Kategoriler
Felsefe Sinema

Mavi hap mı, kırmızı hap mı?

Bu senin son şansın. Bundan sonra geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve neye inanmak istersen ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın. Ben de sana tavşan deliğinin ne kadar derinlere gittiğini gösteririm. Unutma, sana vadettiğim tek şey hakikat, fazlası değil…

Seçim. Her gün yapmak zorundayız. Yaptığımız bazı seçimler bizi cahilliğin mutluluğunda bırakırken, bazıları hakikatin çölüne götürür. Ama neyi seçersek seçelim, bunun geri dönüşü yoktur.

Ya içinde yaşadığımız simülasyonda kalmaya yani uyumaya devam ederiz ya da uyanır ve gerçeklerle yüzleşiriz.

Matrix’de Morpheus’un Neo’ya sunduğu seçim, kötülük ve iyilik arasında. Gerçek kötülük olan cahillikle, gerçek iyilik olan bilgelik arasında. DEVAMI ▷

Kategoriler
Edebiyat Sanat

Kasım’da roman yazmak başkadır

Arkadaşlar, 1 Kasım’dan itibaren roman yazmaya başlıyoruz. Hepimiz! Çünkü dünyanın bizim yazacağımız romanlara ihtiyacı var…

Kasım. Ulusal roman yazma ayı. Orijinal adıyla National Novel Writing Month. Kısaca: NaNoWriMo.

Böyle bir etkinlik var. Tıpkı spor müsabakaları gibi her yıl tekrarlanıyor. 1999’dan beri her yıl Kasım ayında binlerce roman yazılıyor. Maraton koşmak gibi. Bacaklarınızla değil aklınızla, hayal gücünüzle koşuyorsunuz.

Adında “Ulusal” geçiyor ama çok kısa bir sürede “Uluslararası” bir kimliğe kavuşmuş. Antarktika dahil tüm kıtalardan ve neredeyse dünyadaki tüm ülkelerden katılım var. Ekim 2015 tarihi itibariyle NaNoWriMo.org web sitesine Türkiye’den kayıtlı 970 üye var. Çok az 🙁 2014’de tüm dünyadan 81 bini öğrenci olmak üzere toplam 325 bin kişi bu aktiviteye katılmış. Tabi katılan herkes roman yazamıyor ya da yazmaya başlasa da bitiremiyor. Ama bitirenlerden bazıları romanlarını çoktan bastırıp yayınlatmış bile. DEVAMI ▷

Kategoriler
Sinema Teknoloji

Geleceğe hoşgeldiniz

Bu videoyu yayına verdiğim şu an saat 4:29. Tarih 21 Ekim 2015. Geleceğe dönüş filminde Marty McFly tam bu ana yolculuk yapıyordu. Geleceğe hoşgeldiniz.

Geleceğe dönüş filmlerinin evreninde olaylar 1985 yılında başlıyor. Kahramanımız önce 1955 sonra da 2015 yılına yolculuk yapıyor. Yani 30 yıl geçmişe ve 30 yıl geleceğe. Zamandaki bu 30 yıllık atlamalar tesadüf değil. Kahramanımızı tam bir nesil öncesine gönderiyorlar. Kendi yaşındaki anne – babasıyla karşılaştırmak için özellikle böyle bir aralık seçilmiş. Ama benim daha çok geleceğe yaptığı yolculuk ilgimi çekiyor. Yani bir nesil sonrasıyla, kendi çocuklarıyla karşılaşmak için yaptığı yolculuk. DEVAMI ▷

Kategoriler
Sanat Tasarım

Dünyanın en ünlü tablosu

Dünyanın en ünlü tablosu: Mona Lisa. Yaklaşık 500 yaşında. Pek çok yönden gizemini koruyor. Benim için en gizemli tarafıysa ona bakınca ne gördüğümüz…

Mona Lisa. Kim bu kadın? Neden gülümsüyor? Bu gülümseme neden bu kadar etkili? Soruların sayısını rahatlıkla arttırabilir hatta spekülasyonlar yapıp, komplo teorileri bile üretebiliriz. Ama bunlara hiç gerek yok. Benim asıl merak ettiğim neden her yıl 6 milyon insan bu tabloyu görmeye gidiyor? Bir tasarım nasıl olur da bu kadar çok gözü kendi üstünde toplar ve beğeni uyandırır. Hem de 500 yıl boyunca…

mona-lisa

Bunun için önce kadim tasarımlara bakmak lazım. Mesela 5000 yıldır insanların gözünü alan piramitlere. Bir piramide baktığımızda üçgen şeklinde yüzeyler görürüz. Görsel sanatlarda üçgen formu bir kompozisyonda bize dengelilik, durağanlık, dinginlik gibi hisler verir. Baktığımızda bizde güven duygusu uyandırır. Sanırım tabloyu yapan Leonardo Da Vinci’nin de aradığı duygular bunlardı. Resmine çok sağlam bir geometrik temel attı ve bunun için dünyanın en sağlam yapılarından, piramitlerden ilham aldı. Mona Lisa’nın elleri bu piramidin tabanında. Yukarıya doğru uzanan çizgiler ister istemez bakışlarımızı onun yüzüne yönlendiriyor. Yüzündeki gizemli gülümsemeye… Yoksa mutluluğun resmi böyle bir şey mi? Ona bakınca bunu mu görmeliyiz? DEVAMI ▷

Kategoriler
Müzik

Geleceğin müziğini geçmişin gözlerinde görmek

Geleceğin müziğini geçmişin gözlerinden görebilmek ister misiniz? O halde hem teknolojiyi hem de tasarımı kullanabilen bir sanatçının hayat hikayesine bir göz atalım.

Jean Michel Jarre. Öncü bir elektronik müzik sanatçısı. Bestelerinde çok fazla söz kullanmıyor. Çünkü sözler olmadan müzik, daha tanımlayıcı, daha açık olabilir. Bize daha iyi hikayeler anlatabilir.

Jarre gençliğinde resimle ilgilenmiş, sattığı resimlerle kendine müzik aletleri almış. Çünkü müzikle de bir ressam olabilirsiniz. Tuvalinize frekansları, sesleri yerleştirip, kulakları doyurabilirsiniz. Şimdi gözlerinizi kapatıp şunu dinleyin.

Duyduğunuz bu sesler analog bir ses sentezleyicisinde -bir syntheseizer’da- oluşturuluyor. Bir ressamın elektronik paleti. Boşluğa vurulan fırça darbeleri gibi. Evren genişliğinde bir tuvali boyuyor. Bu sesler, 1976’dan geliyor, Jean Michel Jarre’ın ilk popüler albümü Oxygène’in birinci bölümünü duydunuz. Ama size tanıdık gelecek olan kısım 4.bölüm. Bu melodiler çocukluğumun da ilk hatıraları. Uzay, evren, bilim, teknoloji gibi konuların fon müziği… DEVAMI ▷

Kategoriler
Felsefe

Yeniden düşün

Belgeselleri çok severim. Belgeseller dünya ve yaşam hakkında bize pek çok şey öğretip derinlemesine düşünmemizi sağlar. Hatta bazıları yeniden düşünmemizi… 

Yeniden düşün! Belgesellerini severek izlediğim National Geographic kanalı bir dönem yaptığı reklam kampanyasında bu sloganı kullanmıştı. Hatta anlattığı hikayelerden biri şöyleydi. Huzurlu görünen bir köyde yaşlı bir amca karpuzlarını eşek arabasıyla taşırken, yaşlı bir nineyi görüp selam verir. Tam o sırada bir ses duyulur ve bu sesten ürken eşek çiftesini savurur, araba devrilir ve içindeki karpuzlar aşağı dökülür. Muhtemelen az önce gördüğümüz yaşlı ninenin üstüne yuvarlanır. Beyazlaşan ekranda şu yazıyı görürüz: “Dünyada her yıl eşekler tarafından öldürülen insanların sayısı, uçak kazalarında ölenlerin sayısından fazladır. Yeniden düşün!” DEVAMI ▷