Tarih boyunca farklı kültürlerde anlatılan hikayelerde ilginç bir şekilde ortak bir motife rastlarız: insan-hayvan hibridleri. Üst tarafı insan, alt tarafı at olan sentorlar, yarı insan yarı keçi satirler, yarı insan yarı kuş sirenler, şirinler, yarı insan yarı aslan sfenksler, bu liste uzayıp gider. İnsan hayvan karışımlarına bazı kültürlerde o kadar önem verilir ki tanrı statüsüne yükseltilir: şahin kafalı horus, fil kafalı ganesha, kuş kafalı tengu. Tam olarak bu saydığım örneklerle aynı olmasa da bizdeki bozkurt destanında da kurt ve insan birlikteliğinden söz edilir.
Ejderhayı kenetlemeye çalışıyorum.
Bu bir oyun değil. Simülasyon. Önümüzdeki hafta bu saatlerde gerçek astronotlar bu kontrolleri kullanarak Dragon uzay aracını Uluslararası Uzay İstasyonu’na kenetleyecek.
Bu gördüğünüz kişiler de Daft Punk grubunun üyeleri değil. Az önce kullandığım ve sizin de aşağıda adresini vereceğim linkten ulaşabileceğiniz arayüzü çalışarak tarihi bir uzay görevine hazırlık yapıyorlar.
27 Mayıs 2020’de ilk kez özel bir şirket tarafından uzaya iki insan taşınacak. Bugüne kadar 3 ülkeye ait 8 araç insanları uzaya götürdü (ABD’nin Mercury, Gemini, Apollo, Space Shuttle araçları; Rusya’nın Vostok, Voskhod, Soyuz araçları; ve Çin’in Shenzhou uzay aracı). Listeye şimdi de Dragon kapsülü ekleniyor. SpaceX uzaya insan götüren ilk özel şirket olma ünvanını kazanıyor. Bir başka deyişle astronot taksiciliği başlıyor 🙂
AH! OH! YUH!
Türkçe’nin en güçlü kelimelerinden birini söyleyeyim mi?
Ah!
Aslında kelime bile değil, bir ses, bir ünlem bu! Öylesine güçlü ki sesinizin tonuna göre farklı anlamlara gelebilir.
Öfkelendik mi? Ah!
Üzüldük mü? Ah ah ah!
Şaşırdık mı? Ah!
İğrendik mi? Ah!
Kafamız mı karıştı? Tersten Ah!
Bir yerimiz mi acıdı? Yine Ah!
Korktuk mu? Bas ahı gitsin! Aaaaah!
Bu videoda çok ahımı alacaksınız, çoook!
Daha başlangıçta tek bir ah, 7 farklı anlama geldi. Aslında bu tür seslerin en az 24 harfli bir alfabe olduğunu ve bu alfabenin de dünyadaki herkesin anladığı evrensel, ortak bir dilin parçası olduğunu söylesem ne derdiniz?
Atom çarpıştırıcısına kafanızı sokarsanız ne olur? Bu teorik bir soru değil. Gerçekten birinin başına gelmiş. 1978 yılında… Rusya’da… Yanlışlıkla… Çernobil nükleer reaktör kazasından 8 yıl önce…
Olayın detaylarını aktaracağım, hatta bundan çok daha önce yaşanmış ve en az bunun kadar garip bir başka kişinin hikayesini de anlatacağım ama önce “atom çarpıştırıcısı” nedir, onu bir hatırlayalım. Parçacık hızlandırıcısı da deniliyor. Fizikçiler atom altı parçacıkları inceleyebilmek için onları çok güçlü mıknatısların yardımıyla hızlandırıyor ve sonra da çarpıştırıyor.
Şimdi size anlatacaklarım, hala yaşamakta olan bir yazarın gerçek yaşam hikayesi. Başlangıçta ismini vermeyeceğim. Sonunda ismini verdiğimde de belki bir kısmınız “o kim?” diyecek, “Daha önce hiç duymadım.” Olsun, ben yine de anlatacağım, çünkü onun hikayesinde kendime ve size yakın bulduğum bazı noktalar var.
Anlatacağım kişi sonradan milyonlarca satacak olan ilk romanını yazmadan önce de bir yazarmış. Ama kod yazarmış. Bilgisayar programcısıymış. Ta 1995’te, Warcraft 2 oyununun yazılım ekibinde yer almış. Tabi her iş böyle efsanevi oyunları kodlamak kadar eğlenceli olmayabilir. Daha sonra çalıştığı MobileIron şirketinde yaptığı iş gibi: ofis çalışanlarının cep telefonlarıyla kurumsal sistemlerin senkronize çalışmasını sağlayan Android yazılımları için kod yazmak. Daha söylerken bile uykumuz geliyor.
Bir iskelet doktora gitmiş, doktor “artık çok geç” demiş.
Bu kahkaha efektleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle komedi dizilerinde bol bol duyuyoruz. Sizce bu dizileri izleyen bizlerin zekasına bir hakaret mi? Yoksa tıpkı bir müzik ya da başka ses efektleri gibi prodüksiyonun kalitesini arttıran bir araç mı? Durun hemen cevap vermeyin, çünkü bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada o kadar ilginç sonuçlara ulaştım ki üzerinde biraz daha düşünmemizi gerektirebilir. Bu konuda sadece araştırma değil bir de deney yaptım. Şimdi size “Avrupa Yakası” dizisinden küçük bir bölümü oynatacağım. Ama bu küçük bölümün üzerinde bir değişiklik yaptım. Bakalım izlerken nasıl hissedeceksiniz?