Kategoriler
Müzik

Dokuzuncu ve Sonuncu

Size önce bir müzik dinletip sonra da bir hikaye anlatacağım.

Önce müzik…

Harika! Çok güzel. Sırada hikayemiz var.

Balıkçıyla bankacının hikayesi… Duymuş muydunuz? Kökeni Nobel edebiyat ödüllü Heinrich Böll’e dayandırılır ama farklı versiyonları da anlatılır. Ben kendi bildiğim şekliyle aktarmaya çalışayım.

Bir bankacı tatile gider. Küçük, şirin bir sahil kasabasına… Rıhtımda dolaşırken iskeleye bağlı bir sandal görür. İçinde taze tutulmuş balıklar vardır. Bir de uyuklamakta olan bir balıkçı. Hemen fotoğraf makinesiyle bu güzel kareyi yakalamaya çalışır bankacı. “Bir şu açıdan, bir bu açıdan çekeyim, bir tane de instagram için” derken onun çıkardığı gürültüden balıkçı uyanır. Esneyip, gerinirken, bankacı “yerel halkla kaynaşma çabaları” kapsamında bir laf atar. DEVAMI ▷

Kategoriler
Teknoloji

Google Stadia oyun konsollarını bitirecek mi?

Oyun dünyasının geleceğine dair önemli bir duyuru yapıldı bu hafta. Google tarafından. Stadia adında bir servis tanıtıldı. Bu videoda sizlere hem bu servisten kısaca bahsetmek hem de bunun teknoloji trendleri açısından ne anlama geldiğini konuşmak istiyorum. Çünkü bu gelişmeler sadece oyunseverleri ilgilendirmiyor. Teknolojinin hayatımıza nasıl etki ettiğini ve dönüştürebildiğini de gösteriyor.

Stadia bir bulut oyun servisi. Yani oyunları kendi konsolunuza, bilgisayarınıza yüklemeyeceksiniz. Onlar Google’ın veri merkezlerinde yüklü olacak. Size sadece görüntüsünü gönderecek, akıtacak. Biz zaten YouTube’dan oyun oynayanların görüntüsünü izliyorduk. İşte bu servis sayesinde tek bir düğmeye basarak oynamaya başlayabileceğiz. Üstelik istersek oyunun başından değil de izlediğimiz oyuncunun bulunduğu konumdan ilerleyebileceğiz. Ya da bilgisayarda oynamaya başladığımız bir oyuna yolda cep telefonumuzdan devam edip, eve gelince büyük ekran TV’nin karşısına geçip bitirebileceğiz. Tanıdık geldi mi bu konsept? Netflix ya da BluTV gibi platformların dizilere ve filmlere yaptığı şeyi Google oyunlara yapmaya çalışıyor. DEVAMI ▷

Kategoriler
Tasarım Teknoloji

Yapay zeka GauGAN, çizimleri tabloya dönüştürmeyi öğrendi

Yapay zeka dünyasından çok ilgimi çeken yeni bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu gördüğünüz basit çizimi, şöyle bir tabloya dönüştürebilir misiniz? Ne kadar sürede? Bob Ross olsa yarım saatte yapardı herhalde. Artık bilgisayar yardımıyla böyle bir tabloyu hazırlamak yarım dakika bile sürmüyor.

Hazır mısınız?

Bu yazılımda NVIDIA tarafından geliştirilen bir “derin öğrenme modeli” kullanılmış. Karalamaları fotorealistik tablolara dönüştürüyor. Bunu yaparken “Üretken Ters Ağ – Generative Adversarial Network (GAN)” yöntemini kullandığı için geliştirilen yazılıma “GauGAN” demişler. Sonunu anladık da ismin baş tarafı nereden geliyor diyenler şu tablodaki imzaya bakabilir. Evet post-empresyonist ressam Gauguin’den esinlenmişler. DEVAMI ▷

Kategoriler
Bilim

Bilim insanları zamanı geriye aldı mı?

Zamanda yolculuk herhalde insanların en çok yapmak istediği şeylerden biri olsa gerek. Bunun için güçlü hayalleri olanlar bilim kurgu kitapları yazdılar, diziler, filmler çektiler. Böyle bir yolculuk için herkes kendi çağına ve kültürüne göre çözümler bulmaya çalıştı. H. G. Wells bir zaman makinesi kullanmayı düşündü. Dr. Who bir kulübeyle yolculuk yapıp durdu. Şimdi ben kulübe deyince Dr. Who fanları “Hayır, o T.A.R.D.I.S! Uzaydaki zaman ve izafi boyut kelimelerinin kısaltması” diyecekler. Haklılar. Sonuçta zamanda yolculuk yapmayı sağlayan bir araç hayali. Lucy filminde böyle bir aracıya dahi ihtiyaç kalmadan seyahat edebiliyorsunuz. Modern dünyadan sıkıldın ve geçmişe mi gitmek istiyorsun? Elinle kaydır ve 100 yıl öncesine git! Yetmediyse bir daha kaydır ve 500 yıl öncesine git. Biz “buralar hep dutluktu” diyoruz ya oralar da bataklıkmış. Yetmedi mi? İyice abart ve 100 milyon yıl öncesine gidip dinozorlarla karşılaş. DEVAMI ▷

Kategoriler
Gelecek Teknoloji

Ayna Dünyalar

Şu anda siz bu videoyu izlerken bir yerlerde sessiz sedasız içinde yaşadığımız dünyanın bir kopyasını yapıyorlar. Amaçları gerçek dünyayla bu kopya dünyayı birleştirmek. Peki ne işe yarayacak böyle bir şey? İşte asıl soru bu. Büyük bir ihtimalle internetin ve sosyal medyanın yerine geçecek. Şimdilik bir basket sahasına toplanmış insanları şaşırtmakla yetiniyor.

Az önce izlediğimiz şey size çok çarpıcı gelmemiş olabilir. Buna benzer görsel efektleri yıllardır sinemalarda, televizyonlarda izliyoruz. Ama işin püf noktası da bu zaten. O filmleri izlerken iki boyutlu perdelerden, camlardan başka bir dünyayı görüyoruz, bizimkini değil. Mesela şu anda beni elinizdeki cep telefonundan, bilgisayar ya da televizyonunuzdan izliyorsunuz. Ben kendi stüdyomdayım, siz de kendi odanızda. Peki ya ben de sizin odanıza en azından bir görüntü olarak gelip köşedeki sandalyeye oturabilsem nasıl olurdu? Ya da en sevdiğiniz film kahramanları, bir uzay gemisinin değil de sizin kapınızdan içeri girseydi? Az önceki balinanın basket sahasına gelmesi gibi iki farklı dünya birleşmiş olurdu. İşte bu konsept, biraz “Augmented Reality – Artırılmış Gerçeklik” biraz da “Virtual Reality – Sanal Gerçeklik”e benziyor. Tam olarak “Mixed Reality” adı veriliyor. “Karışık gerçeklik” diye tercüme edebiliriz. Bunun biraz felsefi bir tanımı daha var: Ayna Dünya. DEVAMI ▷

Kategoriler
Genel

Dünyanın en Tehlikeli Tırmanışı

Google Maps’teki street view – sokak görünümü özelliğini kullanıyor musunuz? Ben dünyanın farklı yerlerindeki sokaklarda sanal da olsa dolaşmayı çok seviyorum. Bu görünümde sadece sokaklarda değil dünyanın bazı özel noktalarında da dolaşabiliyorsunuz. Mesela dağlara tırmanabiliyorsunuz. Burası Yosemite parkındaki El Capitan. 914 metre yüksekliğinde granit bir duvar.  1851 yılında keşfedildikten sonra ilk kez 1958’de tırmanılabilmiş. Bugün teknoloji sayesinde oturduğunuz yerden oraya tırmanmanın nasıl bir deneyim olduğunu tam olarak yaşayamasanız bile en azından görebiliyorsunuz. Bunun için üç usta dağcı 360 derecelik çekim yapabilen bir kamerayı ve tripodu sırtlayıp tüm tırmanışı görüntülemişler. Bizim fotoğraflarına bakarken bile ellerimizin titrediği yerlere tripod ve kamerayı kurup çekim yapmışlar. Geceyi yerden 300 metre yüksekteki bu yarım metrelik girintide uyumaya çalışarak geçirdiğinizi bir hayal etsenize. Tırmanış rotası boyunca bu dağcıların ne gibi teknikleri kullanarak tırmandıklarını görebiliyorsunuz. Vücutlarını iki kayanın arasına sıkıştırıp tırmandıkları bölümler var. Yorulunca incecik kayaların üstüne uzanıp dinleniyorlar. Parmaklarıyla küçücük çatlakları bulup onlara tutunarak yükseliyorlar. Yükselmenin mümkün olmadığı noktalarda gözle görülmesi bile çok zor olan küçük deliklere tutunarak yana ya da aşağıya doğru kıvrılıyorlar. Bazen kocaman kayaların altında yollarını bulmaya çalışıyorlar. Tüm vücut ağırlıklarını parmak uçlarında taşıyorlar. Bu bazı durumlarda o kadar acı verici oluyor ki çığlık atmadan duramıyorlar. DEVAMI ▷