aslan mı kaldı bu devirde? Ben Dublin doğumluyum. İlk uçuşumu da şu an çalıştığım yer olan San Diego’ya gidebilmek için oradan yapmıştım. O zamana kadar hayatımda bırakın yabancı bir ülkeye gitmeyi, doğduğum hayvanat bahçesindeki kafesimden dışarı adımımı bile atmamıştım. Doğuştan tembel bir kediyim galiba ben. Neyse, nasıl uçtuğumu anladınız. Şimdi neden dünyanın en şanslı aslanı olduğumu anlatayım. İşim gereği San Diego’ya geldikten sonra bu kez New York’a uçmam gerekti. Bana uygun bir uçak bulamayınca, çalıştığım şirket sağolsun özel kafesli bir uçak imal etti. Tek motorlu “Spirit of St. Louis” tarzı bir uçak ama daha kısa kanatlı. İçine de yakıtını, suyu, sütü doldurdular. Onlar için ne kadar değerli olduğumu anlamışsınızdır. Şimdi düşünüyorum da ben aynı zamanda dünyanın özel uçağa sahip tek aslanıyım galiba. Uçak havalandıktan kısa bir süre sonra motoru teklemeye başladı, Arizona’nın üzerinden geçerken de tamamen durdu. Düşüşümüzü hayal meyal hatırlıyorum, hayvanat bahçesinde geçen çocukluk yıllarım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçivermişti. Ölmedik. Ne ben, ne de pilotum. Kafesim bile sapasağlam duruyordu. Sanırım pilotun yüzündeki mutluluk ifadesinin bir sebebi de buydu. Bu ıssız yerde yardım istemek için yollara düşmeden önce bana bir kaç gün boyunca yetecek yemek ve su vermeyi ihmal etmedi. O gittikten tam dört gün sonra yardım ulaştı. Sonradan öğrendiğime göre, pilotumun telefonuna çıkan şirket görevlisinin ilk sorusu benim iyi olup olmadığımmış. İyiydim. Hem de çok iyi, aslan gibiydim. Atlattığım bu uçak kazası, ünvanlarıma bir de “en şanslı”yı eklemiş oldu. Ünüme ün kattı. Kısa bir tedavi sürecinin ardından toparlanmış ve tekrar iş başı yapmıştım. Boğazımı temizledim, sesimi kaydedecek gramofonun yanına yaklaştım. Kameranın hemen yanında duran yönetmenimin “ışıklar, ses, motor” komutunu duyunca kafamı önümdeki çemberden çıkardım ve olanca heybetimle kükredim! DEVAMI ▷

Kategoriler
Teknoloji

Açık Kaynaklı Evler

Açık kaynak fikrinin öncülerinden Linus Torvalds “Tilki gibi tembel ol” demişti. Her seferinde tekerleği yeniden icat etmeye hiç lüzum yok. Zaten mevcut olan şeyleri al ve kendi ihtiyaçlarına göre bunları uydur. Açık kaynak felsefesi. En temel ihtiyaçlarımızdan biri olan barınmak için de açık kaynak kullanabilir miyiz?

İnternette ziyaret ettiğiniz her 5 siteden biri WordPress içerik yönetim sistemiyle yapıldı. Benim web sitem de buna dahil. WordPress bir açık kaynaklı yazılım. Yani kodları ve tasarımı herkes tarafından görülüyor ve yapılıyor. İnternetten indiriyorsunuz. Kendi ihtiyaçlarınıza göre düzenliyorsunuz, tasarlıyorsunuz ve kendi sitenizi inşa ediyorsunuz. 

Bir yazılımın kaynağının açık olması, ondan herkesin faydalanabilmesi ya da herkesin katkı sağlayabilmesi fikri o kadar işe yaradı ki artık fiziksel dünyaya da sıçradı. Açık kaynaklı donanımlar ortaya çıkmaya başladı. Bunlar, herkesin indirip kendi kendine yapabileceği bedava paylaşılan planlardan oluşuyor. Bu planları internetten indirip 3B yazıcıdan bastırabiliyoruz. Açık kaynaklı 3B yazıcı planları bile var. Yani internetten 3B bir yazıcı planı indirip bunu 3B bir yazıcıdan bastırabiliriz. Makine yapan bir makine yapabiliriz. DEVAMI ▷

Kategoriler
Felsefe Sinema

Mavi hap mı, kırmızı hap mı?

Bu senin son şansın. Bundan sonra geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve neye inanmak istersen ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın. Ben de sana tavşan deliğinin ne kadar derinlere gittiğini gösteririm. Unutma, sana vadettiğim tek şey hakikat, fazlası değil…

Seçim. Her gün yapmak zorundayız. Yaptığımız bazı seçimler bizi cahilliğin mutluluğunda bırakırken, bazıları hakikatin çölüne götürür. Ama neyi seçersek seçelim, bunun geri dönüşü yoktur.

Ya içinde yaşadığımız simülasyonda kalmaya yani uyumaya devam ederiz ya da uyanır ve gerçeklerle yüzleşiriz.

Matrix’de Morpheus’un Neo’ya sunduğu seçim, kötülük ve iyilik arasında. Gerçek kötülük olan cahillikle, gerçek iyilik olan bilgelik arasında. DEVAMI ▷

Kategoriler
Edebiyat Sanat

Kasım’da roman yazmak başkadır

Arkadaşlar, 1 Kasım’dan itibaren roman yazmaya başlıyoruz. Hepimiz! Çünkü dünyanın bizim yazacağımız romanlara ihtiyacı var…

Kasım. Ulusal roman yazma ayı. Orijinal adıyla National Novel Writing Month. Kısaca: NaNoWriMo.

Böyle bir etkinlik var. Tıpkı spor müsabakaları gibi her yıl tekrarlanıyor. 1999’dan beri her yıl Kasım ayında binlerce roman yazılıyor. Maraton koşmak gibi. Bacaklarınızla değil aklınızla, hayal gücünüzle koşuyorsunuz.

Adında “Ulusal” geçiyor ama çok kısa bir sürede “Uluslararası” bir kimliğe kavuşmuş. Antarktika dahil tüm kıtalardan ve neredeyse dünyadaki tüm ülkelerden katılım var. Ekim 2015 tarihi itibariyle NaNoWriMo.org web sitesine Türkiye’den kayıtlı 970 üye var. Çok az 🙁 2014’de tüm dünyadan 81 bini öğrenci olmak üzere toplam 325 bin kişi bu aktiviteye katılmış. Tabi katılan herkes roman yazamıyor ya da yazmaya başlasa da bitiremiyor. Ama bitirenlerden bazıları romanlarını çoktan bastırıp yayınlatmış bile. DEVAMI ▷

Kategoriler
Sinema Teknoloji

Geleceğe hoşgeldiniz

Bu videoyu yayına verdiğim şu an saat 4:29. Tarih 21 Ekim 2015. Geleceğe dönüş filminde Marty McFly tam bu ana yolculuk yapıyordu. Geleceğe hoşgeldiniz.

Geleceğe dönüş filmlerinin evreninde olaylar 1985 yılında başlıyor. Kahramanımız önce 1955 sonra da 2015 yılına yolculuk yapıyor. Yani 30 yıl geçmişe ve 30 yıl geleceğe. Zamandaki bu 30 yıllık atlamalar tesadüf değil. Kahramanımızı tam bir nesil öncesine gönderiyorlar. Kendi yaşındaki anne – babasıyla karşılaştırmak için özellikle böyle bir aralık seçilmiş. Ama benim daha çok geleceğe yaptığı yolculuk ilgimi çekiyor. Yani bir nesil sonrasıyla, kendi çocuklarıyla karşılaşmak için yaptığı yolculuk. DEVAMI ▷

Kategoriler
Sanat Tasarım

Dünyanın en ünlü tablosu

Dünyanın en ünlü tablosu: Mona Lisa. Yaklaşık 500 yaşında. Pek çok yönden gizemini koruyor. Benim için en gizemli tarafıysa ona bakınca ne gördüğümüz…

Mona Lisa. Kim bu kadın? Neden gülümsüyor? Bu gülümseme neden bu kadar etkili? Soruların sayısını rahatlıkla arttırabilir hatta spekülasyonlar yapıp, komplo teorileri bile üretebiliriz. Ama bunlara hiç gerek yok. Benim asıl merak ettiğim neden her yıl 6 milyon insan bu tabloyu görmeye gidiyor? Bir tasarım nasıl olur da bu kadar çok gözü kendi üstünde toplar ve beğeni uyandırır. Hem de 500 yıl boyunca…

mona-lisa

Bunun için önce kadim tasarımlara bakmak lazım. Mesela 5000 yıldır insanların gözünü alan piramitlere. Bir piramide baktığımızda üçgen şeklinde yüzeyler görürüz. Görsel sanatlarda üçgen formu bir kompozisyonda bize dengelilik, durağanlık, dinginlik gibi hisler verir. Baktığımızda bizde güven duygusu uyandırır. Sanırım tabloyu yapan Leonardo Da Vinci’nin de aradığı duygular bunlardı. Resmine çok sağlam bir geometrik temel attı ve bunun için dünyanın en sağlam yapılarından, piramitlerden ilham aldı. Mona Lisa’nın elleri bu piramidin tabanında. Yukarıya doğru uzanan çizgiler ister istemez bakışlarımızı onun yüzüne yönlendiriyor. Yüzündeki gizemli gülümsemeye… Yoksa mutluluğun resmi böyle bir şey mi? Ona bakınca bunu mu görmeliyiz? DEVAMI ▷