Kategoriler
Bilim Kitap

Bilimle ilgili tek bir kitap okuma hakkım olsaydı bu olurdu: Kozmos

Issız bir adaya gitseydiniz, yanınıza alacağınız 3 kitap ne olurdu? Bu soruya verdiğim cevaptaki ilk iki kitap yıllardır değişip duruyor ama üçüncü kitap 40 yıldır hep aynı: Kozmos. Bir yere gidecekseniz yanınızda tümüyle evreni de götürmek çok mantıklı değil mi? Bu kitap gerçekten de evren ve onun düzeniyle ilgili pek çok şeyi içinde barındırıyor. Açıklanması zor, karmaşık kavramları sanki bir arkadaşınız sizinle sohbet ediyor gibi çok sade bir dille anlatıyor. Adı sizi yanıltmasın, sadece uzayla, astronomiyle ilgili değil bu kitap. Felsefe, tarih, biyoloji, kimya gibi çok geniş bir konu yelpazesine sahip. İçinde elmalı kek tarifi bile var. Şaka değil, gerçek.

Elmalı bir kek yapmak için nelere ihtiyaç duyarsınız? Bir miktar una, birkaç elmaya, biraz şuna, biraz buna ve fırının ısısına… Elmalı kekin içindekiler moleküllerden oluşmuştur, şeker ya da su gibi. Moleküller de atomlardan meydana gelmiştir, karbon, oksijen, hidrojen gibi. Peki bu atomlar nereden geliyor? Hidrojen dışında hepsi yıldızlarda imal ediliyor. Dolayısıyla bir yıldız, hidrojen atomlarının daha ağır atomlara dönüştürüldüğü kozmik bir mutfaktır.

Bakın elmalı kekle başladık, birkaç saniye içinde yıldızlara kadar gittik ve orayı da evimizde her gün beslenmek için kullandığımız mutfağa benzettik. Bu arada kimyanın en temel kavramları olan atomlar ve molekülleri de yerli yerine oturttuk. İnsanın sadece zekasını değil hayal gücünü de işte böyle çalıştırması gerek. O zaman “evrendeki düzen” -ki kozmozun gerçek anlamı budur- çok daha ilham verici hale geliyor. 

Az önce Hidrojen hariç her şey yıldızlarda imal ediliyor dedik. Yıldızlar nerede imal ediliyor? Uzay boşluğundaki gaz ve tozun yoğunlaşmasıyla oluşuyor. O gaz ve toz da büyük oranda Hidrojen. Bu Hidrojen acayip bir şey. 1 numaralı atom. Evrende en çok bulunan element. Onun %75’ini oluşturuyor. Fakat Hidrojen yıldızlarda imal edilmiyor. O milyarlarca yıl önce Kozmos’u başlatan Büyük Patlama’da meydana geldi.

Demek ki evrende gördüğümüz, kullandığımız, yediğimiz, içtiğimiz her şeyin en temelinde bunlar var. Made in Turkey, Made in China derken eksik konuşuyoruz. Aslında Hidrojen hariç tüm atomlar “made in stars” ve Hidrojen de “made in big bang” dememiz gerekiyor.

Bu ara açıklamalardan sonra elmalı kekimize geri dönelim. Bunu biz yaptık değil mi? Az önce malzemelerini de verdik. Aslında yapmış olmadık, sadece onları birleştirdik. Diyor ki Cosmos’da: Eğer elmalı bir keki sıfırdan yapmak isterseniz, her şeyden önce evreni icat etmeniz gerekir.

Şimdi diyelim ki bir elmalı keki aldınız ve ikiye kestiniz; bu iki parçadan birini aldınız, yine ikiye böldünüz. Ve kesme işlemini Demokritos’un öğretisine uygun olarak böylece sürdürdünüz. Tek bir atom parçasına ulaşıncaya dek kaç kez kesmelisiniz? 90 kez. Evet 90 kez keseresek bir atomun seviyesine inmiş oluyoruz. Kuşkusuz hiçbir bıçak bunu becerecek kadar keskin değil. Böyle bir işe kalkıştığınızda kek öylesine ufalanacaktır ki, yardımcı bir aygıt olmadan onun parçalarını, yani o küçücük atomları gözle göremeyiz. 

Atomun yapısı ilk kez ne zaman anlaşıldı biliyor musunuz? 1910 yılında. Bilim insanları onları birbiriyle çarpıştırıp nasıl sıçradıklarını izleyerek öğrendiler. Atomun dış kesiminde, elektronlardan oluşmuş bir bulut tabakası var. Onun kimyasal özelliklerini bunlar belirliyor. Örneğin altının pırıltısını ya da demirin soğukluğunu… Atomun iç bölümünde de çekirdek var. Fakat böyle tarif edince hayal gücümüzde canlandırmak biraz zor oluyor. Atomun sembolü olarak gösterilen çizimler de yanıltıcı. O yüzden iki benzetme yapacağım. 

Diyelim ki bir atomu, mesela Hidrojen atomunu bir futbol stadı kadar büyütseydik nasıl gözükürdü? Şimdi o stadın tam ortasında, santra noktasında duran bir bezelye tanesi düşünün. Atomun çekirdeği işte o. Şimdi o bezelye tanesini de 2000 parçaya ayırdığınızı hayal edin. Onlardan sadece bir tanesi de elektron. O toz zerresi kadar küçük elektron tribünlerin olduğu alanda dönüp duruyor. Peki çekirdek ve elektron dışında ne var atomun içinde? Hiçbir şey! Hidrojen atomu bu kadar. Onu futbol sahası kadar büyütüp karşımıza koysak sahanın ortasındaki bezelye tanesiyle sahanın çevresinde hızla dönen bir toz zerreciği dışında bir şey göremezdik. Onları bile ne kadar görebileceğimiz şüpheli öyle değil mi? Çünkü atom büyük oranda boşluktan oluşyor. O yüzden biraz daha büyütelim şimdi onu. 

Tek bir Hidrojen atomu Dünya büyüklüğünde olsa… O zaman onun çekirdeği 192 metre çapında olurdu. Elektronu da 9,6 cm çapında… Dünya büyüklüğünde bir atom aslında bir bina kadar çekirdek ve onun etrafında hızla dönen elma kadar bir elektrondan ibaret. Geri kalan şey boşluk. 

Bu elmanın içinde işte bir sürü küçücük atom var. O atomların içinde de kocaman boşluklar. Yani bizim elma olarak gördüğümüz şey büyük oranda boşluktan ibaret. Bu elmayı Dünya kadar büyütseydik, onu oluşturan atomların bir tanesi bu elma kadar olurdu. Ama bu elma gibi gözükmezdi. Bir boşluk olarak gözükürdü. Minicik bir çekirdek ve onun kabuğunun bulunduğu bölgede büyük bir hızla dönen çok çok minik elektronlar. Hemen yanında bir başka atom daha. O da büyük oranda boş. Hemen yanında bir başkası. Bu şekilde bir dünya dolusu boşluk uzaktan bize elma gibi görünüyor.  

Bundan çok daha fazla sayıdaki atom bir araya gelince de bize, insana dönüşüyor. Şu anda vücudumda 7 oktilyon atom var. Sizin vücudunuzda da bir 7 oktilyon atom. Yanınızdaki kişide de. Onun arkadaşında da. Arkadaşının kardeşinde de. 7 oktilyon deyince çok gibi geliyor kulağa. Ama atomların büyük oranda boşluktan oluştuğunu unutmayın. Eğer dünyada yaşayan tüm insanların tüm atomlarındaki bu boşlukları bir anda ortadan kaldırabilseydik, bu elma kadar bir yer kaplardık. Tüm insanların sahip olduğu o atom çekirdekleri ve elektronlar işte bu kadar. Gerisi boşluk. 

Sen, ben atomdan yapıldık. Bu masaya dayadığım dirsekte atomdan başka bir şey yok. Masa da atomlardan oluşuyor. İyi ama, eğer atomlar öylesine küçük ve boşsa, çekirdekler de çok daha küçükse, bu masa dayadığım dirseğimin ağırlığını nasıl kaldırabiliyor? Astronom Arthur Eddington da aynen bu soruyu sormuş: “Nasıl oluyor da dirseğimi oluşturan çekirdekler, masayı oluşturan atom çekirdeklerinin arasından geçip yere kaymıyor? Neden küt diye yere düşmüyorum?”

“Bu soruların yanıtını elektron bulutunda aramak gerek.” diyor Cosmos. “Dirseğimdeki atomların dış kesimleri negatif elektrik yüklüdür. Masadaki her atomun durumu da aynıdır. Negatif elektrik yükler birbirini geri iter. Dirseğimin masadan aşağı göçüp gitmeyişinin nedeni, atomun, çekirdekleri çevresinde elektronların bulunması ve elektriksel güçlerin dayanıklı olmasındandır.”

Bir elmadan atoma, atomdan yıldıza, oradan çekirdeklere ve aralarındaki boşluklara kadar yaptığımız bu yolculuk kitabın 13 bölümünden sadece birinin, -9. Bölümün- ilk sayfalarından okuduklarım. Kitaptaki bu bölümler de aynı isimli televizyon dizisiyle paralel ilerliyor. Kitabın yazarı ve bilim insanı Carl Sagan tarafından sunulan bu belgeselin daha sonra yeni versiyonları da yapıldı. Bundan ilham alınarak “Contact – Mesaj” adında çok güzel bir bilimkurgu filmi çekildi.  Yayınlandığı günden bu yana sadece bilim alanında değil tüm kategorilerde en çok satan, en çok sayıda insanın hayatını etkileyen kitaplardan biri oldu. Dünyanın en büyük kütüphanesi olan  Library of Congress (Kongre kütüphanesi) bu kitabı Amerika’yı şekillendiren kitaplardan biri olduğunu ilan etti. Bilim insanları arasında bilimi seçmelerini sağlayan bir sebep sorulduğunda en çok verilen cevap bu kitaptır. 

İşte tam da bu sebeplerle Türkçe versiyonunu bir sesli kitaba dönüştürme fırsatını yakalayınca ne kadar heyecanlandığımı tahmin etmiş olmalısınız. Evet Cosmos artık sadece bir kitap, bir film, belgesel değil aynı zamanda bir sesli kitap. Storytel ile gerçekleştirdiğimiz uzun süreli bir çalışmanın ardından Kozmos’un Türkçe seslendirilmiş kitabı yayına girdi.  

Henüz tanışmayanlar için Storytel bir sesli kitap platformu. En güncel, en çok okunan kitaplardan; zamansız klasiklere, kişisel gelişimden iş kitaplarına binlerce sesli kitap ve e-kitap parmaklarınızın ucunda. Dünyanın her yerinde, günün her saatinde yanınızda taşıyabildiğiniz bir sesli kütüphane. Üstelik kataloğu sürekli genişliyor.

Bugün itibariyle Storytel Türkiye’nin kütüphanesinde 6000’den fazla Türkçe içerik, 3000 Türkçe e-kitap var. Yani sadece sesli değil, yazılı kitapları da içeriyor. Sadece Türkçe de değil, 150.000 İngilizce sesli kitap, 200.000 İngilizce e-kitap da bulunuyor. 

Issız bir adaya düşersem Storytel yüklü bir cep telefonu götürme fikri de fena değil aslında 🙂 Artık içinde Cosmos da olduğuna göre, 3 yerine binlerce kitabı götürebilirim yanımda.

Yeni yayına giren Cosmos kitabı da dahil ilk 14 gün boyunca dilediğiniz kitabı ücretsiz olarak dinleyebilirsiniz. Yolda giderken, yürüyüş yaparken, ya da evde elmalı kek yaparken günde 1 saat dinleseniz sadece ücretsiz olan ilk 14 günde bile epeyce bir kitabı bitirebilirsiniz. O yüzden açıklamalar bölümündeki özel linki kullanarak sesli kitapların dünyasını keşfetmeye hemen başlayın. 

İnsanın vizyonunu genişletmek, kendisi ve yaşadığı evren hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamak için ıssız bir adaya gitmesine gerek yok. Çünkü evren ölçeğinde düşünmeye başladığımızda zaten bir ıssız adada yaşadığımızı fark ediyoruz. Zaten kitabın ilk bölümünün adı da bu: “Kozmik okyanusun kıyıları.”

O kıyılarda, bu ilk bölümün sonunda işte şu sözlerle karşılaşıyoruz:

“Uzaya çıkıp evreni inceledik ve karanlık bir galaksinin ücra köşesindeki bir yıldızın çevresinde dolanan toz zerreciği üzerinde yaşadığımızı gördük. Uzayın enginliğinde bir zerreciksek çağların enginliğinde de ancak bir anlık zaman içinde yaşıyoruz demektir. Evrenin başlangıcında yıldız kümeleri, yıldızlar ya da geze- genler, hayat veya uygarlık yoktu. Yalnızca uzayın tümünü kaplayan parlak ve tekdüze bir ateş yuvarlağı vardı. Büyük Patlama’daki Kaos’tan sonra, yeni yeni tanımaya başladığımız Kozmos’a geçiş, bir anlık bile olsa gözleyebilme ayrıcalığına sahip bulunduğumuz en hayret verici enerji madde dönüşümüdür. Ve evrenin başka bir yöresinde kendimizden daha akıllı yaratıklarla karşılaşıncaya dek değişimlerin en müthişi olan biziz… Büyük Patlama’nın en uzak ahfadıyız… Kaynaklandığımız Kozmos’u öğrenmeye ve değiştirmeye kendilerini adayanlar biziz…”

“Bilimle ilgili tek bir kitap okuma hakkım olsaydı bu olurdu: Kozmos” için 3 yanıt

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir