Kategoriler
Bilim Verimlilik

Neden en iyi fikirler duşta aklımıza gelir?

Hımm. Tabi ya! Tren dediğimiz şey aslında yatay bir asansör. Neden daha önce bunu düşünemedim? Neden hep en iyi fikirler duşta aklımıza geliyor?

Şu aralar dünyanın en büyük dedektifi kim? Benoit Blanc. En karmaşık cinayetleri çözebilen bir zeka. Glass Onion filminin bir sahnesinde onu banyodaki küvetinin içinde görüyoruz. Ünlü arkadaşlarıyla birlikte bir yandan Zoom’da takılıp problemlerini paylaşıyor, bir yandan da Among Us oynuyor. Bu bir cinayet-gizem oyunu olmasına rağmen bu dedektif bir türlü başaramıyor! 

  • Dünyanın en iyi dedektifinin bu oyunda daha iyi olmasını beklerdim.

Tabi burada vurgulanmak istenen sadece onun bu dağılmış psikolojisi değil. Oyunla filmin konusu arasında bir ilişki var. Oyunun mekaniği, filmin hikayesine dair bir foreshadow görevi üstleniyor. Ama benim dikkatinizi çekmek istediğim nokta oyundan çok onun oynandığı mekan. Tükenmişlik sendromu yaşayan bu zeki dedektifimiz, neden başka bir yerde değil de banyosunda vakit geçiriyor dersiniz? Kafasındaki o tıkanıklığı açmak için olmasın? 

  • Beynim deposu dolu bir yarış arabası gibi ve onu sürecek bir yerim yok. 

Beynim, deposu dolu bir yarış arabası gibi. Hepimizin beyni biraz öyle aslında. Son derece gelişmiş bir potansiyeli var. Ama onu kullanamadığımız için kinetik enerjiye dönüştüremiyoruz. Yani yarış arabamız var, onu sürecek bir yerimiz yok. Ya da biz bulamıyoruz. 

Böyle durumlarda aklı bir gezintiye çıkarmak gerek. Bırakın onu, orta derecede ilgi çekici etkinlikler sırasında bir şeyler yapsın. Ne demek bu orta derecede ilgi çekici etkinlikler? Yani sizi pek zorlamayan şeyler. Oyun oynamak ya da banyo yapmak gibi. Çünkü bu tür etkinlikler yaratıcı fikirlerin kuluçkalanmasını sağlıyor. Bunları ben uydurmuyorum. Literatürde buna tam olarak shower effect yani duş etkisi deniyor. 

İyi bir duş sadece bedeninizi değil, zihninizi de yıkar. Onu rahatlatır. Böyle bir ortam bilinç akışını ve yaratıcılığı serbest bırakır. Kafanızdaki problemlerin bir anda çözülebilmesini sağlayabilir. Bir aydınlanma yaşayabilirsiniz. Eureka -buldum- anı! 

Zaten bu sözü kim söylemişti? Arşimet. O da tıpkı Benoit Blanc gibi tıkanmıştı. Yaşadığı yerin kralının tacının som altından olup olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu. Ama bunu nasıl yapacağını bulamıyordu. Günlerce uğraştı, denemediği şey kalmadı. En sonunda tam vazgeçmek üzereyken o da Benoit Blanc gibi küvete girdi ve vücudunun ağırlığınca suyu taşırdığını fark eder etmez kendini sokaklara attı. Buldum, buldum diye. 

Bu hikayede bir problemin çözümü için banyonun rahatlatıcı etkisini filan değil, doğrudan etkisini görüyoruz. Fakat konu sadece banyodan, duştan ibaret değil. Bir başka deyişle terlemek için hamama gitmemiz şart değil. Orta derecede ilgi çekici başka etkinlikler de var.

1100’den fazla katılımcıyla yapılan bir araştırmada insanların %30’u içgörülerin duşta akıllarına geldiğini söylemiş. %13’ü bir yerden başka bir yere giderken yolda ve %11’i de egzersiz yaparken bu tür aydınlanma anları yaşamışlar. Ortak özelliği ne bu tür faaliyetlerin? Kafa dağıtıcı olmaları… Aklı gezintiye çıkarmaları. 

Aklı gezintiye çıkarmanın bir yolu da vücudu yürüyüşe çıkarmak. Çalışırken lütfen bir ara verip yürüyüşe çıkın. Çünkü “Gerçekten tüm büyük düşünceler yürüyerek tasarlanır.” Bu sözü söyleyen Nietzsche, her gün saat 11:00’den 13:00’e kadar elinde defteriyle yürürmüş. “Kilometrelerce yürüdüm, en ufak bir çaba göstermeden, yoğun bir şekilde uyuklayarak ve sürekli rüya görerek.” Bunu yazan kişi de Charles Dickens. Geceleri Londra sokaklarında yürümeyi tercih edermiş. Apple’ın kurucusu Steve Jobs, bazı kişilerle yürüyüş sırasında toplantı yaparmış. Tıpkı duş almak gibi yürümek de beynimizi etkiler ve yaratıcılığı arttırır.

Peki o zaman çalışmak yerine sadece yürüyüş mi yapalım ya da duşa mı girelim? Tabiki hayır. 2019’da yapılan bir çalışmada bu kez yazarlar ve fizikçiler incelenmiş. 98 profesyonel yazarın ve 87 fizikçinin her gün yaptıklarını kaydetmeleri istenmiş. Özellikle de yaratıcı fikirlerin geldiği anları, o sırada ne yaptıklarını ve akıllarına geldiğinde ne düşündüklerini tek tek rapor etmişler. 

Bu fikirlerin %80’i nerede akıllarına gelmiş? Duşta mı? Hayır, işte! Evet, her zamanki işlerini yaparken bunları düşünmüşler. Ama fikirlerin %20’si de bambaşka şeylerle ilgilenirken ortaya çıkmış: yemek yaparken, bisiklete binerken, bulaşık yıkarken, ya da evet duşta! %80’i işte, %20’si iş dışında. Hımmm. 80’e 20 kuralı gibi. Pareto etkisi bir kez daha karşımıza çıktı. Bu araştırmadaki çarpıcı noktaysa şu: yazarların ve fizikçilerin işlerinin dışında bambaşka şeylerle ilgilenirken buldukları fikirler, en az işte sahip oldukları fikirler kadar yaratıcı ve önemli. Yani boş değil. Hatta bazıları standart çalışmalarının akışını etkileyecek derecede etkili fikirler bunlar. 

Peki bu bir rastlantı olabilir mi? Yoksa yaratıcılığın kaynağının suyla bir ilişkisi mi var? Üçte ikisi suyla kaplı vücudumuz, üçte ikisi sularla kaplı gezegenimizin bu kaynaklarıyla buluşunca parlak fikirler geliyor aklımıza. Arşimet gibi hamamda terlerken ya da Kafka gibi denizde yüzerken suyla kurduğumuz ilişki bize yardımcı oluyor. Suların altında saklı hazineler gibi bilincimizin altında saklı şeylere ulaşıyoruz.

Yeni fikirler ve yaratıcı düşünceler üretme yeteneğimiz muhtemelen beynimizin “varsayılan durum şebekesi“nden (DMN) kaynaklanıyor.  DMN: Default Mod Network demek. Yani düşüncelerimiz içe dönükken, örneğin aklımız karıştığında aktif olan beyin bölgelerinin oluşturduğu ağ. Nörobilimde, varsayılan durum şebekesi (VDŞ), kişinin dış dünyaya odaklanmadığı ve beynin uyanıkken dinlenir halde olduğu gündüz düşü gibi durumlarda aktif olmasıyla bilinir. Başkaları ve kendisi hakkında düşündüğü, geçmişi hatırladığı ve geleceği planladığı durumlarda da çalışır.

Çok yeni, Ocak 2022’de yapılan bir araştırma, beyindeki bu varsayılan durum şebekesinin yaratıcı düşünmeyle nedensel olarak bağlantılı olduğuna dair ilk kanıtı ortaya çıkardı. Araştırmada 13 hasta tümörlerinin alınması için beyin ameliyatı geçiriyordu. Cerrahların beynin çok özel bir alanını kısa bir süre için engelleyen elektriksel stimülasyonla korteksi haritalamaya çalışıyorlardı. Bunun için hastaların uyanık olması gerekiyordu. 

Onlara bazı sorular sordular. Örneğin lastik gibi bilinen bir nesneyi, bilinmeyen hangi alanlarda kullanabilirsiniz? Bir hasta, bir lastiğin yastık olabileceğini, ondan bahçe çeşmesi yapılabileceğini ve hatta parçalar halinde kesilerek bir takı olarak bile kullanılabileceğini söyledi. Dikkat ederseniz tüm bunlar yaratıcı fikirler. Sonra cerrahlar VDŞ’nin bazı kısımlarını elektriksel olarak engellediler. Yine sordular. Daha da basit bir soru. Bir kalemi kullanmanın farklı yollarını söyle. Hastalar cevap vermekte zorlandı: “onunla çizebilirsin, şekil çizebilirsin, hmm, yani… çizebilirsin.” Yaratıcı fikirler düşünme yeteneği geçici olarak durdu.

Bu tür fikirler üretebilme becerisi bizi biz yapan şey. Biz bu yeteneklerle doluyuz. Hadi siz de düşünün bakalım. Kalem gibi sıradan bir nesnenin sıradışı kullanım yöntemlerini… Yazın aşağıya… Eğer şu anda cerrahlar sizin de kafatasınızı açıp beyninizin varsayılan durum şebekesini kapatmadılarsa bunu yapabilirsiniz.  Eğer yapamıyorsanız, eğer tıkandıysanız bu sizin yeteneksizliğinizden değil. Bakın dünyanın en yetenekli dedektifinin bile başına geliyor. Çözüm olarak siz de yürüyüşe çıkın ya da bir duş alın.

Gerçekten shower effecti kendi hayatınızda uygulamak için şu yöntemleri kullanın. 

Ara verin. Duş almak ya da yürüyüş ara vermenin birer yöntemi. Önemli olan çalışırken belli sürelerle aralar vermek. Tenefüs yapmak. Bunun için gerekirse pomodoro gibi teknikleri kullanabilirsiniz.

Bir değişiklik yapın. Çevremizi değiştirmek, beynimizi yeni uyaranlara maruz bırakır. Bu yeni uyaranlar da bizi yeni içgörülere kavuşturur. Fakat bunu yaparken de dengeli olmak lazım. Sürekli değişiklik bizi kendi içine çeker. Oysa biz orta derecede ilgi çekici etkinliklerin peşindeyiz.

Israr edin. Çalışmakta, ara vermekte, değişiklik yapmakta, sonra yeniden çalışmakta ısrarcı olun. Yaratıcılık, tıpkı bir kas gibi ritmik bir şekilde kullanılarak geliştirilebilir. 

Israrlı, istikrarlı bir tempo tutturun: çalış, yürü, çalış, çevreni değiştir, çalış, ara ver, çalış, duş al. Bırak arada bir aklın suyun üstünde yüzsün. 

Mesela benim aklıma ne geldi duşta? Tren dediğimiz şey aslında yatay bir asansör. Her ikisi de önceden belirlenmiş rotalarda ileri geri hareket ediyor. Gittikleri yol boyunca önceden belirlenmiş yerlerde duruyor ve böylece insanlar inip binebiliyor. İşte bunlar hep duş düşünceleri.

Başka ne geldi aklıma? Bu banyo sahnesindeki Benoit Blanc’la Hercule Poirot arasında bir bağlantı var. Hercule Poirot da kurgusal bir dedektif değil mi? Ölüm Oyunu (Evil Under the Sun) romanında o da uzun zamandır beklediği tatili yapmak için Devon sahillerindeki Kaçakçılar Adası’na gidiyordu. Al sana Glass Onion filminin konusuyla bir benzerlik. O romanda Poirot için banyo yapmak formalite icabıydı. Oysa bu karakteri yaratan ve onlarca kitapta cinayet bulmacalarını, gizemleri çözmesini sağlayan yazarı Agatha Christie de banyo yapmayı pek seviyor. Greenway’deki evini yenilerken mimarı Guildford Bell’e şu özel talimatı vermiş: “Büyük bir banyo istiyorum ve orada bir çıkıntıya ihtiyacım var.” Neden? Bir şeyler yazmak için. Çünkü 1966’da New York Times’a verdiği bir röportajda şunları söylemiş: “Hikayelerimi küvette yazıyorum, orada rahatsız edilmeden oturup düşünerek…” Dünya çapında toplamda iki milyardan fazla satan 66 dedektif romanının yazarı söylüyor bu fikirlerin duşta aklına geldiğini… Onun aklına geleni yazdığı Poirot’ya söyletiyor. Poriot’nun şöhreti günümüzün Blanc’ını doğuruyor. Blanc’ın başı sıkışınca banyosuna kapanıyor. 

Galiba düşüncelerimizle tamamen baş başa kalmamız için suyla buluşmamız gerekiyor. Orada beyin trenimiz bir asansör gibi yükseliyor. Duş düşünceleri, düşlerimizle buluşuyor.

“Neden en iyi fikirler duşta aklımıza gelir?” için 4 yanıt

Benim aklıma şöyle birşey geldi, mouse neden hala aynı şekilde, sadece kablosuzu çıktı, daha fazla geliştiremez miyiz? Örneğin parmak ucuna takılan bir aparatla, yada gözün nereye baktığını takip eden bir alet var bunlarla geliştirilemez mi?

Bu asonsoru YA da treni yatay DEGIL de dik pozisyona getirip, havaya DOGRU , gokyuzune uzaya yoneltseydik yönünü ?YANI INSANLAR o tunelden , tren ile uzaya, marsa gidip gelse idi? Ne muhtesem olurdu😊

SEVGIYLE
🌸

Neden en iyi fikirler duşta aklımıza gelir cevabım- sakin yer ve 4 tarafı kapalı kendini düşüncelerle baş başa bıraktığın bir yer olduğu için düşünmeye ve sakinliğe yaratıcılığa el verişli olduğu yer dir 4 tarafı kapalı hiç bir teknolojinin olmadı yer kafanı karıştıracak bir yer olmadığı için sadece odaklanğın birşeyi cözmeye çalıştıgın yer sakin sessiz kuş sesi araba sesi hava sesi rüzgar sesi su sesi hiç bir ses olmadığı yerde odaklandığın bir konuya kontrol oldugun için en sorunun cevabını bula bilirsin sorunun cevabı sessiz ıssız sakin yerlerde saklı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir