Kategoriler
Felsefe Motivasyon

Kobe Bryant’ın Mamba Mantalitesi

Bu gördüğünüz yılan bir kara mamba! Son derece saldırgan ve zehirli bir yılan türü. Quentin Tarantino’nun “Kill Bill” filmindeki bu sahneyi izlerken ünlü basketçi Kobe Bryant birdenbire ayağa sıçramış. Hayır, korkudan değil. O yılanda kendini gördüğünden…

Erişkin kara mambaların ortalama boyu 2,5 metre civarındadır. Dünyadaki en uzun ikinci zehirli yılandır. Kara mambalar isimlerini zeytin yeşiline çalan vücut renklerinden değil, ağızlarının içindeki siyah renkten alırlar. Kara mambanın karada yaşayan en hızlı yılanlardan biri olduğu bilinmektedir. İddialara göre saatte 20 km. civarı bir hıza ulaşabilir.

Uzun, siyah, hızlı, zehirli, saldırgan. İşte yılanın böylesi özellikleri nedeniyle Kobe Bryant kendini onda bulmuş. Bir de yılanların çok önemli bir başka özelliğinden dolayı… Biliyorsunuz, gömlek değiştirirler. Aslında biz insanların da zaman zaman böyle bir değişime ihtiyacı olur. İkinci bir kimliğe… Kobe Bryant kendi alter egosunu bu yılandan etkilenerek yaratmış.

  • Hiç mi?
  • Bir tane bile atamadım.

Hiç basket atamayan bir çocuk. Düşünsenize. En azından şansına bir tanesi girer. Nasıl hiç basket atamazsın?

  • Çünkü felakettim. Ne önüm boşken atabildim ne de şansına tutturabildim. Sıfır puan. Ağladığımı hatırlıyorum. 

Koskoca Kobe’yi böyle hayal edebilmek biraz zor değil mi?

  • Babam bir gün geldi, bana sarıldı ve şunları söyledi: Bak, sıfır skor da yapsan, 60 skor da yapsan seni seviyorum ve seveceğim. 

Bir çocuğa söyleyebileceğiniz en iyi şey budur. Neden biliyor musunuz?

  • Çünkü artık o noktada, istediğim kadar başarısız olabilme özgüvenine sahiptim. Fakat biliyor musun? Yine de o 60 skoru yapacağım!

İstediğin kadar başarısız olabilme özgüveni. Eğer kaybedecek bir şeyiniz kalmamışsa, kendinizi daha özgür hissedersiniz. 

Böyle bir anda iki yolunuz vardır: Kendinizi bir kaybeden olarak etiketleyip, sinmek, geri çekilmek. Ya da ikinci bir yol. Kendinize #MambaMentalitesi gibi bir etiket uydurmak. Bir sembol, bir alter ego yaratmak ve azimle ileriye atılmak.

Elbette hepimizin hayatı farklı. Herkes için aynı kurallar geçerli değil. Bir çoğumuz basketbol oynamıyor, belki spor bile yapmıyor. Ama başarılı bir sporcunun psikolojisiyle düşünmek ve böylece sadece bedeni değil, aklı da kontrol edebilmek hepimiz için bir ihtiyaç. 

Tam da bu sebeple, Kobe’den ve onun yılanından öğreneceklerimiz var. 

Bilim ve teknoloji aldı başını gidiyor. Artık haberlere yetişmekte bile zorlanıyoruz. Her gün evimize yeni bir teknoloji giriyor, hayatımızı değiştiriyor.

Ama bedenlerimiz, o kadar da hızlı değişmiyor.

Bilgisayarın, masanın başında saatlerimiz geçiyor. Sırt ağrıları, boyun ağrıları, artan kalp damar hastalıkları, obezite… Sadece karantina döneminde bile hepimiz eve kapandığımız için, bir sürü hastalıkta artış ortaya çıktı. Hareketsizleştik. Oysa vücudumuz buna alışık değil. Daha bir iki nesil öncesinde çok daha fazla fiziksel güce ihtiyaç duyuyorduk. Hareket ediyorduk! 

O yüzden, bir sporcu olmasak bile bedenlerimizi harekete geçirmek şart. Ama yeterli değil. Sporcular için bile yetmiyor. Fiziksel sınırlarına ulaşan bu insanlar rekabette nasıl öne çıkacak? 

Burayı kullanarak. İşte Kobe bunu fark etmiş. O yüzden mentalite demiş. Mentalle yani akılla ilgili bir konu bu. 

#MambaMentality kavramını önce Twitter’da bir hashtag olarak kullanmış. İnsanlar tarafından benimsenmiş. Hızla bir akım haline gelmiş. Trend topic. Bir sporcu psikolojisiyle bedende başlamış, ama derinleştirince akılla tamamlanmış. Bir çeşit hayat felsefesine dönüşmüş. Kitabın adına bakın: Nasıl oynarım? 

Hayat ve oyun. 

Sadece basketçiler, sadece sporcular oynamıyor. Hepimiz oynuyoruz bu hayatta. İşte belki de o yüzden #MambaMentality etiketini okumuş çocuklar da paylaşmaya başlamış. Elit üniversitelerden hocalar… Büyük şirketlerin CEO’ları… 

Peki ne bulmuşlar acaba bu mentalitede? 

Böyle havalı lafları çok duyarız, özellikle de kişisel gelişim dünyasında. Şu 3 maddeyi yaparsanız hayatınız değişir. 5 adımda başarılı olmanın sırları. Zinciri Kırma!

Yok bu sonuncusu iyi, gerçekten işe yarıyor 🙂

Sanırım Kobe’ninki de öyle. Çünkü o da benim gibi size bir reçete vermiyor. Alın bunu yapın, siz de başarılı olun gibi boş vaatlerde bulunmuyor. Herkesin hayatı farklı. Herkese balık veremezsin. Ama balık tutmayı öğretebilirsin. En azından ilham verebilirsin. 

Bunun en iyi yolu nedir biliyor musunuz? Söylemek değil. Yapmak.

Kobe bunu yaptı. Günlük rutini çok sıkıydı. Saldırgan bir mamba gibi dur durduraksız çalışıyordu. Gece 3 gibi erken kalkmalar… Geç saatlere kadar ayakta kalmalar… 

Tipik bir sporcu rutininden farklı. Birçok sporcu önemli maçlar öncesinde enerjilerini korumak için yorucu aktivitelerden kaçınır. Oysa o bunu yapmadı. Sürekli yorucu bir temponun içinde koşturdu. Çünkü bu durumun onu daha güçlü kıldığını fark etti. Esneme, ağırlık kaldırma, antrenman, basketbol oynama, toparlanma… Bu şekilde Play-offlara daha iyi hazırlandığını düşündü. 

Tabii size gece 3’te kalkıp çalışalım demiyorum, gerekirse 2’de kalkın 🙂 Konu saatin kaç olduğu değil. Konu verilen bir reçeteye harfiyen uymak değil. Esnek olmak. 

Sabah erken kalkmayı çok denedim, olmadı. Olmadı mı, hemen kıvrıl. Yılan gibi. Başka bir yol dene. Senin önüne konulanı değil, kendi çizdiğin yolu takip et.

Ezberleri boz. Herkesin yaptığını yaparsan, nasıl fark yaratabilirsin ki?

Bence işin özü bu. Kobe hayatı boyunca aynı yoğun tempolu rutini uygulamadı. Zaten kendisi de söylüyor bunu. Diyor ki:

“Rutinim zamanla değişti, fakat yaklaşımım değişmedi.”

Bakın böyle bir yaklaşım geliştirmek için bir şeylerden ilham almanız gerekir. Kendinizi motive etmek için bir hikayeye ihtiyaç duyarsınız. Kobe tam böyle bir ihtiyaç halindeyken karşısına o film ve yılan çıkmış. Onu seçmiş. 

Başka bir örnek. The Last of Us dizisiyle ilgili videoda da bahsetmiştim, ona kaynaklık eden oyunun yaratıcıları bir belgeselde gördükleri kordiseps mantarından etkilenmişti. 

Siz bir yaklaşım geliştirmek istiyorsanız kendi hikayenizin, kendi sembollerinizin peşine düşün. 

Sporcular için olimpiyatlar, işte bu tür hikayelerin oluşmasını motive eder. Sporcuların psikolojik olarak hazırlanması için bir hedef olmaya çalışır.

Mamba Mantalitesi. Bu bir zihniyet meselesi.

Bu zihniyet, bir sonuç aramakla ilgili değil, o sonuca ulaşma süreciyle ilgili. Kobe buna “yaşam tarzı” demiş.

Basketbol gibi bir oyunun stratejisini alıp, hayata uygulamak… Bu sırada karşımıza problemler çıkabilir, değişiklik gerekebilir. Ama hedef ve yaklaşım aynı. 

Sıkı ve kör disiplinle her gün aynı şeyleri tekrarlamamış Kobe. Öyle çok çalışıyor denilince bu anlaşılmamalı. Kuşkusuz çok iyi bir disiplini var. Ne de olsa bir mamba! Kendini tamamen basketbola adamış. Hedefini asla gözünden ayırmıyor. Fakat akılla, dinamik şekilde düzenlenen bir disiplin bu. O gün bedeni yorgun mu hissediyor? Daha fazla zorlamıyor, kenara çekilip kestiriyor. O gün daha fazla atış yapması gerektiğini mi hissediyor? Atış yapmaya devam ediyor. Yani bedenine, zihnine kulak veriyor. 

Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. İlk duyduğumuzda pek alakasız gibi görünen bu sözün arkasında, bugünlerde önemli bilimsel bulgular var. Hani bazı karikatürlerde olduğu gibi zihnini çalıştırırsan bedenin küçük kalabilir ama zihnin büyür, sadece bedeni çalıştırırsan beynin ufak kalır fikri öyle pek de doğru değil. İkisine de ihtiyacımız var.

Her şeyin tek bir reçetesi yok. Hayat stilimiz değişti. Hastalıklar da değişiyor. Çağımızın büyüyen problemlerinden depresyon ve anksiyete… Günümüzde 13-18 yaşları arasındaki her 3 gençten 1’i anksiyeteden etkileniyor. 3 gençten 1’i! Bu ne demek farkında mıyız? Araştırmalar gösteriyor ki, eğer biz bunun üstüne düşmezsek okuldaki performans düşüyor, bu sefer hayatın geri kalanı da etkileniyor. Üstelik son zamanlarda çok daha sıradışı bir durum yaşadık. Pandemi döneminde anksiyetede 6, depresyonda 8 kat artış gözlenmiş!

Pandemide ne oldu da böyle bir artış oldu sorusu, tabii bilim için başlı başına bir araştırma konusu. Fakat bizim için açık olan bir şey var. Hayatımız değişti, çok hızlı değişti. Bedenimiz, zihnimiz buna adapte olamadı. Yeterince hızlı gömlek değiştiremedik. Belki de her gün 20 dakika yol yürümek zorundayken, evde oturup kalakaldık. Üstüne tatlıları da gömdük! Az kalsın göbek alıp başını gidiyordu. 

Aslında bu durum bize çok çarpıcı bir şeyler anlatıyor. Henüz tam olarak mekanizması çözülebilmiş değil ama bilim dünyasının farkında olduğu çok net bir durum var. Günde sadece 10-15 dakika egzersiz yapmak bile, anksiyete ve depresyon riskinizi ciddi ölçüde düşürüyor. Sadece bununla kalmıyor, etkili düşünmenizi de güçlendiriyor. 

Sadece söylemek değil yapmaktan bahsetmiştik. Kendi yaptığımdan söz edeyim. Bir problemde takıldığımda ne yapıyorum biliyor musunuz? Şöyle çıkıp bir 10-15 dakika yürüyüş yapıyorum. Yürüyüş yaptığım yola isim bile verdim. Ona evreka yolu diyorum. 

Yani kendi hikayemi, kendi sembollerimi uyduruyorum.

Mamba mantalitesi. 

Kobe yorgun hissettiğinde atışa devam etmek yerine, kestiriyordu. İnat edip verimsiz bir şekilde çalışmayı tercih etmiyordu. Ben de tıkandığımda zorlamıyorum, zihnimi daha iyi bir performansa çıkarabilmek için gidip yürüyüş yapıyorum. Hem bu sırada fiziksel sağlığımı da korumuş oluyorum. Kısıtlı vakti, her kaynak için efektif değerlendiriyorum. Permakültürü de çağrıştırıyor bu sanki biraz, öyle değil mi? 

Kobe, atışları iyiyken daha çok atış yapmak istediğinde buna devam ediyordu. Ben atış yapmıyorum ama yazı yazıyorum. Bir metni yazarken her şey akıp gidiyor mu? Tam ortasında durup da telefonuma bakmıyorum! Bitirene, ya da takılana kadar devam ediyorum. Verimli zamanı iyi değerlendirmeye çalışıyorum.

Ama dediğim gibi, bu bir reçete değil. Bu bir akıl yürütme. Bir beden-zihin koordinasyonu. Herkes aynı şekilde davranamaz. Her yılanın kıvrılış biçimi farklı olmalı. Örneğin ben yazı akıp giderken durmuyorum ama, ünlü yazar Ernest Hemingway bir hikayeyi ele alırken, en heyecanlı noktasında, devamında ne olacağını anladığı anda bırakırmış. Sonra o kaldığı yerden devam edermiş. Çünkü ertesi gün döndüğünde, ortada devam edeceği heyecanlı, devamında ne olduğunu da zaten bildiği, onu yazmaya teşvik edecek bir hikaye var! E eğer sizin yaşadığınız zorluk, kaldığınız yerden devam etmekse, işte çözüm. Kendi motivasyonunuzu yaratmak.

Bakın, farklı reçeteler olsa da hepsi aynı mentalite. Kobe’nin dediği gibi, rutinler farklı ama yaklaşım aynı. Zihnimizi efektif bir şekilde kullanabilmek için ürettiğimiz akıllıca stratejiler. Ancak bunu sağlıklı, verimli bir şekilde yerine getirebilmek için de sağlam bir vücuda ihtiyacımız var. O çok yoğun hayatlarımızda belki de 30 dakika egzersiz yapacak vakit bulamıyoruz. Ama günde 10-15 dakika bile, hayatımızı belirgin ölçüde etkiler. 

Eğer sürekli gelişmek, azimli olmak, rekabet edebilmek ve zorluklarla başa çıkmak istiyorsanız önünüzde sizden başka bir engel yok. O engeli aşmak için Kobe’yi seviyorsanız Mamba Mantalitesini uygulayın. Beni seviyorsanız zinciri kırmayın. 

Ama en önemlisi kendinizi seviyorsanız kendi hikayenizin peşine düşün. 

Hadi. Hemen bugün. Üzerindeki gömleği değiştir. Önündeki engelin etrafından kıvrıl. Evreka yolunda küçük bir yürüyüşe çık.

“Kobe Bryant’ın Mamba Mantalitesi” için bir yanıt

Merhaba Barış Abi, videon ilham vericiydi, harekete geçtim. Bir de şu son dakikalarda çalan müziğin adını da öğrenebilseydim iyi olurdu 🙂 Videolarda kullandığın müzikler çok hoşuma gidiyor ama bazen bulamıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir