Bundan 20 yıl kadar önce 2004’te bir Çarşamba akşamı televizyonun karşısında oturduğumda, sadece yeni bir dizi izleyeceğimi sanıyordum. Ekranda bir göz açıldı. Yakın çekim. Bambuların arasından sızan ışık. Ve sonra kaos. O akşam milyonlarca insanla birlikte, televizyon tarihinin en iddialı mitolojik anlatısının ilk dakikalarına tanıklık ediyorduk. Ama henüz bunu bilmiyorduk.
4 Adaya Giriş
LOST’u bugün yeniden izlediğimde, beni hala en çok etkileyen şey, dizinin modern televizyonun en büyük çelişkisini nasıl kusursuzca somutlaştırdığı: Bir yandan haftalık yayın formatının ticari gerçekliğine uyum sağlarken, diğer yandan antik destanların büyüklüğünü yakalamanın peşinde koşması.