Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanından bir bölüm. Kitapların sevdiğiniz bölümlerinin fotoğrafını çekip #okurmusun @barisozcan yazarak Instagram’da paylaşın, birlikte okuyalım.
Daha iyi görmek için… Çizin!
Müzelere, sergilere gitmeyi sever misiniz? Peki ya resim yapmayı, çizmeyi? Çoğunluğun pek de sevmediği şeylerden bahsediyorum değil mi? Görmeyi öğrenmek, daha iyi görebilmek için size bir teklifim var. Sanat eserlerine bakıp, onları çizmeye başlayalım!
Geçen aylarda kısa bir tatil için Antalya’ya gitmiştim. Tatil anlayışımı daha önce anlatmıştım. Antalya’ya gidince de deniz, kum, güneş üçlüsü dışında yapılabilecek pek çok şey bulabiliyor insan. Bunlardan bir tanesi de Antalya Müzesi. Daha önce de ziyaret ettiğim bir müzeydi ama bu kez bizim ufaklığı da götürmek istedim. Anadolu toprakları üzerinde kurulmuş medeniyetlerden arta kalan pek çok eserle dolu, özellikle de heykellerle.
Müzeyi gezerken bir şey dikkatimi çekti. Bazı turistler hemen her heykelin fotoğrafını çekiyordu. Birini çektikten hemen sonra diğerine geçip onu da çekiyor. Hatta bir ara acaba müzenin kataloğunu hazırlayan bir ekip mi acaba bunlar diye şüphelendim. Öyle değilmiş, bunlar “profesyonel turist.” Gittikleri yerleri kendi gözleri ile görmek, duyularıyla hissedip deneyimlemek yerine, ellerindeki, ceplerindeki camların arkasından izliyorlar.
Cesur Yeni Dünya OKU
Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya adlı romanından bir bölüm. Kitapların sevdiğiniz bölümlerinin fotoğrafını çekip #okurmusun @barisozcan yazarak Instagram’da paylaşın, birlikte okuyalım.
4’33”
4 dakika 33 saniyelik sessizliğimin bir anlamı var. Videonun sonunda açıklayacağım. Farklı türden bir müzik icra ettim. Size sessizliğin sesini dinlettim. Beyaz bir gürültü gibi, boşluğun sesini. Beyaz boşluğun.
Müziği müzik yapan notalar kadar, onların arasındaki bu boşluklardır. Bir an coşkuyla dinlediğiniz müzik başka bir anda yavaşlar ve bazen tamamen durur. Bir süreliğine sessizliğin sesini dinletir size. Sonra tekrar yükselir. Az önce yaşadığınız sessizlik anı, şimdi dinlediğiniz melodiyi daha iyi duymanızı sağlar.
Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan ve 1943’te yayımlanan Küçük Prens adlı hikâyeden bir bölüm. Kitapların sevdiğiniz bölümlerinin fotoğrafını çekip #okurmusun @barisozcan yazarak Instagram’da paylaşın, birlikte okuyalım.
Dünyanın en ünlü aslanı
Dünyanın en ünlü aslanı: Leo. Yüzlerce filmde oynadı. Kükrediğinde sizin için zaman duruverir. Gerçekliğe ara verirsiniz. Macerayı, güzelliği, sanatı buyur edersiniz.
Görür görmez tanıdınız değil mi? Metro Goldwyn Meyer – MGM film şirketinin maskotu Aslan Leo. Aslında bu logoda farklı dönemlerde bir değil tam yedi farklı aslan görev yapmış.
Neredeyse 100 yıl önce aslan maskotu ilk kez kullanıldığında yapım şirketi henüz sadece Goldwyn’den ibaretti. Üstelik Slats adındaki bu aslan öylesine etrafı seyrediyordu. Kükremiyordu bile. Buna gerek yoktu. Çünkü sessiz sinema dönemiydi. 1917’lerden bahsediyorum. Dünyanın bu tarafında 1. Dünya Savaşı devam ediyor. Henüz Türkiye Cumhuriyeti kurulmamış. Diğer taraftaysa adamlar bir film yapım şirketinin logosunu tasarlayıp, maskotunu aslan yapma fikirleri üretiyor. Biz savaşmayı bitirip, Cumhuriyeti kurduğumuz dönemde, onlar haftada en az bir tane uzun metrajlı film üretebilmek için üç ayrı yapım şirketini birleştirip Metro Goldwyn Meyer haline gelmiş. Metro ve Meyer şirketleri aslan fikrini çok sevmişler. Hatta bu fikri alıp geliştirelim, artık sesli film dönemi başlıyor, bu aslanı kükretelim demişler. Bunun için de kükremesi etkileyici ikinci bir aslan bulmuşlar: Jackie. Sesini o zamanın en gelişmiş kayıt teknolojisi olan gramofonla kaydetmişler. Yani hayatında hiç gerçek bir aslan görmeyen insanlığın %99.9’unun duyduğu ilk aslan sesi Jackie’ye ait. Neden dünyanın en ünlü aslanı dediğimi anladınız mı?