Kategoriler
Müzik

DISS atmanın ne demek olduğunu nihayet öğrendim!

Her şey 6 ay kadar önce başladı.

Sevgili Orkun’un yaptığı “YouTube Çöplüğü” adlı kliple.

Ben de o zaman “İki yıldızın çarpışması” diye bir video yapıp şu cevabı verdim.

“Diss atmanın” ne demek olduğunu önce diğer YouTuberların yaptığı “diss” videolarını izleyerek anlamaya çalıştım. Biliyorsunuz bir furya başladı doğal olarak YouTube’da o zamanlar. Herkes tepkisini ya da diss videosunu hazırlayıp gönderdi. Bulunabilecek en lüks ve pahalı arabaların önünde klipler çekildi, onlar bitince helikopterlerle gezildi filan. E ben de bir şeyler yapayım bari dedim ama bende katlanabilir bir bisikletten başka bir şey yok. O da 26 jant bile değil 20 jant, çocuk bisikleti gibi. Materyalist bir zenginlik gösterisi yapamayacak kadar fakirim.  Üstelik sağlıklı ve çevre dostu bir ulaşım aracıyla rap yapılmaz herhalde diye düşündüm. “İşin şanına yakışmaz” derken aklıma gerçek bir “rap ustası” geldi: Şanışer. Uzun yıllardır Türk Rap camiasının en saygın isimlerinden biri.

Kalp kalbe karşıymış herhalde o da bana ulaştı tam o günlerde.

“Birlikte bir şeyler yapabiliriz istersen” dedi. Her ne kadar profesyonel bir müzik dinleyicisi olsam ve her müzik türünün en iyi örneklerini dinlemeye çalışsam da “rap ve hip-hop” dünyasının bir parçası olmadığımı söyledim. Zaten Orkun’un dediği gibi sesim de biraz bayık. Öyle tempolu konuşabilir miyim? Nota okumayı öğrenmiştim gerçi 1 yıl konservatuarda klasik piyano eğitimi almıştım. Koro çalışmalarına filan da katılmıştım ama unutmayın karşımda son model arabalar ve helikopterlerle müzik klibi çeken kişiler var. Dedim ki “gel biz diss filan atmayalım, ele güne karşı rezil olmayalım, hadi ben neyse de senin rap dünyasında bir itibarın var Sarpcim” dedim.

Bu arada rap dünyasından uzak olanlar için Sarp’i biraz anlatmaya çalışayım. Neredeyse 15 yıldır müzik yapan birisi “Şanışer” lakabıyla. Bakın rap ya da hip-hop demiyorum, müzik diyorum. Çünkü öyle özgün bir tarzı ve kendine has bir ses rengi var ki ne yapsa yakışıyor. Mesela Michael Jackson’ın Billie Jean’ine yaptığı şu uyarlamaya “cover”a bir bakın.

Ya da Kayahan vefat ettikten sonra yaptığı şu parçaya.

Benim en sevdiğim albümüyse “Onuncu Gün” 2015’te çıktı.

Albümün tüm parçaları çok sağlam ama özellikle “9 yıl öncesine mektup”u dinlemenizi hararetle tavsiye ederim. Kendisine yazdığı bu mektubun adresi aslında o yaşlarda olan herkes bence.

Şanışer aynı zamanda çok üretken bir sanatçı. YouTube kanalını takip ederseniz göreceksiniz. “Live sessions” diye bir şey yapmaya başladı son zamanlarda. Adeta bizi çalışma odasına davet ediyor.

Tüm şarkılarının kendine göre bir tadı var ama bir şarkısı var ki, benim favorim. Yalan adında. Sokrat’la birlikte yaptılar. Tüy dikenleştirici bir şey.

Önce alarm sirenlerini andıran bir “sound”la başlıyor. Bizi uyandırmak için. Sonra doğrudan nakarat. Ritmle, sözle tokatlıyor bizi. Kızgınlıkla, hiddetle, öfkeyle yükselen tempo birdenbire yavaşlıyor. Bir ağıta dönüşüyor. İnsan sesine en çok benzediği söylenen çello da katılıyor bu ağıta.

İşte tam onun bu şarkısı çıktığı günlerde YouTube’da da “diss videoları” yayınlanmaya başladı. Yanlış anlaşılmasın, ironik bir üslup kullanıyorum ama karşı değilim “diss videoları”na. Hatta özellikle Orkun’un yaptığı videonun sözlerini çok beğendim. Zaten kendisi de “parodi” olduğunu söyledi, yazdı. Klipte yer verdiği herkesi tanıdığını ve sevdiğini belirtti. “Bunlara alışın kendinizle barışın” dedi.

Ben de her ne kadar “dissin ne olduğunu öğrenince” cevap vereceğim dedim ama aslında gayet iyi biliyorum ne olduğunu. Bizde buna “aşık atışması” derlerdi eskiden. Farklı yörelerin ozanları şimdiki YouTuberlar gibi “collaboration – işbirliği” yaparlardı. Zaman zaman bir araya gelip çok naif, çok zarif bir şekilde birbirlerini taşlayıp eğlenirlerdi.  

Şimdilerde zamanın (zamane) çocukları aşık atışmasını bu hale getirdi. Biraz daha gürültülü. Bazıları konuyu fazla ciddiye alıp, alındı, hatta benim adıma savunmaya geçti. Onları da anlıyor ve niyetlerinden ötürü teşekkür ediyorum ama gerçekten hiç alınmadım.

Sonuçta bu tür videolar dikkat çekici oluyor. İzlemeden, cevap vermeden duramıyor çoğu kişi. Olan da biraz Sarp gibi sanatçıların aynı dönemde yaptığı “Yalan” gibi parçalara oluyor. Arada kaynayıp yalan oluyorlar. İtiraf edin, çoğunuz duymamıştır bile o harala gürele ortamında bu parçayı. O yüzden bir yandan sevdiğiniz YouTuber’ların içeriklerini izlerken bir yandan da yetenekli sanatçıların kanallarını ihmal etmeyin. Onlara da abone olarak, paylaşarak destek olun.

Bir de şunu yapmayalım lütfen. Her fırsatta, önümüze çıkan her şeyi kutuplaşmak için kullanmayalım. Sonuçta içinde yaşadığımız gerçekliğin bir resmini çekti Orkun o kliple. İstesek de istemesek de, beğensek de beğenmesek de YouTube Türkiye’nin bir parçasıyız hepimiz. Evet burası YouTube çöplüğü. Biz de bu çöplüğün horozlarıyız, tavuklarıyız. Burayı çöplük haline getiren de, beğenmiyorsak değiştirecek olan da biziz. Bizim tercihlerimiz.

Sırf bu yüzden o günlerde Sarp’le başladığımız çalışmaları biraz ağırdan aldık. “Şu diss furyası sona ersin, toz duman yatışsın, biz kendi halimizde bir parça yapalım.” dedik. Yapmak istediğimiz parçanın sadece Orkun’a ya da o diss furyasına katılan diğer YouTuber arkadaşlara değil hepimize bir mesaj olmasını istedik.

Bunun üzerine kolları sıvadık. Sağolsun Sarp, benim sesime uygun biraz daha düşük tempolu bir beste yaptı.

Sözleri yazarken de iki farklı görüşü, perspektifi konuşturduk birbiriyle. Daha önce yaptığım kısa film “Scarecrow – Korkuluk”ta işlediğim temalar üzerinden ilerledik. Adeta o filmin gecikmiş bir soundtrack’i gibi olmaya başladı yaptığımız iş.

Rap tekniği konusunda da hızlandırılmış bir vokal eğitimi aldım Sarp’ten. Kendimi gerçekten de güvenli ellere teslim ettim anlayacağınız.

Karşıklı dosyalar gitti, geldi. Mix’ler, mastering’ler yapıldı. Nihayet klibi konuşmaya başladık.

Ve en sonunda bugün itibariyle parça da klibi de bitti. Yani bitti sayılır. Son rötuşları yapıyoruz. 25 Mart Pazar günü yayına vereceğiz. Ben kendi adıma çok heyecanlıyım. Hayatımda ilk kez profesyonel bir müzisyenle işbirliği yaptım. Bestesiyle sözleriyle içimize sinen bir çalışma oldu. Ama son söz sizin. Umarım beğenirsiniz. O yüzden şimdiden kanalın hatırlatıcısını hazırlayın. Önümüzdeki Pazar, 3 yıldır her Pazar olduğu gibi şafakla birlikte yola çıkıyoruz 🙂 Yeni bir video yayına girecek. Ama bu kez müzikle anlatacağız hikayemizi.

“DISS atmanın ne demek olduğunu nihayet öğrendim!” için 4 yanıt

Klipten çok sözleri daha çok merak ediyorum. Pazar gününü sabirsizlikla bekliyor olacagim.😊

Hocam sözlerini çok merak ediyorum. Umarım hoşunuza giden bir müzik videosu yapmışsınızdır.

Note: I love your videos Baris Ozcan. I hope your success gets better everyday! I like the way you do your videos, you are not like Ruhi Çenet nor(neither) like Vsauce(American YouTuber). I’m writing this in english ‘couse(because) i want some people to understand it. I’m 14 btw(by the way).

Take Care

Alp Eren πşkin (Did you get the joke 😉 )

Merhabalar Barış abi size ulaşmak için her yerden yazıyorum kusura bakmayın. Size bir mail attım geri dönüş yapma ihtimaliniz var mıdır?

Merhabalar Barış Bey, size ulaşmak için ben de her yerden yazıyorum, lütfen bana da geri dönüş yapabilirseniz çok sevinirim.
Saygılarımla,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir