Bundan 2-3 yıl kadar önce, bir akşam oturdum koltuğuma, attım elimi sehpaya karar vermeye çalışıyorum. Bir tarafta kumanda, diğer tarafta bir felsefe kitabı, karşılıklı bakışıyoruz. Hangisine uzansam diye düşünüyorum. Tabiki felsefe kitabına uzanmadım, elim doğal bir falsoyla kumandaya kaydı ve açıp izleyecek bir şeyler bakmaya başladım. Ama bir yandan da kitabı tercih etmemenin verdiği bir suçluluk duygusuyla kategori olarak belgeselleri seçtim. Vakti ziyan etmeyelim filan diye düşünüyorum. Bu arada gerçekten de Planet Earth tarzı belgesellere bayılırım. Bir baktım “Cunk on Earth” diye bir poster. Böyle ciddi bir belgesel sunucusu edasıyla duran bir kadın var üstünde. Bir yerlerden gözüm ısırıyor bu kişiyi ama belgesel dünyasından değil. Neymiş bu, nasıl kaçırmışım böyle bir yapımı filan diye hemen açıp izlemeye koyuldum.
Kategori: Bilim
Neden sürekli yorgunuz?
Bu kış çok mu uzun geçti? Yoksa ben her zamankinden daha çok mu yoruldum?
Günlerdir kalkmayan bir kar var dışarıda. Ve içeride… içimde bir yorgunluk. Hem de öyle böyle değil.
Gün başlıyor ve bitiveriyor. Hareket etmeye çalışıyorum ama yorgunum. İçimden hiçbir işi yapmak gelmiyor. Enerjim tükenmiş durumda. Tek istediğim şey. Biraz olsun.
HUZUR.
(Ekranda arama geçmişi görünüyor) “neden sürekli yorgunum” “kahve damardan alınabilir mi” “kış uykusuna yatan insan var mı” “yorgunluktan yorgun olmak normal mi” “huzur veren aktiviteler”
Bir asteroite çarpıp kaçan uzay aracı vardı, hatırlıyor musunuz?
“Dünyadan gönderilen minibüs boyutlarında bir uzay aracı 320 milyon km yol katetti… Bütün bunlar birkaç saniye içerisinde gerçekleşti ve uzay aracının motorları ateşlenerek tekrar yükselmeye başladı. Şu anda bu uzay aracı Dünya’ya geri dönüş yolunda ve 2023 yılında evine varması planlanıyor.”
İşte Bennu asteroidine gönderilen o araç planlandığı gibi Dünya’ya geldi. İçinde 122 gram toz ve taş parçası getirdi. Getirdiği o örnekler dikkatle incelendi. Ve çok ilginç şeyler bulundu.
“Bu gece Plüton ve Neptün, Uranüs ile hizalanıyor. Bu, dokuz gezegenin hizalanmasının ilk aşaması olacak ve tam bir güneş tutulmasıyla sonuçlanacak. Bu sadece 5.000 yılda bir gerçekleşir.”
Bu Lara Croft. Tomb Raider’da böyle bir sahne vardı. 2001 yapımı bu filmde dokuz gezegenden söz ediyorlardı, çünkü 2006’ya kadar Plüton hala bir gezegen olarak kabul ediliyordu. Filmler bize yıllardır aynı şeyi söylüyor: Gezegenler tek bir çizgi üzerinde dizildiğinde, dünyada olağanüstü olaylar yaşanacak…” Ve işte bu filmde “gezegenler hizalanacak” deniyordu. Ve gezegenler hizalanmaya başladıkça…
Şimdi sizi biriyle tanıştıracağım. Bu Helena Wootton, kısaca Ella. 16 yaşında bir genç kız. 100 yıl öncesinden bir görüntü bu. Kendisi demiryollarının yüzüncü yıl kutlamalarının güzellik kraliçesi seçilmiş. Bu eskimiş film karesinde bile ışıldayan o gülümseme, sanki size bir sır vermek üzereymiş gibi değil mi?
Bakın o sırrı nerede buldum…
Şimdi size bir gazete küpürü okuyacağım:
—
100 YIL BOYUNCA MÜHÜRLENECEK FİLM
Demiryolu Yüzüncü Yıl Geçit Töreni’nin Kız Kraliçesi’ne Hediye
Bu yazıyı okuyabiliyor musunuz?
Btn nl hrflr cmldn çkrsk bl srnszc kyblyrz.
Eğer ünlü harfler olmadan da cümleyi rahatça okuyabiliyorsak, neden ünlü harflere ihtiyacımız var? Dijital çağ ile birçoğumuzun fark ettiği bir şey bu aslında. Mesaj atarken “selam” yerine “slm”, “naber” yerine “nbr” yazmak gibi…
İki türlü de anlayabiliyorsak, boşa harf eklemenin bir anlamı var mı?
Daha da önemlisi… Bir bilgiyi, en kompakt en sıkıştırılmış haline nasıl getirebiliriz? Claude Shannon, işte bu soruyu sorarak dünyayı değiştirdi. Bugün Güneş sisteminin dışına bile mesaj gönderebiliyorsak, bu unutulmuş dahiye borçluyuz.