Yeni yıla girerken, yani Dünya Güneş’in etrafındaki bir turunu daha tamamlarken geç saatlere kadar oturduk, eğlendik; şarkılar şiirler filan derken saatler 12:00’yi gösterdiğinde birbirimize sarıldık, bu mutlu anı hep beraber kutladık. O saate kadar ayakta kalabilmemizi sağlayan şey elbette enerjimizdi. İçimizdeki yaşam enerjisinden bahsetmiyorum. Evlerimizdeki ampulleri aydınlatan elektrik enerjisinden söz ediyorum. Sadece 100 yıl önce böyle bir imkanın olmadığına inanmak çok güç. Olmadığı için de insanlar güneş batınca yatıp, doğunca kalkıyorlarmış. Ama şimdi enerjimiz -minik güneşlerimiz- var ve onları kullanarak geç saatlere kadar oturabiliyoruz.
Kategori: Teknoloji
24 Aralık 2021, büyük bir ihtimalle, evrenin değiştiği gün olarak tarihe geçecek! Çünkü dünyanın en büyük ve en gelişmiş teleskobu uzaya gönderiliyor. Hubble teleskobundan 100 kat daha güçlü olan James Webb Uzay Teleskobu, bugüne kadar hiç göremediğimiz şeyleri görmemizi sağlayacak. Milyarlarca yıl önce evrenin doğduğu ilk zamanları gözlemleyecek. Bir çeşit zaman makinesi gibi çalışarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin nasıl oluştuğu konusunda şu ana kadar hiç bilmediğimiz şeyleri öğrenmemizi sağlayacak.
Gerçek nedir?
Bir şeyin gerçek olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Binlerce yıldır bunların yanıtını arıyoruz. Bu arayışın bugüne kadarki en iyi öykülerinden biri “The Matrix” filminde anlatıldı.
- Merhaba, ben Thomas Anderson. Pek çoğunuz gibi ben de bilgisayarlarla çalışıyorum. Gerçek dünyanın sınırlamalarının ötesinde hissettiğim bu özgürlük duygusunu seviyorum.
The Matrix, bugüne kadar yapılmış en iyi filmlerden biri. İzleyenler açılış sahnesinin o ikonik görüntülerini gayet iyi hatırlayacaktır. Ancak size gösterdiğim görüntüler 1999 yılında çekilen o filmden değildi. 2021 yılında o görüntülere bakılarak tümüyle bilgisayar ortamında üretilmiş yeni görüntülerdi.
Neal Stephenson’ın bu ay çıkan yeni kitabı “Termination Shock.” Biliyorsunuz bu yazar 30 yıl önce bugünün dünyasını öngörüp “metaverse”ün tanımını yapmıştı. Yani geleceği bazılarımızdan daha iyi görüyor. Yeni kitabında da, iklim değişikliğinin insan toplumunu önemli ölçüde değiştirdiği yakın bir gelecekten söz ediyor. Okumaya yeni başladım o yüzden sonunu ben de bilmiyorum, ama iklim konusunda takip ettiğim ve kurgusal olmayan bir başka organizasyon var.
Geçtiğimiz hafta robotlar dünyasında iki büyük gelişme yaşandı. Gelişmeler büyük ama robotlardan biri büyük, diğeri küçük.
Büyük olanı dünyanın en gerçekçi insansı robotu. Bir laboratuvarda cansız bir manken gibi gözleri kapalı duran bu robot önce omzunu hareket ettiriyor. Sonra kamera arkasından birinin parmağını şıklatmasıyla birdenbire uyanıyor. Kısa bir süre etrafına şaşkın gözlerle baktıktan sonra kendi bedenini incelemeye başlıyor. Yüzündeki ifadeler bugüne kadar gördüğümüz diğer insansı robotlardan çok daha gerçekçi. Bu şaşkınlık koreografisinin sonunda nihayet onu uyandıran bizleri fark ediyor… ve irkiliyor mu, ürküyor mu? Sanırım neler olduğunu anlamaya çalışıyor ve nihayet ellerini uzatıp bize gülümsüyor.
Bir gün herkesin kendi dijital versiyonu olacak! Öyle ya da böyle. Size çok benzeyen bir kopya ya da stilize edilmiş bir avatar. Evet bu kelimeyi çoktan duyduk ve kullanmaya başladık.
Avatarlar, internetteki sanal kimliğimiz oldu. Kendimize minik bir profil görseli seçtik ve internetteki her yerde kullanmaya başladık. İnternetin bir sonraki aşaması için -yani bugünlerde çok konuşulan metaverse için- avatarlar yeterli olmayacak. Gerçek zamanlı olarak hareket ettirebildiğimiz, çok gerçekçi 3 boyutlu dijital insanlar kullanacağız.