Kategoriler
Bilim Çevre

Dünyanın en büyük şelalesi suyun altında!

Bazen gündelik işlerimin sıkıcı rutininden kurtulmak için hayallere dalıyorum. İşte böyle durumlarda, cep telefonumdaki sonsuz kaydırma anlarında karşıma sayısız görsel çıkıyor. Tropik adalar, turkuaz rengi kıyılar, o kıyılarda suların altında akan şelaleler!

Nasıl yani! 

Hiç fark ettiniz mi bilmiyorum: Dünyanın en ilginç yerleri genellikle adalarda oluyor. Mamutların dönüşü videosunda nesli tükenen hayvanlardan üçünün adalarda yok olduğunu anlatmıştım. Mesela efsanevi Dodo kuşunun bir zamanlar yaşadığı Mauritius Adası’ndan söz etmiştim. 

Afrika’nın Doğu kıyılarından 2000 mil kadar açıktaki bu ada sadece Dünya üzerindeki en güzel doğal yerlerden biri değil, aynı zamanda benzersiz ve çarpıcı bir özelliğe sahip: su altı şelalesi gibi görünen bir şeye… 

Peki su altında bir şelale olabilir mi? Sosyal medyada sık sık karşımıza çıkan bu görüntüler gerçek mi? Bilimsel bir açıklaması var mı? Yoksa yine birileri bizi kandırıyor mu? Ya da Walter Mitty gibi gündüz düşleri mi görüyoruz? 

Suyu daha fazla bulandırmadan sadede gelelim. 

Burası Le Morne Brabant. Hint Okyanusu’ndaki Mauritius adasının güneybatı ucunda yer alan bir yarımada. Eğer buraya deniz seviyesinden bakarsanız ilk dikkatinizi çeken şey 556 metre yükseklikteki bu tepe oluyor. Üzerinde pek çok mağara ve dik yamaç bulunan bazalt monolit bir tepe bu. 

Fakat deniz seviyesinden değil de biraz daha yüksekten bölgeye bakınca o tepeden daha enteresan bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Adayı çevreleyen lagünde sular aşağıya doğru akıyor gibi görünüyor. Aynı yere Google Earth gibi bir araç yardımıyla uydudan çekilmiş görüntülerinden bakınca da benzer bir şekil karşımıza çıkıyor. Bu bir sualtı şelalesi olabilir mi?

Soruyu şöyle soralım. Su altında bir şelale olabilir mi? Evet, olabilir. Hatta dünyanın en büyük şelalesi suların altında. Ve ilginç bir şekilde yine bir adanın yakınlarında. 

İzlanda’yla Grönland arasındaki bu bölgeye Danimarka Boğazı adı veriliyor. Evet orada iki ülke olmasına rağmen bu cümlede 3 ülke adı geçiyor, çünkü teknik olarak Grönland, Danimarka Krallığı’na bağlı özerk bir bölge. İşte Arktik Okyanusu’nu Atlas Okyanusu’na bağlayan bu boğazın derinliklerinde ilginç bir doğa fenomeni var. Suların İzlanda adasına yakın olan yerleri çok soğuk, 2 °C civarında. Su, donmaya yakın bu sıcaklıklarda maksimum yoğunluğa ulaştığı için, Grönland tarafından gelen daha sıcak sularla karşılaşınca, soğuk su kütlesi deniz tabanına doğru iniyor. 

Hiç fark ettiniz mi bilmiyorum. Denizlerin altında da en az üstündeki gibi şaşırtıcı bir topografya var. Denizin tabanındaki zemin tamamen düz değil. Tıpkı denizin üstünde olduğu gibi inişleri ve çıkışları var. 

İşte bunlardan biri tam 3500 metre yüksekliğinde bir yamaç. İzlanda adası tarafındaki soğuk sular denizin altındaki bu yamaçtan aşağıya doğru büyük bir hızla dökülüyor. Orada saniyede 3,5 milyon metreküplük bir su akışı olduğu tahmin ediliyor ki bu, Amazon Nehri’nin taşıdığı su miktarının yaklaşık 350 katı demek! Karalarda bildiğimiz en yüksek şelaleyse Venezuela’daki Angel Şelalesi. 979 metrelik bu kesintisiz su akışını, Danimarka Boğazı’ndakiyle kıyasladığımızda aradaki muazzam farkı çok daha iyi anlıyoruz. 

Fakat sadece anlıyoruz, göremiyoruz. Bu akış insan gözüyle değil, ancak bilimsel ölçüm araçlarıyla tespit edilebiliyor. Konuya sadece iki boyutlu grafiklerden bakınca çok basitmiş gibi görünüyor. Atmosferdekine benzer bir hareket var değil mi, soğuk olan aşağıya doğru hareket ediyor. Evet ama Danimarka Boğazı’ndaki o bölgede uzun süreli gözlem yapıp da bunu 3 boyutlu bir grafiğe dönüştürdüğünüzde işin rengi daha da bir ortaya çıkıyor. NEMO adı verilen açık kaynak kodlu ve ücretsiz bir modelleme aracı var, ilgilenenler videonun metnine bıraktığım linkten inceleyebilir; işte bu araçla hazırlanan 3 boyutlu bir gösterim oradaki suyun hareketinin Ocak ayı boyunca toplanan 1 aylık verisiyle oluşturulmuş. Mavi renk, suyun yoğun olduğu alanları gösteriyor. Deniz altındaki bazı raflarda meydana  gelen girdap kuvveti de kırmızı renkli olarak ifade edilmiş. Bu şekilde bakınca tıpkı yerin üstündekilere benzeyen bir şelale olduğunu görebiliyoruz. Hatta tıpkı normal şelalerde olduğu gibi suyun düştüğü bölgede göl benzeri bir oluşum var. 

Denizin altında bir şelale ve onun 3,5 km dibinde bir göl! Tabi bu tanımlamaları dikkatli bir şekilde yapmak lazım. Çünkü suyun içinde, ondan daha yoğun ama yine de sudan bir şelale ve gölden bahsediyoruz.

İnsan böyle bir şeyi duyunca ister istemez oraya gidip kendi gözleriyle görmek istiyor. Ancak orası dünyanın en tehlikeli sularından biri olduğu için yüzmeyi pek tavsiye etmem. Denizciler ve gemi kaptanları bile bu bölgeden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorlar. Gerçi Walter Mitty tam da o bölgede helikopterden atlamış ve birkaç dakika suda kalmıştı. Ayrıca arada bir oradan geçen “cruise” gemileri buzdağlarıyla karşılaşıyor ve onların çöküşüne tanık olabiliyor.

Eğer illa yüzmek istiyorsanız Mauritius’a gitmeniz gerekecek. Fakat oradaki doğal fenomen az önce anlattığımla aynı şey değil. Çünkü orada su sıcaklığında bir farklılık yok. Daha yüksek derinliklerden daha düşük derinliklere sürekli giden bir su akışı da yok. Birden fazla su kaynağının buluştuğu bir durum da yok.

Peki ne var?

Mauritius’un o muhteşem su altı şelalesi görünümünü oluşturan, tamamen başka bir şey. Kum!

Evet orada suyun değil kumun bir hareketi var. Çünkü hemen yanındaki ada volkanik bir oluşum. Dolayısıyla kıyılarında bol miktarda volkanik kum var. Okyanus akıntıları bu kumu, adayı çevreleyen sığ raflar üzerinde ileri geri hareket ettiriyor. Denizaltı platosunun bir parçası olan sığ sahanlıkların bittiği yerde daha derin, daha mavi, daha karanlık sular var. Ve okyanus akıntıları bu kıyı kumunu Mauritius’un güney ucundan okyanusun derin sularına doğru sürdüğünde, “su altı şelalesi” gibi görünen bu fenomen oluşuyor. Yani aslında kumlar derin sularda dibe doğru batıyor. Elimdeki bu süs nesnesindekine benzeyen bir durum oluşuyor. Estetik olarak çekici ama gerçek bir şelale değil. Optik bir illüzyon.

Hiç fark ettiniz mi bilmiyorum. Dünyanın en ilginç yerleri genellikle adalarda oluyor. Bazen gündelik işlerimin sıkıcı rutininden kurtulmak için hayallerimde böyle ilginç adalara gidiyorum. Çok yakında dünyanın en yüksek dağının da olduğu böyle bir adaya gerçekten gideceğim ve umuyorum orada çekeceğim görüntülerle sizi de götüreceğim. 

Nasıl yani! Dünyanın en yüksek dağı da mı bir adada? Evet, yeniden düşün!

Elimize çantamızı alıp gündelik işlerimizin peşine düştüğümüzde, o sıkıcı rutinden kurtulmak için hayallere dalıyoruz. O sırada karşımıza çıkan hemen her şeye inanmaya hazır hale geliyoruz. Oysa gerçeğin peşine düşmek için, tıpkı Walter Mitty gibi zahmetli bir yolculuğa çıkmak lazım. Eğer su altı şelaleleri gibi saklı hazineleri keşfetmek istiyorsak, gerektiğinde elimize çantamızı alıp okyanusun soğuk sularına atlama cesaretini gösterebilmek lazım.

“Dünyanın en büyük şelalesi suyun altında!” için 2 yanıt

“Suların İzlanda adasına yakın olan yerleri çok soğuk, 2 °C civarında. Su, donmaya yakın bu sıcaklıklarda maksimum yoğunluğa ulaştığı için…”

Suyun yoğunluğu kaidenin aksine sıcaklık düştükçe artmaz, suyun yoğunluk anomalisi vardır. Dört santigrat derecede maksimum yoğunluğuna ulaşır. Diğer sıcaklıkların hepsinde, katı halide dahil, daha düşük yoğunluktadır. Bundan dolayı buz suda yüzer. Metinde hata olmamakla birlikte hatırlatmakta fayda gördüm. Sevgiler.

Harika bir keşif! Suyun altındaki bu büyüleyici şelale, doğanın gücünü ve güzelliğini bir kez daha gösteriyor. Barış Özcan’ın yazısı da bu keşfi bizimle paylaşarak bizi şaşırttı ve heyecanlandırdı. Teşekkürler!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir