Dolunayın olduğu bir gece çıplak gözle Ay yüzeyini inceleyin. Kenarına yakın bir yerde karanlık bir daire bulacaksınız. O dairenin kenarında 32 km çapında ve 2 km derinlikte bir krater var. Adı “Alhazen” krateri. Onu çıplak gözle göremezsiniz ama orada olduğunu bilin. Size “bakmakla görmek arasındaki fark”ı hatırlatan aramızdaki bir işaret olsun. O kratere neden Alhazen ismi verilmiş biliyor musunuz? Çünkü bundan 1000 yıl önce Irak’ın Basra kentinden Al-Hasan diye biri de tıpkı sizin gibi kafasını kaldırıp Ay’a bakmış. Bakmakla kalmamış görmeye çalışmış. Görme kavramı üzerine düşünmeye başlamış. Nasıl oluyor da Ay’ı görebiliyoruz? Işık nasıl hareket ediyor?
Kategori: Bilim
Geçenlerde yeni çıkan bir bilim-kurgu film izledim: I am mother. Dünyadaki tüm insanları yok eden büyük bir olay sonrasında geçiyor. Olayın öncesinde yerin altında yapılan korunaklı bir yere 63.000 insan embriyosu saklanmış. Bir robot bu embriyolardan birini alıp büyütmeye başlıyor. Filmdeki hikayenin bundan sonra anlatacaklarımla bir ilgisi yok ama sadece bu açılış sekansı aklımda bazı soruların oluşmasına yol açtı.
Dış dünyaya tamamen kapalı bir ortamda doğan bebekler ileride nasıl bir insan olurdu acaba? Böyle bir ortamda hiçbir insanla görüşmeden o bebekleri büyütebilmek mümkün olsaydı birbirleriyle nasıl iletişim kurarlardı? Aralarında hangi dili konuşurlardı?
Dünyanın en derin noktasında ne var? Öncelikle bu videoyu, videolarımı yayınlar yayınlamaz izleyen çok sevgili abonelerime hediye etmek istiyorum. Çünkü onlar bunu 2019 Ramazan Bayramı’nda izliyorlar. Bayramımız kutlu olsun, bu da benim size minik bir hediyem olsun. Sonradan gelip izleyenler, sizin de canınız sağolsun. Ben bu kanalda pek söylemiyorum ama bilmeyenler için abone ol butonunun yanındaki o küçük hatırlatıcıyı kullanarak bu videolar yayınlanır yayınlanmaz size haber verilmesini sağlayabiliyorsunuz.
Dünyanın gelmiş geçmiş en çok satan oyunu çok basit bir şeklin -karelerin- yan yana gelmesinden oluşuyor. 4 tane kare I şeklinde, O şeklinde, L şeklinde, S ve T şeklinde bir araya gelince tetrominolara dönüşüyor. Karşıdan üzerinize doğru gelen tetrominoları düzgün bir şekilde yerleştirme çabasıyla da “Tetris” oyunu ortaya çıkıyor. 4’lü karelerle oynanan bir tenis oyunu gibi. Zaten adı da buradan geliyor. 4 anlamına gelen “tetra” ve “tenis” kelimelerinin birleşiminden. Tasarım yaparken aklınızda olsun: Yeni bir şey ortaya koymak için iki farklı şeyi daha önce hiç olmadığı biçimde bir araya getirin.
Bu hafta bilim dünyasında heyecan verici bir gelişmeyle ilgili önemli bir duyuru yapıldı. 10 Nisan 2019’da “Event Horizon – Olay Ufku Teleskopu Projesi”nde çalışan astronomlar 2017’den beri kara deliklerle ilgili sürdürdükleri çalışmanın sonuçlarını açıklayacaklarını söylediler. Konuyla ilgili yaptıkları duyuruda “groundbreaking result” ifadesini kullanmışlar ki bu “çığır açıcı sonuç” demek.
10 Nisan 2019’da bir canlı yayınla açıklayacaklar bu sonuçları. Aynı zamanda eş zamanlı olarak dünyanın 6 farklı noktasında basın toplantıları düzenlenecek: Brüksel, Santiago, Şangay, Tokyo, Taipei ve Washington kentlerinde. Sonuçların önemi nedeniyle daha pek çok kentte uydu-etkinlikler yapılabileceği de duyuruya eklenmiş. Biliyorum biraz bilim-kurgu filmlerindeki uzaylı istilası haberlerine benzedi bu ama resmi kaynaklardan okuduğum bilgileri üzerine hiçbir şey eklemeden aktarıyorum sizlere.
Bilim insanları zamanı geriye aldı mı?
Zamanda yolculuk herhalde insanların en çok yapmak istediği şeylerden biri olsa gerek. Bunun için güçlü hayalleri olanlar bilim kurgu kitapları yazdılar, diziler, filmler çektiler. Böyle bir yolculuk için herkes kendi çağına ve kültürüne göre çözümler bulmaya çalıştı. H. G. Wells bir zaman makinesi kullanmayı düşündü. Dr. Who bir kulübeyle yolculuk yapıp durdu. Şimdi ben kulübe deyince Dr. Who fanları “Hayır, o T.A.R.D.I.S! Uzaydaki zaman ve izafi boyut kelimelerinin kısaltması” diyecekler. Haklılar. Sonuçta zamanda yolculuk yapmayı sağlayan bir araç hayali. Lucy filminde böyle bir aracıya dahi ihtiyaç kalmadan seyahat edebiliyorsunuz. Modern dünyadan sıkıldın ve geçmişe mi gitmek istiyorsun? Elinle kaydır ve 100 yıl öncesine git! Yetmediyse bir daha kaydır ve 500 yıl öncesine git. Biz “buralar hep dutluktu” diyoruz ya oralar da bataklıkmış. Yetmedi mi? İyice abart ve 100 milyon yıl öncesine gidip dinozorlarla karşılaş.