Kategoriler
Felsefe Kitap

Kaç parmak görüyorsun? 444 yıllık 4 tavsiye

Şimdi birlikte “denemeler” yapacağız. Bu denemelere geçenlerde okuduğum bir kitap ilham verdi. Tam 444 yıl önce yazılmaya başlanmış bu kitabın içinde öyle cümleler var ki sanki bugünler için; sanki benim için, sizin için yazılmış gibi. Bu cümlelerin içinden 4 tavsiye seçtim, onları paylaşmak istiyorum. 444 yıllık 4 tavsiye…

Eminim siz de bu kitabın adını defalarca duymuş ve belki de okumuşsunuzdur. Ama biz başlangıçta kitabın adına ya da yazarına değil onun söylediklerine odaklanacağız.

Hop! Kitabın adını ve yazarını öğrenmek için hemen alttaki yorumlara bakmak yok. Bana bakın. Kaç parmak görüyorsunuz?

  • Kaç parmak görüyorsun?
  • Deli herif. Bir daha insanı böyle korkutma.
  • Kaç tane?
  • Dört.
  • Dört mü? Dört mü? Bir salak daha.

444 yıllık bir kitaptan söz ederken araya 22 yıllık bir film girdi. Normalde filmle kitabın hiçbir ilişkisi yok. Ya da her şey birbiriyle ilişkili, bağlantılı. Çünkü kitapta da diyor ki:

“Dünyanın bütün kötülükleri, bizi bilgisizliğimizi açığa vur­maktan kaçınmaya, reddedemediğimiz şeyi kabul etmeye alıştırmalarından geliyor. Her şeyden bilgiççe ve kesinlikle söz ediyoruz.”

  • Dört. Dört. Dört.

Bizim hukuk sistemimizin temelinde Roma Hukuku da vardır. İşte o Roma’da bir âdet varmış: Bir tanığın gözleri­yle gördüğünü söylediği ve bir yargıcın en kesin bilgiyle ortaya koyduğu şeyden bile, “Bana öyle geliyor ki,” diye söz edilirmiş. Kesin bir dille değil.

  • Hepiniz kaçıksınız! Kaçık! Dört!

“Çocukları eğitecek olsam” diyor yazar “kestirip atar gibi değil, şöyle sorar gibi karşılık vermeye alıştırırdım onları: Ne demek bu? Bundan anlamam, olabilir, doğru mu? On yaşında bilginler gibi konuşacaklarına altmış yaşında öğrenci gibi kalsınlar. Bilgisizlikten kurtulmak isteyenin onu açığa vurması gerekir.”

O zaman ilk cümlemiz ve ilk tavsiyemiz gelsin:

“Aydınlık şaşkınlığın kızıdır. Şaşmak bütün filozofinin temelidir.” Şaşırın! Bazı şeyleri de bilmeyiverin canım.

Bir şey hariç. Hedefinizi bilin. Gitmek istediğiniz limanı bilin. Çünkü: “Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan hayır gelmez.”

Az önceki filmde parmak denemesine maruz kalan kişi de ona bu denemeyi yapan kişi de nereye gideceğini bilemeyen birer hastaydı. Bu kişi sonra nereye gitmek istediğini keşfediyor. Kendi hastalığını tedavi etmenin en iyi yolunun başka hastaları tedavi etmek olduğuna karar veriyor. Ben de bir şeyi öğrenmenin en iyi yolunun başkalarına öğretmeye çalışmak olduğunu düşünmüşümdür hep… Başkalarına yardım etmek, kendine yardım etmek demektir düşüncesiyle doktor olmaya karar veriyor.

  • İnsanları tanımak, sorunlarında yardımcı olmak istiyorum. 
  • O benim işim.
  • Ama beceriksizsin. İnsanlarla konuşurken onlara bakmıyorsun bile.

Ne demiştik? Her şeyi bilmek zorunda değilsin. Gitmek istediğin limanı bil yeter. 

“Gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgârdan hayır gelmez.”
Hedefini belirle.

Hedefini bir kez belirledin mi oraya gitmenin yolunu da bir şekilde bulursun.

  • Ben insanları dinlemek istiyorum. Gerçekten dinlemek istiyorum.

Al sana bir yöntem. Bilmek ve söylemek yerine, dinlemek… Filmde gösterdiğim bu karakterin hikayesi uydurma değil, gerçek. Hayatta yolunu kaybetmiş birinin hedefini belirledikten sonra oraya ulaşmak için yaptığı “deneme”leri anlatıyor. Bu denemelerden biri yaşı epeyce ilerlemiş olmasına rağmen tıp fakültesine girmek. Yurtta kaldığı oda arkadaşı genç yaşına rağmen biraz… ukala… “Kabalık etmek istemem ama başlamak için biraz yaşlı değil misin?” diye soruyor.

Tanıdık bir soru bu değil mi? Bir şeylere başlamanın bir yaşı vardır çünkü. Kurallar vardır, kaideler vardır. Sonra başkaları ne der? Çoğu zaman bu soruları başkalarının sormasına bile gerek kalmadan kendi kendimize sorar, gereken cevabı vererek kendi kendimizi engeller, otururuz oturduğumuz yere. Ama bizimki öyle yapmıyor. Başlamak için biraz yaşlı olduğunu düşünmek yerine, böyle olmadığını düşündürtecek örnekler arıyor.

  • Babe Ruth Yankeelere geçtiğinde 39 yaşındaydı.
  • Hayır değildi.
  • Haklısın. Ama bana böyle bir örnek lazım. Aklına gelirse söyler misin lütfen.

Mesele kaç yaşında başladığın değil. Senin nasıl gördüğün. Buna içerlenenleri, atarlananları savuşturmak için uydurma bile olsa bir örnek bulursun nasıl olsa. Bakış açını yeniden gözden geçir. Şimdi kaç görüyorsun? Dört mü? Kırk mı? Bugüne kadar geliştirdiğin bakış açını bir kenara bırak. Önemli olan bugüne kadar yaptıkların değil. Bundan sonra yapacakların.

  • William F. Thompson Bilimsel Başarı ödülünü kazandım.
  • Emerson ilkokulundan. Çizdiğim bir tavşan resmi iki yıldız almıştı. 

Özgeçmişiniz, eğitiminiz sizi sınırlamasın. Öğrenmenin yaşı olmaz. Ne demişti bizim yazar? 

“On yaşında bilginler gibi konuşacaklarına altmış yaşında öğrenci gibi kalsınlar.”
Her zaman öğrenici ol.

Sonuçta biz neden öğreniyoruz? Neden okula gidiyoruz? Neden kitap okuyoruz? Daha iyi ve daha akıllı olmak için. Daha iyi düşünceler üretebilmek için değil mi?

İnsan düşünce ile görür ve duyar; her şeyden faydalanan, her şeyi düzene sokan, başa geçip yöne­ten düşüncedir; geri kalan her şey kör, sağır ve cansızdır. 

444 yıl önce özellikle çocuklara, gençlere kendiliğinden bir şeyler yapma özgürlüğünü vermediğimizden yakınıyor bu yazar. Sanki şimdi veriyoruz da… Çocukları, gençleri korkak bir köle haline sokuyoruz. Başkalarının söylediklerinin kölesi. 

“Bunları Tanrı sözü gibi belleğimize basmakalıp yapıştırırlar; harfler ve kelimeler, anlatılan şeyin kendisi haline gelir.” 

Oysa kelimelere, biçime, zarfa takılmamak lazım. Söylenenlerin, yazılanların içindeki özü yakalamak marifet.

“Ezber bilmek, bilmek değildir; hafızamıza emanet edilen her şeyi saklamaktır.”

  • Tıp, bilgileri ezberlemekten daha fazlası olmalı bence.
  • Tek derdim biyoloji sınavını geçmek.

Öğrencilerin tek derdi sınavları geçmek haline getirildi. Oysa insana kendi kendine öğrenmeyi, kendiliğinden bilmeyi öğretmek lazım. Böyle öğrenirse ustasına, arkadaşına, başkalarına bakmadan, kitaptaki yerini aramadan bilgiye istediği gibi ulaşıp onu istediği gibi kullanabilir.

O zaman dördüncü cümlemizin altına dördüncü tavsiyemiz gelsin.

“Ezber bilmek, bilmek değildir; hafızamıza emanet edilen her şeyi saklamaktır.”
Ezberleme! Kendi kendine öğrenmeyi öğren.

En iyisi gençlerde öğrenme hevesini ve sevgisini uyandır­maktır, yoksa kitap yüklü birer eşek yaparız onları, kırbaç zoruyla bilim dolu bir çanta taşıtıyorlar onlara; oysa bilimi evimizde saklamak yetmez, evlenmek gerek onunla.

Eğer buraya baktığımızda sadece dört demeyi ezberliyorsak bilimle hala evlenememişiz demektir. 

  • Nesnelerin ardına bak. Onların ötesine bak. Gözlerini bulandır. Ve bana ilk ne gördüğünü söyle.

Farklı görmeyi, yaşına başına bakmadan, ezberleri bozarak öğrenen bu kişi Hunter Adams adında biriydi. İnsanları tamir etmeye, onlara yama yapmaya çalıştığı için yama anlamına gelen “Patch” lakabını kullandı. Patch Adams. 

Onun akıl hastanesinde başlayan hayat hikayesi doktorlukla devam etti. Hayatı boyunca insanlara yardım etmenin yollarını denedi. Mutluluk denemeleri yaptı. Farklı bir “merhaba”yla bile insanları güldürmeye çalıştı. 

Neşenin bir yaşam tarzı olduğu, öğrenmenin en büyük amaç ve sevginin nihai hedef olduğu bir topluluk yaratmayı denedi.

Maddi imkanları neredeyse hiç olmamasına rağmen bir yolunu bulup bir ormanı satın alıp onu tedavi merkezine dönüştürdü. 

Bir dakika. Bir ormanı satın alıp mı? Geçenlerde okuduğum ve bu videoda alıntılar yaptığım o kitabın yazarı da 1578’de küçük bir orman satın almıştı. Gerçi onun maddi imkanları Patch Adams’ınkine göre çok çok daha iyiydi. Bir şatoda yaşıyordu. Ama bu rahat ve konforlu hayat onun farklı görmesine engel olmadı. Kendisini bu şatonun bir kulesine kapatıp kitap yazmaya karar verdi. Düşüncelerini serbestçe yazma denemelerine girişti. “Deneme” türünü icat etti ve kitabına da aynı adı verdi. 

Evet bu videoda Montaigne’in kitabından altını çizdiğim şeyleri onunla hiç ilgisi olmayan bir hayatla birleştirdim. Onun fikirlerinden bazıları belki sizinkiyle de birleşebilir, size de ilham verebilir diye. Belki kaç tane parmak gördüğünüzü yeniden düşünebilirsiniz diye…

  • Parmaklar. Cevabı neydi?
  • Sen de şu zeki genç adamlardan birisin. Her zaman doğru cevabı bilenlerden.

Aşağıdaki şıklardan doğru olanı işaretleyin. Gerçek hayat aşağıdaki ya da yukarıdaki 4 şıktan ibaret değil. Şıkları da cevapları da kendiniz bulmalısınız. 

  • Kaç tane görüyorsun? 
  • Dört parmak var.
  • Hayır, hayır. Bana bak. 

Bu soruyu videonun başında sorduğumda ben de aynı şeyi söylemiştim. “Bana bakın” demiştim. “Kaç parmak görüyorsunuz?”

  • Sen probleme odaklanıyorsun. Eğer probleme odaklanırsan çözümü göremezsin. Asla probleme odaklanma. Bana bak! Kaç tane görüyorsun? Parmakların ardına bak. Kaç tane görüyorsun?

Şimdi aynı denemeyi siz de yapın. Şimdi kaç tane görüyorsunuz?

  • Sekiz.
  • Sekiz. Sekiz. Evet! Evet! Sekiz iyi bir cevap. Kimsenin göremediğini görmelisin. Başkalarının korkudan, uyum kaygısından, tembellikten ötürü görmemeyi tercih ettiğini gör. Bak, tüm dünya her gün yenileniyor. 

Bence geçenlerde okuduğum Montaigne’in “Denemeler”inin de Patch Adams’ın hayatının da özü bu. Gençlere ne tavsiye edersiniz diye bir soru sorulduğunda verilecek belki de en iyi cevap:

Kimsenin göremediğini görmeye çalışın. Başkalarının görmemeyi tercih ettiğini görün. Parmakların, nesnelerin ötesine odaklanın. 

Biliyorum bunu yapmak, söylemekten çok daha zor. Ama Montaigne’in de yazdığı gibi… Her işte görülen budur: Zorluk değer kazandırıyor her şeye. Montaigne’e daha fazla kulak vermek isterseniz onun Denemelerini sesli olarak okuyup kaydettim ve Storytel’e yükledim. 

Storytel sesli kitaplardan oluşan kocaman bir dünya. Cep telefonunuzdan ya da tabletinizden günün her saatinde bu sesli kütüphaneye ulaşabiliyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde bu koleksiyona Türkçe e-kitapları da eklediler. Tüm bunlara, 3000’den fazla Türkçe ve 80000’den fazla İngilizce sesli kitaba ve tabi benim seslendirdiğim Montaigne’in denemelerine 14 gün boyunca ücretsiz erişim sağlamak için size özel vereceğim linki kullanabilirsiniz. Kendi hayatınızla ilgili bir deneme de siz yapabilirsiniz.

“Kaç parmak görüyorsun? 444 yıllık 4 tavsiye” için 19 yanıt

Barış abi bu yorumu okuyacakmısın bilmem ama ben bunu az da olsa fark ettim.Yada fark ettiğimi zannediyorum bilmiyorum bunu ama.Ben edebiyatla.com diye bir sitede yazı yazıyorum.13 yaşındayım.Söylediklerini kendimce bir yazımda yazdım.Ailemden babam dışında yazdıklarımı değersiz görenler var.Ama ben ne zaman çaresizliğe düşsem yazarken buluyorum kendimi.Ayrıca ben parmak deneyinde ilk başta 4 dedim sonrasında düşündüm ve sonsuzluk gördüm orada sonuçta ona biz dört ismini vermişiz .Neden değişik başka bir isim veremiyelimki.Bunu değiştirebiliriz.Yani dördün dört olmasını değişebiliriz.Bu yüzden o sıfırdır.Geriye kalan her şey hiçliktir gerçekler bizim beynimizdedir.Şimdiki insanlarda beyinlerindeki gerçekliği dışarıya vurma cesareti omadığına göre yine sıfırdır.Her şey sıfır olduğu için sonsuz bir hiçlik gördüm.Bunları sana yazmak istedim okuyup okumadığını bilmiyorum ama ben içimdeki düşünceleri biriyle paylaşmadan duramayacağım noktaya geldim.Bunları kim okuyacak bilmiyorum ama yazmak her zamanki gibi beni rahatlattı.Videoların için teşekkürler .Benim için büyük bir ilham kaynağı oluyor.Hayatımının izin verdiği kadarda dediklerini yapmaya çalışacağım daha doğrusu benliğimin dediklerini.

Selam Barış abi Bende WordPress yaptığı sitenin logosu gözükmüyo
veya yokdur. Düzeltirsen iyi olur. Son olarak DÜNYANIN EN BİLGİLİ KANALISIN

yeni keşfetim barış abi sana bi sorum olacak benim Etem Etka öz kanalım var ve senin gibi videolar çekmek istiyorum acaba bana yardım edebilirmisin lütfen abi

Merhaba! Öncelikle güzel videoların için çok teşekkür ederim Barış Özcan. Senden tek isteyim her videoda kullandığın müzikleri videonun altından paylaşırmısın! Teşekkürler!

Merhabalar
Öncelikle benim adım Fatih, Kilis’te yaşayan bir lise öğrencisiyim. Benim bazı fikirlerim var. Bir ürün veya projede diyebiliriz. Gerçekten bu fikir ve projeler küçümsenecek şeyler değil. Benim tek isteğim bu projeleri somut bir yapıya büründürmek. Bunun için maddi desteğe ihtiyacım var. Yani size bu mesajı atma sebebim maddi sıkıntılar. Eğer ki bana yardım etmek isterseniz, lütfen bu mesajı sayfanızda paylaşın. Siz yardımcı olmasanız bile vesile olursanız çok sevinirim.
Saygılarımla selamlıyorum.
(Olumlu veya olumsuz bir cevap verirseniz size minnettar olurum)

Abi 21 Aralık tarihinde Jüpiter ve Satürn çok yakın görünecekmiş.Bu olayla alakalı bir video çekebilir misin ?

abi ingilizce öğrenmekte çok zorlanıyorum lütfen ingilizce öğrenme tavsiyesi videosu yayınlar mısın

Sayın Barış Özcan,
Sizi bir kaç yıldır izliyorum öğrencilerime tavsiye ediyorum …
İnanılmaz bir insansınız… 🧿 Maşallah diyerek sözlerime devam edeyim. Bu pandemi sürecinde insanlar çok yoruldu ve yıprandı. Psiko-sosyal ve ekonomik sorunlar arttı. Bu konuda yaşama dair motivasyon videosu rica etsem olur mu?
Saygılarımla…
Süleyman Bayram
(Aslında bu sayfaya girerken amacım storytell uygulama kodunu bulmaktı onu bulamadım ama size yazmak geldi aklıma)

ilham verici her videonuz
sizin bu güzel videolarınızdan çok şey öğreniyorum
emeğinize yüreğinize sağlık
Bloğumda sizin bilgilerinizi paylaşmaktan farklı bir kitleye ulaştırmaktan da mutluyum
sevgiler
Devletşah’a da kocaman sevgiler

Barış abi önerdiğin kitaplar var mı lütfen bununla ilgili bir video yapar mısın? Umarım bu samimi konuşmam seni rahatsız etmemiştir. İyi akşamlar!

5 milyona yakın kanalda da gidip başkasının götmediğini görün demek ne kadar mantıklı. Kaldı ki burası çok önemli: Herkes bambaşka bir alem gibidir ve herkesin gördüğü kendine hastır. Ülfetle gördüğünü sandığın şeye hayretle bakabilsen kafi. Yoksa bal kavanozunun camını yalar durursun ve sıkılır bırakırsın. Halbuki gökyüzü çok güzel ve her gün farklı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir