Bu yazı/video bazı izleyicileri rahatsız edecek ya da korkutacak bilgiler/görüntüler içerebilir. İhtiyatlı olunması tavsiye edilir.
Son bir kaç aydır ABD’nin farklı bölgelerinde palyaço kostümüyle dolaşan insanlar görülmeye başladı. Yollarda, parklarda ansızın beliren palyaçolar. Olayların sayısı o kadar artmış durumda ki sadece Ağustos ve Eylül döneminde saptanan 100’den fazla vakayla ilgili interaktif bir harita yapılmış. Gördüğünüz gibi sanki bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan esrarengiz bir akım. Neden böyle bir fenomenin ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. Bilinen şey hepimiz olmasa da bazılarımız palyaçolardan korkuyoruz. Hem de çok.
Eğer sizde de bu korku varsa yalnız değilsiniz. Her 10 kişiden birinde palyaço korkusu var. Gayriresmi adı Koulrofobi. İnsanlar üzerinde ciddi izler bırakabilen bir fobi türü bu. İleri derecedeki hastalar palyaço gördüklerinde titreme, hızlı nefes alıp verme, bağırma gibi tepkiler gösterebiliyor. Bu sebeple palyaçolardan nefret edenlerin buluştukları internet siteleri bile var.
İyi de palyaçoların amacı çocukları güldürmek değil midir? Hatta markalar çocukların ilgisini çekebilmek için maskotlarını bile palyaço olarak seçiyor. Peki neden bazılarımız onlardan bu kadar korkuyor?
Çünkü beynimizde bir çeşit otomatik yüz tanıma sistemi var. İnsan yüzü gördüğümüzde onu hızlıca analiz edip bizim için zararlı olup olmadığı, tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunda bir karar veriyoruz. Oysa bir palyaçonun yüzü nasıldır? Abartılı. Bozulmuş. Parlak renkler. Zıt ve orantısız çizgiler. Kıpkırmızı bir dudak, kocaman top gibi bir burun. Bunları gören beynimiz hemen “doğal değil” alarmını çalmaya başlıyor.
Psikanalizin kurucusu Freud 1919 yılında “The Uncanny” adında bir makale yazdı. Herhangi bir şeyden hem korkmak, çekinmek hem de ona karşı merak ve ilgi duymak anlamına geliyor bu kelime. Normal gibi gözüken, bize tanıdık gelen şeylerin, yine de garip, ürkütücü, esrarengiz olduğunu hissetmek. Zombiler gibi. Ya da Marina Joyce gibi. Ya da insansı robotlar yani androidler gibi.
1970 yılında Japon robot bilimci Masahiro Mori tarafından belki de Freud’un çalışmalarından da etkilenerek “Uncanny Valley” yani “Tekinsiz Vadi” kavramı ortaya kondu. Robotların neredeyse gerçek bir insan gibi görünüp davrandığı zaman insanlar üzerinde tiksinti oluşturacağını söyleyen bir varsayım bu. “Vadi” derken olumlu insan tepkilerinin, robotların insana benzeme grafiğindeki çukur bölgeyi kastediyoruz.
Bu hipotez hala bilimsel araştırmaların bir konusu. Bulgulara göre insana çok benzeyen ama biraz bozulmuş şeyleri görünce içgüdüsel bir ürperme reaksiyonu gösteriyoruz. Bu korkunun bir başka sebebi de palyaçoların yüzlerindeki maskeye benzer makyaj. Karşımızdakinin gerçek duygularını okuyamadığımızda ister istemez kaygılanmaya başlıyoruz.
Benim kafamdaki “korkunç palyaço” tiplemesi ilk kez ne zaman oluştu biliyor musunuz? Stephen King’in bir romanını okuduğumda. “It” yani “O” adlı bu kitap daha sonra bir mini dizi haline de getirildi. Düşündükçe hala tüylerim ürperiyor. Aslında ta 1940’larda Batman çizgi romanlarında ortaya çıkan kötü karakter Joker’in öncülüğünde başlayan bu akım daha sonra tüm popüler kültür ürünlerinde, filmlerde, animasyonlarda kendine yer buldu.
Peki bu zararsız gibi görünen, aptallıklarıyla bizi güldürmeye çalışan palyaçoların imajı nasıl oldu ya da ne zaman bu kadar değişti? Belki de hiç değişmemiştir. Tarih boyunca hep korkutucu olmuşlardır. Palyaçolar, jokerler, soytarılar eskiden saraylarda kralları eğlendirirmiş. Bunu yaparken de etraflarında olan bitenleri çok iyi gözlemler ve şakalarını sansürsüz yaparlarmış. Mesela kralın kaç metresi olduğu ya da yemek yemekten göbeğinin ne kadar büyüdüğünü ancak onlar söyleyebilirmiş. Bunu yapmak için çok zeki olmak, çok yönlü olmak gerekir. Zaten soytarılar şiirden, müzikten, tiyatrodan anlar, bazıları yer ve gök bilimleriyle ilgilenir ve hatta felsefe yaparmış. Joker olmak kolay değil. Gerektiğinde başka herhangi birisinin hatta kralın bile yerini tutabilecek kadar kabiliyetli olmak. Şimdi düşünün… Hem zeki, hem komik. Her şeyi görüyor ve istediğini söylüyor. Adeta bir kukla oynatıcı. Böyle birinden kim korkmaz? “Kral çıplak” diyebilen birinden…
Başta da belirttiğim gibi geçtiğimiz Ağustos ayında ABD’de başlayan ve hızla yayılan etrafta palyaço görme olayları şu anda dünyanın başka bölgelerinde de yayılıyormuş. Hani olur da bizim buralara gelirse şimdiden o palyaçoları uyarayım biz uzaylı görünce onu taşla kovalayan insanların yaşadığı bir memleketteyiz. Bizi kolay kolay korkutamazsınız.
“Palyaçolardan neden korkarız?” için 2 yanıt
Marina Joyce ile olan bağlantıyı kavrayamadım barış abi :/ açıklayabilir misin
Hocam dünyayı kavramak mümlüm mü