Şu anda devam etmekte olan bir deney dünyanın en uzun süreli tasarlanmış deneyi. 500 yıl sürecek şekilde planlanmış. İlginç bir deney. Ama daha da ilginci bunun gibi çok uzun süredir devam eden başka deneylerin de olması. Şimdi başlangıç tarihlerine göre en yenisinden en eskisine doğru bu deneylere bir göz atalım mı?
1948 – Framingham Kalp Çalışması
1948’de 5209 kişi üzerinde 20 yıl sürmesi planlanan bir çalışma başlatıldı. Fakat alınan faydalı sonuçlar nedeniyle durdurulmadı, 70 yılı aşkın süredir devam ediyor. Deneye katılanlardan bir kısmı artık hayatta değil ama bu süreçte onların çocukları ve çocuklarının çocukları da artık bu deneyin bir parçası haline geldi. Her iki yılda bir katılımcılar üzerinde testler yapılıyor. Şu anda bizim için çok normal gözüken bazı bulgular bu deneyle kanıtlandı. Mesela sigaranın kalp hastalıklarına yol açtığı. Evet bize şimdilerde çok normal gelen bu bilgi bir zamanlar o kadar da net değildi. Hatta onun bazı konularda faydalı olabileceği bile söyleniyordu. Böyle uzun ve kapsamlı deneyler, araştırmalar yapılmasaydı belki gerçeğin ortaya çıkması çok daha uzun sürecekti.
1937 – Grant Çalışması
1937’de Harvard Üniversitesi öğrencileri arasından seçilen 268 kişi üzerinde bir çalışma başlatıldı. Tahmin edebileceğiniz gibi bu deneklerin hepsinin de fizik ve akıl sağlığı son derece yerindeydi. Hayata avantajlı koşullarda başlayan bu insanların seçiminin ardından aynı bölgenin en dezavantajlı kısımlarından 456 kişi daha seçildi. Bu iki zıt grubun aralarındaki tek ortak nokta -aynı bölgede yaşıyor olmalarının dışında- hepsinin erkek olması. O günden bugüne deneklerle her 2 yılda bir görüşmeler yapılıyor. Mezun olduktan sonra neler yaptıkları, hangi işe girdikleri, kiminle evlendikleri takip ediliyor. Yaşam kaliteleri inceleniyor. Amaç başarının ve mutluluğun sırrını çözmek. Belki sadece bu deneyle ilgili ayrı bir video yaparım, çünkü deneklerden bir kısmının çok ilginç hikayeleri var. Bunlardan birinin adını mutlaka duymuşsunuzdur. Harvard Üniversitesi’nden seçilen o 268 öğrenciden biriydi. 141 numaralı denek. 1963’te bir suikast sonucu ölümüne kadar 26 yıl boyunca gelişimi izlenen bu kişi ABD’nin en ünlü başkanlarından biri olmayı başarmıştı: John F. Kennedy ya da kısaca JFK.
1927 – Zift Damlası Deneyi
Bu deney biraz komik, tam “benim aklıma gelmişti” diyeceğiniz türden. Evde bitmek üzere olan bal kavanozunu ters çevirip damlaların süzülmesini izlediniz mi hiç? Kaç saat boyunca altına koyduğunuz o kaba damladı? Bal damlaları yavaş yavaş oluşur çünkü balın akışkanlığı sudan 10000 kat daha azdır. “Peki 230 milyar kat daha az akışkan bir madde olsaydı ne kadar sürede akardı?” sorusu 1927 yılında Avustralya’da Profesör Thomas Parnell’ın aklına gelmiş ve öğrencilerine ziftin de aslında katı değil çok ağdalı bir sıvı olduğunu kanıtlamak için cam bir huninin içine zifti doldurmuş ve bir fanusun içine kapatarak sınıfın kenarına yerleştirmiş. İlk damla ne zaman damlamış biliyor musunuz? 8 yıl sonra. Deneyi başlatan profesör hayatı boyunca sadece iki damlanın oluşup düşmesini görebilmiş. Bu deney hala sürüyor. 1988’de fanusun olduğu odaya klima takıldığı için damlaların oluşumu 8-9 yıldan 12-13 yıla uzadı. En son 2014 yılının Nisan ayında dokuzuncu damla düştü. Bu deneyin bilimsel değeri tartışılabilir ama bazı komik özellikleri olduğu kesin. Mesela herhangi bir damlanın düşüşü hiç kaydedilememiş. Önce doğru zamanlamayı tutturamamışlar, 5 dakikalığına odadan çıkınca damlamış. Sonra webcam yerleştirmişler ama damla düşerken elektrikler kesilmiş. Şimdilerde onuncu damlayı bekleyenler artık bu iş için özel bir web sitesi bile açtılar. Ama fazla heyecanlanmayın çünkü 2027-2028 civarında damlayacak onucnu damla. Bu deney daha önceki bir videomda bahsettiğim gerçeği de adeta kanıtlar gibi çünkü sonradan anlaşıldı ki aynı dönemde dünyanın birbirinden çok uzak başka bölgelerinde başka zift damlası deneyleri de düzenlenmiş. 1944’te Dublin’de başlatılan bir deneyde 69 yıl sonra ilk kez bir damlanın düşüşü kaydedilebilmiş. Bunların hepsinden daha önce 1914’de Wales’deki bir üniversitede de bir deney başlatılmış ama sonradan unutulmuş. Nihayet böyle bir deneyin başlatıldığı yeniden keşfedilmiş fakat gördüğünüz gibi 105 yıl önce başlatılan bu en eski deneyde hala tek bir damla bile oluşmamış. Kullanılan ziftin akışkanlığı diğerlerinden çok daha az olduğu için ilk damlanın 1000 yıl kadar sonra düşmesi bekleniyor. Tüm bu deneylerden ne anlıyoruz, zift ya da asfalt dediğimiz madde katı gibi gözükse de aslında sıvı gibi akışkan bir madde. E biz bunu zaten asfalt ağlatma deneyi olarak daha önce görmüştük 🙂
1864 – Beverly Saati
Dünyanın en eski deneylerinden biri ironik olarak dünyanın en son keşfedilen bölgelerinden birinde başlatılmış: Yeni Zelanda’da. Arthur Beverly tarafından 1864 yılında yapılan bu saat o günden beri Otago Üniversitesi Fizik Bölümü’nün üçüncü katında çalışmaya devam ediyor. Ne var ki bunda diye düşünebilirsiniz. Antika bir saat işte. Diğer antika saatlerden en önemli farkı bir fizik deneyinin parçası olması. Saatin içindeki mekanizmanın atmosfer basıncındaki ve hava sıcaklığındaki değişikliklerle çalışıp çalışmayacağı test edilmek için yapılmış. Sonuç: çalışıyor. Üstelik 155 yıldır çalışan bu saati bugüne kadar hiç kurmamışlar. Bu deneyin başarısından yola çıkarak İsviçreli bir saat üreticisi Atmos saatlerini geliştirerek satışa çıkardı. Yine benzer bir prensiple tasarlanan bir saatin önümüzdeki 10000 yıl boyunca çalışması öngörülüyor ki bu ilginç tasarımla ilgili daha önce bir video hazırlamıştım.
1840 – Elektrikli zil ya da kuru pil deneyi
Bugünlerde kişisel olarak ilgimi çeken konulardan biri uzun ömürlü piller. Özellikle elektrikli otomobillerde kullanılan pillerin ne kadar uzun süre dayanacağı konusunda yollardaki binlerce araç aslında gayriresmi bir deneyin içinde diyebiliriz. Tesla’nın ürettiği en eski araçlardan bazıları 400.000 mili geçti, yaklaşık 644000 km yol katettiler. Ama tüm bunlar en fazla 10-15 yıldır test ediliyor. Dünyanın en uzun süredir çalışan piliyse 1825’de yapıldı. Dünyadaki ilk pilin icadından sadece 25 yıl sonra. Bu kuru pillerin ucuna 1840’da bir çift zil bağlandı. Zillerin arasına yerleştirilen küçük metal bir küre o gün bugündür çok küçük titreşimlerle onlara çarpmaya devam ediyor. Bugüne kadar bu elektrikli zilin 10 milyar kez çaldığı tahmin ediliyor. 179 yıldır çalışan bu pillerin daha ne kadar dayanabileceğini kimse bilmiyor.
Tam da bu noktada bunun ne kadar bilimsel bir deney olduğu tartışılabilir. Çünkü bilinmeyen bir başka konu bu pillerin içeriği. Neden yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Bir tarafında “Zinc Sülfat” ve diğer tarafında da “Manganez Dioksit” olan disklerin sülfürle kaplandığı tahmin ediliyor.
Şu ana kadar dünyanın en uzun süreden beri devam eden deneylerini gördük. Bir de videonun başında bahsettiğim çok uzun sürecek yeni bir deney var.
2014 – 500 yıllık mikrobiyoloji deneyi
Bu deney 5 yıl önce 2014’de başladı. Ama 500 yıl sürmesi planlanıyor. Deney için 800 küçük şişenin içine bakteriler yerleştirildi. Şişelerin yarısı kurşunla kaplı kutulara konularak radyasyon ve kozmik ışınlardan korunması sağlandı. Hazırlanan iki kutudan biri Edinburgh Üniversitesi’nde saklanırken diğeri Londra Doğa Tarihi Müzesi’ne gönderildi. 2038 yılına kadar yani ilk 24 yıl boyunca her 2 yılda bir bu kutulardan üçer şişe açılarak içindeki bakterilerin ve onların DNA’larının durumu gözlenecek. Daha sonra şişeler her 25 yılda bir açılmaya başlanacak. Şişelerin olduğu kutularda onları açacak kişilere bırakılmış talimatlar var. Yani az önce bahsettiğim elektrikli zil deneyinde kullanılan pillerin iç yapısının bilinememesi gibi durumlardan ders çıkartabilmişiz. Demek ki o deneyler de bir işe yaramış. Bu deneydeki talimatlarda ilk yazılan şey şu: Bu talimatları o zamanın bilim dili ve teknolojisine göre güncelle. Çok mantıklı.
En son şişe 30 Haziran 2514’de açıldığında o çağda yaşayacak olan torunlarımızın torunlarının torunları toplam 31 farklı zaman diliminde toplanmış verilere sahip olacaklar. Dünyanın gelmiş geçmiş en uzun süreli tasarlanan deneyi bu. Aynı zamanda uzun süreli deneylerin yapılış amacından bağımsız olarak işe yaradığının da bir kanıtı.
Çünkü zaman geçtikçe ve o deneyler devam ettikçe bunu gören bizim gibi yeni nesiller yapılan hatalardan bir şeyler öğrendi. Ve şimdi sonuçlarının bize hiçbir faydası olmayacağını bile bile bizden 15 nesil sonrasına faydası olabilir belki düşüncesiyle deneyler tasarlamaya başladık. Geleceğe bırakabileceğimiz en değerli miras da bu değil mi zaten? Yaşamın en iyi kullanımı, onu kendisini aşacak bir şey için harcamaktır.
“500 yıllık deney olur mu? Dünyanın en uzun deneyleri” için 4 yanıt
videonun sonuna doğru arkada çalan müziğin adı nedir? Çok dinlendirici
Barış bey merhaba, Türkiye’de okuma alışkanlıklarını artırmak için ilkokul çağında olan öğrenci arkadaşlarımız için bir kampanya başlatıyoruz. Her arkadaşımız bir diğerine meydan okuyor ve 5 kitap okuma sözü veriyor. Belki 5 kitap az gibi görünebilir ama ilkokul çağında olan bir çocuk için iyi bir rakam diye düşündük. Bu kampanya ile her arkadaşımız bir diğerine meydan okuyacak ve okuduğumuz kitapları kendi aramızda da paylaşıyor olacağız. Bu sayede hem okuyup hem paylaşmış olacağız. Sanırım Türkiye’nin sorunu okumama ve paylaşamama! Bu konu da destek verebileceğiniz umut ediyoruz.
Sevgiyle kalın.
Tıpta doğru sonucu, kesin sonuca ulaşmak zaman alabiliyor, bahsi geçen deneylerin bu kadar uzun süre devam etmesi, araştırılması da sürekli yeni bilgiler ve keşiflerin yapılıyor olmasıdır.
17.02.2019 – Bugün zinciri kırdınız herhalde 🙂